Romance of the Three Kingdoms 8 Remake – İnceleme
Tam bir “Üç Krallık Romansı”
Başlangıçta yeniden yapımlar konusunda bir tereddüt var gibiydi (ki bu işi abartan örnekler hakkında bu tereddüt halen devam ediyor). Fakat son yıllarda o kadar güzel örnekler çıktı ki karşımıza, şu durumda özellikle işini iyi yapan yeniden yapımlara ilişkin pek fazla endişe ve itiraz kaldığını düşünmüyorum. Elbette hepsi aynı kalitede olmuyor, aynı özenle hazırlanmıyor, aynı derecede keyif vermiyor. Ama iyi bir örnek geldiğinde bir yandan eski oyuncuları geçmişe götürüp keyiflendirirken bir yandan da yeni oyuncuları bu tecrübeye ortak etmiş oluyorlar.
Romance of the Three Kingdoms 8 Remake de bu güzel örnekler arasına yazılabilecek bir yeniden yapım olarak çıkıyor karşımıza. Orijinal oyunun doğru yaptığı şeylerin üstüne koyup eklenen yeniliklerle bizlere gayet keyifli bir RotTK tecrübesi vadediyor. Giriş faslını fazla uzatmadan sizleri bu tarafa alalım, zira anlatacak çok şeyimiz var.
Üç Krallık bizleri bekler…
Çin Tarihi birçok önemli döneme ve olaya ev sahipliği yapıyor. Bu dönemler içinde en çok bilinenlerden birisi de Üç Krallık olarak adlandırılan dönem olsa gerek. Bunda hiç şüphesiz 14. Yüzyılda Luo Guanzhong tarafından kaleme alınan “Üç Krallığın Hikayesi” adlı tarihi romanın da büyük etkisi bulunuyor.
İşte Koei Tecmo’nun uzun soluklu serisi Romance of the Kingdom da tam olarak bu eseri odağına oturtmuş bir seri. Serinin 1985 tarihli ilk oyunundan günümüze ana seride 14 oyun ve en az bunun kadar da yan oyun çıktı. Çıkışının üzerinden 20 yılı aşkın süre geçen Romance of the Three Kingdoms VIII ise serinin sevilen oyunlarından birisi, hatta kimilerince en beğenileni. Koei Tecmo da bu güzel oyunu tekrar canlandırmaya ve oyunseverlerle buluşturmaya karar vermiş durumda görüldüğü üzere.
Detaylara girmeden hemen aradan çıkarmış olayım. Bana göre oyun görsel yönden gayet iyi güncellenmiş, sesler de olması gerektiği gibi. Müzikler de gayet hoş. Özetle, atmosferi yansıtmak konusunda başarılı bir iş çıkarıldığı kanaatindeyim. Çin Tarihi ile ilgili bir oyunda Çince seslendirmeye yer verilmemiş olması dışında gözüme batan, rahatsız eden bir nokta olmadı. Teknik açıdan da herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Dolayısıyla, bu açıdan RotTK8 Remake'in hanesine bir artı yazabiliriz.
"Ben nasıl bir adamım?" diye sordu Cao Cao.
Kâhin cevap vermedi.
Cao Cao tekrar tekrar sordu.
En sonunda Xu Shao cevap verdi: "Barışta yetenekli bir tebaasın; kaosta kurnaz bir kahraman!"
Cao Cao bu cevaba çok sevindi.
Sene 198, Cao Cao ile oturmuşuz Sarı Nehir kenarında…
RotTK 8’in en kuvvetli olduğu alan nedir diye sorulacak olsa akla gelecek ilk özellik senaryo sayısı ve karakter çeşitliliği olur büyük ihtimalle. Oyunda 50’den fazla senaryo bulunuyor. Bunlara bir de kurgusal senaryolar eşlik ediyor. Bu kurgusal senaryolardan bir kısmı oyunda belirli hedeflere ulaştığınızda (senaryoları tamamlamak, bazı özelliklerde eşik değerlere ulaşmak vs.) açılan bonus içerikler arasında yer alıyor. Yani ilk başta erişilebilir değiller. Fakat bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor zaten. Öte yandan, o hedeflere ulaşmak da çok zor değil. Dolayısıyla bir eksiklik gibi değil de oyunda ilerledikçe zenginleşen bir tablo olarak değerlendirilebilir bu husus.
Ayrıca, herhangi bir senaryoya bağlı kalmaksızın oynayabilmenizi sağlayan bir yapısı da var oyunun. Belirli bir karakter seçip kafanıza göre takılmanız da mümkün. Bu da oyuncuya büyük bir özgürlük sağlıyor. Ayrıca oyun süresini de fazlasıyla artırıyor bu yapı.
Bu tabloda çok önemli bir pay sahibi olan bir diğer özelliğine geçelim o zaman – akıl almaz derecede yüksek karakter sayısına. Orijinal oyunda da 600 civarında karakter bulunuyordu zaten. Ama yeniden yapımda işi iyice abartmışlar, bu sayı 1.000’in üzerine çıkmış durumda. Sadece bu karakterlerin özelliklerini, yeteneklerini ve biyografilerini incelemek için bile saatler harcanır. RotTK 8 Remake, sırf bunun için bile şapka çıkarılacak bir oyun bence.
Bu da yetmezse (“Yok artık!” diyorum müsaadenizle:)), kendi karakterlerinizi oluşturmanız da mümkün. Böylece tam anlamıyla kendinize uygun, içinizden geldiği gibi bir hikâye yazabilir, Çin Tarihi'ni kendi karakterinizle yeniden dizayn edebilirsiniz. Benzer şekilde, tarihi şahsiyetleri daha farklı yorumlamak gibi bir niyetiniz varsa, onları da kafanıza göre güncelleyebiliyorsunuz. Özetle, yönetilecek karakterler konusunda muazzam bir esneklik sunulmuş.
RotTK 8 Remake, sadece yüksek sayıda karaktere yer verilmiş olmasıyla değil, bizzat bu karakterlerin işleniş biçimi ve size sunabileceği farklı tecrübelerle de övgüyü hak ediyor. İster ele alınan dönemin önde gelen şahsiyetlerinden birisi olsun ister görece daha düşük profilli bir karakter, seçtiğiniz kişiyle yaşayacağınız tecrübenin farklı hissettirmesi için çaba sarfedilmiş, karşılaştığınız birçok detayda bunu görüyorsunuz.
"Peki bunca karakter ve senaryo içerisinden nasıl seçim yapacağız?" derseniz, oyuna başlarken bununla ilgili 3 ana seçenek sunuluyor. Seriye aşina olmayanlar “Recommended” başlığı altında önceden belirlenmiş karakter-senaryo setlerinden birini seçip oyuna giriş yapabiliyor. Karakterler (Officers) kısmına girdiğinizde daha önce bahsettiğim 1.000’in üzerindeki karakterden birisini seçiyor ve sonrasında da tarihi dönemi belirliyorsunuz. Senaryo (Scenario) kısmındaysa önce tarihi dönemi seçip sonrasında o dönemdeki karakterlerden hangisini yönetmek istediğinize karar veriyorsunuz. Bu seçimlerin ardından da sıra artık hünerlerinizi konuşturmaya başlayacağınız kısma geliyor.
Stratejistleri bu tarafa alalım
RotTK 8, en basit tanımla bir strateji oyunu. Tabii detayına girdiğinizde "sıra tabanlı", "RYO özellikleri barındıran", "büyük strateji" gibi sıfatlarla tanımlanabilecek türden, büyük oranda önceki oyunların mirasını taşıyan bir oyun olduğunu söylemek mümkün. Seriyle yeni tanışan oyuncular için alışması kolay, ustalaşması zaman alan bir oyun olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan serinin önceki oyunlarının mirasını taşıdığını söylesem de yakın tarihli oyunlardan alınabilecek ve böylece oynanışı zenginleştirebilecek bazı özellikler es geçilmiş. Onlar da eklenmiş olsaydı, büyük ihtimalle hakkında çok daha farklı konuşulacak bir oyun olurdu.
Oynanışı temel olarak 3 bölümde ele almak mümkün. Konsey toplantıları (Parliament), yönettiğiniz karakterin bulunduğu merkezde yaptığınız faaliyetler (City) ve elbette er meydanına çıktığınız bölümler (Battles). Konsey, mevsim geçişlerinde, bir başka ifadeyle 3 ayda bir toplanıyor. Konsey toplantılarının arasındaki 3 aylık dönemlerde şehir yönetimi kısmına geçiyorsunuz. Savaşlar da ya konseyde sizin saldırı kararı almanızla ya da birilerinin size saldırmasıyla gerçekleşiyor.
Bu arada farklı statülerdeki karakterler için bu yapıda da bazı değişiklikler oluyor. Örneğin "Başıboş Ordu" (Vagrant Army) yönetmeye karar verdiğinizde kontrolünüz altında bir şehir bulunmuyor. Bir şehri fetheder veya bir bölgeyi kontrol altına alıp sancağınızı dalgalandırmaya başlarsanız karakteriniz bir yönetici haline geliyor, başıboş ordunuz da emrinizde bir düzenli orduya dönüşüyor. Serbest karakter (Free Officer) olarak başlarsanız oyuna, haritada kafanıza göre takılıp şehirlerde görevler alabiliyorsunuz. Dilerseniz bir yöneticinin emri altına girebiliyor veya kendi başıboş ordunuzu kurup bir savaş şefi haline gelebiliyorsunuz vs. vs.
Konsey toplantısının hemen başında yönettiğiniz karakter, konsey üyelerinden önerisi bulunan olup olmadığını soruyor ve o döneme ilişkin önerileri alıyor. Bunlara uyup uymamak size kalmış. Konsey üyelerinizin yetkinlikleri de bu tavsiyelerde belirleyici oluyor. Kararınızı verirken bunları da göz önünde bulundurabilirsiniz.
Toplantının başında yaptığınız şeylerden birisi de geride bıraktığınız dönemde hangi görevlerin ne kadar başarılı şekilde yerine getirildiğini gözden geçirmek. Dilerseniz işlerini layıkıyla yerine getiren görevlilerinizden birisini ödüllendirebiliyorsunuz. Bu, o karakterle bağınızı da geliştiriyor.
Konseyde bir sonraki dönemde hangi alanlarda, kimlerin çalışacağına da karar veriyorsunuz. Zaten ekibinizdeki bazı isimler de belirli görevlere talip oluyorlar. Çoğu zaman bu kısmı onaylayıp geçebilirsiniz. Ama biraz daha kafa yormak isteyenler de görev dağılımını kendileri belirleyebilirler tabii. Bu görevler; tarımsal üretimi, ticareti, bilimsel gelişmeyi, tamir-tadilat işlerini ve kamu düzenini etkiliyor. Görevleri gerçekleştirenlere yapacağınız ödemeler belki kesenizden altınları eksiltecek ama size geri dönüşü daha fazla oluyor, bu konuda tereddüdünüz olmasın.
Konseyde önerileri aldıktan ve görev planını hazır ettikten sonra hamle yapacağınız kısma geliyor sıra. Yapabilecekler 6 kategoride karşımıza çıkıyor: Personel, Askeri, Komplo, Diplomasi, Politika ve Casusluk.
Personel kısmında yeni kişileri istihdam edebiliyor, emrinizdeki karakterleri yeni görevlere atayabiliyor veya görevde alabiliyor, ödüllendirebiliyor veya cezalandırabiliyor, dilediğiniz bir şehirden dilediğiniz karakterleri ana karakterinizin bulunduğu şehre veya başka şehirlere gönderebiliyorsunuz.
Komplo kısmında rakip şehirlerdeki karakterlerden birisi hakkında asılsız iddialar çıkartıp sadakatlerini zayıflatabiliyor, kale kapısına zarar verip savunmayı düşürebiliyor, şehirdeki halkı kışkırtıp düzeni bozuyor, rakibin emrindeki karakterlerden birisini saf değişikliğine ikna edebiliyor veya düşman birlikler arasına casus yerleştirebiliyorsunuz.
Diplomasi bölümünde iyi niyet göstergesi olarak hediyeler verebiliyor, ittifaklar kurabiliyor veya bozabiliyor, koalisyonlar oluşturabiliyor, başka bir şehirden ikmal malzemesi veya altın isteyebiliyor, rakip şehrin teslim olmasını talep edebiliyorsunuz.
Politika kısmında şehir veya bölük politikası belirleyebiliyor (örneğin belirli bir şehrin fethedilmesi gibi), bölüm oluşturabiliyor, bölüğe dahil olan şehirleri yeniden ayarlayabiliyor veya bölüğü dağıtabiliyorsunuz.
Casusluk görevi seçeceğiniz düşman şehri hakkında bilgi edinmenizi sağlıyor. Casusluk görevlerinde başarısızlık gibi bir durum yok. Fakat burada da hangi karakteri görevlendireceğinizle ilgili seçiminiz önem arz ediyor. Zira ancak 1 görev üstlenebiliyor, dolayısıyla casusluk yapmak üzere görevlendirdiğiniz karakteri o mevsim boyunca başka bir göreve atayamıyorsunuz.
Askeri emirler kısmı önemli bir başlık. Zira ordularınızı düşman üzerine yürüteceğiniz kısım burası. Ayrıca ikmal malzemesi ticareti yapacağınız, şehirleriniz arasında birlik transferlerini gerçekleştireceğiniz, askeri araştırmalarla ilgileneceğiniz yer de burası oluyor.
Strateji puanlarınıza bağlı olarak hamlelerinizi gerçekleştirdikten sonra konseyi sonlandırıyorsunuz ve sonrasında da şehir yönetimi faslına geçiyorsunuz.
Şehir kısmına geldiğimizdeyse çeşitli merkezler ve bu merkezlerde yapılabilecekler karşımıza çıkıyor. Ziraat alanlarında tarımsal üretim, pazar yerinde ticaret, kışlada orduyla ilgili hamleler yapmak gibi. Dilerseniz handa biraz vakit geçirip ufak tefek işler alabilir veya sur kapılarını tamir edip şehrin güvenliğini artırabilirsiniz. Arada bazı talepler de iletiliyor size ve bunlarla da ilgilenmeniz gerekebiliyor. Bu talepleri karşıladıkça namınız alıp yürüyor, hem tecrübe kazanıyor hem de yeni hikayelerin yolunu açıyorsunuz.
Şehirde yapacağınız hamleleri belirleyen bir sınır da var elbette: Eylem Puanları (Action Points). O ay içerisinde kullanmadığınız puanlar bir sonraki aya devrediyor, ama 3 aylık dönemin sonunda ister kullanın ister kullanmayın sıfırlanıyor. Yani o mevsim içerisinde bir şekilde tüketmeniz lazım. Bunca tercih sunulmuşken de bu konuda sıkıntı yaşamıyor, illaki yapacak bir şeyler buluyorsunuz.
Şehir ekranındaki en önemli noktalardan birisi, aynı zamanda bu yeniden yapımın bir diğer özelliği olan “Hikayeler” (Tales) bölümü. Burada çok sayıda olay karşınıza çıkıyor. Sıralanan görevleri yerine getirdiğinizde veya bazı olayların yaşanmasına yol açtığınızda nasıl bir sonuçla karşı karşıya kalacağınızı görebiliyor ve ilerleme durumunuzu da buradan takip edebiliyorsunuz. Burayı ihmal etmeyin derim, oyuna keyif katan detaylardan birisi de bu kesinlikle.
Şehirde en faal kullanacağınız merkezse haneniz (House). Hanenizde, diğer karakterlerle bir araya gelip sohbet edebiliyor, farklı konuları tartışabiliyor, onlara hediyeler verebiliyor ve böylece ilişkilerinizi geliştirebiliyorsunuz. Benzer şekilde ziyafetler (banquets) düzenleyebiliyor ve böylece aynı anda birden çok kişiyle temas kurabiliyorsunuz. Karakterinizin yeteneklerinden birisinde tecrübe edinmesi için talim (teaching) yaptırabiliyor veya yeterince deneyim edindiyse belirli bir alanda eğitim alıp (learning) yeni özellikler edinmesini (ya da mevcut özelliklerini geliştirmesini) sağlayabiliyorsunuz. Karakterinizin bulunduğu görevden çekilmesi (resign) işlemi de burada yapılıyor. Ayrıca turu bitirme işlemini de hanenizde gerçekleştiriyorsunuz.
Bir de diğer şehirlerde bulunduğunu öğrendiğiniz önemli kişilerle görüşmek, o şehirlerdeki üretimi artırmak, savunmayı güçlendirmek gibi amaçlarla bulunduğunuz şehirden ayrılıp bir başka şehre gitmek isterseniz onu da kale kapısından yapıyorsunuz.
Kontrol ettiğiniz karakterle yönetiminiz altındaki diğer karakterler arasındaki bağı kuvvetlendirmek önemli. Gerek işin yönetim kısmında gerek savaş alanında bunun faydasını görüyorsunuz. Ekranda “Link Forged” (Bağ kuruldu) yazısını gördükçe tebessüm edeceksiniz muhtemelen.
Kader (Destiny) bir başka yeni özellik olarak karşımıza çıkıyor. Karakterler arasında “kader bağı” oyuna dramatik bir boyut kazandırıyor. Olumlu yönde kurulan bağ “Sinerjik” (Synergetic), düşmanca olanı ise “Antagonistik” (Antagonistic) olarak adlandırılıyor. Sinerjik bağı en üst düzeye çıkardığınız karakterlerle “Kardeşlik Bağı” (Sworn Sibling) kuruyorsunuz. Antagonistik bağın zirveye ulaştığı noktadaysa bizleri “Kan Davalısı” (Sworn Enemy) bekliyor. Bütün bu bağlar da oyundaki farklı unsurları etkiliyor, haliyle oyuna farklı bir renk kattığını söylemek mümkün.
Bir parantez de eşlere açabiliriz bu noktada. Doğal olarak başlangıçtan itibaren karakterlerinizin en yakınındaki isimler eşleri. Yine de aynı diğer karakterlerde olduğu gibi onlara da hediyeler verip, sohbetler edip, onlarla ilgilenip ilişkinizi geliştirebiliyorsunuz. Ayrıca eşler de yönetime doğrudan katılabiliyorlar. Onlara da çeşitli görevler verebiliyorsunuz. Onlar da önemli işler yapabiliyorlar. Bu arada bir savaşta veya savaş sonrası idam kararıyla öldürdüğünüz karakterlerin eşleri de sizinle kanlı bıçaklı hale gelebiliyor. Yani eş konusu da önemli bir mevzu :)
Karakter özellikleri (Traits) hakkında da birkaç kelam edelim. Her karakter için geçerli olmasa da önemli başarılara imza atmış, tarihe geçmiş, nam yapmış isimlerin karakter özellikleri bulunuyor. Örneğin Cao Cao’nun “Büyük Kahraman (Great Hero)” özelliği +1 strateji puanı getiriyor ve böylece konsey toplantılarında fazladan 1 eyleme daha imza atabiliyor. Liu Bei, “Büyük Erdem (Great Virtue)” özelliğiyle (karşısındakinin hasım, rakip, düşman olmaması şartıyla) her toplantıyı veya görüşmeyi başarılı bir şekilde sonuçlandırabiliyor. Bu şekilde onlarca karakter özelliği bulunuyor ve örneklerden de anlayabileceğiniz üzere bunlar oyun tecrübenizi önemli ölçüde etkileyebiliyor.
“Zafer önceden görülebilir, ama yaratılamaz” Sun Zi
Oynanışın 3. bölümü, savaşlara geldi sıra. Savaşları otomatik sonuçlandırmayı seçebilir veya bizzat kendiniz yönetebilirsiniz -ki zaten olayın tadı da burada çıkıyor bence. Verebileceğiniz birçok karar ve bu sayede savaşın gidişatını kökünden değiştirme imkânınız bulunuyor.
"Bence bu ikisiyle değil, diğer ikisiyle kıyaslanmalı" dedi Su Aynası.
"O isimler kimler?"diye sordu Guan Yu.
"Biri, Lu Wang. Zhou Hanedanlığı'nın temellerini o kadar sağlam bir şekilde attı ki sekiz yüz yıl sürdü. Diğeri ise Han'ı dört yüzyıl boyunca görkemli bir hanedan kılan Zhang Liang."
Bu ifadenin yarattığı şaşkınlık geçmeden Su Aynası merdivenlerden indi ve ayrıldı. Liu Bei yapabilseydi onu yanında tutardı ama inatçıydı.
Savaş meydanında sayısal üstünlük elbette bir avantaj sağlıyor. Fakat bu her zaman kalabalık ordunun çatışmayı kazanacağı anlamına da gelmiyor. Stratejik hamlelerle sayıca az olsa da ordunuzu zafere götürmeniz mümkün. Tam tersi, eğer salt sayısal avantajınıza güvenip yeterince özenli hareket etmez, doğru hamleler yapmazsanız, beyaz bayrak sallamak durumunda da kalabilirsiniz.
Saldıracağınız yerdeki asker sayısını tespit etmek için öncesinde casus yollayıp şehir hakkında bilgi toplamak yapılacaklar listenizin ilk sıralarına yazabileceğiniz bir hamle. Ayrıca sadece o bölgedeki değil, komşu bölgelerdeki düşman birliklerinin boyutundan da haberdar olmak önemli. Zira çatışmalarda takviye kuvvetler gelebiliyor. Bu durum sizin için de geçerli elbette. Eğer saldıracağınız bölgeye komşu bölgelerde ordularınız varsa, ordunuzu savaşa yürütürken hangi birliklerden takviye alacağınızı (veya takviye alıp almayacağınızı) da belirleyebiliyorsunuz. Sizin bölgelerinize saldırıldığında da aynı durum geçerli.
Savaşın gerçekleşeceği coğrafya da önemli. İçinden nehir geçen bir arazide savaşacaksanız gemilerinizin olması, düşman kalesine uzanan yolda gözetleme kuleleri veya surlar varsa koçbaşı ya da mancınık gibi kuşatma silahlarını da beraberinizde götürmeniz, ormanlık alanlar varsa okçu birliklerinizin taktik saldırılarında veya kullanacağınız Strategem’lerde ateşli saldırıları tercih etmeniz gibi hamleler savaşın seyrine ciddi etkiler gösterebiliyor.
Bunun yanında birliklerinizi nasıl kullanacağınızı da iyi bilmek lazım. Piyadeler engebeli arazinin, yüksek yerlerin avantajını kullanabiliyor. Okçular menzilli saldırılarıyla düşmanı yıpratabiliyor. Süvariler, işin doğası gereği hareket avantajına sahip. Dolayısıyla, mümkün olan her durumda dengeli bir ordu kurmakta fayda var.
Yeri gelmişken ordu kurulumunun da çoğu zaman göz ardı edilebilen bir unsur olduğunu fakat aslında onun da başlı başına ayrı taktikler izleyebileceğiniz bir alan sunduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Mesela kumandanınızın ve kurmay subayınızın (Staff Officer) zekâ (Intelligence) puanları kullanabileceğiniz azami Stratagems sayısını ve Strategem kullanımları arasında geçecek süreyi etkiliyor. İkmal miktarı, birliklerinize kumanda eden karakterler (gerek saldırı, savunma, güç ve zekâ puanları gerekse karakter özellikleri), daha önce belirttiğim üzere takviye birlikler ve birimlerin dengeli dağılımı gibi birçok husus var burada göz önünde bulundurabileceğiniz.
Bu kısımla hiç ilgilenmemek ve bodoslama savaşa atılmak da mümkün elbette, fakat diğer birçok hususta olduğu gibi buradaki hüneriniz de sizi tam bir stratejist haline getirebilir ve özellikle imkânsız gibi görünen bir mücadeleden bu hamleler sayesinde zaferle ayrıldığınızda büyük bir tatmin duygusuyla ve kocaman bir tebessümle ekrana bakarken bulabilirsiniz kendinizi.
“Savaş yasaları anlaşılmamışsa zafer kazanılamaz” Sun Bin
Savaşın hemen öncesinde “Savaş Konseyi” toplanıyor ve burada birimlerinizin yerleşimini, eğer tuzak kurma imkânınız varsa bunları nerelere kuracağınızı, “Strategem” tercihlerinizi belirliyorsunuz. Savaşın hemen öncesindeki son planlama faslı olarak değerlendirilebilecek bu bölümde, savaşa katılan birim liderlerinizin önerilerini uygulayabileceğiniz gibi kendi kararlarınızı
vermeniz de mümkün.
Her ne kadar çok uzun süren bir şey olmasa da sık sık savaşlara girdiğinizden sürekli benzer işlerle uğraşmak istemeyebilirsiniz. Bu durumda size ne önerildiyse onaylayıp doğrudan savaşa geçebilirsiniz. Bana soracak olursanız, kararları bizzat vermeyi tercih edenlerdenim. Harekât planını savaş alanına ve düşmana göre oluşturmak zevkli olabiliyor. Ayrıca burada yaptığınız hamleler ile bıçak sırtı durumlarda zafere uzanabilme ihtimaliniz de yükseliyor.
Saldıran tarafsanız rakip birliklerin tamamını alt etmek veya kaleyi ele geçirmek, savunan tarafsanız da sonuna kadar direnmek durumundasınız. Birlikler çatışmaya başladığında birlik gücünün yanında konum, moral durumu vb. konular da devreye giriyor. Rakip birliğin etrafını çevirip daha etkili saldırılar yapabilir, vur-kaç taktiği kullanıp olabildiğince az kayıpla düşmana olabildiğince çok hasar vermenin yollarını arayabilir, pusu kurup düşmanın ayağınıza gelmesini bekleyebilir, birimlerin taktik hamleleriyle veya kritik saldırılarla savaşın seyrini değiştirebilirsiniz. Arka planda işleyen hesaplamaları düşündükçe keyfe geldim resmen, size de tavsiye ederim :)
Bir de düellolar var tabii. Savaşın orta yerinde bir anda önemli savaşçılarınızdan birisine düello teklif edildiğini görebiliyorsunuz (veya bazı durumlarda siz de düello teklif edebiliyorsunuz). Burada da isterseniz otomatik sonuçlandırılmasını seçebilirsiniz. Ama benim tercihim düelloları da bizzat yönetmekten yana. Sırf test etmek adına bazı düelloları hem otomatik sonuçlandırıp hem de bizzat yönettim. Her halükârda işlerin kontrolünü kendi elinize almak en iyisi bence. Ayrıca o abartılı çatışma sahnelerini izlemek de güzel oluyor.
Bu arada düellolar bir nevi kart oyunu gibi gerçekleştiriliyor. Düelloya giren kahramanınızın güç puanı sıfırlanmadan düşmanın puanını sıfırlamanız gerekiyor. Bunun için de her turda belirli sayıda kart oynayıp rakibin kartlarından yüksek bir sayı tutturmaya çalışıyorsunuz.
Düelloları kazandığınızda sadece rakip birliklerin moralini düşürmekle ve/veya kendi birliklerinizin moralini yükseltmekle kalmıyorsunuz, düşmanın önemli bir savaşçısını bertaraf etmiş oluyorsunuz -ki bu da özellikle o savaşçının karakter özellikleriyle çatışmanın gidişatına önemli etkilerde bulunabildiği durumlarda işleri sizin için çok daha avantajlı bir hale getiriyor. Kılıç ve mızrakların kapıştığı düelloların bir benzerini hitabet mücadelelerinde (debate) de yaşamanız mümkün.
Savaşı kazandıktan sonra belirli sayıda karakter birliklerinize esir düşmüş oluyor. Siz de bunlarla ilgili bir karar vermek durumunda kalıyorsunuz. Serbest bırakabilir, yargılayabilir veya sizin safınıza geçmelerini teklif edebilirsiniz. Sizin saflarınıza geçmeyi reddettikleri takdirde yine bir seçim yapmanız gerekiyor, serbest bırakmak veya yargılamak. Ayrıca elde ettiğimiz zaferin ardından savaşta en çok yararlılık gösteren karakteri de övmeden geçmiyoruz.
Buraya kadar birçok şey paylaştım ve daha paylaşılabilecek tonla malzeme bulunuyor. Ama artık bu noktada bırakacağım. Böyle uzun uzun yazmamın tek bir nedeni var aslında. RotTK 8 Remake’in esasında ne kadar derinlikli bir strateji oyunu olduğunu ve ne kadar keyifli bir tecrübe vadettiğini anlatmaya çalışmak.
Bana göre Koei Tecmo, seriyi bir adım ileri taşımayı başarmış, karşımıza başarılı bir yeniden yapımla çıkmış durumda. Bir sonraki oyunda neler yapacaklarını, seriyi nereye götüreceklerini görmek için sabırsızlıkla bekliyorum. Tabii o zamana kadar RotTK 8 Remake’te onlarca, hatta yüzlerce saatimi tüketeceğime de şüphe yok. Siz de eğer strateji oyunlarını seviyorsanız, RotTK 8 Remake'e de oynanacak oyunlar listenizde bir yer açın derim.
Üç Krallığın Hikayesi Türkçe’ye “Üç Krallığın Hikayesi” olarak çevrilen 三国演义 (Sānguó yǎnyì), Çin klasik edebiyatının en önemli 4 eserinden birisi olarak kabul ediliyor. 14. Yüzyılda Luo Guanzhong tarafından kaleme alınan bu tarihi romanda, Han Hanedanı’nın çöküşü ve Üç Krallık Dönemi ele alınıyor. Bu romanın büyük oranda referans aldığı kaynak, 3. Yüzyılın sonlarında Chen Shou tarafından yazılan ve Çin’in resmi tarih kayıtlarının bir bölümü olarak değerlendirilebilecek 三國志 (Sānguó zhì) (“Üç Krallık Kayıtları” veya “Üç Krallık Tarihi”) adlı eser. Toplamda 120 bölümden oluşan Üç Krallığın Hikayesi, 800.000 civarında kelime içeriyor. Bu yönüyle Çin edebiyatının ilk uzun romanı olma özelliğini de taşıyor. Romanın ilk cümlelerinde bir döngüden söz edilmekte: “Göklerin altındaki yurtlar, uzun bir bölünme döneminden sonra birleşmeye, uzun bir birleşme döneminden sonra bölünmeye meyleder. Bu, eski çağlardan beri böyledir.” Buradan hareketle de ilk 80 bölümde Han Hanedanı ve çöküşü anlatılıp sonraki 40 bölümde de Çin’in üç parçaya bölündüğü ve “Üç Krallık” olarak adlandırılan dönem ele alınıyor. Bu dönemin sonunda da Jin Hanedanı, Çin’i yeniden birleştiriyor. Yani girişte bahsedilen döngü bir kez daha yaşanmış oluyor böylece. Üç Krallığın Hikayesi, kadim hikâye anlatma geleneklerine dayanarak tarih ile efsaneyi harmanlamış bir eser. Brittanica’nın ilgili maddesinde “sürükleyici konusu, kendine özgü kahramanları ve kötü adamları, karmaşık entrikaları ve muhteşem savaş sahneleriyle edebi bir şaheser” şeklinde tanımlanıyor bu roman. Yapılabilecek en iyi tanımlardan birisi olsa gerek. Örneğin Liu Bei, Konfüçyüs geleneğinden hayırsever bir bilge olarak tasvir ediliyor ve özellikle Sichuan’ın Chengdu şehrinde tapınılan bir isim haline geliyor. Liu Bei’nin meşhur kumandanı Guan Yu, uzun sakallı kırmızı yüzlü olarak tasvir ediliyor. Bunun sonucunda da Taoist panteonunda şeytanları bastıran ve Budizm'de önemli bir figür olan Savaş Tanrısı Guan Di’ye dönüştüğünü görüyoruz. Parlak zekasıyla öne çıkan ünlü taktisyen Zhuge Liang, mükemmel bir askeri deha olarak resmediliyor ve kendisi için bir de lakap kullanılıyor “Uyuyan Ejder”. Ayrıca kendisine üstün meziyetler de atfedilmekte. Aynı şekilde Sarı Eşarplılar İsyanı’nın lideri Zhang Jue’nun doğaüstü yeteneklerinden de bahsediliyor romanda. Bunlar gibi birçok örnek var. Haliyle Üç Krallığın Hikayesi’nin Çin kültürünü önemli ölçüde etkilediğini ve bu kültürün önemli bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. |
Başlıklar
Romance of the Three Kingdoms serisinin şimdiye kadarki en iyi oyunu olduğunu söylemek mümkün. Strateji oyunlarını seviyorsanız, RotTK 8 Remake'e de oynanacak oyunlar listenizde bir yer açın derim.
- Tam anlamıyla bir “Üç Krallık Romansı”. Dönemin atmosferini iyi yansıtıyor
- Yönetilebilir karakter ve oynanabilir senaryo sayılarında yanına yaklaşabilen yok
- Stratejik çeşitlilik keyif veriyor
- Hemen her yanından bir detay fışkırıyor
- Görsel açıdan hoş, teknik açıdan sıkıntısız bir oyun
- Tekrar oynanabilirlik konusunda eli çok kuvvetli
- Çin tarihini ele alan bir oyunda Çince seslendirme de olsa iyi olurdu sanki
- Serinin yakın tarihli oyunlarından alınabilecek bazı özellikler dışarıda bırakılmış
- Yapay zekanın yetersiz hissettirdiği anlar var
- Çok fazla detay barındırması ilk bakışta türe ve seriye yabancı oyuncuların gözünü korkutabilir