Ayrılık Sevdaya Dahil – Kayıp ve Ayrılık Temalı Oyunlar

"Kaç gecenin çölüdür bu ayrılık?"

Temalı oyunlar serimizde bu sefer de bizleri ayrılığın ve sevilen birini kaybetmenin acısıyla yüzleştiren oyunlardan bir gruba yer verelim dedik. Biraz hüzünlü bir liste olabilir. Ama zaten hayat da öyle değil mi? Gülmek kadar ağlamak da, sevinmek kadar üzülmek de hayatın parçası. Şairin dediği gibi “Ayrılıklar da sevdaya dahil”.

> Ekmek Bulamıyorlarsa Pasta Yesinler – Fransız Devrimi Temalı Oyunlar

Kayıplardan söz edildiğinde akla gelebilecek konulardan birisi “Yasın Evreleri” oluyor haliyle. Psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross, “Yasın Beş Aşaması” ile ilgili çalışmasını 1969 yılında yayınlamıştı. Kübler-Ross, bu çalışmasında ölümcül hastalıklarla karşı karşıya kalan hastaların bu durumla yüzleşme süreçlerini ele alıyordu. Fakat sonraki yıllarda bu yaklaşım sevilen birini kaybetmenin veya ayrılıkların analizinde de kullanılmaya başlandı.

Kübler-Ross; ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen hastaların ilk olarak durumu inkâr yoluna gittiklerini, “Bu benim başıma gelmiş olmaz” şeklinde tepkiler verdiklerini söylüyor. Bunun ardından öfke aşamasına geçiliyor ve “Neden ben?” sorusu sorulmaya başlanıyor. Bir sonraki aşama olan pazarlık aşamasındaysa ölümü geciktirme çabaları ön plana çıkıyor. Sonra sahip olunan her şeyi kaybedeceği fikriyle depresyona giriyor bu kişler. Son aşama ise, kabullenme aşaması.

Özetle “İnkâr-Öfke-Pazarlık-Depresyon-Kabul” şeklinde özetlenebilecek bir süreç bu. Hepimizin hayatında böyle dönemler olmuştur veya olacaktır.

Bakalım ayrılıklar ve kayıplar, oyunlarda nasıl çıkmış karşımıza. Buyurun listemize hep beraber göz atalım. Ekleyeceğiniz oyunlar olursa da her zaman olduğu gibi yorumlarınızı bekleriz.

Arise: A Simple Story

Listenin ilk oyunu Arise: A Simple Story. Adının içinde “basit bir hikâye” ifadesinin geçmesi çok da aldatmasın henüz oynamamış olanları. Evet, basit bir oynanışı var, öyle aman aman şeyler yapmıyorsunuz bu oyunda. Bir miktar zaman manipülasyonu vs. Öte yandan tam anlamıyla kalbe işleyebilecek oyunlardan. Ömrünün son demlerindeki kahramanımız, geçmişe bir yolculuk yapıyor. Farklı mekanları ziyaret edip yıllar önce kaybettiğiniz sevdiceğinizle anılarınızı canlandırıyorsunuz. İçinde aşk, ayrılık, acı, kabullenme olan bir yolculuk bu. Tam da yukarıda bahsettiğimiz yasın 5 evresinden sonuncu aşamaya, kabullenme aşamasına karşılık gelen bir oyun olduğunu söylemek mümkün. En azından ben böyle yorumlamıştım oynadığımda. Siz de bu hikâyeye bir şans verin derim.

Last Day of June

Yine yüreklere dokunacak bir hikayeyle karşı karşıyayız. Yapımcısı “sevgi ve kaybetmeye dair etkileşimli bir öykü” olarak tanımlamış Last Day of June’u -ki herhalde en iyi böyle özetlenebilirdi.

Carl ve June’un çıktıkları bir yolculuk ve bunun sonunda yaşanan trajik bir olay konu ediliyor oyunda. Kahramanımızın Carl’ın biricik sevdiceği June ile son gününü tekrar yaşıyoruz. Gün içinde yaşanan olayları aşama aşama tekrar ediyor, farklı şeyler yapıp günün finalini değiştirmeye çalışıyoruz. Tahmin edilebileceği gibi bizleri duygusal bir final bekliyor.

Oyuna dair hoş bir detayı da bir kez daha paylaşmış olayım. Ovosonico'nun kurucusu ve CEO'su Massimo Guarini, oyunu Steven Wilson'ın 'Drive Home' isimli şarkısından esinlenerek tasarlamış -ki Wilson da oyuna katkı sunan isimler arasında yer alıyor. Şarkının klibini izlerseniz, nasıl bir esinlenmeden söz edildiğini daha iyi anlayabilirsiniz.

Brothers: A Tale of Two Sons

Josef Fares, özellikle TGA törenlerindeki coşkulu halleriyle hafızalarda yer etmiş olabilir ama onu esas önemli kılan bizlere sunduğu güzel oyunlar hiç şüphesiz. Birlikte olmak ve birlikte oynamak ile ilgili gayet güzel örnekler sundu bizlere. Brothers: A Tale of Two Sons da bu oyunların ilkiydi diyebiliriz.

Adından da anlaşıldığı üzere iki kardeşin hikayesini anlatıyor bu oyun. Oyunun hemen başında annelerini kaybeden kardeşler, babalarının ağır bir hastalığa yakalanması sonrasında, onu kurtarabilecek “Yaşam Suyu”nu bulmak üzere bir maceraya atılıyorlar. Bu da onları çok farklı coğrafyalara götürüyor, birlikte zorlu engelleri aşıyor, babalarını kurtarabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Brothers: A Tale of Two Sons, güzel bir platform-macera oyunu. Aynı anda 2 kardeşi yönetmek, bulmacaları el birliğiyle çözmek keyif veriyor. Bunun üzerine bir de duygu yüklü, etkileyici bir hikâye eklendiğinde ortaya akıllarda yer edebilecek bir oyun çıkıyor işte. İster 2013 yılında çıkan orijinal oyunu oynayın ister yenilenmiş versiyonunu, yaşattığı his aynı olacak, emin olabilirsiniz.

Hellblade: Senua’s Sacrifice

Sıra listenin esaslı isimlerinden birisine geldi. Hazır devam oyunu da gelmişken, bir vesileyle ilk oyunu bir kez daha anmadan duramadım.

Hellblade: Senua’s Sacrifice, benim için yeri çok ayrı olan oyunlardan. Evet, eleştirilebilecek birçok şey bulabilirsiniz bu oyuna dair. Kimileri oynanış kısmını zayıf bulabilir, kimileri hikâye anlatımını eleştirebilir. Ama bu durum, Hellblade’in en sevdiğim oyunlar arasında yer aldığı gerçeğini değiştirmeyecek. Bu kısmı “Hellblade: Senua’s Sacrifice’ı Neden Çok Sevdim?” yazısına bırakıyor ve kendisinin bu listede bulunma nedenine geçiyorum müsaadenizle :)

Hellblade, Senua adlı bir Kelt kızının yaşadığı büyük bir kaybın ve bu kayıp sonrasında çıktığı yolculuğun hikayesi. Sevdiği adam, bir Viking baskınında öldürülmüş. Senua da intikam peşine düşmüş durumda. Ama biraz eşelediğimizde aslında bunun salt bir intikam yolculuğu olmadığını görüyoruz. Senua’nın psikozuyla yoğrulan bu hikâyede, tam da yasın evrelerine denk düşecek şekilde, inkarın, öfkenin, pazarlığın, depresyonun ve de kabullenmenin izlerini görmemiz mümkün.

Yeri geliyor Dillion’ı kaybettiğine inanmıyor, yeri geliyor onu öldüren Vikinglere karşı muazzam bir öfkeyle dolup taştığını görüyoruz. Tanrılara yakarıyor, Dillion’ı ölümden geri döndürmeye çalışıyor. Kabilesinde Dillion hariç kimsenin kendisini anlamadığını, olduğu gibi kabullenmediğini hatırlayarak hayal kırıklığı yaşıyor, üzülüyor, depresyona giriyor. En sonunda o dağın zirvesine vardığında artık başka bir Senua olduğunu görüyor, geçmişiyle barışıp yeni bir yolculuğa yelken açtığına şahitlik ediyoruz.

Hellblade’i bir de böyle okumak mümkün değil mi, ne dersiniz?

GRIS

Listeyi, beni en çok etkileyen ve yasın evrelerini de en güzel yansıtan oyunlardan birisi olduğunu söyleyebileceğim Gris ile noktalamak istedim.

Gris’i ne kadar beğendiğimi incelemesinde anlatmıştım aslında. O da yetmemiş, sonrasında “Neden Çok Sevdim?” köşemizde misafir etmiştim kendisini. Dolayısıyla, bu oyuna dair düşüncelerimi şimdi uzun uzun tekrar edip sizleri de sıkmak istemem. Dileyenler gidip oralardan okuyabilirler neden bu oyuna bu kadar hayran olduğumu.

Burada bulunmasının nedeniyse kendisini giriş kısmında elimden geldiğince özetlemeye çalıştığım “Yasın Evreleri” kavramının vücut bulduğu, ete-kemiğe büründüğü bir oyun olarak görmem.

Kahramanımız Gris, oyunun hemen başında büyük bir acı / kayıp yaşıyor ve sesini kaybediyor. Sesiyle birlikte rengini de kaybediyor, dünyası siyah-beyaz ya da daha doğrusu gri bir hal alıyor. İşte oyun boyunca yapmaya çalıştığımız şey de her adımda yeni bir renk, yeni bir soluk kazanan Gris’e bu yolculuğunda eşlik etmek aslında. Oyun, başta görsel tasarımı olmak üzere her bir detayıyla Gris’in geçtiği evreleri çok güzel bir şekilde resmediyor. Bizlere de bu eşsiz tecrübenin tadını çıkarmak düşüyor.

Mutlaka oynanması gereken oyunlar listesi hazırlayacak olsam, tereddütsüz bir şekilde o listeye yazacağım oyunlardan Gris. Bugüne kadar oynamamışsanız, ilk fırsatta bir şans verin derim.

YORUMLAR
doksanlariozleyenadam
8 Temmuz 2024 13:51

last of us serisi de ayrılık temalı bence, abby ve owen , ellie ve dina uncle tom ve mary hatta sarah ile joel ya da ellie ve joel hep ayrılmıştır

Paradox'un The Sims'e Rakip Görülen Oyunu Life By You İptal Edildi

Bazen ertelemeler hayra alemet değilmiş Miyamoto'cuğum!

Paradox'un The Sims'e Rakip Görülen Oyunu Life By You İptal Edildi

Steam Next Fest Haziran 2024 Demo Önerileri – #2

Listelerimizin 2.sinde hangi oyunlar varmış bakalım

Steam Next Fest Haziran 2024 Demo Önerileri – #2

Steam Next Fest devam ediyor, biz de demolara göz atmaya devam ediyoruz. Bu seferki listemizde de farklı türlerden oyunlara yer vermeye çalıştık. Bakalım içlerinden dikkatinizi çeken oyunlar çıkacak mı.

Blue Prince

Bulmaca oyunlarından hoşlanıyorsanız göz atabileceğiniz demolardan. Birinci şahıs kamerasından oynanan bir bulmaca oyunu olan Blue Prince’te, dedesinin vasiyetine uyup 45 odalı malikanede gizli 46. odayı bulmaya çalışan bir karakteri yönetiyoruz.

Demoda da görebileceğiniz üzere oyunun güzel yanlarından birisi, açacağınız her bir kapının ardında sizi hangi odanın beklediğine yine sizin karar veriyor olmanız. Odaların tükettikleri veya kazandırdıkları kaynaklar, farklı odalarda bulabileceğiniz farklı nesneler söz konusu. Dolayısıyla yapacağınız tercihler, oyunun gidişatını da değiştiriyor. Böylece işin içine bir miktar strateji de eklenmiş oluyor.

Keyif aldığım demolardan birisi oldu. Henüz bir çıkış tarihi yok. Fazla bekletmeyeceğini tahmin ediyorum. Takip listelerinizde kendisine de bir yer açabilirsiniz.

The Quiet Things

Silver Script Games’in ilk oyunu olacak The Quiet Things, gerçek günlük kayıtlarına dayanan ve otobiyografik yönleri bulunan bir macera oyunu. İstismar, şiddet, intihar vb. gibi oldukça sıkıntılı konulara temas ediyor.

90’lardan 2000’li yıllara uzanan bir yolculuğa eşlik edeceğimiz The Quiet Things’in çıkış tarihi henüz belli değil. Yakında bizlerle olacakmış. Ne kadar yakında olduğunu bekleyip göreceğiz.

Realm of Ink

Önceki Next Fest’te de yer verdiğimiz oyunlardandı Realm of Ink, fırsat bulmuşken bir kez daha adını analım istedik. Mürekkep temasıyla hazırlanan görselleri ilk dikkat çeken özelliklerinden. “Mürekkep Evcil Hayvanlar” da oynanışa renk katan bir unsur. Bu yılın güzel roguelike oyunları arasında yer alabilecek mi, birkaç ay sonra hep birlikte göreceğiz. 3. Çeyrekte çıkacağı söyleniyor.

Townframe

Araya çerez niyetine oyunlardan da serpiştirelim mi, ne dersiniz? Townframe, bu tarzdan keyifli bir bulmaca oyunu. İnsanlar sizinle anılarını paylaşıyor, siz de o sahneyi tekrar oluşturmaya çalışıyorsunuz. İlk bulmacalarda binaların şeklini değiştirip ağaçlar yerleştirerek çözüyorsunuz sahneleri. İlerleyen bulmacalardaysa işin içine farklı detaylar da dahil oluyor, bulmacalar renkleniyor. Townframe, bu yıl içerisinde çıkacak.

Reka

Baba Jaga'nın cadı çırağı Reka olarak oynayacağımız bir macera oyunu. Indika sonrasında yine benzer bir şeyler arıyorsanız, Reka’ya da bir şans vermeyi düşünebilirsiniz. Gerçi ayrıldıkları pek çok nokta var ama yine de bana benzer hisler yaşattıklarını söyleyebilirim. Bu durum ikisinin de Slav folklorundan beslenen oyunlar olmasından ileri geliyor olsa gerek. (Gerçi Baba Yaga, Türk Mitolojisi ile de ilişkilendirilebilir. Bizdeki karşılığı Yek veya Yeg olarak biliniyor).

Indika kadar başarılı bir oyun olabilir mi, bilemiyorum. Cevabımızı 2 ay kadar sonra alabiliriz. Ağustos ayından itibaren erken erişim süreci başlıyor.

Dungeonborne

Daha önceki demo önerilerimiz arasında yer verdiğimiz bir başka oyun olan Dungeonborne, PvPvE bir aksiyon RYO. Geçtiğimiz Steam Next Fest’in dikkat çeken demolarından birisi olmuştu. Bu sefer de bir şans verilebilir.

Geçen seferki notları da olduğu gibi paylaşayım bir kez daha:

“Demoya göz atmaya niyetlenirseniz, farklı karakter sınıflarına en azından bir defa şans vermeyi de ihmal etmeyin. Bu arada tek başınıza oynayabileceğiniz söylense de siz yine de oyuna bir ekiple girmeye çalışın derim, tek kişi ilerlemek çok da kolay değil. Sürekli filmi başa sarıp en baştan oynamak zorunda kalabilirsiniz”

Dungeonborne’un çıkış tarihi halen belli değil. Bu yıl içerisinde gelecek mi bakalım.

ODDADA

Araya bir müzik oyunu sıkıştırmasam olmazdı. ODDADA ile kendinizi ritme kaptırın, farklı aletler ve oyuncaklarla içinizden nasıl geliyorsa öyle melodiler oluşturun ve sonraki adıma geçin. Oluşturduğunuz müzikleri kasetlere kaydedip başkalarıyla paylaşma imkânınız da var.

Yılın 3. çeyreğinde geliyor.

To Pixelia

Yaşam simülatörü tarzındaki oyunlar arasına bir yenisi daha katılmaya hazırlanıyor. To Pixelia, benzer türdeki birçok oyunda olduğu gibi yeni bir şehre/ülkeye taşınan karakterimizin buradaki insanlarla sosyalleştiği, farklı farklı işler yapıp para kazanmaya, yeni yuvasını daha yaşanabilir bir yer haline getirmeye ve kendisine yeni bir yaşam kurmaya çalıştığı bir oyun. Bunu da keyifli bir şekilde yapabilecek, bu işin hakkını verebilecek potansiyele fazlasıyla sahip gibi görünüyor. Bu potansiyeli ne kadar kullanabildiğini ise bir aksilik olmazsa yılın 3. çeyreğinde hep birlikte göreceğiz. Türkçe dil desteği olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim.

SCHiM

Steam Next Fest’in hoşuma en çok giden demolarından birisi oldu SCHiM. Öyle Amerika’yı yeniden keşfedenlerden değil. Gayet basit, minimal bir oyun. Ama yine de dikkatleri çekmeyi başaracak; görsel tasarımı, renk seçimleri, müzikleri ve sözcükleri kullanmadan anlatmayı başardığı hikayesiyle “basit ve güzel” oyunlar arasına adını yazdıracak gibi görünüyor.

Çıkış tarihi 18 Temmuz. Yani yaklaşık 1 ay sonra bizlerle olacak. Gözünüz üstünde olsun derim. Bu yılın hoş sürprizleri arasına adını yazdırabilir.

Bu arada çıkış tarihiyle de tatlı bir sürpriz oldu benim için. Merakla beklediğim indielerden Dungeons of Hinterberg ile aynı gün geliyorlar. 18 Temmuz güzel bir gün olacak gibi, ne dersiniz?

 

Parolamı Unuttum