The Great War: Western Front - İnceleme
Batı Cephesi’nden bize ne haberler getirdin asker?
Ufuk: Alo, selam Can. N’aber?
Can: Haberler kötü Ufuk!
U: Hayırdır hocam, sorun nedir? Diablo IV açık betasına kendini fazla kaptırıp geceleri rüyanda Lilith’i mi görmeye başladın? Betamax’ladığın karakterlerin arasından en çok hangisini sevdiğini mi seçemiyorsun?
C: Leon sağ olsun geceleri uyutmadığı için rüya görmeyi unuttum. Betamax konusunda haklısın. Ama şu an mevzu çok farklı. Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand, Saraybosna’da suikast uğramış. Avrupa karışacak, vaziyet almamız lazım…
U: Pardon?
C: Olay çok ciddi. Sana bir kod göndereceğim birazdan. O kodu Steam’e girip olası bir dünya savaşını daha başlamadan durdurman gerekiyor. İnsanlığın geleceği senin ellerinde olabilir.
U: Error 404, file not found… Kafam karıştı abi… Birinci Dünya Savaşı biteli yüz yıldan fazla olmadı mı?
C: Tarih tekerrürden ibarettir dostum. Unutma bu lafımı. Gözlerini de Batı Cephesi’nden ayırma. Asıl kıyamet orada kopacak. Desteğine ihtiyacımız var.
Meğer işin aslı başkaymış…
Can ile aramızda geçen konuşmayı size birebir yansıttım. (Böyle bir konuşmadan benim bile yeni haberim oldu ama Ufuk diyorsa doğrudur herhalde?! -Can) Şeffaflıktan ödün vereceğimize, Steam’de bir indirim dönemini kaçırmayı yeğleriz. (Neeee? İndirim dönemi mi kaçmış?!)
Gelen kodu vakit kaybetmeden Steam’e girdim ve karşıma The Great War: Western Front isimli bir oyun çıktı. Meğerse Can kaşla göz arasında bana oyun kilitlemiş! Neyse olan oldu, bari keyif almaya bakayım diyerek oyuna yumuldum hemen. Ne de olsa Ulusal Destek her şeyden önemlidir. Ulusal Destek de nereden çıktı şimdi diyeceksiniz; anlatacağım, onu da anlatacağım… Yok yok, bizdeki seçime gitmesin kafanız.
Birinci Cihan Harbi’nde Batı Cephesi mi varmış?
Evet, oyunun ismini görünce aklıma ilk gelen soru bu oldu. Eğitim hayatım boyunca bana Birinci Dünya Savaşı sırasında Batı Cephesi’nde neler yaşandığı hiç anlatılmamıştı. (Sizler hatırlıyor musunuz böyle bir bilgi?) Bu yüzden de The Great War: Western Front’u incelemeye başlamadan önce tarih bilgimi derinleştirmem gerektiği ortadaydı. Ben de konuya dair fikirlerini almak üzere İlber Ortaylı’yı aradım… Şaka şaka. Mr. Google’a sordum tabii ki. (Siz ChatGPT’yi de kullanabilirsiniz, o da makbul) Fakat mevzunun epey derin olduğunu görünce isyan bayrağını çektim ve yeterli bilgi birikimine sahip olduğumu umarak Batı Cephesi’ne doğru yola koyuldum.
Oyuna girince beni nefis bir açılış jeneriği karşıladı. Son derece sade ama bir o kadar estetik, görevini layıkıyla yapan ve oyunun vizyonunu net konumlandıran bir jenerik vardı karşımda. Neredeyse ezbere bildiğimiz Birinci Dünya Savaşı’nın nasıl başladığını sakince anlatan tok bir ses ve akan görsellerden oluşan sinematik belki de The Great War: Western Front’un en büyük çelişkisinin de habercisiydi aslında. Bu çelişki hususuna geri döneceğiz. Şuraya park edelim şimdilik.
Petroglyph: Efsanevi Westwood’un Ruhani Devamı
The Great War: Western Front, Petroglyph tarafından geliştirilmiş bir oyun. “Kim ki bu Petroglyph?” derseniz kırılırım, gücenirim. Çünkü kendileri gerçek zamanlı strateji (RTS) denilen oyun türünün tarihine altın harflerle isimlerini yazdırmış insanlar. Joe Bastic, Michael Legg ve Steve Tall, efsanevi oyun stüdyosu Westwood’dan ayrıldıktan sonra kendi bağımsız stüdyoları ile yola devam etme kararı alıyorlar ve 2003 yılında Petroglyph Games kuruluyor. Petroglyph ismini Star Wars: Empire at War (Metacritic notu: 79) ve Command & Conquer Remastered Collection (Meta: 82 – OGZ: 8.5) gibi oyunlardan hatırlayabilirsiniz. İkisi de beğeni kazanmış ve hakkı teslim edilmiş strateji oyunlarıdır. Müzikleri de aynı kadronun gediklilerinden Frank Klapecki’nin zihninden. Command & Conquer, Red Alert 1-2, Dune II gibi ufak tefek, ismi pek duyulmamış (!) birkaç oyundan daha hatırlayabilirsiniz kendisini. (Dinozorların gözleri yaşlı)
Tüm bunlar ışığında The Great War: Western Front’un başarılı olması için yeterli yeteneğe ve tecrübeye sahip bir ekibin ellerinden çıkmış Birinci Dünya Savaşı temalı, sıra tabanlı ve gerçek zamanlı öğeler barındıran bir strateji oyunu olduğunu söyleyebiliriz yani. Ve fakat, gelelim fasulyenin faydalarına. The Great War: Western Front vadettiklerini sunabiliyor mu?
Birkaç paragraf yukarıda oyunun bir çelişki barındırdığından bahsetmiştim hatırlarsanız. O defteri tekrar açma zamanı geldi. Petroglyph olabildiğince tarihe bağlı bir oyun yapmak üzere yola çıkmış. Bir oyundan çok bir interaktif belgesel hedeflenmiş diyerek iddialı bir laf da atabilirim ortaya -ki aha da attım bile. Tarihi gerçekçiliği korumak ve eğlenceli bir oynanış keyfi sunmak arasında gidip geliyor yapım. Bu durum doğrudan Birinci Dünya Savaşı’nın ve özellikle Batı Cephesi’nin siper savaşları şeklinde cereyan etmesinin bir sonucu aslına bakarsanız. Örneğin Verdun Muharebesi 303 gün sürmüş (21 Şubat 1916 – 18 Aralık 1916) ve kabul gören verilere göre 700,000 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu kadar uzun süren siper savaşlarıyla bezeli bir dönemin bir strateji oyununa temel oluşturması, oyuncuların sürekli aynı şeyi yapma hissine bürünmelerine sebep olabiliyor. Küçük kazanımlar için saatlerini devirmeye hazır strateji müptelaları için güzel haber ama genel oyuncu kitlesi için haklı bir ALT+F4 sebebi diye özetleyebiliriz. Bu dilemma sizi germiyor ve endişelendirmiyorsa ne güzel. Çünkü bu eşiği aşabilenler için The Great War oldukça tatminkâr bir tarihi strateji oyunu haline bürünüyor.
Oyun Modları ve Temel Mekanikler
Oyunun sade ana menüsünde dört çeşit oyun türü bizi karşılıyor: Seferberlik (Yani Senaryo Modu), Tarihi Çatışmalar (Batı Cephesi’nin en bilinen muharebelerini tekrar yaşamak), Çatışmalar (Skirmish dediğimiz harita seçip kuralları belirleyip yapay zekaya karşı kapıştığımız mod) ve Çok Oyunculu (Buraya niye bir şey yazıyorum ki?).
Seferberlik modu kendi içinde üçe ayrılıyor: Atos, Portos ve Aramis… ehm pardon, 1) Eğitim, 2) İtilaf Devletleri (Fransa, İngiltere, ABD ve kolonileri şeklinde özetleyebiliriz) ve 3) İttifak Devletleri (Almanya, Almanya ve bir daha Almanya). Eğitim bölümünde oyunun temel bileşenlerini öğreniyoruz. Ardından tarafımızı seçip sipere giriyoruz ve geçmişte yaşananları iki tarafın bakış açısından yaşıyoruz.
Tarihi Çatışmalar modu interaktif tarih dersi gibi. Mesela Verdun Muharebesi görevinde Almanya olarak Fransız direnişini kırmamız gerekiyor. Cantigny Savaşı’nda sıcak çatışmalara ilk defa dahil olan Amerikan birliklerinin Alman mevzilerini geri püskürtmesini sağlamamız gerekiyor. Seferberlik görevlerini bitirdikten sonra, ilginizi çekerse bu görevlere bakabilirsiniz.
Çatışma ve Çok Oyunculu kısımları için Batı Cephesi’nden yeni bir haber yok. Harita seç, kuralları belirle ve cümbüşe katıl. Bildiğimiz şeyler.
Oyunun temel oynanışına gelelim. Bir kere oyunu öğrenmesi zor değil. Çok derin bir stratejik ve taktiksel çeşitlilik bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Biz burada tarihten ders çıkartmaya çalışıyoruz, sizin derdiniz eğlence! Ah evet, tabii eğlence olmalı; çünkü bu bir oyun. İşte her şey burada düğümleniyor zaten.
Oyunun ana haritası olan Harekât Haritası altıgen bölgelere bölünmüş. Kolordular ve diğer birimler (uçak, tank, topçular) bölgelere yerleştiriliyor ve gerektikçe ön cepheye sevk ediliyor. Oyunu kazanma yöntemlerinden ilki rakibin Ulusal Desteği’ni sıfırlamaktan geçiyor. Diğeri de diğer tarafın başkentini ele geçirmek. (İkincisi için bol şans diliyorum)
Ulusal Destek düştükçe ordunuza gelir sağlamanız ve ikmal birlikleri getirmeniz zorlaşıyor. İşlerin sarpa sarmaması için Ulusal Destek önemli. Bunu yükseltmek için de savaş kazanmanız ve görev yapmanız gerekiyor. Fakat bir bölgeyi ele geçirmek için tek bir savaş çoğu zaman yeterli olmuyor. Her bölgenin yıldız sayısıyla belirtilen bir savunma direnci var. Örneğin İtilaf Devletleri’nin başkenti Paris’in beş yıldızı var. Yani İttifak Devletleri’nin Paris’i alabilmesi için üst üste beş kere Paris’te savaş kazanması gerekiyor. Savaşı kazanması da yetmiyor, kazandığı tüm savaşların Muazzam Galibiyet olması gerekiyor. Yani düşman birliklerini yok etmeniz, kontrol noktalarını ele geçirmeniz ve komuta merkezine girmeniz lazım. Tabii siz bir Muazzam Galibiyet kazanınca diğer taraf bir köşeye çekilip oturup ağlamıyor. Kaybedilen savaşın ardından kendi turunda o bölgeye asker ve mühimmat ikmali yapıyor. Yani ben bunların gardını indirdim, askeri kalmamıştır diyerek tekrar saldırmayı planladığınız bir bölgede bir sonraki tur Zerg sürüsü gibi bitivermiş sonsuz sayıda yeni kolordular bulabiliyorsunuz. O yüzden üst üste Muazzam Galibiyet kazanmak, dolayısıyla bölgeleri ele geçirmek hiç kolay değil.
Bu döngünün hemen her bölge için sürekli tekrarlandığını ve özellikle sınır hattı boyunca iki taraf için de sonsuz kez yaşandığını hayal edin. Evet, işte zurna burada zırt diyor. 303 gün süren Verdun Muharebesi düşünülünce çok gerçekçi ama oyun mu oynuyoruz interaktif belgesel mi izliyoruz sorguluyor insan kimi zaman. Haksız mıyım?
Elbette istihbarat edinme, istihbarat engelleme, bölgelere ikmal depoları açma, hastane kurma, havalimanı inşa etme gibi manevra alanlarınız ve stratejik seçenekleriniz mevcut.
Sol, sol… Sol, sağ, sol… Kıt’a dur!
Piyade kolordusu, tank taburu, hava filosu, topçu birliği, kuşatma topçuları gibi birimlerimiz emrimize amade. Bölgeden bölgeye ihtiyaç duyduğumuz şekilde onları hareket ettirebiliyoruz. Tabii her bölgenin bir ikmal limiti var. Bir de toplamda kullanabileceğimiz Küresel İkmal var. Öyle her yere arzu ettiğimiz kadar asker yığamıyoruz yani. Ulusal Destek dışında, cepheye asker, tank ve uçak sevk etmemiz için harcayabileceğimiz kaynaklarımız var. Asker sevk etmek için İkmal kullanıyoruz. İkmal, çatışmalar öncesindeki hazırlık süresince savaş alanında siper kazmak, havan topu, makineli tüfek yuvası, gözetleme balonu yerleştirmek (Oyunda savaş sisi mekaniği var. Çatışma sırasında gözetleme balonu kaldırmazsanız rakibin ne yaptığını göremiyorsunuz -karlı havalarda görüş mesafesi daraldığı için çok işe yaramıyor) gibi amaçlar için de kullanılıyor.
Tank, uçak ve topçu birlikleri içinse altın harcıyoruz. Her tur başında (Monopoly’de başlangıçtan geçince yatan maaş sevinci), savaş kazandıkça ve verilen görevleri yaptıkça altın kazanabiliyoruz. Fakat sürekli saldırıda bulunmanın çok mantıklı bir durum olmadığını kısa sürede anlıyorsunuz. Birçok çatışma ateşkesle bitiyor ve iki tarafa da çok az fayda sağlıyor. Bir de her çatışmanın yirmi dakikalık bir savaş süresi limiti var. Oyun boyunca çok sayıda benzer çatışma yaşanacağı için yapımcılar süre kısıtlamasıyla işin iyice can sıkıcı bir hal almasının önüne geçmeye çalışmış. Fakat yirmi dakikalık süre çoğu zaman iki tarafa da yetmiyor ve çatışmadan ateşkes çıkıyor. Bir tur boyunca 5-6 farklı düşman bölgesine saldırdığınızı ve hepsinin ateşkesle sonuçlandığını düşünün. Ya da düşünmeyin çünkü çok can sıkıyor. İşte tam da bu noktada savaşları otomatik sonuçlandırma seçeneği devreye giriyor ve savaşın kendi lehinize sonuçlanacağını düşündüğünüz durumlarda “Otomatik Oynat” ile direkt geçmeyi seçebiliyorsunuz. Kullanıp kullanmamak size kalmış elbette. Zevkler ve renkler, bir de sabır seviyesi önemli…
The Great War: Western Front’un stratejik derinlik ve taktiksel çeşitlilik yaratma adına oyunculara sunduğu yöntem araştırma ağacından geçiyor. Araştırma ağacında altı dal ve onların uzantıları bulunuyor. Bu dallar: Piyade, Uçuş, Siper, Mühendislik, Lojistik ve İstihbarat. Her birinin sağladığı avantajlar ve kattığı çeşitlilikler var. Oyun tarzınıza göre seçip ilerleyebilirsiniz.
Oyunda komutan, lider etkisi gibi bir durum yok. Herkes size bağlı, herkesi siz yönetiyorsunuz. Keşke kahraman olarak adlandırabileceğimiz, birbirlerinde farklı artları ve eksileri olan komuta kademelerini de düşünselermiş. Tarihi gerçekliği koruma adına zamanında gerçekten de ordulara liderlik yapmış isimleri ekleyebilirlermiş.
Böyle bir oyunda grafik konuşmak ne derece doğru bilemiyorum ama grafiklerin en basit tabirle “yeterli” olduğunu söyleyebilirim. Gönül isterdi ki savaş alanındaki birliklerin görünüşleri daha iyi olsun ama elimizde bu var şu anda, daha iyisi olsa dükkân sizin. Şu anki haliyle kuş bakışı baktığınızda piyadeler karınca sürüsünden hallice görünüyorlar açıkçası. Her şeye rağmen bu durum beni rahatsız etmedi. Grafik için burada olsak gider Call of Duty, Battlefield falan oynardık. Biz strateji için, biz tarihin yazılışına tanıklık etmek için buradayız. Öyle değil mi? Ses vermiyorsunuz ama… Öyle değil mi dedim?
Oyunu oynadığım süre boyunca birkaç bug’a denk geldim. Örneğin ben PC’yi çift monitör kullanıyorum. Oyunu her açışımda ilginç bir şekilde oyun diğer monitörde açıldı. Her seferinde ayarlardan monitör seçsem de bu sürekli tekrarlandı. Daha fenası, kimi zaman savaş alanında bazı ikonlar basılamaz oldular. Normalde tıklanabilirken buton üzerine gelince yanıp sönmeye, takılmaya başladı. Bazı durumlarda hava saldırılarında uçaklar sorti yaptı ama bomba atılmadı. (Su mu yakıyor sanıyorsunuz siz bu uçaklar?) Tanklar gitmeleri gereken yerlere yollarını bulamadıkları için gidemedi, savaş alanının ortasında öylece durdular... Bunlar gelecek yamalarla çözülebilecek ufak sıkıntılar. Oyunu oynanamaz hale getirecek bir problemle karşılaşmadım sonuç olarak. Bu da son dönemlerde çıkış yapan oyunlar için görmekten mutluluk duyduğumuz bir hadise.
Ansiklopedi ve Son Sözler
Değinmeden geçmek istemediğim bir ayrıntı da ansiklopedi. Evet, oyunda bir ansiklopedi var. Oyundaki detayları anlatmak dışında Birinci Dünya Savaşı’na dair gerçekten ansiklopedik bilgiler barındırıyor. Tarih okumayı seviyorsanız Imperial War Museum arşivinden görüntüler eşliğinde hazırlanmış ansiklopediyi seveceksiniz. Çok derin değil ama güzel düşünülmüş bir ayrıntı.
Oyunun Türkçe desteği mevcut. Şimdilik sadece arayüz ve metinler Türkçe’ye çevrilmiş. Ama dil değişikliğini oyun içi ayarlardan yapamıyorsunuz maalesef. Steam kütüphanenizdeki ayarlardan dil seçimini yapmanız lazım. Keşke oyun içi ayarlara da koysalarmış, daha pratik olurmuş.
The Great War: Western Front uzun yıllardır dindirmeyi beklediğimiz Birinci Dünya Savaşı temalı strateji açlığımızı bir nebze de olsa karşılayan bir yapım. Petroglyph geleceği epey parlak ve farklı yönlere evrilebilecek bir işe imza atmış. Bağımsız stüdyoların türler arası boşlukları görüp buralara oyun çıkartmalarını takdirle karşılıyorum. Mesela DLC ile Doğu Cephesi gelse, Mustafa Kemal ile Çanakkale’yi savunsak güzel olmaz mı? İnsanın aklına bir sürü fikir geliyor. Bakalım Petroglyph bunları hayata geçirecek mi?
Başlıklar
Birinci Dünya Savaşı temalı strateji oyunu arayanlar için en iyi seçenek. Fakat sıkıntıları var ve şu aşamada herkese hitap etmiyor. İleriye dönük potansiyeli ve geliştiricisine olan inancımız dolayısıyla radarınızda olmasında fayda var.
- Birinci Dünya Savaşı atmosferini harika resmediyor
- DLC paketleri kaliteli gelirse, modlara izin verilir ve geliştirme süreci iyi yönetilirse çok başka bir seviyeye çıkabilir
- Tarihi gerçekliğe sadık kalışı takdire şayan
- Türkçe dil desteği mevcut
- Müzikler, Imperial War Museum kayıtlarından alınmış görseller ve videolar muhteşem
- Öğrenmesi kolay, oynaması basit
- Siper savaşları ilk saatlerde keyifli…
- Oyunun temeli sonsuz sayıda siper savaşına dayanıyor ve ilk birkaç saatten sonra kendini tekrara düşüyor
- Tarihi gerçeklere bağlı kalışı işin oyuncuya özgürlük kısmını epey sınırlamış
- Evet grafikler bu tarz oyunlarda çok mühim değil ama biraz daha detaya hayır demezdik
- Yapay zekâ epey tutarsız. Kimi zaman saçma sapan hatalar, kimi zaman inanılmaz işler yapıyor
- Oyunun bazı kısıtlamalarının gözden geçirilmesi lazım (Örnek: Bir turun bir ay olması ve yirmi dakikalık savaş süresi)