Dürüst olmak gerekirse bir tür olarak yürüme simülasyonu oyunlarına nasıl bakmam gerektiğini bilmiyorum. Şöyle ki: Teknik olarak bu oyunlar “yürümek” dışında pek bir şey vaad etmiyor. Durum bu olunca sıkıcı şeyler olmalılar ve hatta oyun olarak bile sayılmamalılar değil mi? Yok öyle değil işte. Gerçekten keyif alarak oynadığım yürüme simülasyonu oyunları var. The Last of Mr. Chardish de sevinerek söylüyorum ki keyif alarak oynadığım yürüme simülasyonu oyunlarından. Peki ya sadece yürümekten ve sadece çok az miktarda başka bir eylem bulunduran bir oyun nasıl bu kadar keyifli olabiliyor?
Sahne tozunu son kez yutmak
Aslında oyunun anlattığı hikaye ilk başlarda pek de alışılagelmişin dışında değil. Amerika’dan İngiltere’ye dönen Ella’yı anlatıyor oyun. Ella’nın İngiltere’ye varar varmaz yaptığı ilk iş ise kadim dostu Henry’i aramak. Bunun da bir sebebi var: Eskiden sahne aldığı tiyatro sahnesini son bir kez görmek. Bu nedenden ötürü Henry’den yirmi yaşına basmış arabasıyla o sahneye götürmesini rica ediyor. Zaten olaylar da bu eski ve terk edilmiş tiyatro binasındaki eski eşyalara baktıkça gelişiyor.
Hani dedim ya, “Nasıl bu kadar keyifli olabiliyor sadece yürümekten ibaret olan bir oyun?” diye. Bunun sebebi, The Last Show of Mr. Chardish’in atmosferiyle birlikte içinize çekmesi. O terk edilmiş tiyatro binasına vardığınızda resmen yaşanmışlıklar olduğunu hissediyorsunuz. Sadece bu da değil, oyunun ilerleyen tiyatral sekanslarında sahneyi resmen “yaşıyorsunuz”. Kimi zaman Zorro misali maskeli kılıçlı bir kahraman, kimi zaman bir kuş, kimi zaman ise eli renkli mi renkli bir fırça tutan bir sanatçı oluyorsunuz. Birbirinden ayrılmış bu “perdeler” (act) de sadece oyunun temposunu değiştirmekle kalmıyor aynı zamanda sizi atmosferik anlamda daha da etkiliyor.
Kelimenin tam anlamıyla görsel şölen
Oyunun en güçlü yanı direkt ruhunuza işleyen atmosfer, o konuda hiçbir şüphemiz yok. Tabii ki bir tiyatro gösterisinin içinde olmak atmosferi güçlü kılan etmenlerden biri. Ama önemli bir şey daha var. O da cıvıl cıvıl, şirin görsellik. Şen şakrak hikayeler anlatıldığı zamanlar bir renk cümbüşü hakimken, üstünde bir şeyler düşünmemiz gereken sekanslarda ise daha sakinleştirici renk paletinin tercih edildiğini görmek mümkün. Sadece renk de değil. Çevre, ışık, sanat tasarımı, her şeyiyle sizi etkilemeye çalışıyor oyun. Ve biliyor musunuz, başarılı da oluyor!
Şimdi bir yürüme simülasyonu oyununa “Ya bu da çok kısa.” diye eleştirmek acımasızlık gibi gelebilir, haklısınız da. Nereden baksanız 1.5-2 saat içerisinde biten bir oyun The Last Show of Mr. Chardish. Diğer yürüme simülasyonu oyunlarıyla hemen hemen aynı anlayacağınız. Fakat diğer yürüme simülasyonlarının başarıyla yapabilip, The Last Show of Mr. Chardish’in yapamadığı bir şey var. O da tekrar oynanabilirlik. Örnek vermem gerekirse The Stanley Parable’ı da keyifle oynamış birisi olarak diğer yolları ve sekansları görmek için tekrar tekrar oynamıştım. Ne yazık ki The Last Show of Mr. Chardish’e oyunun finali hariç olmak üzere böylesine bir “tekrardan oynama” sebebi yok.
BURADA DA BUG’LAR VAR, HEYHAT!
Böylesine atmosferik bir oyunda en son görmek isteyeceğiniz şey görsel hatalar. Çünkü kendinizi kaptırmış giderken birden bire gerçek dışı bir şey görmek bütün büyüyü öldürüyor. The Last Show of Mr. Chardish’te de çokça olmasa da birkaç tane görsel hata gördüm. Dediğim gibi böylesine kişiyi içine çeken bir oyun sıfır bug içermeli fakat böyle bir şeyin teknik olarak mümkün olmadığını da biliyorum. Of, ikilemler!
Bu kadar yoğun hikayenin anlatıldığı bir oyunda Türkçe dilinin bulunması ve çevirinin ta kendisi oldukça önemli oluyor. Evet, oyunun içerisinde direkt olarak Türkçe var. Oldukça şık hareket. Bu konuda beni rahatsız eden tek şey oyunun orijinal yazı tipinin değişerek bambaşka bir yazı tipine geçmesi oldu Türkçe halini oynarken. Onun dışında çevirisiyle ya da teknik durumlarla alakalı hiçbir sorun yaşamadım.
Yürüme simülasyonu oyunlarını halihazırda seven biriyseniz ve birkaç saatinizi huzurlu bir şekilde geçirmek istiyorsanız The Last Show of Mr. Chardish’i tavsiye etmeden duramayacağım. Fakat birtakım önyargılarınız var ve/veya daha önce hiç yürüme simülasyonu oynamadıysanız The Stanley Parable, What Remains of Edith Finch gibi oyunları oynadıktan sonra göz atmanızı tavsiye edeceğim.
Başlıklar
İtirafımdır: The Last Show of Mr. Chardish, türün en iyi oyunu değil. Fakat böyle bir vaadi de yok zaten. Oyunun istediği şey sadece ruhunuza dokunmak ve keyiflendirmek. Bunda da oldukça başarılı.
- Oyuncuyu içine çekmeyi başaran atmosfer
- Atmosferi oyuncuya başarılı bir şekilde aktaran görsel tasarım
- Oyunun temposunu değiştiren çeşitlilik
- Tamamen Türkçe
- Tekrardan oynanabilirliği yok gibi bir şey
- Kimi bulmacalar basit kaçabiliyor
- Görsel hatalar can sıkıcı
[ Moderator Tarafından Silinmiştir. ]