Uruz: Er Kişinin Geri Dönüşü - İnceleme
Kültürümüzle yoğrulmuş bir oyun isteyenleri bu tarafa alalım
Ne zaman bir yerli oyun incelemeye girişsem, hep aynı başlangıcı yapıyor, bu işi gerçekten önemsediğimi, ülkemizdeki oyun geliştiricilerin çabalarını saygıyla karşıladığımı belirtmeye çalışıyorum. Oyun endüstrisinin büyüklüğünden, yaratılan ekonomik katkıdan vs. bahsedip uzatacak değilim. Ama Polonya için The Witcher’ın nasıl bir etkiye sahip olduğunu da bir kez daha belirtmeden geçemeyeceğim.
Arada Bannerlord gibi ciddi örnekler var, ama yine de büyük bir çoğunluğun görece düşük bir oyuncu kitlesiyle sınırlı kaldığını ve ülkemizin bu alandaki potansiyelini tam anlamıyla ortaya koyamadığını söylemek mümkün.
Bu neden önemli? Çünkü kültür endüstrisinin ürünleri toplumunuzu diğer toplumlara tanıtmak, onlarla sağlıklı bir iletişim kurmak, kendinizi onlara daha iyi anlatabilmek için yeni fırsatlara kapı aralıyor. Bu fırsatı ne kadar değerlendirebildiğimizi ölçebileceğimiz bir yer oyunlarımız. İşte bu çabalara bir katkı sunmak için yola çıkmış bir oyun Uruz; Türk kültürüyle yoğrulmuş, ilmek ilmek işlenmiş ve biz oyun severlerin beğenisine sunulmuş. Neyi doğru, neyi yanlış yapıyor hep birlikte bakalım isterseniz.
Türkmen obalarından göçen anneler…
Oyunumuz, bir Türkmen obasında, Kazan Bey’in oğlu Uruz’a “Artık yaşın geldi, senin de kendini göstermen lazım” minvalinde bir öğüt vermesiyle başlıyor. Sonrasında Kazan Bey ve yiğitleri Kara Tekfur’un üzerine at sürüyor, bir cenge tutuşuyorlar. Babası Uruz’a öteden izlemesini öğütlediyse de Uruz’un deli kanı fokur fokur kaynadığından kendini tutamıyor, o da düşmanın üzerine atılıyor. Lakin, etrafındaki yiğitler bir bir düşünce kendisini düşmana esir olmuş bir halde buluveriyor.
Bu haber obaya vardığında Uruz’un anası Burla Hatun, oğlunu düşmanın elinden kurtarmak için atının terkisine atlıyor ve ardından gelen Oğuz hanımları ve beyleri ile düşmanın kalesini basıyor. Sonuçta Uruz esaretten kurtuluyor kurtulmasına ama atasının kalbini kırmış, gözünden düşmüş durumda; ne yapıp edip tekrar saygısını kazanmalı, yiğit bir savaşçı olabileceğini ona göstermeli.
Bunun için başlangıçta obadaki beylerden, hanımlardan ufak tefek işler alıyor. Acun Bey’in (???) sınavlarından geçip yay ve kılıç kuşanıyor. Sonrasında da bir düşman kalesini basıp orayı Kara Tekfur’un savaşçılarından temizleyerek kendini ispat ediyor.
Kahramanımız Uruz, tam atasının saygısını kazanmışken işler bambaşka bir şekle bürünüyor. Etraf bir zelzele ile sarsılır, göklerde bir uğultu kopar, oba yerle bir olurken Uruz bineğine atlayıp Umay’ın yol göstericiliğine sığınarak önünde uzanan maceraya doğru dört nala koşturmaya başlıyor.
Bundan sonrasında artık işler mistik bir boyuta evriliyor. Karanlık bir gücün Oğuz İli’ni kapladığı bu günlerde yegâne umut ‘Er Kişi’nin geri dönüşü. Umay tarafından kutsanan bu er kişi de tahmin edebileceğiniz üzere kahramanımız Uruz. Uruz’un, masallardan fırlayan canavarları alt edip iline, yurduna ışığı tekrar getirmeye çalıştığı maceramız kısaca bu şekilde.
Ne yuvaları kaldı ne de haneler...
Oyunun hikayesi güzel, bize ait kahramanlar, bize ait efsanelerle bezenmiş bir hikâye sonuçta, dolayısıyla ister istemez içine çekiyor bizleri. Ama hikâyenin kendisinden daha iyi olan yanı bu hikâyeyi anlatılırken kullanılan dil. Oyunun dili o kadar hoş geliyor ki, ister istemez yüzünüze bir tebessüm yerleşiyor :)
Ayrıca sadece metinler değil, görseller de bu dilin bir parçası; görsel yönüyle de bizim hikayemizi anlatan bir oyun bu. Obanın görünümü, çadırlar, karakterlerin giyim kuşamları, saçları, bıyıkları, kuşandıkları pusatları, kısacası her detay bizden izler taşıyor.
Karakter gelişim ağacınız da kullandığınız nesneler de savaştığınız düşmanlar da, kısacası oyunun her bir detayı hep bu dile uygun olarak tasarlanmış. Nazar gücünden tutun da kutlu vuruşa, tamudan uçmağa, temrenden kımıza her şey bizden, her şey bize ait. Hatta yolculuklarınız esnasında ara sıra denk geldiğiniz Göktürk alfabesini kullandığınız bazı mini bulmacalar da var. Kayıt noktalarımızda dua ederek kayıt alıyoruz.
Belirtmeden geçemeyeceğim bir husus da oyunun müzikleri. Belki sayıca az kalıyor, çabuk tekrara düşüyor ama o kadar güzeller ki, sadece onları dinlemek bile yetiyor zaman zaman. Sizin anlayacağınız, bu oyun tema olarak yapılması gereken şeyleri güzel bir şekilde yapmış.
İşin oynanış kısmına geldiğimizdeyse Uruz ne yazık ki aynı başarılı performansı sergileyemiyor. Oyunumuz bir yandan aksiyon bir yandan platform tarzında bir oynanış sunuyor. Düşmana kılıç sallayıp ok attığınız kısımlarda da platform kısımlarında da karakter kontrollerinde yaşanan sıkıntılar bazen oyundan aldığınız keyfi ciddi oranda baltalayabilecek boyutlara ulaşıyor. Bir de tabii bug meselemiz var. Zaman zaman bölüm geçişlerinin tıkanıp kaldığını, bir sonraki bölüme geçemediğinizi görünce, haliyle canınız sıkılıyor. Bu durumda da Türk işi bir çözümle oyunu kapatıp açmak lazım, oyunun bugları bile bize uygun çözümle gelmiş yahu :) Bir de oyundaki bazı metinler İngilizce bazıları Türkçe kalmış, onlar da düzeltilecek sorunlar arasında yerlerini alıyorlar. Son olarak kullanıcı arayüzünün de biraz toparlanmaya ihtiyacı var diye düşündürttü bana.
Neyse ki, karşımızda ortaya koydukları ürünün eksiğini gediğini gidermek, hatalarını düzeltmek konusunda çok gayretli bir geliştirici ekip var. Bu incelemeyi aslında 2 hafta kadar önce hazırlamaya başlamıştım. Fakat oyuna sürekli güncelleme gelip duruyordu, öyle ki aynı gün içerisinde iki güncelleme geldiğini bile gördük :) O ilk oynayışta şikâyet ettiğim bazı noktaların sonrasında giderilmeye başlandığına şahitlik edince biraz daha beklemek istedim. Mesela kamera açısıyla ilgili sorunu da oyunun takılıp kaldığı bazı kısımları da boss savaşlarından bazılarındaki sorunları da çözmüşlerdi.
Halen sorunlarla karşılaşıyoruz, oyunun teknik yönden toparlanması biraz daha zaman alacak gibi. Ama en azından artık bununla ilgili bir endişem yok, oyuncuların işaret ettiği her sorunu ellerinden geldiğince çabuk bir şekilde çözmeye çalışan bir ekiple muhatabız. Bunu da göz önünde bulundurarak, sizleri de Uruz’un bu macerasına ortak olmaya davet ediyorum. Seferiniz kut’lu olsun...
Başlıklar
Türk efsaneleriyle bezenmiş, metinleri, görsel dili, müzikleri ile sizi kendisine çekebilecek bir oyun. Teknik sorunları mevcut ama bunların hızlı bir şekilde çözülüyor olması da umut veriyor. Bir gözünüz üzerinde olsun.
Kültürümüzden motiflerin işlendiği, ziyadesiyle bize ait, bizden bir oyun
Metin dili çok hoş, tekrar tekrar okuyası geliyor insanın :)
Görsel tarzı da çok güzel, piksel art ile bizim motiflerimizin buluşması çok hoş olmuş
Sırf müziklerini dinlemek için bile açılıp oynanır
Kontrol sorunları zaman zaman can sıkıyor
Bölüm geçişlerini etkileyebilen bug’lar da öyle
Biraz pahalı kalıyor
Bu tür geliştiricileri mobilde hypercasual kasan sözde "endüstri öncüleri" diye geçinenlerden kat be kat takdire layık görüyorum. Herkes kolay para kazanma kapısı olarak hypercasual peşinde koşarken bu ender görünen geliştiriciler gerçek oyun geliştirme tutkusuyla ortaya bir şeyler çıkartma çabasında. Yolları açık kazançları bol olsun.