Pripyat'tan Normandiya'ya, Stalingrad'a ve Bastogne'a uzanan dev bir hikaye.
Devamını okuBattle Chasers aslen 1998’de Amerika’da Joe Madureira tarafından yaratılmış bir çizgi roman. Ama makus talihi yüzünden her yeni sayısı uzun aralıklarla çıktığından iptal edilmişti ki okuyucular tarafından beğenilmesine rağmen… Madureira, Marvel Comics için Uncanny X-Men için hazırladığı işlerle bilinen gayet ünlü bir sanatçı. O yüzden 2015’in sonlarına doğru Kickstarter’da Battle Chasers’ın oyunu için destek toplamaya çıktığında inanılmaz çabuk bir sürede bağış hedefini tutturdu. Hatta ben de o dönem 20 dolares çakmıştım. Evet teknik olarak şu an zarardayım ama bu oyunu desteklemenin sevincini de yaşıyorum.
Arcanepunk dediğimiz büyü ve teknolojinin karışık olduğu bir dünyada geçen Battle Chasers: Nightwar’un her sahnesinde ince elenip, sık dokunan harika grafikler daha ilk dakikadan oyuna ısınmanıza neden oluyor. Çizgi roman vari çizimleri ve eğlenceli animasyonları aldığınız zevki ikiye katlıyor. Bunlar bana kalırsa oyunun en büyük albenisi.
Aramus adındaki bir kral ardında çok güçlü savaş eldivenleri bırakarak sırra kadem basıyor ve bu eldivenlerden birini kızı Gully’e veriyor. Gully dokuz yaşında olmasına rağmen grubumuzun tankı ki bu gayet ironik olsa da güzel bir detay. Garrison, Calibretto, Knolan ve Red Monika Gully’nin babasını bulmaya çalışırken ufak kızı korumak için onu takip ediyorlar. Garrison karısını kaybetmiş eski bir asker, Red Monika tarafından eğitilmiş, Aramus’un akıl hocalığı yaptığı bir savaşçı. Red Monika’yla arasında bir dönem aşna fişne de olmuş. Calibretto kanunsuz ama kırılgan karakterli bir savaş golemi. Kendi türünün son örneği ve partimizin şifacısı. Knolan 500 yaşında güçlü bir büyücü Calibretto’yla beraber Gully’i korumak için yemin etmiş. Red Monika ödül avcısı sağlam bir savaşçı. Alumon ise sadece oyun için yaratılmış gizemli bir karakter.
Battle Chasers JRPG tadında savaşları olan bir oyun. Normalde bu tarzı sevmememe rağmen BCNW’u çok beğendim. Haritada gideceğiniz yerlerde dolaşıyor ve düşmanlarla karşılaşıp savaşa giriyorsunuz. Kapışmalar sıra tabanlı. Bir de ziyaret ettiğiniz zindanlar var ki orada da BCNW izometrik bir kameraya geçip Diablo tarzında sizi ortalıkta dolaştırıyor. Elbette bir düşmanla karşılaştığınızda oyun tekrardan sıra tabanlı savaş alanına dönüyor. Fakat izometrik ve sıra tabanlı oynarken karakterlerimizin özellikleri farklılık gösteriyor ve bu bence çok hoş bir detay, oyuna çeşitlilik katıyor. Savaşlardan sonra manamız ve canımız otomatik olarak artmıyor. Bu yüzden kapışma esnasında yaptığınız her harekete dikkat ederek en ufak hasarı olmak çok mühim. Mana ve can iksirlerimiz mevcut fakat bunlar o kadar az etki ediyor ki sürekli kullanabilmek mümkün değil (daha etkili iksirler de var ama hazırlaması pahalı).
Battle Chasers’ın ilk saatlerinde oyun bana acayip kolay geldi. Hatta bir ara herkesi kolaylıkla alt etmek sıkmaya başlamıştı ki meğerse oyun seviye 10’dan sonra başlıyormuş. Oyunun çok ilginç bir zorluk seviyesi var. Bir görev alıyorsunuz, biraz ilerliyorsunuz ve zindan aniden zorlaşmaya başlıyor. Hatta o kadar zorlaşıyor ki ne yaparsanız yapın geçemeyeceğiniz bir boyuta dönüşüyor. İşte o zaman “grinding” başlıyor. Önceden bitirdiğiniz zindanların zorluk seviyesini arttırarak daha iyi eşya toplamaya çalışıyor öbür yandan da karakterlere seviye kasıyorsunuz. Buna rağmen oyunun erken safhalarında karşılaşacağınız ama ancak son safhalarına doğru yenebileceğiniz birkaç canavar var.
Eşya üretme sistemi, kendi iksirlerimizi hazırlama, eşya ve silahları büyüleme, düşmanları öldürdükçe onlar hakkındaki bilgimizin artarak verdiğimiz hasar gibi özelliklerin artması ve mini balık tutma oyunu BCNW’ye detay ve eğlence katan ufak detaylar. İksir hazırlamak pahalı bir zanaat ama bütün materyalleriniz olmadan bunu yapabiliyorsunuz. Bunun tek dezavantajı hazırlama şansınızın azalması.
Oyunun sanat tasarımı arkasında olan usta isimlere yakışacak şekilde muazzam. Girdiğiniz zindanların detayları, ışık oyunları ve özellikler karakterlerin animasyonları tatmin edicinin ötesinde. “Grind” muhabbeti biraz sıkıcı olsa da bu süreci çok uzun tutmadıkları için hikâyede bir iki adım ilerleyince “grind” yaptığınızı unutuyorsunuz. Fiyat ve kalite açısından şu sıralar alınabilecek en uygun oyunlardan diyebilirim. Daha detaylı taktikleri Kasım ayı sayımızdaki yazımızda yazacağım. Bir sonraki yazıda görüşürüz millet şimdi biraz The Evil Within 2 oynama zamanı (ben de incelemesini yarın yazıyorum -Utku)
Artılar:
- Uygun fiyat.
- Grafikler ve sanat tasarımı.
- Dövüş sistemi ve detayları.
- Joe Madureira
Eksiler:
- Ara sıra yapılan “grinding” maceraları.
- Parti elemanlarını istediğiniz zaman değiştirememe.
- Savaşlardaki savunma mekaniklerinin çok detaylı olmaması.
SON KARAR: Üst düzey sanat tasarımı eğlenceli animasyonlarla birleşince göze hitap etme konusunda başarılı bir oyun ortaya çıkarmış. Ara sıra çıktığınız “grinding” maceralarını saymazsanız oyun gayet eğlenceli.