Battlefield Hardline İnceleme

"Banane ya! Ben polis olçam!"

Hardline’ın tek kişilik hikâye modunu bitirdiğimde ağzımdan tek bir cümle çıktı: “Ben şimdi ne oynadım?”

Battlefield Hardline kesinlikle alışık olduğumuz bir Battlefield deneyimi değil. Ve keşke bu bilgi bizimle daha önce paylaşılsaydı. Çünkü oyunu oynadığım süre boyunca “ee ne zaman aksiyondan aksiyona koşacağız”ın merakı içerisindeydim. Ama oyunun yarısını geçtikten sonra anladım ki böyle bir durum olmayacak. Hardline bizi aksiyona fırlatmayacak. Çünkü bu bir Battlefield oyunu değil, bu başka bir oyun...

Yukarıda yazdıklarımı olumsuz olarak algılamayın sakın. Sadece beklentinizi farklı şekilde yönlendirmeye çalışıyorum. Hardline kesinlikle kötü bir yapım değil. Ama iyi bir yapım da değil. Sadece farklı... Bulacağınızı düşüneceğiniz oyundan çok daha farklı...

Polissen öldürmeyeceksin

Hardline’ı önceki Battlefield’ların farklı kılan en büyük unsuru oynanışı. Aslında kendisine Far Cry 4’ün küçük kardeşi gibi diyebiliriz. Temelinde neredeyse aynı mantık yatıyor. Fakat işleyiş bakımından Far Cry 4’ten çok daha ham bir oyun var karşımızda.

Bunun en büyük sebebi vermek istediği oynanış mantığını çeşitlendirememesi. Her bölüm başı farklı bir mekanın kapısında buluyoruz kendimizi. Genellikle bu mekan dar koridorlardan değil de geniş alanlardan oluşuyor. Cep telefonunuzu çıkararak mekanı şöyle bir baştan aşağı tarıyoruz. Düşmanları ve önemli malzemeleri işaretleyebiliyoruz. İşin bundan sonraki kısmıysa size kalmış. İster gizli gizli ilerleyerek düşmanları teker teker yakalar. İsterseniz de omzunuzdan makineli tüfeğinizi alıp ortama dehşet saçarsınız. Ama büyük ihtimalle son hareketiniz sadece istekte kalacak. Çünkü Battlefield Hardline önceki oyunlar gibi elverişli çatışma şartları sunmuyor. İş çatışmaya geldiği zaman işler bir tık daha zorlaşıyor. Yine de ilerlemek imkansız değil. Sadece önceki oyunlara göre çok daha dikkatli olmanız gerekiyor. Yoksa kendinizi bir anda yere serilmiş halde bulabilirsiniz.

Hardline’ı önceki Battlefield’ların farklı kılan en büyük unsuru oynanışı. Aslında kendisine Far Cry 4’ün küçük kardeşi gibi diyebiliriz. 

İşin çatışma mekaniklerinde çok büyük eksiklikler yok. Genellikle siper arkasında kalarak düşmanlarla mermi alışverişi yapıyorsunuz. Battlefield Hardline’a ham dememin sebebi çatışmadan çok, işin gizlilik kısmı.

Yeni oyunumuzda artık bir polisiz. Bu da demek oluyor ki düşmanları tutuklayabiliyoruz. Tutuklamak için başvurmamız gereken silahsa rozet. Tek başına dolanan düşmanları tenhada kıstırarark rozetimizi gösteriyor ve teslim olmalarını söylüyoruz. Donup kalan düşman ellerini havaya kaldırarak kendini size bırakıyor. Kısa bir tutuklama animasyonunun ardından düşmanı etkisiz hale getiriyorsunuz. Aslında ilk etapta kulağa güzel gelen bir özellik gibi duruyor değil mi? Fakat işin aslı öyle değil...

Birincisi bu tutuklama durumu kısa bir süre sonra gerilim yaratmaktan uzak oluyor. İlk başlarda “acaba silah çekecek mi tutuklamaya çalışacağım insan” diye düşünürken, hiçbir düşmanın size karşı farklı bir harekette bulunmaması, çevresini uyarmaması, onun yerine direkt olarak kendini size teslim etmesi olayları tahmin edilebilir kılıyor. İşin gerilimli olan tek yanı aynı anda iki veya daha fazlasını tutuklamaya çalışmak. Böyle durumlarda da eğer yanınızda yapay zeka kontrolünde bir ortağınız yoksa, direkt olarak düşmanların saldırısına uğruyorsunuz. Birkaç denemenin ardından iki kişiden fazlasına rozet doğrultmanın gereksiz olduğunu algılayarak işleri orada da rutine bindiriyorsunuz. Taktiğiniz çok basite iniyor: “Düşmanın dikkatini çekmek için mermi kovanı fırlat.” Mermi kovanı fırlattığınız anda yanyana duran iki kişiden biri olduğu yerde kalırken diğeri mermi sesine doğru gidiyor. Evet, her seferinde böyle oluyor, hem de her seferinde...

Düşmanları sessizce alt etmek için bir alternatif de düşmanın arkasından yaklaşarak kafasına vurmak suretiyle bayıltmak. Hızlı ve etkili bir çözüm, tutuklamaktan çok daha akıcı. Peki o zaman neden tutuklamakla uğraşıyoruz dediğinizi duyar gibiyim, “kafasına vuralım bitsin işi” gibi bir şeyler söylüyorsunuz sanki?

Tutuklamanın tek faydalı olduğu yan düşman sizden habersiz üstünüze doğru gelirken bile rozet gösterebilmeniz. Yani üç adım daha atsa sizi fark edecek düşmana doğru bir anda rozet çıkarark etkisiz hale getirebiliyorsunuz. Fakat arkadan yaklaştığınız düşmanları da tutuklamak isteyeceksiniz. Çünkü oyunun yapımcısı bu özelliğin “çok ham” kaldığının farkında. O yüzden bu özelliği kullanmanız için “tutuklama yapan oyuncuları” ödüllendiriyor.

Ben çömelmiş bir vaziyetteyken düşmana karşı rozetimi çıkartıp “dur ben polisim teslim ol” demek istemiyorum.

Polislik seviyesi denen bir zımbırtınız var (kusura bakmayın zımbırtı dedim). Doğru polis hareketleri yaptığınız sürece bu zımbırtınız doluyor. Peki nedir doğru polis hareketleri? İlk etapta düşmanları öldürmemek; onun yerine düşmanları etkisiz hale getirmek. Her etkisiz hale getirdiğiniz düşman size puan olarak geri dönüyor. Bayıltmak 100 puanken, tutuklamak 250 puan. Öldürmekse 0. Bildiğiniz sıfır işte.

Neden tutuklamak zorunda kalıyoruz sorusunun cevabı da burada yatıyor. Çünkü aldığınız puanlar size yeni silah ve ekipmanlar (susturucu, dürbün vs.) açıyor.

Ben adam vurmak istiyorum!

Açıkçası oyun beni “polisçilik” oynamam için zorlamasına rağmen, mümkün olduğunca gürültülü bir şekilde ilerledim. Çünkü Hardline’ın gizliliği beni sıktı. Aksiyon kısmıysa çok daha eğlenceliydi. Ben çömelmiş bir vaziyetteyken düşmana karşı rozetimi çıkartıp “dur ben polisim teslim ol” demek istemiyorum. Hem Allah aşkına hangi azılı suçlu, çömelmiş bir pozisyonda duran polise teslim olur? Gülerim lan ben öyle bir şey görsem karşımda (kusura bakmayın lan dedim).

 

Aslında polisçilik teması geneli itibariyle hoş durmuş Battlefield üzerinde. Önceki oyunlara göre daha tok bir hikâye var elimizin altında. Özellikle oyunun 4. bölümünden sonra atmosfere daha bir giriyorsunuz. Fakat oyunun gizliliğe doğru bizi yönlendirme çabalarını hoş karşılamadım. En çok keyif aldığım yerler çatışma anları oldu. Battlefield’ın durduk yere bir anda gizlilik hevesine girmesini de gereksiz buldum. Far Cry’a özenilen mekanikleri daha sağlıklı sunsalardı şu anda 180 derece dönerek farklı şeyler konuşuyor olabilirdim (yüzsüzüm de biraz). Fakat olmamış... Son birkaç oyunda Call of Duty havasına girmeye çalışan Battlefield, bu kez yüzünü CoD’dan alarak Far Cry’a dönmüş. Ve maalesef çok da iyi bir iş çıkaramamış...

Battlefield Hardline Multiplayer İnceleme

(Not: Yazının bu kısmı Furkan Kirazoğlu tarafından yazılmıştır.)

Aksiyon hissiyatı, takım dayanışması, temkinli oynanış, görev adamı olmanın ‘o’ hissi… Battlefield oyunculuk hayatımda bu duyguları aynı anda yaşatan yegane mutliplayer yapım olmuştur. Her yeni oyunuyla beni aylarca kendine bağımlı haline getiren bu serinin Hardline ile girdiği yolsa bu sefer biraz taşlı.

Oynanış, grafik gibi konularda yenilik yoksunu olan Battlefield Hardline’ın hikaye modu en azından hikaye anlatımındaki yenilik, oynanış mekaniklerini Far Cry’a benzetme ve buna benzer unsurlarıyla kendini serinin önceki yapımlarından ayırmayı başarmıştı. Oyunun multiplayer kısmıysa bu açıdan oldukça kısır ve oyuncuya ‘yeni deneyim’ hissi yaşatmaktan çok uzak.

Polis kıyafetim güzel mi?

Artık sağır sultanın bile duyduğu üzere Hardline hırsız-polis konseptini kendine benimsemiş. Oyun çıkmadan önce kendi kendime “ne alaka” diyordum. Hala da aynı şeyi söylüyorum. Battlefield gibi büyük çaplı savaşların döndüğü askeri bir oyuna fikir aşamasında uymayan bu konsept, uygulama aşamasında da uymamış. Bu tip bir değişiklikten sonra insan, “Battlefield’a farklı bir tat getirecek ama özünden de kopmayacak” gibi bir sonuç görmeyi bekliyor. Ne yazık ki bu sonuçta ‘farklı bir tadın’ zerresini göremiyoruz. Durumu açıklamak için verebileceğim en güzel örnek şu: Battlefield 4’ü asker olarak düşünecek olursak, Hardline bu askerin üstüne iki beden küçük polis kıyafeti giydirilmiş halidir. Hem de o asker kıyafetinin üstüne.

Battlefield 4’ü asker olarak düşünecek olursak, Hardline bu askerin üstüne iki beden küçük polis kıyafeti giydirilmiş halidir. Hem de o asker kıyafetinin üstüne.

Dişe dokunur bir yenilik olmamasının yanında sürüş mekanikleri gibi bazı unsurların da bozulduğunu düşündüğüm Hardline’ın beni etkilediği taraflar da oldu. Örneğin Rush ve Capture the Flag modlarının birleşmiş hali gibi duran Heist modunu oldukça beğendim. Blood Money de getirdiği farklılıkla oynanmayı hak eden bir mod. Oyun dünyasında daha önce görmediğimiz bir fikir baz alınarak yapılan Hotwire’ı ise hiç güzel bulmadım. Araçlarla hız yapma fikri değişik olsa da, bu düşünce modun içine çok kötü yerleştirilmiş.

Hardline’ın beni etkilemeyi başardığı bir nokta da harita tasarımı ve çeşitlilik. Daha önce Battlefield’a DLC de hazırlayan Visceral Games, buradaki tecrübesini Hardline’a aktarmayı iyi başarmış. Ormanlık alanlardan, bankalara ve Hollywood tepelerine kadar uzanan haritalar hem çeşit çeşit hem de güzel hazırlanmışlar. Yine de dokuzdan daha fazla harita görebilseymişiz fena olmazmış.

Bir DLC olarak Hardline

Battlefield Hardline multiplayer tarafında hırsız-polis konseptinin sırıtması, yenilik hissinin neredeyse olmaması gibi konularda canımı sıksa da bu, oyunun kötü olduğunu göstermesin. Battlefield çatısı altında tuttuğumuzda Hardline’ın çok fazla sıkıntısı var. Yine de ortalıktaki diğer online oyunlarla kıyasladığımızda Hardline’ın iyi olduğunu, ama ondan öteye geçemediğini belirtmekgerek. Bir Battlefield sever olarak Hardline’a ‘iyi’den ötesini söylemek istesem de karşımdaki oyun bir Battlefield 4 DLC’si hissini uyandırmaktan fazlasını yapamıyor.

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum