24 Ağustos 1963 tarihinde Tokyo'da dünyaya gelen, elli yaşına merdiven dayadığına inanmakta güçlük çektiğimiz Japon insan... 1986'dan beri oyun yapan Hideo Kojima yirmi yedi yıllık kariyerine onlarca oyun sığdırmış. Tasarlamış, yazmış, yönetmiş... MSX'ten PlayStation'a, oradan da günümüz konsollarına değin uzanan kariyeri zorlu bir başarı öyküsü, ve bu öykünün ardında sinema aşığı, hayalperest bir çocuk yatıyor.
HİKÂYECİ
Belki de her şey, zamanla bir aile geleneği halini alacak olan her gece beraber oturup film izleme alışkanlığı ve Kojima'nın sinema aşkının yavaş yavaş şekillenmesiyle başlıyor. Hani çoğu ebeveyn çocuklarını bir an önce yatağa kışkışlama derdine düşer ya, Kojima ailesinde film bitene kadar yatağa gitmek yasakmış! Özellikle Western türü, Avrupa sineması ve korku temalı filmler olmak üzere, çocuklar için uygun sayılmayan yapımlar dahi izlemiş Kojima. On yaşına geldiğinde, ailesi eline biraz para tutuşturup onu filmleri sinemada izlemesi yönünde teşvik etmiş. Ta o zamandan beri Kojima'nın zihni bir dakika boş durmuyor, sürekli başka dünyaların hayalini kuruyor işte.
On üç yaşındayken babasını kaybetmenin verdiği üzüntünün ve okuldan eve döndüğünde boş bir evle karşılaşmanın yarattığı hissin içine işlediğini, bugün dahi bir seyahat esnasında bir otelde yalnız kalması gerektiğinde ses olsun diye hemen televizyonu açtığını itiraf ediyor Kojima. Sonrasında sinema sevdası daha da büyümüş: Lise hayatı arkadaşlarıyla birlikte, 8mm'lik bir kamerayla zombi filmleri çekmeye çalışmakla geçmiş (bu noktada gözümde J. J. Abrams'ın Super 8'i canlanıyor). Üniversitede ekonomi okumuş olsa da boş zamanlarında hep kısa öyküler yazıyor, bu öykülerle ödül kazanıp ardından filme dönüştürmenin hayalini kuruyormuş.
Japonya'da düzenli bir mali gelir sağlayan, "güvenli" bir işte çalışmak yönünde ciddi bir toplumsal baskı var. Oyun endüstrisinde çalışmak -en azından bir zamanlar- itibarsız bir iş sayıldığı için Kojima da çok sıkıntı çekmiş. Öyle ki bu işe ilk başladığı zamanlarda "oyun tasarımcısı" anlamına gelen Japonca bir sözcük dahi yokmuş! Partilerde tanıştığı insanlara bir firmada finans işleriyle uğraştığını söylüyormuş. Konami'ye girişi dahi, firmanın o zamanlar ürettiği oyunlardan ziyade, borsada yer alması nedeniyle olmuş.
Kojima'ya hayatta ne isterse onu yapabileceğini söyleyen, ona bu seçiminde destek olan tek kişi, annesi olmuş.
BİR EFSANE DOĞUYOR
Kojima'nın oyun sektörüne girişi, bir bakıma, film sektörüne giremeyişi yüzünden olsa da kısa sürede bu işe adeta âşık olmuş:
"En başından beri sanat yaptığıma inanıyordum. Dünya sanki video oyunlarının neye dönüşebileceğini bekliyormuş gibiydi ve en büyük motivasyon kaynaklarımdan biri, elimden gelenin en iyisini yaparak, bunu onlara göstermekti."
Savaş oyunlarının her zamanki gibi popüler olduğu bir dönemde Konami de kendi oyununu yapmak istiyordu. Lakin Kojima herkesten farklı bir şeyler üretmek hevesindeydi ve bu oyun türünü altüst edecek fikirler peşinde koşuyordu. Takdir edersiniz ki içinde bulunduğunuz ekibin en genç üyesi olarak, hele ki üzerinde çalıştığınız ilk oyun iptal edilmişken, daha önce hiç denenmemiş tarzda bir oyun yapmak istediğinizi söyleyince aldığınız tepki pek olumlu yönde olmuyor. Kojima'nın da birlikte çalıştığı insanları ikna etmesi hiç kolay olmasa da, MSX platformuna çıkan ilk Metal Gear bildiğiniz üzere Konami'yi ihya kalmadı, aynı zamanda bir efsanenin başlangıç noktasını oluşturdu.
Metal Gear'ın devam oyunu yapım aşamasına girdiğindeyse işlerin gidişatından ve Kojima'nın projeye dâhil olmayışından tek şikâyetçi olan Kojima'nın kendisi değildi. Günün birinde bir tren yolculuğu sırasında karşılaştığı Famicom departmanı çalışanı, Kojima'ya bunun gerçek bir devam oyunu olmadığını, gerçek devam oyununu onun yapması gerektiğine inandığını söylemiş. Eve dönüş yolunda Kojima'nın kafasında kurguladığı oyunu bugünlerde Metal Gear Solid olarak anıyoruz.
Metal Gear Solid... Solid Snake ile oynarken -başka oyunlardan alıştığınız üzere- kendinizi tek kişilik bir ordu gibi, içinde bulunduğunuz anlatıyı bir Rambo ya da Bond filmiymiş gibi hissetmezsiniz. Sizi bazen savaşın doğasına, bazen daha da dair derin düşüncelere sürükler, hiç beklemediğiniz bir gelişmeyle şaşkınlığa uğratır. Öykünün yapısı, sinematik anlatımı, detaylara gösterdiği önem ve hayata geçirdiği parlak fikirlerle tam bir başyapıttır MGS.
Kojima'nın yaratıcı yönü ve dördüncü duvarı yıktığı anlar özellikle üzerinde durmayı hak ediyor: Psycho Mantis'in hafıza kartınızın içindeki kayıtlı dosyaları zihninizi okurmuş gibi okumasına, ya da hareketlerinizi önceden tahmin edebildiği dövüş esnasındaki çözüm yolunun kontrol cihazınızı yerinden söküp ikinci bağlantı noktasına bağlamak olmasına ne denir? Bu antikalıklar Kojima'nın ilk vukuatı değildi üstelik; Boktai serisinde kartuşun üzerindeki ışık sensörünü bir oyun mekaniğine dönüştürmesi, oyunu gün ışığında oynadığınızda avantaj elde etmeniz gibi dahiyane fikirlerdir Kojima'yı Kojima yapan ve onu böylesine sevmemizi sağlayan. Metal Gear serisinin 25 yıllık tarihini oynamaya, izlemeye ve anlatmaya değer tam bir başarı öyküsüne, bir şahesere dönüştüren...
Ancak elde ettiği bu başarıya, aldığı onca ödüle rağmen Kojima'nın aklında hep onu en başından beri destekleyen kadını, annesini etkilemek vardı. Yaşadığı onca zorluktan sonra, artık yetmiş yaşına gelen annesinin -neredeyse bir yıl sürmesine rağmen- Metal Gear Solid 3'ü oynayıp bitirmesinin Kojima'ya neler hissettirdiğini tahmin edebilirsiniz.
HIDEO KOJIMA = METAL GEAR
"Yıllar geçtikçe yararlanabildiğim araçlar değişti ve sayıca arttı. Paletimde artık daha çok renk var. Fakat halen aklımdaki o ilk resmi yaratabilmiş değilim. Ve ona ulaşana dek yeni oyunlar üretmeye devam edeceğim" diyor Kojima, ve bir baba olduktan sonra oyunlara bakış açısının nasıl değiştiğini şöyle özetliyor:
"Zaman öldüren ya da sadece eğlendiren oyunlar yaratmaktansa, ki aslında o da önemlidir, aynı zamanda gelecek nesillere fayda sağlayacak bir şeyler yapmak, oynayan insanlar ve hayatları üzerinde nasıl bir etki bırakacağını iyice düşünmek istiyorum."
Fakat isminin yalnızca Metal Gear ile özdeşleştirilmesinden biraz rahatsız:
"Başka neler yapabileceğimi henüz dünyaya göstermiş değilim. Kendini beğenmişlik gibi gelebilir, ama 'Metal Gear'ı yapan adam' olarak anılmaktan çok hoşlanmıyorum. Yapabileceğim daha çok şey var."
Eninde sonunda gerçeğe dönüşecek olan Metal Gear filmine, yeni oyunlarına, bir sonraki nesil konsollarda nasıl boy göstereceğine, kendi deyimiyle "%70'i filmlerden oluşan" bu adamın ve içinde sakladığı çocuğun daha neler yapabileceğine tanık olmak için sabırsızlanıyoruz.
TAKİP ETMEK İÇİN
İngilizce blog: www.kjp.konami.jp/gs/hideoblog_e
İngilizce Twitter: twitter.com/HIDEO_KOJIMA_EN