İş başa düştü
Devamını okuİstanbullu bir avuç RYO hayranı, Fallout ile Heroes 3 sevdalı ve tabii ki Cthulhu takıntılı arkadaşın kurduğu Cultic Games’in ilk oyunu Stygian: Reign of The Old Ones (Yüce Eskilerin Hükmü) geçtiğimiz günlerde Kickstarter destekçilerine özel ilk demosuna kavuştu. Ben de fırsat bu fırsat diyerek hemen giydim cüppemi, indirdim demoyu ve daldım Arkham Şehri’nin kasvetli ara sokaklarına…
Stygian’da korkulan olmuş, H.P. Lovecraft’ın öykülerine konu olan o bedbaht gün gelip çatmış ve Cthulhu ile diğer Yüce Eskiler yüzlerce yıllık uykularından en sonunda uyanıp tüm dünyayı yakıp yok etmiştir. Tek bir şehir hariç: Arkham. Lovecraft’ın pek çok öyküsünde yer alan ve Miskatonic Üniversite’sine de ev sahipliği yapan bu şehir, bilinmeyen bir nedenden ötürü farklı bir boyuta taşınmıştır. Daimi bir alacakaranlık vaktine sıkışıp kalan şehrin üstünde artık bambaşka yıldız takımları asılıdır, sokaklarında delilik ve dehşet kol gezer, sakinleriyse bu ebedi kâbusun tutsaklarıdır.
İşte biz de o şehre kısılıp kalmış insanlardan birini canlandırıyoruz oyunda. Bizim farkımız tüm olaylar yaşanmadan önce rüyamızda Dismal Man (Kasvetli Adam) diye birini görmemiz ve kendisinden “Kara Gün’den sonra beni Arkham’da bul,” şeklinde bir mesaj almamız. Kara Gün nedir ne değildir o zamanlar bilmiyoruz tabii, iş işten geçtiğindeyse keşke hiç öğrenmeseydik diyecek hâlde oluyoruz elbette.
Kimsin sen ölümlü?
Stygian’a her iyi RYO’da olması gerektiği gibi muazzam detaylı bir karakter yaratma ekranıyla başlıyoruz. Öyle ki kadın mı yoksa erkek mi olduğumuz bile oyuna direkt olarak etki ediyor. Hatta sadece bu değil, yaş aralığımız da öyle. Genç bir karakter seçersek bazı özelliklerimiz daha fazla ama kazandığımız yetenek puanları düşük oluyor, yaşlı biri olursak da tam tersi. Ama karakter yaratma ekranının asıl ışıldadığı nokta sınıflar. Akademisyen, Aristokrat, Sabıkalı, Kâşif, Müfettiş, Okültist, Aktör ve Asker tiplemeleri karşılıyor bizi önce. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi her birinin kendince avantajları ve dezavantajları var. Mesela Asker sınıfı ateşli silahlar ve hayatta kalma gibi konularda daha iyiyken Aktör ise konuşarak ikna etme ve karizma gibi alanlarda bir adım önde Bitmedi! Buna ek olarak her sınıf kendi içerisinde dört farklı özgeçmişe de sahip. Örneğin Müfettiş olarak oynamaya karar verirseniz Dedektif, Okült Dedektif, Eski Polis ve Ödül Avcısı özgeçmişlerinden birini de seçebiliyorsunuz. Bunların da kendilerinde avantajları ve dezavantajları var elbette.
Burada önemli olan bir diğer nokta Pişmanlık (ANGST) puanları. Lovecraft’ın kapkaranlık evreninde laylaylom dolaşacağınızı düşünmemiştiniz herhâlde? Hayır, tam aksine yeri gelecek başarısız olacaksınız, yeri gelecek birinin ölümüne göz yummak zorunda kalacaksınız. Çünkü hayatta kalmanız buna bağlı. Stygian o savaştan çıkayım, buna gireyim, önüme çıkan tüm düşmanları temizleyeyim tarzı bir oyun değil. Bazen savaştan kaçmak en iyi çözüm olabiliyor. Çünkü sağlığınızı düzeltmek zor, akıl sağlığı puanlarınızı yitirmekse çok daha kolay. Bir de buna Pişmanlık puanları eklenince seçimlerinize iyice dikkat etmeniz gerekiyor. Pişmanlık puanları yanında Mazoşistlik, Asabiyet gibi ekstra özellikler de getirebiliyor ama. Ve bazen işinize de yarayabiliyorlar.
Son olarak İnanç Sistemi karşılıyor bizi (Hâlâ karakter yaratma ekranındayız, farkındasınız değil mi?) Hümanist misiniz, nihilist mi? Dindar mısınız, yoksa bilimi el üstünde tutanlardan mı? Seçiminiz karakterinizin kişiliğini belirliyor ve buna uygun hareket ettikçe, “rol yaptıkça” ekstra tecrübe puanları kazanabiliyorsunuz. “Bu kadar detay bana çok arkadaş! Ben sadece oyun oynamak istiyorum,” derseniz daha önceden hazırlanmış karakterlerden birini de seçebiliyorsunuz.
Gerçeği öğrenmek istediğinize emin misiniz?
Stygian genel olarak eski Fallout’lar gibi oynanıyor. İki boyutlu bir haritada yandan görünen karakterlerimizi şehirde dolaştırıyor, ekranlar arasında geçiş yaparak farklı kesimlere gidebiliyoruz. Elle çizilmiş, karanlık arka planlar ve 1920’lerin atmosferini yansıtan grafikler gerçekten de güzel görünüyor. Seçtiğimiz karaktere göre yönettiğimiz kişinin dış görünüşünün ve kıyafetlerinin değişmesi gibi çok hoş bir ayrıntı da var ilk dakikalarda. Mesela dedektifseniz bir pardösünüz ve şapkanız, gangsterseniz siyah bir takım elbiseniz ve sustalı bir çakınız oluyor. Oyundaki para birimi ise sigara dalları olarak belirlenmiş, ki böyle küçük orijinallikleri hep sevmişimdir zaten (Şişe kapaklarını hatırlayanlara selam olsun).
Amacımız, daha önce de belirttiğim gibi, rüyamızda gördüğümüz Dismal Man’i bulmak ve bizden ne istediğini anlamaya çalışmak. Belki de kurtuluşa giden yol ondan geçiyordur, ya da tüm cevapları elinde barındırıyordur, bilemiyoruz (Gerçi Lovecraft evreninde “tüm cevapları” öğrenmek ne kadar akıl kârı, orası da tartışılır). Bunu başarmak için insanlarla diyaloğa giriyor, bazılarından görevler alıyor, kimini konuşarak ikna ediyor, bu yetmediğindeyse “başka yöntemlere” başvuruyor ve yolu bizimkiyle kesişen insanları yanımıza katabiliyor veya sigara karşılığında paralı asker gibi bizim için savaşmalarını sağlayabiliyoruz. Yanımıza en fazla iki yoldaş alabiliyoruz ve şimdilik sadece bir başka Lovecraft karakteri olan Outsider’ı görme fırsatı yakaladım. O değil de bir roman karakteri oyuna bu kadar mı başarılı aktarılır? Seslendirmesi bile çok başarılı olmuş.
Seslendirme demişken, oyunda bazı karakterler ve diyaloglar… eee… seslendirilmiş. Ve bunlar cidden çok başarılı. Onun haricinde bol bol diyalog okumak zorundasınız (Türkçe dil desteği olacak). Bu konuşmaların da gayet iyi hazırlandığını belirtmeden geçemeyeceğim. Bir diğer güzel yanı da karakterinize ve verdiğiniz cevaplara bağlı olarak karşınızdaki kişilerin size verdiği tepkinin değişmesi. Mesela ilk oynayışımda bir dedektifi seçmiştim ve konuşma yeteneğim pekiyi olmadığından bir görevde öfkeli bir kalabalığı yatıştırmayı başaramadım ve çıkan çatışmada öldüm. İkinci oynayışımda bir aktörü seçtim ve bu kez o insanları ikna edebildim. Bunun sonucunda da iyi bir yol arkadaşı kazandım.
Oyunun savaşları tıpkı Heroes 3’te olduğu gibi yandan görünen, altıgenlere bölünmüş bir harita üzerinde, sıra tabanlı olarak gerçekleşiyor. Değerli mermilerinizi harcamak ile harcamamak arasında gidip geliyorsunuz bu savaşlarda; çünkü hem pahalılar hem de az bulunuyorlar. Öte yandan büyü yaptığınızda da (bu yeteneğe sahipseniz tabii) akıl sağlığınız giderek azalıyor. Yani ne yaparsanız yapım bir şeylere mâl oluyor.
Düşmanlar da oldukça çeşitli. Şehir elinde tutan mafya üyeleri, Cthulhu’ya tapan müritler, deliler, tuhaf yaratıklar… Özellikle delilerin savaş sırasında bize doğru hoplaya zıplaya veya vals yaparak yaklaşması gibi detaylar beni çok keyiflendirdi. Ek olarak attıkları delice çığlıklar, kahkahalar vs atmosferi çok güçlendirmiş. Mesela terk edilmiş bir bankaya girdiğinizde arka plandan delice kıkırtılar ve madeni para sesleri geliyor, şehirde dolaşırken birilerinin bir yerlerde ağladığını veya çığlık attığını duyuyorsunuz. Tüm bunların üstüne Fallout 1&2’yi andıran leziz ambiyans müzikleri eklenince kendinizi bir anda oyuna kaptırmış vaziyette buluyorsunuz.
Olacak bu, olacak
Tabii her şey güllük gülistanlık değil. Oyun henüz geliştirilme aşamasının çok erken safhalarında olduğundan irili ufaklı bir sürü hatayla karşılaştım. Bazen oyun çöktü, bazen savaşlar ilerlemedi, bazen bir şeye tıkladığım hâlde oyun bunu algılayamadı. Crafting gibi bazı özellikler de henüz kullanılamıyor. Ama dediğim gibi, henüz bunlar hakkında konuşmak için çok erken ve hepsi zamanla düzeltilip iyileştirilecektir muhakkak.
Uzun lafın kısası eğer benim gibi eski tarz RYO’ları seviyor, Cthulhu’ya da özel bir ilgi duyuyorsanız kesinlikle gözden kaçırmamanız, hatta imkânınız varsa destek vermeniz gereken bir yapım Stygian. Ne de olsa Türklerin elinden çıkma bir RYO’yu her zaman görmüyoruz. İyi başladığı yolda aynen devam etmesi ve göğsümüzü kabartması dileğiyle…