İnceleme - Democracy 3

Antik Yunan’dan beri o iş çok değişti dostum…

 Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.

Yakın zamanda ustalıkla üstesinden geldiğimiz yerel seçimlerin, son zamanlarda yaşadığımız halk hareketlerinin ve önümüzde bizi bekleyen Cumhurbaşkanlığı seçiminin etkileri bir yana, herhangi bir sıcak gelişme olsun ya da olmasın, siyaset ve politika bu ülkenin vatandaşlarının uzmanlık alanıdır.

Aslında burada bahsetmek istediğim şey siyasi görüş değil. Yaptırımlar, kurallar, uygulamalar ve özgürlükler gibi alt başlıklara bölebileceğimiz yönetim kısmı. Etrafınızda kime sorarsanız sorun herhangi bir konu hakkında nasıl bir uygulama olması gerektiğini oldukça iyi bildiğini iddia eder. Hatta tek kurtuluşun “bu” olduğunu delicesine savunanlara bile rastlarsınız. Böyle durumlarda “Artık senin dediğin olacak, hadi yönet bakalım!” diyerek o çokbilmiş insanların çaresizlik içinde kıvranışlarını izlemek isterim uzaktan. Oysa bana dense böyle bir şey, bu ülkeyi yükseklere taşıyacağımdan adım gibi eminim. Peh!

O SON YASAYI ÇIKARMAYACAKTIM!

İşte tam bu noktada Positech Games devreye giriyor ve elime Democracy 3’ü (D3) tutuşturuveriyor. Bir süre D3 oynadıktan sonra kendi cümlemi hatırlama gereği hissediyorum: Oysa bana dense böyle bir şey, bu ülkeyi yükseklere taşıyacağımdan adım gibi emindim. Püf!

Oyunda hepsinin kendine özgü öne çıkan özellikleri, sosyal ve ekonomik yapısı olan Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, Amerika, Kanada ve Avustralya yönetilmek üzere bekliyor. Ülke sayısı göze az gelebilir ama bu bir sorun değil, çünkü mod desteği var. Oyuna yeni seçilmiş bir başkan olarak başlıyoruz. Evet, başkan dedim çünkü oyunda ikili parti sistemi var ve ülkemizdekinden farklı olarak seçilen kişi her konuda karar verecek tek yetkili oluyor! İşte bu ahval ve şerait içinde oturuyoruz koltuğa. Fakat devam etmeden, oyundan zevk alabilmek için yabancı dilinizin birazcık iyi olması gerektiğini belirtmeliyim.

Ulaşım, Dışişleri, Refah, Ekonomi, Vergi, Kamu Hizmeti ve Kamu Düzeni olmak üzere 7 ana başlığa ayrılmış bir şekilde ülkemiz ile ilgili kararlar vermeye başlıyoruz. Her konu ile ilgili bir bakanımız var ve bakanlar sayesinde her turn’de belirli bir siyasi güç puanı kazanıyoruz. Bu kazandığımız puanları da genel olarak bütün yaptırımlarda, verdiğimiz kararlarda kullanıyoruz.

İŞBAŞI

En başından beri  “yaptırım” deyip durdum. Peki D3’teki yaptırımlar gerçekten de oyun bütünlüğünü sağlıyor mu? Kendimizi gerçek anlamda bir başkan gibi hissedebiliyor muyuz? Oluşum ve sebep-sonuç ilişkisi bakımından gerçek ve doğru temeller üzerine oturtulabilmiş mi? Ya çeşitlilik? İşte bütün bu soruların altından, üstelik hiç de beklemediğim şekilde rahatlıkla kalkmayı başarıyor D3. Kürtajdan parasız eğitime, bilime yönelik yatırımlardan vergilere, ulaşımdan işçi haklarına ve işsizliğe kadar oldukça geniş bir yelpazede, bir ülkeyi yönetirken düşünülmesi gereken tonla detay oyuna yedirilmiş ve çok güzel birbirine bağlanmış durumda. Mesela ülkedeki polis sayısını artırarak suça karşı önlem almak ile halkı huzursuz etmek arasında ince ama belirleyici bir çizgi bulunuyor. Önemli olan sizin ne istediğiniz mi, yoksa sonuçlara göre hangi kesimin oyunuzu artırmada etkili olacağı mı? Başka bir açıdan, temiz enerjiyi desteklemek güzel ancak karşılığında kısa vadede ortaya çıkacak olası ekonomik krize karşı ülkenizi kurtarma planınız var mı? Buna benzer ikiliklerle oyun size sürekli karar verilmesi gereken ve mutlaka sonuçları olan sorunlar sunuyor. Bu da oyuna ayrı bir renk/gerçekçilik katmış.

D3, 3 aylık periyotlara bölünmüş şekilde sıra tabanlı olarak ilerliyor ve verdiğimiz kararların ülkeye ve oy oranımıza etkisi bir sonraki seferde hemen görülebiliyor. Örneğin, başkanlığımın henüz başlarındayken muhafazakâr kesimin ağırlıkta olduğu ülkemde, eşcinsel evliliğe izin vererek % 9 oy kaybederken genelevleri kapatarak %15 oranında bir oy artışı sağladım. Hiç beklemediğim bir anda gelen büyük oy desteği ile oyuna başlamadan önce kendi kendime koyduğum “İdeallerimden vazgeçmeyeceğim” kuralımı da çiğnemeyi düşünmedim değil. Evet, ülkeme yardım etmek istiyordum ancak başkanlığa da devam etmeliydim. Bu yüzden fişlenmeye izin vermedim mesela ama belirli bir polis gücünden de vazgeçmedim. Okul ve kamu kurumlarında dini simgeleri yasakladım, ancak din eğitiminin de arkasında durdum. Kürtaj, ötenazi, gelir vergilerinin yüzdesi ya da doğa üzerine onlarca karar verdim. Ne yaptıysam ülkem için yaptım. Ama ne oldu? Karşılığında her defasında nankör grupların suikastına uğradım. (Yazıklar olsun!)

YEDİK ONU BİZ

Evet, oyun sadece seçim kaybederek değil suikaste kurban giderek de bitebiliyor ve siz bütün iyi niyetinize rağmen kızdırdığınız bir grup yüzünden her şeye veda ediyorsunuz. İlk oyunumu dikkatsiz bir şekilde (buralarda bir yerde bir ampul kutucuğu olmalı) oynadığım için seçimi kaybetmem sonucunda oyun sonlanmıştı. Ne yazık ki kedilerim de yoktu. Bakanlarla beraber şarkı mı söylesek diye düşündüm seçim kampanyası için ama sesimin çok kötü olması gibi bir gerçek vardı ortada. Oysa hayat bayram olabilirdi. Bu başarısızlığım dışında ise her defasında kapitalist kesimin suikastı ile sonlandı başkanlık hayatım. Genelde benzer stratejilerle oynamayı tercih ettiğim için her defasında benzer yaptırımlarda bulundum, sonucunda da benzer kesimler tarafından istenmedim. Ücretsiz eğitim, barınma ve sağlık hizmetleri gibi ülkenin refah seviyesini yükseltecek kararlar alırken, bütün bunları zengin kesimin ve genel olarak büyük şirketlerin kazançlarını aşağıya çekerek finanse ettim. Doğal olarak halkın büyük bir kesiminin oyunu alarak seçilirken kapitalist düşünceye sahip olanları ise çok kızdırdım. Peki, bunun bir orta yolu yok muydu herkesi mutlu edecek, halkın yüzde 100’ünü kucaklayacak? İşte bunu sağlamaya başladığım her anda da ülkede ekonomik kriz patlak verdi ve bu sefer başta ücretsiz olan hizmetlerden başlayarak kemer sıkma politikasına geçtim ancak bu da mutsuzluğa ve sandıkta yenilgiye yol açtı.

DÊMOS + KRATOS

Hem kendi ideallerimden vazgeçmeyip, hem halkın bütün kesimlerini mutlu edip hem de ekonomik krizden kaçınmayı bir türlü başaramadığımda dayanamayıp internette bununla ilgili araştırmalar yaptım. Konunun “gerçek” kısmını konuşmaya sayfalar değil dergiler yetmez belki ama “oyun” kısmında güzel bir tespitle karşılaştım: Yoksa oyun bize bir mesaj mı vermek istiyordu? Halkın ihtiyaçlarını karşılamak, ekonomik kriz, mutluluk, oy kazanma gibi parametrelerden bazılarını seçip bazılarına maruz kalmamız, inatla anlamak istemediğimiz şeyler üzerinde tekrar düşünmemizi sağlamak için miydi? (*Beş saniye sessizlik*)

Bir yandan hızlı bir simülasyon deneyimi sağlarken, diğer yandan gerçekleri, çelişkileri, sebep ve sonuçları suratımıza tokat gibi bir vuran bir oyun olmuş D3. Ben “hayatta kalmayı” başaramadım. Ya siz?

Künye:

Tür: Simülasyon

Yapım: Positech Games

Dağıtım: Positech Games

Kutulu Fiyatı: -

Dijital İndirme: 25$ (Steam)

Yaş Sınırı: 15+

Dahası İçin://www.positech.co.uk/democracy3

Karne:

Notu: 7+ / 10

YORUMLAR
Parolamı Unuttum