Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Bazen oynadığım oyunu sevdim mi, yoksa sevmedim mi tam olarak anlayamıyorum. Mesela oyun sırasında bir şeyle karşılaşıyorum. “Uff bu ne güzel bir fikir, çok güzel” diyorum ama sonrasında onun ne olduğunu hatırlayamıyorum. Ya da bazen bazı özellikler canımı sıkıyor, ağzımda kötü bir tat bırakıyor resmen; o zaman da diyorum ki ‘yav buna mı zaman harcıyorum ben’. Sonra unutuyorum ama, neydi, neydi diye düşünüyorum ama aklıma gelmiyor. Sanırım yavaştan bunamaya başlıyorum ben. Ether Two beni konu alırsa hiç şaşırmayın, Ether One’da bir başka bunama vakasına bakıyoruz çünkü.
Ben Restorer, zihninizin hakimi
Oyunda Restorer rolündeyiz, bunun dışında ismimiz cismimiz belli değil. Biz her ne kadar daha geniş bir anlamda kullanıyor olsak da aslında bunaklık ciddi bir hastalık ve oyunda da bu hastalıktan mustarip bir kadının zihninde, hatıralarında bir yolculuğa çıkıyoruz. Amacımız bu deneysel süreç sayesinde kadıncağızın hastalığına çare bulmak, en önemli anılarını kurtarıp bu hastalık yüzünden sonsuza dek kaybolmalarını engellemek. Bunu başarmaya çalışırken de yalnız değiliz; bir bilimkadını, dış ses, bizi yolculuğumuz sırasında yönlendiriyor.
Oyunun asıl hikayesi bu projeksiyonları tamir edince ortaya çıkıyor.
İlk anda belki de dikkatinizi en çok çekecek şey dış ses, yani Phyllis’in GLaDOS ile olan benzerliği. Gerçekten de bir süre sonra bu kadının hastanın hafızasını kurtarmamızdan daha öte bir planı olduğunu hissetmeye başlayacak, bir yerlerde hata yaptığınızı düşüneceksiniz. Size bunun garantisini şimdiden veriyorum :)
Gone Home’u ne kadar çok sevdiğimi biliyorsunuz. Ether One ise Gone Home’daki keşif ve serbestliğin üzerine resmen birkaç kat daha çıkmış bir oyun. Gone Home’da hani tek bir evde dolaşıp her bir şeyi kurcalıyorduk ya. Burada ise koskoca bir kasaba var, aynı o ev gibi ıssız, aynı o ev gibi birçok hikâyeye ev sahipliği yapan bir kasaba. Kasabanın her yeri toplayabileceğimiz eşyalar ve okuyabileceğimiz notlarla dolu ve bu notlar özellikle de hikâyenin anlaşılmasında büyük bir rol oynuyorlar. Ama oyunun asıl mekaniği olan “anı” mantığının bunlarla hiç ilgisi yok. Bizim temel amacımız etrafta dolaşıp kırmızı kurdele şeklindeki anı parçalarını toplamak. Bu sırada herhangi bir bulmaca çözmenize gerek yok, tek yaptığınız etrafta dolaşmak. Yani eğer isterseniz sırf kurdele toplayarak bir iki saat içinde oyunu bitirmeniz mümkün.
Projeksiyonla anı gösterimi
Ama işte bir de çeşitli yerlerde karşınıza çıkacak kırık projeksiyonlar var ki işte bunlar asıl hikâye. Bu projeksiyonları tamir etmek için çeşitli bulmacaları çözmeniz gerek ve bunların zorlukları birbirinden çok farklı. Örneğin ilk karşılaşacağınız projeksiyonun yanındaki masada “kompresör kılavuzunu bulamıyorum” diye bir not var. Kılavuzu alıp bu masaya koyduğunuzda bulmaca çözülmüş, makine eski haline gelmiş oluyor ve buradan da Jane’in hayatındaki gerçekten önemli anıları, onun için değeri olan eşyaları görüyor ve hikâyelerini dinliyoruz. Örneğin duvardaki resimde yazan “bir kapı kapanınca diğeri açılır” sözü bir başka bulmacanın ipucu. Hakikaten de evin giriş kapısını kapatınca gitmek istediğimiz oda açılıyor falan. Tabii bunlar basit türde bulmacalar, bazı projeksiyonlarınsa kafayı yedirtecek kadar belirsiz ipuçlarına sahip olduğunu söyleyebilirim.
İşte aradığım aşk! Yok, kırmızı kurdeleymiş sadece.
Yanınızda yalnızca tek bir eşya taşıyabildiğinizi söylemiş miydim? Evet, envanterimiz tek eşyadan oluşuyor. Bir eşya almak için elinizdekini bırakmalı veya onu ‘Vaka Odası’na ışınlanıp rafa koymalısınız. Bu odaya istediğiniz zaman ışınlanabildiğiniz için önemli gördüğünüz tüm eşyaları istifleyebiliyorsunuz. Hangi bulmacanın hangi eşyayı gerektireceği belli olmuyor çünkü. Bunun üzerine bir de kocaman bir kasaba ve çoğunlukla nereye gideceğinize dair bir ipucu verilmemesi eklenince oyunun keşif yönü biraz zorlaşıyor. Hatta sabırsız oyuncular için doğru kelime “sıkıcı” bile olabilir. Ama bu hisse yenik düşmezseniz hakikaten nefis bir hikâye tecrübe edecek ve muhtemelen etkisinden bir süre kurtulamayacaksınız.
Oyunun grafikleri çok güzel, renk paleti olsun, çizim tarzı olsun sanki Warcraft oynuyormuşsunuz hissi veriyor. Geri kalan kısımlar da güzel aslında, Ether One komple bir paket olarak çok güzel bir oyun. İzin verdiğiniz takdirde rahatsız edici bir oyun, kendisine ne kadar zamanınızı adarsanız o kadar zengin bir karşılık alacağınız bir oyun. Ben ikincisini tercih ettim ve iyi ki de öyle yaptım diyorum.
KÜNYE
Ether One (PC)
Tür: Birinci Şahıs Adventure
Yapım: White Paper Games
Sistem: Ekonomik
Fiyatı: $19.99
Dahası İçin://ether-game.com/
KARNE
NOTU: 8 /10