İnceleme - The Raven: Legacy of a Master Thief

Kuzgun hırsız ev sahibini bastırırmış

 

 Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.

The Raven - Legacy of a Master Thief ismi bazılarınıza tanıdık gelmiş olabilir. İsmini Sinan'dan duyuncaya kadar radarıma girmemiş bir oyundu aslında.

Sonra baktığımda oyunun teee Temmuz ayında çıkmış olduğunu gördüm. 'Bu kadar geciktirmenin ne gereği vardı incelemeyi?' demeyin, ilk başta ben de öyle diyecek gibi oldum ama meğer oyun bir üçlemeymiş. İlk oyun olan The Eye of the Sphinx Temmuz sonu, ikinci oyun Ancestry of Lies Ağustos sonu, son bölüm olan A Murder of Ravens ise Eylül sonunda teşrif etmiş. Her işte bir hayır vardır denir ya, işte bu oyunu zamanında fark etmemiş olmam ve Ağustos sayısında yazmamış olmamız hakikaten çok hayırlıymış. Aksi halde sizi yanıltmış olabilirdim ama artık oyunun üç kısmını da gördüğümüze göre kandırılma şansımız yok.

Neden böyle olumsuz bir giriş yaptım? Çünkü ilk oyun hatalarına rağmen eğlenceli olsa da gördüm ki ikinci oyunda gözle görülür bir düşüş yaşanmış, son oyun ise bunun da üzerine koyarak serinin en zayıf halkası olmayı başarmış. Doğrusu bu oyuna üçleme demek bile yanlış, ona da geleceğim birazdan.

2011 yılında TheBook of Unwritten Tales isminde nefis bir macera oyunu oynamıştık. İşte o oyunun geliştiricisi KING Art Games'in oyunu bu The Raven. Aslında konusu da hiç fena sayılmaz. Zamanında Raven isminde çok ünlü bir hırsız varmış; 50'lerde soymadığı banka, eserlerini çalmadığı müze kalmamış. Kendisine Raven, yani kuzgun denmesinin sebebi hırsızlık yaptığı yerlerde kartvizit olarak geriye bıraktığı siyah tüymüş. Ama işte günün birinde Nicolas Legrand ismindeki Fransız bir dedektif Raven'ı vurup öldürmeyi başarmış. Oyun başladığında takvimler 1963'ü gösteriyor ve çok değerli mücevher çiftinin ilk parçası olan Eyes of the Sphinx'in müzeden çalınışına şahit oluyoruz. Şüpheli ise Raven'ın ta kendisi (en azından Legrand böyle düşünüyor) ve biz de polis memuru Anton Zellner rolünde kendimizce bu gizemi çözmeye, Legrand'a yardımcı olmaya çalışıyoruz. Raven ölmüş müdür, yaşıyor mudur, soygunları yapan bir taklitçi midir, tanıdık biri midir?

Anton Zellner çok sevimli bir ana karakter. Legrand'a yardımcı olmaya, kendini kanıtlamaya çalışması, 'hayır' cevabını kabul etmemesi ve şirin tipi ile bir anda kanınız ısınıveriyor bu İsveçli polise. İlk oyun gayet de eğlenceli, önce trende dedektifçilik oynuyor, Legrand'a yardım etmeye çabalıyoruz. Elbette trende bir barones, bir doktor, bir cinayet romanı yazarı gibi farklı karakterler de var. Bunlardan bazılarının da yardımımıza ihtiyacı oluyor, örneğin baronesin çalınmış cüzdanını bulmaya çalışabiliyoruz. Ancak bunlar bir anda fark edeceğiniz üzere ana hikayeye bağlı değil, yalnızca çözdüğünüz taktirde ek puan kazandıran minik görevler. Bu ek puanları da ekrandaki tıklanabilir eşyaları görmek için harcayabiliyoruz. Sonra kendimizi bir gemide, bir cinayeti çözmeye çalışır halde buluyoruz. Tam eğlenerek ve kolayca (bulmacalar gayet basit çünkü) oynarken oyun bir anda pat diye bitiyor. Yani nasıl anlatayım, keyifle bir dizi izlerken tam ortasında elektriklerin kesilmesi gibi bir bitişi var. O an anlıyorsunuz ki bu bir üçleme değil, tek bir oyunun rastgele üçe bölünmüş hali.

İkinci oyun o saçma bitişin devamında başlıyor ama baştaki kısımları izleyince neden oyunu adam gibi kesmediklerini de merak ediyorsunuz. Ancestry of Lies ilk oyundan bile kısa sürüyor, yine pattadanak bitiveriyor ve içerdiği bulmacacıklar daha bile kolay. Yani gözle görülür bir geriye gidiş var. Ama ilk oyundaki bazı kötü animasyonların bile düzeltilmediğini de görüyorsunuz. Örneğin ana karakterin yürüyüşünde beni neyin rahatsız ettiğini düşünürken sol adımını atınca sol kolunu da öne savurduğunu fark ettim. Normal insan öyle yürümez. Böyle şeyler işte. Kahire'de geçen kısımlar fena değil, müzeyi falan dolaşmak eğlenceli ama yenilikler de bu kadar. Ha bir de Raven'ın güya kim olduğunu öğreniyoruz bu bölümde ama hiç de beklediğimiz etkiyi yaratamıyor oyun.

Üçüncü oyun ise hakikaten büyük hayal kırıklığı. Bir kere Zellner ile oynamıyoruz, kontrol ettiğimiz karakterler Zellner'in 'sevilebilirliğinden' hayli uzak. Spoiler vermeyeceğim ama oyunun bitişi de bayağı kötü. Bu kadar güzel başlayan bir hikayeyi nasıl bu kadar batırabildiklerine dair çok fazla fikrim yok ama işte bu yazıyı üçüncü oyundan sonra yazıyor olmanın güzelliği de bu. Eğer sıkı bir adventure sever değilseniz bence bırakın The Raven yalnızca ismini duyup merak ettiğiniz bir oyun olarak kalsın.

KÜNYE

Tür: Macera

Yapım: KING Art Games

Sistem: Ekonomik

Fiyatı: 24.99$

Dahası İçin://raven-game.com/en/home/

NOTU:

6 / 10

YORUMLAR
Parolamı Unuttum