World of Warcraft: The War Within - İnceleme

Legion’dan direkt devam ediyormuşuz gibi gelen tatlı hissiyat…

Legion’ın bitişiyle birlikte tatlı ama buruk bir hissiyata büründüğümü hatırlıyorum. O güne kadar Warcraft evreninin anlatılmış en büyük kötüsü Sargeras’ın bunca yıldır karış karış gezdiğimiz, adeta havasını soluduğumuz gezegene kılıcını saplamasıyla final yapmıştı ek paket. Bunun ötesine nasıl geçebilirsiniz ki? Uzun uzadıya tartıştığımızı da hatırlıyorum, çıkan teorilerle kendi kendimizi heyecanlandırıyorduk resmen… Derken bütün bunun üzerine çıka çıka “Hadi şimdi yiyin birbirinizi” temalı Battle for Azeroth çıktı. Onu “Ne yaptığımız hakkında en ufak fikrimiz yok!” mesajı veren Shadowlands izleyince 16 sene aktif olarak oynadığım oyuna karşı hevesimi kaybettiğimi fark ettim artık. Tamam, Dragonflight bunun üzerine çoğu şeyi düzeltti ve gönül rahatlığıyla başarılı olarak saydığım bir ek paket olmayı başardı. Ama hani bazen kırılan bir şey asla eskisi gibi olmaz ve aynı şekilde bir araya gelmez ya… İşte The War Within’i oynayana kadar World of Warcraft’a karşı sevgimin de paramparça olduğunu ve  bir daha asla bir araya gelmeyeceğini düşünüyordum Dragonflight’a rağmen. Derken Japonların Kintsugi* sanatıyla tanıştım…

* Kintsugi ya da Kintsukuroi Sanatı, kırılan bir nesneyi eskisinden de güzel ve fonksiyonel hale getirmeyi amaçlar. “Kusurları mükemmelleştirme sanatı” olarak da anılır; Japonların kırılan vazoların çatlakları altın tozuyla doldurup tamir ederek yeni bir eser yarattıklarını belki görmüşsünüzdür.

The War Within, birçok açıdan tam olarak özlediğimiz “Warcraft” hissiyatını veren bir ek paket. Daha en baştan artık bir World of Warcraft klişesi sayabileceğimiz “Haydi Dalaran’ı yeni gittiğimiz ek paketin mekanına taşıyalım!” göreviyle açılış yaptıktan sonra… hem klişeyi hem de Dalaran’ı paramparça etmesiyle o eski, tanıdık hissiyatın içerisine yeni elementler karıştırdığının da sinyalini veriyor. Aynı zamanda sadece şok etkisi olsun diye yapılmadığını da hissediyorsunuz (*öhöm* Teldrassil *öhöm*) çünkü bu kaybın yarattığı dalgaların etkisi hem ana karakterlerde hem de hikâyede net bir şekilde işleniyor. Bu açıdan bana Legion’ın girişini anımsattı The War Within’in hikâyesi -ki herkesin farklı bir favorisi olsa da benim açık ara favorim Legion olduğu için bunun olumlu bir izlenim olduğunun altını çizmek lazım.

Sadece açılışıyla da değil, genel olarak anlatısı çok güçlü The War Within’in. Bunun en büyük sebeplerinden birisi Legion sonrasında Blizzard’dan ayrılarak emekli olacağını açıklamış olan Chris Metzen’in yıllar sonra serinin dümenine dönmüş olması. Metzen’in her yaptığı doğru ya da iyi olmasa da Warcraft’ın bugün bildiğimiz kimliğini oluşturmadaki katkısı yadsınamaz. Hikâyede de bu yüzden o döner dönmez onun sihirli dokunuşlarının etkisini hissediyorsunuz. Gelelim bir diğer ikinci büyük sebebe -ki bence Warcraft’ın genel olarak en büyük sıkıntılarından birini çözüyor bu kısım: Hikâye bir üçlemenin ilk parçası olarak yazıldığı için çok daha bütünlüklü ve dengeli bir tempoda ilerliyor. Eskiden World of Warcraft için “Disneyland” yakıştırması yapılırdı; her ek paket farklı bir tema, farklı oyuncaklarla tam bir tema parkı gibi hissettirirdi ve ancak böyle ek paketin sonunda bir sonraki adımın ne olacağına dair bir fikrimiz olurdu. Bu sefer öyle fevri ve simültane bir hikâye anlatmak, sonra yolda “Aslında öyle değildi de, böyleydi eheh” demek yerine gelecek hikâyelerin tohumları erkenden atılmış, yeri geldiğinde karakterlere ve olan bitene nefes alma imkanı tanınmış. Legion hâlâ şahsi favorim olabilir ama objektif olarak bakacak olursak World of Warcraft’ın hikâye anlatımında “Oh be! Nihayet şu işi çözdüler!” seviyesine geçişinin örneğini verirken The War Within’i kullanacağız gelecekte; Can dediydi dersiniz.

Aslında “Ana görev dizisi eskisinden kısa sürecek ama daha çok yan görev ve yan hikâye anlatacağız” dediklerinde endişelenmiştim; zira daha az ana görev kâğıt üstünde iyi bir fikir değil. Ancak yan görevden kastettikleri şeyin “İstesek bunları da ana görev olarak yedirebilirdik ama daha karakter odaklı oldukları için yan saydık” olduğunu görünce fikrim değişti. Bu şekilde ele almaları hem bölgelerdeki genel hikâyenin boşluklarını doldurmak ve pekiştirmek hem de sizi karakterlere ısındırmak açısından çok daha iyi iş çıkartıyor. Üstelik birden fazla karakterle aynı görevleri tekrar yapmaya yeltenirseniz de size izleyebileceğiniz kestirme bir yol sunuyor. Daha da güzeli ne biliyor musunuz? Bir karakteriniz senaryoyu bitirdikten sonra başka bir karakterle tekrar Khaz Algar’a geldiğinizde senaryo kısmını komple atlayabiliyorsunuz. İstemediğiniz hiçbir görevle uğraşmak zorunda kalmıyorsunuz bu sayede.

Görevler ve bölgelerde de sadece iki tane minik şikayetim oldu oynarken: Birincisi, The Ringing Deeps’in yan görevlerinin biraz fazla “eski kafada” tasarlanmış olması. Benim gibi “Buradaki her şeyi bitirip bir sonrakine öyle geçeceğim” inadındaysanız “Şimdi merhem yapmak için gidip 12 tane element kes, sonra da 8 tane taş toprak falan toplayıp bunları karıştır” tadındaki görevler ruhunuzu daraltabilir. Neyse ki ana görev “taş gibi”. Daralırsanız bu tarz yan görevleri sonraya bırakmanızı tavsiye ederim. İkinci sıkıntım da Azj-Kahet’teki ana görev dizisinin biraz hızlı ve ani şekilde sona ermesi oldu. Tam “Mevzuya giriş yapıyoruz…” derken bir anda bitiverdi. Hoş, akabinde ana senaryo sonrasında geçen bir görev dizisi daha olması telafi ettiği Azj-Kahet’in o kısalığını.

Özetle Battle for Azeroth öncesi hikâye sunumu ve anlatımını mükemmelleştirip üzerine Dragonflight’ın keşif ve macera hissini ekleyerek tatmin edici bir karışım ortaya çıkartmayı başarmış gibi duruyor The War Within. Hikâye kısmının bayağı bir üzerinde durdum ama onun dışında da tonla gezilip görülecek, keşfedilecek şey var yine Dragonflight’ta olduğu gibi. O yüzden de kendinizi serbest hissediyorsunuz ve yapacak yeni bir şey bulamasanız bile “Gidip alt karakter falan mı kassam acaba?” dürtüsü uyandığından sıkılmaya çok fırsat bulamıyorsunuz.

Bana hikâye anlatma, sistemler nasıl?

Ben bu yazıyı yazdığım sırada Sezon 1’in başlamasına daha 1 hafta vardı, o yüzden size Mythic+ şöyle, Raid böyle diyemeyeceğim ne yazık ki. Ama elde olanlardan ve test edebildiklerimden bu yana dem vuracağım tabii -ki bunların başında Delves geliyor. (Hayır, Dwarf elf’in kısaltması değil)

Delve 1 ila 5 oyuncunun rol agnostik bir şekilde, yanına NPC bir yancı alarak yapabildiği yeni bir mini-zindan çeşidi. 10 – 15 dakika civarında bir tanesini bitirebiliyorsunuz genellikle ve çeşitli tuzakları, düşmanları aştıkça, gizli hazineleri buldukça yanınızdaki NPC de (ilk sezon için bu Brann Bronzebeard) seviye atlıyor ve gelişip güçleniyor. Ha bu arada siz rol agnostiksiniz ama yancınızı Damage ya da Healer olarak görevlendirebiliyorsunuz. Hangisi işinize gelirse.

Güzel olan, Blizzard’ın Delve konseptini hikâyeyi ilerletmekte ve anlatmakta da kullanması, bu yüzden bu mekanlarla ilgili görevler alıyor olacaksınız bir yandan. Şimdilik yine sezon başlamadığı için Tier 3 zorluğuna kadar  Delve yapabiliyorsunuz ancak Sezon başlayıp zorluk seviyelerini tepelemeye başladıkça daha üst zorluklar da açılmaya başlayacak. Zorluğa bağlı olarak aldığınız ödüllerin kalibresi de artarken karşınıza çıkan tuzaklar ve mekanikler de coşacak, düşmanların canı artacak bir yandan tabii. Mesela kafanızda fikir oluşsun diye örnekleyeyim: Tier 3 Delve için 545+ ilvl tavsiye ediliyor. Daha sonra Tier 11’e kadar gidecek bu süreç ve muhtemelen end-game içeriği sayıldığından dolayı ciddi anlamda zorlayan bir yapıda olacak.

Normal Delve’lere ek olarak bir de “Bountiful” Delve’lerimiz var. Bunlar belli sürelerle sürekli kendi içlerinde değişen bir rotasyona sahip. Eğer her hafta çeşitli sandıklardan gelen Restored Coffer Key’lerinizi bu sandıklar üzerinde kullanmayı seçerseniz ekstradan bol loot çıkıyor. Ama her hafta sınırlı sayıda anahtar kazandığınız için öyle sürekli Bountiful Delve yapayım diyemiyorsunuz. Ayrıca Bountiful sandıkları açtıktan sonra Worldsoul anılarını tecrübe etmenizi sağlayacak Radiant Echo’lar kazanıyorsunuz. Buralarda da çok ilginç bazı lore kırıntılarına rastlayabiliyorsunuz, özellikle hikâye detaylarını takip etmeyi sevenlere duyurulur!

Açıkçası Beta’da denediğimde çok sade ve sıradan gelmişti Delve sistemi ama cilası çekilince çok daha başarılı ve keyifli hale gelmişler. Öncelikle her Delve’in kendine has en az bir olayı var. Bir tanesinde ışık kaynağınız tükenmeden bir sonraki meşaleye ulaşarak ilerlemeye çalışıyorsunuz mesela. Bir diğerinde su altında, hava baloncuklarından hava baloncuklarına koşturarak boğulmamaya çalışıyorsunuz. Bir de bunların kendi içerisinde hikâye varyantları da var. Yani bir girdiğinizde kayıp madencileri ararken bir daha girdiğinizde bambaşka bir senaryo çıkabiliyor karşınıza. Bu açıdan yormadan, tertemiz yeni bir etkinlik olmuş bence Delves.

Unutmadan ekleyeyim: Bu ek paketin ilk tamamen kişiselleştirilebilir bineği de (Delver’s Dirigible) Brann’i 10. seviyeye ulaştırdığınızda açılıyor. Sezonun başlamasıyla birlikte bu binek için kozmetik parçalar da gökten yağmaya başlayacaktır tahminimce.

Bu arada çok gariptir, Diablo IV takımı yeni ek paketle oyuncularını sosyalleşmeye zorlarken World of Warcraft takımıysa “Solo oynamak isteyenleri de kucaklama vaktidir” diyerek yalnız oynamayı sevenlerin de gönlünü hoş tutacak bazı yeniliklerde buluyor. Artık zindan için kuyruğa girerken “Follower Dungeon” diye bir seçenek göreceksiniz. Bu bayağı bildiğiniz yanınıza yapay zekâ kontrolünde NPC karakterler vererek istediğiniz zindanı oynama seçeneği. Böylece sadece hikâyeyi göreyim ama kimseyle muhattap olmayayım diyebiliyorsunuz isterseniz. Ya da mekanikleri önceden şöyle bir göreyim, öğreneyim diyorsanız yine bu modu kullanabilirsiniz. İsterseniz NPC’lerin başı çekmesini bile sağlayabiliyorsunuz, böylece nereden gidilmesi gerektiğini size onlar gösteriyor; siz sadece takip ediyorsunuz. Gerektiği yerde Bloodlust/Heroism basma gibi hareketleri bile gerçekleştiriyorlar, bu açıdan oyunun kitlesindeki birçok oyuncudan başarılı buldum kendilerini. Oyuncuların şimdiden en büyük talepleri Warband sisteminin ileride buraya da sıçraması. Açıkçası gerçekten hoş bir fikir; rastgele NPC’ler yerine kendi alt karakterlerimden oluşan bir grupla zindan yapmayı tercih ederim.

Ha, Follower Dungeon’ların bir uzantısı da (nihayet!) Raid’lere gelecek olan Story Mode. Eskiden düzenli raid yapan bir guild’e dahil değilseniz ya da PUG yapacak enerjiniz yoksa hikâyeyi takip edebilmek için LFR’de hafta hafta beklemeniz gerekiyordu. Şimdi direkt Raid’in açıldığının ertesi hafta Story Mode’da yine NPC’lerle birlikte tecrübe edebileceğiz hikâyeyi. Henüz haliyle deneyimleyemedim ama umutluyum bu özellikten.

Warband müzik grubu gibi bir şey mi?

Çok basit gibi duran ama özünde World of Warcraft’ı oynayış şeklinizi kökten değiştiren şeylerden bir tanesi de Warband sistemi. Geçmişte WoW’un en çok eleştirdiğimiz yanlarından birisi şüphesiz ki her şeyi tam bir külfet haline getirmesi, bunu yaparken de her karakterimiz için ayrı ayrı baştan yapmamızı istemesiydi. Günümüzde artık dikkatimizi, ilgimizi ve zamanımızı isteyen tonla şey varken bu tarz bir yaklaşım da pek kabul edilebilir değil takdir edersiniz ki. Dragonflight bu açıdan zamanımıza değer veren birkaç adım atmıştı, Warband’ler ve The War Within ise çok daha öteye taşıyor ondan devraldığı bayrağı.

Warband’i ilk göreceğiniz ve fark edeceğiniz yer oyuna giriş ekranı. Daha oyuna adımınızı atmadan kamp ateşi başında toplanmış 4 karakterimizi görüyoruz -ki nesli artık tükenmekte olan dinozor bir Diablo II oyuncusu olarak kamp ateşi başında karakter görünce ister istemez bir ısınıyorum ben. (WoW’un kamp ateşi koyarken Diablo IV’ün Vessel of Hatred’la kamp ateşi sahnesini geride bırakıyor olması da aşırı ironik ve talihsiz bence ama neyse) Bu 4 karakteri istediğiniz gibi düzenleyebiliyorsunuz bu arada, hangi sunucuda olduklarının Horde / Alliance olmasının bir önemi yok. Kozmetik olsa da havaya sokuyor. İleride de toplanabilir farklı arkaplanlar, pozlar falan eklerlerse burası iyiden iyiye coşar zaten.

Lakin tek olayı oyuna girmeden önce sizi havaya sokmak değil. Artık topladığınız eşyalar, ekipmanlar, eskiden “Soulbond” olarak üzerinize yapışan neredeyse her şey Warband’iniz arasında paylaşımlı. Hatta “Warband Bank Distance Inhibitor” adında bir yetenek sayesinde bir portal açarak üzerinizdeki her şeyi Warband paylaşımlı bir banka slotuna atabiliyorsunuz. (2 saat Cooldown’ı var ama) Böylece eskiden mesela meslek kastıracağınız bir alt karaktere malzemeleri mail atmak durumunda kalırken artık direkt Warband bankasına atıyorsunuz, sonra diğer karakterle gidip oradan çekiyorsunuz. Bu kadar kolay. Bu dediğim gibi normalde Soulbond olan ekipmanları da kapsadığı için artık karakterler arasında bir şeyler taşımak yük olmaktan çıkıyor. Bitti mi peki? Bitmedi! Transmog toplamayı sevenler için de müthiş bir özellik bu, çünkü artık kullanamadığınız ekipmanların görünüşünü bile Warband’iniz için açabiliyorsunuz. Bunun bazı ufak kısıtlamaları var, Tier setler ya da sizin sınıfınız tarafından kullanılamayan zırh / silah türlerinin ödül olarak verildiği görevler gibi. Aslında bunlar betada da Warband’e dahildi ancak Blizzard niyeyse tam sürümde bu özelliği kapayacağını açıkladı. Tabii oyuncuların tepkisiyle karşılaşınca ilk yamada bundan geri adım atacaklarını ve yine betadaki gibi bir görevi yaptığınızda o göreve ait bütün transmog görünüşlerinin açılacağını açıkladılar. Süper bir olay yani. Zaten Blizzard gerçek end-game’in işin moda tarafında döndüğünü fark etti nihayet. Dragonflight’tan beri Transmog limitlerini kaldırıyorlar, yeni tonla kozmetik içerik ekliyorlar falan. Bunlar hep doğru adımlar…

Saydığım bütün bu olumlu yanlara rağmen tabii ki yine tökezlediği kısımlar da yok değil The War Within’in. Her şeyden önce oyunun çıkışında yaşanan “erken erişim” mevzusu bence tam bir skandaldı. Çünkü şu noktada artık mevzu erken erişmek de değil, “Oyuna geç başlamak istemiyorsanız bize bir 30€ daha ateşleyeceksiniz!” demek oluyor. Kaldı ki 30€ daha verip çeşitli hatalar ve sunucu problemleriyle karşılaşmak da ekstra tatsız bir durum. Topluluğu ikiye bölmüş olması da cabası…

Bir diğer burun kıvırdığm özellik de yeni “Hero Talent”ları oldu çünkü başta tanıtıldığı gibi sınıf fantezisini yansıttığını düşünmüyorum. Hatta çıkış itibariyle bazı Hero Talentlarını seçtiğinde DPS kaybeden sınıf ve spec’ler bile oldu. Özünde sadece biraz daha yaldırlı iki satır daha Talent ekleyip buna Hero Talentları demektense kozmetik olarak sınıflara ek yapacak, farklılaştıracak daha anlamlı bir özellik yaratılabilirdi. Tabii ki aranızdan bu özelliği beğenenler veya yeterli bulanlar da çıkacaktır ama şahsen ben pek de umduğumu bulamadım. Ki zaten hatırlayanlarınız olacaktır, Dragonflight’taki Talent sistemi de pek memnun kaldığım bir özellik değildi. Zira “Talent ağaçlarını geri getiriyoruz!” diye halihazırda sahip olduğumuz yetenekleri elimizden alıp talent seçeneği olarak vermişlerdi. Bu sefer yeni ve güzel yetenekler gelmiş ama adını “Hero talent” koyacak kadar büyük bir değişiklik göremedim bu sefer de. Buraya koydukları Hero Talentlarını Dragonflight’ta normal Talent sistemi olarak koymuş olmaları gerekirdi kanımca. (Ne çok Talent dedim yalnız. Talent!!!)

Ama bunlar şu noktada devede kulak kalıyor tabii. Devasa Online türünde bu kadar erken aşamada son sözü söylemek çok zor. Zamanında Shadowlands’e “İyi bir başlangıç yaptı” diye 8 puan verdim, şimdi sorsanız 4 puanı zor koparır herhalde benden. Ama buna ve bu konudaki bütün temkinime rağmen şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: The War Within, Azeroth’a duyduğum ilgiyi tekrar yakıp beni heyecanlandırmayı başardı. Dragonflight’ı da genel olarak beğenmiştim ama üyeliğimi ek paketin ikinci ayında kapattıktan sonra anca geçen ayki dosyayı hazırlarken geri açmak gelmişti içimden. Bu seferse kendimi tekrar Azeroth’ta biraz daha vakit geçirmeye hazır ve istekli hissediyorum. Ayrıca oturup da yıllar sonra yeniden “Acaba mevzular şuraya doğru gider mi? Ya böyle olursa?” diye muhabbet etmekten ve kafa yormaktan da keyif aldığımı, bunu yapmayı özlediğimi de fark ettim. Kısacası, bravo Blizzard ve WoW Takımı! The Worldsoul Saga’yı duyurduğunuzda merak duygumu uyandırmıştınız, şimdiyse tekrar ilgimi çekmeyi başardınız. Bu şansı sonuna kadar kullansanız iyi olur…

İkinci Görüş - İpek

World of Warcraft ile neredeyse 20 yıldır inişli çıkışlı devam eden, fırtınalı bir ilişkim var. Kaç defa "Artık bitti herhalde…" dedim. Özledim; geri döndüm. "Bu sefer harbiden bitti!" dedim. Yine özledim, yine geri döndüm. Böyle böyle birkaç ek paket geçirdikten sonra, Legion sonrası ilk uzun süreli ayrılığımızı yaşadık. Ara ara baktım ne durumda diye ama gerçekten bitmişti artık. Özlemiyordum da. Ya da özlediğimi sanıyordum ama birkaç gün oynadıktan sonra yine kaçıyordu hevesim. Battle for Azeroth ve Shadowlands'e hiç uğramadım. Hele hele çok sevdiğim Sylvanas'ın güzelim Teldrassil'i yaktığını öğrendiğimde ihanete uğramış gibi hissettim. Shadowlands'in hikâyeyi saçma sapan yerlere götürdüğünü de öğrenince "Bir efsaneyi daha bitirdiler!" dedim. Sonra ne oldu bilmiyorum, Dragonflight'ın sonlarına doğru ateş gibi bir özlem oluşuverdi içimde, eski sevdiceğim ne halde bir bakayım istedim. Yavaş yavaş közler yeniden tutuşmaya yüz tuttu, sevdim Dragonflight'ı. Zaten eskiden beri Aspect'leri sever, önlerinde saygıyla eğilirdim. Onlarla ilgili bir ek paket güzel bir fikirdi, Dragonriding ayrı keyifliydi, elden geçmiş meslek sistemi de aşırı vakit istese de taze bir nefesti. Sonra Metzen geri döndü; umutlandım, The War Within fragmanıyla da gazı alıp ön siparişi geçiverdim. Umutlandım dedim ama öyle aşırı yüksek beklentilerim yoktu açıkçası. Zaten casual bir oyuncu olarak saatlerimi Raid'lere, üstümü başımı dizmeye verebilecek bir konumda da değilim artık. Ben kendimi oyunun dünyası ve hikâyesinin gerçek bir parçası gibi hissetmek istiyordum sadece; Azeroth'u 50. kez kurtaran bir kahraman değil, bir Azeroth sakini olmak…

The War Within beni tam da buradan yakaladı işte. Evet yine Azeroth'un çağrısına koşan bir "champion"uz hepimiz ama bu sefer çok daha fazla aidiyet hissettim; daha organik ve doğal geldi bana bu ek paket. Ana karakterler "kahraman" değil, birer canlı gibi hissettiriyor, içlerini açıyorlar, bizimle dertleşiyorlar. Tabii ki Can daha iyi yorumlayacaktır BfA ve Shadowlands de oynamış biri olarak ama sanki eski ek paketlerde kahramanlar bu kadar samimi değillerdi; görev alma verme dışında konuşamazdık, hele hele "Nasıl hissediyorsun?" gibi konuşma seçeneklerimiz olmuyordu. Faerin ve Anduin ile oturup oyun oynamak, han müzikleri eşliğinde dertleşip içmek o kadar tatlı geldi ki bana, bu kadar basit şeyleri neden daha önce yapmamışlar diye düşündüm açıkçası. (Yaptılar mı Can? :P) (Dragonflight’ta biraz yapmaya başlamışlardı ama bu kadar düzenli ve sık değildi. -Can)  Anduin'e "Elimizde büyüdün kerata, Stormwind'de duvarda asılı portren hâlâ gözümün önünde!" deyip duruyorum sürekli hâlâ :D İnsan 20 yıldır hayali bir dünyada bu kadar uzun vakitler geçirince haliyle karakterlerle de bağ kuruyor. Thrall ve Khadgar'ın yaşlanmış halleri hüzünlendiriyor örneğin. (Khadgar Warcraft 1’den beri doğal olmayan sebeplerle yaşlı gerçi ama :P -Can)

Ana görevleri hiç koşturmadan, sindire sindire her konuşmayı dinleyerek ve okuyarak yaptım; bölgeleri inceleye inceleye gezdim -ki hâlâ geziyorum ve The War Within'den çok keyif aldım. Khaz Algar'da karşılaştığımız yeni karakterler, -özellikle Faerin, Brinthe, General Steelstrike ve örümcek fobime rağmen Arak'nai- hem derinliği olan hem de samimi hissettiren karakterler olmuş. Kobold'ları yeniden görmek de (hem de müttefikimiz olarak) güzel bir nostalji hissi yarattı. Yeni bölgenin yerin altında olması sebebiyle, dizaynı hakkında çekincelerim vardı. Yer altı bölgeleri ve mağaralar bana çok bunaltıcı geldiği için oyunlarda en sevmediğim bölgeler oluyor. Ama Khaz Algar'ın katman katman aşağı inen dizaynı ve estetiğine gerçekten hayran kaldım. Hele Hallowfall... Hem bazı görevler hem de insan -pardon, Arathi- kasabası görmek, Elwynn Forest ve Goldshire'a geri götürdü beni biraz. Hallowfall oyunun 20 yıllık tarihinde yapılmış en güzel bölgelerden biri kesinlikle. Örümceklerin mekanı Azj Kahet'i ise seveceğimi hiç sanmıyordum ama orası bile çok etkileyici doğrusu. Yeni ortak şehrimiz Dornogal ise püfür püfür, ferah, geniş, temiz, sahibind - öhm. Valdrakken'ı da beğeniyordum ama orada ulaşım biraz sancılı olabiliyordu. Dornogal kullanışlılık açısından da gayet güzel olmuş.  Harita ve estetik dizayn konusunda bence bu sefer muhteşem bir iş çıkarmış Blizzard.  

Yeni gelen Delve sistemiyse guild'sız, tek başına takılan benim gibi oyuncular için gayet güzel bir düşünce olmuş ama bazıları biraz daha eğlenceli hale getirilse hoş olabilir. Brann ile maceraya atılmak ya da her Delve'in farklı mekanikleri olması güzel tabii ki ama tamamlaması biraz sıkıcı geldi bana şu aşamada. Yeni dungeon'larıysa gayet eğlenceli buldum, özellikle bira meraklıları için Cinderbrew Meadery çok tatlı, "I'pa" bossu çok sevimli :P

Müziklere de geniş bir paragraf ayırmak istiyordum ama eminim Can bahsedecektir. Oyunda uzun zamandır duyduğum en güzel müzikler demekle yetineyim ben. Güya ufak bir görüş kutusu yazacaktım ama The War Within'i birçok açıdan o kadar çok beğenmişim ki demek, anlatmakla bitiremedim. Önümüzdeki haftaları bol bol meslek kasarak, Khaz Algar'ın güzelliği ve müzikleri eşliğinde sakince balık tutarak ve yeni örümcek kankam Arak'nai'ya yaranmaya çalışıp araknofobimin üstesinden gelmeye çalışarak geçireceğim belli ki. (Araknofobi modu da eklendi İpek! Açarsan örümcekler ıstakoza falan dönüşüyor. -Can) Worldsoul üçlemesinin hikâyeyi nasıl tamamlayacağını da merakla bekleyeceğim tabii bir de. For Azeroth!

SON KARAR

The War Within uzun yıllardır hasret kaldığımız o Warcraft havasına dönüşü müjdeliyor. DVO’larda ek paketin gidişatını görmeden erkenden konuşmak çok zor ama yakaladıkları bu ivmeyi devam ettirebilirse WoW’un en iyi ek paketlerinden birisiyle karşı karşıya olabiliriz.

World of Warcraft: The War Within
Harika
9.0
Artılar
  • Warband sistemi alt karakter kasmayı çok keyifli hale getiriyor.
  • Delve sistemi macera hissini perçinliyor, kısa ve ilginç içerik arayanlara ideal
  • Solo oyuncular için yeni oynayış şekilleri sunmaları (Follower Dungeon / Raid Story Mode)
  • Hikâyenin temposu ve anlatısı bugüne kadarkilerin en iyilerinden
  • Yan görevler genel olarak anlamlı ve güzel.
  • Dragonriding’in Skyriding olarak bütün Azeroth’a yayılması muhteşem bir olay


Eksiler
  • Erken Erişim değil artık “Parasını vermezseniz geç erişim”e döndü mevzu
  • Hero Talentları Blizzard’ın söz verdiği gibi sınıf fantezisini yansıtmaktan uzak
YORUMLAR
neuromeista
16 Eylül 2024 21:39

Can Arabacı kardeşimizin biraz Blizzard fanboyu olduğunu düşünüyorum...

Monthius
neuromeista
28 Eylül 2024 12:24

Beğenince fanboy olduğum, beğenmeyince hater olduğum iddia ediliyor; oysa ben sadece kendi beğeni ve zevkimi ifade etmeye çalışıyorum, olması gerektiği gibi yani... ¯\_(ツ)_/¯


Parolamı Unuttum