Metro: Exodus bu cuma günü, yani 15 Şubat'ta nihayet çıkıyor ve oyuna karşı duyulan ilgi de bir hayli yüksek. Her ne kadar Metro: Exodus son günlerde daha çok Steam - Epic Store arasındaki çekişmeyle gündeme gelmiş olsa da sonuçta büyük bir oyun, çıkışını da çok fazla gölgelendirmemek lazım.
Bu yeni oyuna hazırlık olarak Metro serisinin hikayesini bir hatırlayalım dedik. Önceki oyunları oynamamış veya oynamış olsa da hafızalarını tazelemek isteyenler için önce Metro 2033'ün, sonra da Metro Last Light'ın hikayelerini anlatacağız. Elbette ben de sizin gibiydim, üzerinden o kadar çok zaman geçmiş ki bazı detayları resmen unutmuşum. Oyunun wiki sayfalarına gömüldüm, unuttuğum kısımları hatırlamaya çalıştım, aralara da Engin'in katkılarıyla ekstra bilgiler serpiştirdim. Yine de insanlık hali, arada atladığım ya da yanlış yazdığım bir yerler olmuşsa uyarabilirsiniz, düzeltirim. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama oyunu oynamayanlar için bolca spoiler var yazıda, ölenler, kalanlar falan. Aman dikkat diyeyim.
Lafı fazla uzatmadan hikayemize Metro 2033 ile başlayalım.
Metro 2033
Dmitry Glukhovsky’nin aynı isimli kitabını konu alan Metro 2033’ün hikayesi aslında 2013 yılında başlıyor. O yıl meydana gelen nükleer savaş Dünya’yı neredeyse tamamen mahvetmiş ve milyarlarca insan hayatını kaybetmiş. Savaştan etkilenen yerlerin başında da Rusya ve çorak topraklara dönmüş Moskova var.
Hayatta kalmayı başaran insanlar Metro sistemlerinde saklanmaya, hayatlarını burada idame ettirmeye başlamışlar. Hurda topluyor ve yemek olarak da mantar yetiştiriyorlar. Elbette nükleer savaşın etkisi olarak mutasyonlar söz konusu; fareler, ayılar, yarasalar gibi birçok hayvan korkunç yaratıklara dönüşmüş. Havada yoğun biçimde radyasyon olduğundan gaz maskesi takmadan yaşamak mümkün değil.
Ancak elbette politika burada da yüzünü göstermiş, Komünistler ve Naziler radikal fikirlerini yayma çabasındalar. Bu esnada haydutlar da haydutluklarından vazgeçmiyor ve metro tünellerinde hırsızlıklara, cinayetlere ve yağmalamalara devam ediyorlar.
İşte bu şekilde geçen 20 yılın ardından 2033 yılındayız. Kahramanımız Artyom’un da içinde yaşadığı kuzey VDNKh istasyonu, Karaderililer olarak adlandırılan bir grup tuhaf yaratığın saldırısı altında. Karaderililer diğer mutantların aksine oldukça zekiler, insanların zihinlerini okuyabiliyor ve onları dokunmadan öldürebiliyorlar.
Artyom 24 yaşında bir genç. Bombalar yağmaya başladığında henüz ufacık bir çocukmuş ve fare istilasına uğrayana kadar Timiryazevskaya istasyonunda büyütülmüş. İstilanın ardındansa üvey babası Alex ile birlikte (diğer ismi Sukhoi) VDNKh istasyonunda (Exhibition olarak biliniyor) yaşamaya başlamışlar. Kitaptan farklı olarak oyunda Alex, Artyom’u nükleer savaş sırasında kurtarmış ve ona babalık yapmaya başlamış.
Rusça'da İsimler
Hikayemizin kahramanı Artyom’un bir üvey babası var. Aslında aralarında herhangi bir akrabalık bağı bulunmamakla birlikte, annesi ölmeden önce Artyom’u Alex’e emanet etmiş ve Alex de ona bir nevi babalık yapmış. Ama Artyom ona hiçbir zaman baba olarak hitap etmiyor, “Saşa Amca” diye sesleniyor. Alex, Sukhoy, Saşa, Sanseiç… Aslında hepsi aynı kişi. Peki neden bu kadar farklı isimler kullanılıyor?Rusya’da isimlerin bir de kısaltmaları ya da daha sık kullanılan versiyonları bulunmasından ileri gelen bir durum bu. Örneğimizde Suhoy (veya Sukhoi, Сухой) aslında bir nevi lakap gibi değerlendirilebilir. Zira “kuru, kurumuş” anlamına geliyor bu kelime. Kitapta aktarıldığı şekliyle “Vücudunun geri kalan kısımları da sanki adam diri diri kurutulmuş gibi” olan Alex için gayet uygun bir lakap olsa gerek. Saşa, kısa ismi veya samimi olanların kullandığı hitap şekli de diyebiliriz. Son olarak Sanseiç ise, aile adı / soy adı olsa gerek. Bir ihtimal baba adından türetilen orta isim de olabilir.
Örneğin sıklıkla karşılaşılan Sasha, Alexander veya Alexandra’nın kısaltması. Alexandra için Sashenka (Küçük Sasha) da kullanılabiliyor mesela.
Alex ve Artyom, Exhibition’da Hunter (Avcı) ile tanışıyorlar. Sparta Birliğinin elit bir askeri olan Hunter’la birlikte istasyonu saldırıdan koruduktan sonra Alex insanlığın hayatta kalmasının önündeki en büyük tehdidin karaderililer olduğunu düşündüğünü söylüyor. Hunter, karaderililerle savaşmak üzere ayrılmadan hemen önce Artyom’a asker künyesini veriyor ve eğer geri dönmezse bunu uzaktaki Polis istasyonunu götürüp Miller’ı bulmasını ve ona olan biteni anlatmasını tembihliyor. İşte zaten oyunda çoğunlukla yapmaya çalıştığımız görev bu, Hunter geri dönmeyince öldüğünü varsayıyor ve yolculuğumuza başlıyoruz.
Diğer gün komşu istasyona giden bir karavana eskortluk yapmaya başlıyoruz Artyom rolünde. Riga istasyonuna vardığımızdaysa Bourbon ismindeki kaçakçıyla tanışıyoruz. İkimiz birlikte birçok istasyon ve tünel geçiyoruz, hatta Moskova’yı da aşıyoruz ama Dry’a vardığımzıda Bourbon haydutlar tarafından ele geçiriliyor. Kurtarmaya çalışıyor ama başaramıyoruz ve Bourbon haydut liderinin elinde can veriyor. Burada Bourbon’un arkadaşı Khan bizi kurtarıyor ve komünist rejim Kızıl Hat’ın kontrolü altında yaşayan irtibatı Andrew’a yönlendiriyor.
Armory’e vardığımızda Komünist askerleri tarafından yakalanıyor ama tanımadığımız birinin yardımıyla kaçmayı başarabiliyoruz. Kaçış sırasında ölümle burun buruna geldiğimizdeyse Andrew ile tanışıyoruz. Andrew bizim Kızılların bölgesinden çıkmamıza yardımcı oluyor ama bu sefer de kendimizi Nazi ve Komünistlerin arasında buluyoruz.
Artyom’un başı dertten kurtulur mu hiç? Bu sefer de Nazilerin eline düşüyoruz. Naziler bizi idam etmeye hazırlanırken Ulman ve Pavel ortaya çıkıyor ve Nazileri öldürerek bizi kurtarıyorlar. Onlara Hunter’ın yadigarını gösterdiğimizdeyse Ulman Pavel’den bizi Polis’e götürmesini istiyor.
Fark ettiyseniz bize yardım eden herkesin başına bir şekilde bela getiriyoruz ve Pavel de farklı değil. Pavel de birlikte çaldığımız aracın nosalis sürüsünün saldırısına uğraması sonucu hayata gözlerimi yumuyor ve bir kez daha tek başımıza kalıyoruz. Hole Station’a varmayı başarıyor ve burada hayatta kalan bir gruba yardım ediyoruz. Aslında tam olarak yardım edemiyoruz çünkü pek de başarılı olamıyorlar, ama kaçarlarken neyse ki Sasha ismindeki ufak çocuğu kurtarmayı başarıyoruz. Bu yüzden grup bize yüzeye ulaşmamızda yardımcı oluyor ve burada bir kez daha Ulman ile bir araya geliyoruz.
Merak etmeyin, Ulman henüz ölmüyor :) Birlikte Polis’e gidiyor ve Hunter’ın kolyesini Korucuların albayı Miller’a sunuyoruz. Ona Hunter’ın başına gelenleri ve karaderililer tehdidini anlattığımızda bizi desteklerini almamız için Polis Konseyi’nin karşısına çıkarıyor. Konseyde şansımız yaver gitmiyor çünkü yeterli kaynak yok, Exhibition’ı korumaya gönüllü değiller. Adamlarını Nazilerle savaşmak için kullanmayı daha önemli buluyorlar ve açıkçası Artyom’a da pek güvenmiyorlar.
Onca yol kat ettik ama elimizde bir şey yok, Polis’e vardık ama karaderililer tehdidi devam ediyor. Peki şimdi ne olacak? Burada devreye Miller giriyor işte, çünkü yedek bir planı var. Şöyle ki D6 ismiyle bilinen bir füze filosu var ve bu filo Karaderilileri kökten yok edebilecek güce sahip.
Öncelikle D6’nın yeri nükleer savaş sırasında kaybolduğu için D6 belgelerinin saklı olduğu Kütüphaneye doğru yola çıkıyoruz, yanımızda Miller ve bir başka korucu olan Danila var. Lanetimiz devam ediyor ve yolda Danila bir iblis tarafından yaralanınca Miller onu da alıp Polis’e geri dönüyor. Bizse kütüphanede ‘kütüphaneciler’ denen maymun benzeri mutantlarla karşı karşıya kalıyoruz. Neyse ki Miller’ın bize öğrettiği bir teknik sayesinde bu kütüphanecilerle başa çıkabiliyor ve D6 belgelerini buluyoruz.
Moskova Metrosu
İlk planları İmparatorluk döneminde hazırlanmış olsa da inşasına 1931 yılında başlanmış ve ilk istasyonları 1935’te halkın kullanımına sunulmuş Moskova Metrosu, yılda ortalama 2,5 Milyar insanın seyahat ettiği ve kuruluşundan bugüne yaklaşık 200 milyar sefer
gerçekleştirilen bir metro olarak dünyanın en popüler metrolarından birisi. Sadece gelişmiş ulaşım sistemi ile değil duraklarının güzelliğiyle de meşhur. 200’ü aşkın durağının yaklaşık dörtte biri kültürel miras listesinde yer almakta.
Glukhovsky’nin romanlarına ve dolayısıyla oyunumuza esin kaynağı olan Moskova Metrosu, 1941 Moskova Kuşatması esnasında hava saldırılarında sığınak olarak kullanılıyor. Dolayısıyla, hikâyenin odağında metronun bulunması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
Soğuk Savaş döneminde yapılan istasyonlar neredeyse birebir aynı tasarlanmış; tek farkla, istasyonların duvarlarında tercih edilen mermer veya seramiklerin renkleri. Nitekim Metro serisinde de buna işaret eden kısımlara denk geliyoruz.
Kütüphaneden çıktığımızda Miller ve Ulman bizi bekliyor ve birlikte yerüstündeki ilk korucu üssü olan Sparta’ya gidiyoruz. Burada yeniden gördüğümüz Khan bizi seçtiğimiz yol konusunda uyarıyor. Niye ki, ne var acaba yolumuzda diye düşünüp D6’ya doğru yola çıkıyoruz. Bu esnada yanımıza Boris, Vladimir ve Stepan da katılıyor.
Yol sırasında tuhaf bir vizyon görüyoruz. Acaba karaderililer barış istiyor olabilir mi, ne dersiniz? Daha önce de vizyonlar görmüştük ama bu en canlısıydı. Birkaç saldırının ve ardından D6’ya doğru yola devam ediyoruz ve elbette Boris ve Stepan ölüyor. D6’ya vardığımızda ise kalan korucular füze komuta merkezini arayıp buluyor ama füzeleri fırlatmak için reaktörü aktif hale getirmemiz gerek.
Miller’la birlikte reaktörün olduğu yere gidiyor ve burada kendisini reaktöre bağlamış dev bir mutantla, biomass ile karşılaşıyoruz. Buradaki işimizi halledip biomass’i yaralı halde bırakıyoruz, nasılsa işini sonra bitiririz. Şimdi füze güdüm sistemini yüzeye ulaştırmak çok daha önemli çünkü. Ostankino Kulesinin tepesine sistemi kurduğumuzda bir kez daha son derece canlı bir halüsinasyonun içinde buluyoruz kendimizi.
Bu noktadan sonra oyunun aslında iki sonu var ve bu sonu oyun boyunca verdiğimiz çeşitli kararlar belirliyor. Kanon kabul edilen sonda füzelerin ateşlenmesine izin veriyor ve Karaderilileri yok ediyoruz ama sonradan onların aslında barış istediğini ve yol açtıkları ölümlerin de tamamen kendilerini savunma içgüdülerinden kaynaklandığını anlıyoruz.
Alternatif sonda ise Karaderililerin halüsinasyonlar yoluyla barışçıl biçimde irtibat kurmaya çalıştıklarının ayırdına vardığımız için (bu son için yeterince iyi ahlak puanı toplamak lazım tabii – mesela insanlara yardım etmek, halüsinasyonlar sırasında Karaderililerden hemen kaçmamak falan gibi) füze güdüm sistemini yok ediyoruz.
Böylece Metro 2033'ü de bitirmiş oluyoruz haliyle. Kanon son ilki olduğundan Metro: Last Light da aynı romanda olduğu gibi bu sonun gerçekleştiğini kabul ederek başlıyor ama o hikayeye daha sonra geleceğiz :)
Cheap writers can be a cost-effective solution for students on a budget. It's essential to balance affordability with quality, ensuring that the chosen writers deliver well-crafted assignments that meet academic standards.