Obi-Wan Kenobi - İnceleme

Star Wars sevmek ya da sevmemek işte bütün mesele bu...

Disney'den önceki Star Wars ile Disney'den sonraki Star Wars arasında değişik bir atmosfer farklılığı var. Mandalorian ile ilgili olan kısımları bir kenarda bırakıyorum (ki onların da bazı yerleri feci halde suni hissettiriyor) ama genel olarak Disney/Star Wars işlerinde plastik kokusu burnuma geliyor. Buram buram bir yapaylık var bir türlü klasik Star Wars gibi beni içine çekemiyor. Sadece filmlerden bahsetmiyorum, hayır. Eski oyunları da düşünmenizi istiyorum Jedi Knight serisi, KOTORlar vesaire vesaire... Her anlamda kendini özümseten, bağ kurdurabilen karakterler zaten hak getire ama Star Wars'un bana göre en güçlü yanı atmosferinde de bir "güç kaybı" var. Belki Disney üçlemesi gerçekten fecaat olduğu için böyle bir hayal kırıklığı döngüsüne kapıldım bilemiyorum ama genel anlamda Disney işlerinde bir burukluk yaşıyorum. 

Disney anlaşması sonrası Legends olarak tanımlanan koca külliyatı saymazsak benim için Star Wars adına iki karakter çok ayrı yere sahipti. Orijinal üçleme için Han Solo, prequel üçlemesi için de Obi-Wan Kenobi. Han Solo'yu zaten Harrison Ford dışında birisine oynatarak beni en başta kaybetmişlerdi ama Ewan McGregor'ın Obi-Wan'ı geri dönüş haberini verdikten sonra içim içime sığmıyordu. Zira kendisinin Tatooine'de inzivaya çekilip Luke Skywalker'a göz kulak olduğu dönem hep bir merak konusuydu. Sadece Skywalker Saga için değil Kenobi'nin özellikle Qui-Gon ile irtibata geçip kendini ve gücü daha farklı bir perspektiften tanıması için de özel bir dönemdi. İşte tüm bu heyecanlarla başladım diziye, ne umup ne bulduğumu yazının ilerleyen kısımlarında anlatacağım ama en baştan şunu söyleyeyim; "bu yazı sizin aradığınız yazı değil"

Umut Tacirliği 

Takvimleri çok geriye, 1977'e sardığımız zaman Kenobi ismini ilk duyduğumuzda hemen peşi sıra Star Wars'ın alametifarikası umut da ardına eklenmişti. Obi-Wan Kenobi son umuttu ama filmin adı daha sonradan öğrendiğimiz şekliyle "Yeni Bir Umut" olmuştu. İşte böyle bir umut paradoksuyla başladı Obi-Wan'ın hikayesi. Aradan çok yıllar geçti, Kenobi'nin gençliği yine Star Wars adına umut oldu. Zaten prequel üçlemesinde en etkileyici isim de yine Obi-Wan idi. Ancak hayatın insanı nereye savuracağı belli olmaz, üçüncü film sonrası Tatooine inzivasıyla başlayan dizi tüm bu umutları alıp imparatorluk gemilerine doldurarak uzak uzak galaksilere kaçırmaya başladı. Umut kaçtıkça peşinden kovalamak bir huy olduğu için her yeni bölümde bazı cevaplar aradık, çünkü her şey ne kadar kötüye giderse gitsin bir yerlerden yine adı Star Wars olduğu için midir bilinmez umut tohumları filizleniyordu. Bunlardan bazılarına çok sonra cevap bulduk, bazı filizler ise Tatooine'in kızgın kumlarında daha yeşeremeden ne yazık ki can verdi. 

İlk iki bölümün aynı anda yayınlanması iyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyorum. Çünkü peş peşe izledikten sonra yaşadığım hayal kırıklığının tarifi çok zor. Tatooine'de gündelik işçi olarak çalışan ve epey yıkılmış bir halde olan Obi-Wan tam kitabına uygundu. Mustafar sonrası tam da olması gerektiği gibiydi. Ancak Kenobi dışındaki diğer tüm detaylar olması gerekenin çok dışındaydı. Inquisitorların kalitesi yerlerdeydi ve hikayede bariz bir noksanlık hissi vardı. Derken bir hafta sonra üçüncü bölüm geldi ve bu noksanlık yerini çok daha güçlü bir hayal kırıklığı ve öfkeye bıraktı. İşler Tatooine'den çıkıp evrenin geneline sirayet etmeye başladıkça yazım kalitesindeki düşüş de giderek kendini göstermeye başladı. Her sahnede sizi kötü anlamda ters köşeye yatıran bir kıskaça girdik ve beşinci bölüme kadar da bu kıskaç peşimizi hiç bırakmadı. 

Burada ufak bir parantez açmak istiyorum çünkü Star Wars'un toksik hayranları yine zıvanadan çıkmış. Inquisitor Reva'yı canlandıran Moses Ingram'a sosyal medya üzerinden ırkçı saldırılarda bulunan bazı hayranları insan yerine koymak bile pek mümkün değil. Reva'yı karakter olarak sevmemek epey olası ama kötü yazılmış bir karakter için oyuncuya bu kadar çirkin saldırılarda bulunmak 2022'de artık bıngıldağı katılaşmış insanların yapacağı şeyler değil. Moses Hanım'a bir kez daha geçmiş olsun diyorum ve umuyorum ki artık sadece gördüğü şeyleri eleştirmeyi başaran insanlarla karşılaşabiliriz. 

Darth Vader'ın Nöronları Da Mı Yandı?!

Dizide belki de beni en çok çileden çıkartan şey Darth Vader'ın gereksiz aptallığı oldu. Aptallık diyorum çünkü Vader'ın Kenobi obsesyonu bir noktadan sonra büyük bir anlamsızlık haline geldi. Bütün dizi boyunca da bu anlamsızlık silsilesi devam etti. Tüm bölümleri aynı anda izleyenler olacağı için sürprizleri bozmuyorum ama özellikle üçüncü bölümdeki hem Kenobi'nin hem de Vader'ın hal ve hareketleri akıl alır gibi değildi. Disney yetkilileri yeni üçleme de dahil olmak üzere Force'un nasıl çalıştığı konusunda en ufak bir fikre sahip değiller ve bu da ayrı bir can sıkıcı konu. Şunu söylemek isterim ki Force, 10 sene konuşmayınca unuttuğunuz İspanyolca gibi bir şey değil...

Daha önce diziyle ilgili gelen haberlerde Mandalorian'ın ardından tekrar bi "baba-oğul" hikayesi yapmak yerine başka bir yola gidileceği açıklanmıştı. Evet ortada bir baba-oğul hikayesi yani Kenobi-Luke hikayesi yok ama hemen hemen aynı anlamda başka bir hikaye var. Ha bu durum beni hiç rahatsız etmedi aksine diziye çok tatlı ve değerli bir ekleme olmuş. Kenobi ve Anakin'in bu nöron yanıklarıyla olan mücadelesi bile bir noktaya kadar tolore edilebilirdi ki 3. bölümün sonunda bile diziyle ilgili olumlu düşüncelere sahip insan sayısı azımsanamayacak kadar fazlaydı. Ancak Star Wars hikayesi gereği bir noktada dibi görmemiz gerekiyordu ki yeniden ayağa kalkalım. İşte tam olarak burada dördüncü bölüm devreye girdi. Ayağa kalkmak için değil, tam anlamıyla dibi görmek için...

İmparatorluk güç kazanıyorken isyancıların da yavaş yavaş filizlenmeye başladığını görmek şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan her iki cephede de bu kadar konudan bihaber insanların yer alması. Daha çok taze Jedi Fallen Order'ı bitirdiğim için dördüncü bölümdeki Kenobi'nin dövüş sahneleri bana ekstra battı. Hani tamam Kenobi'yi elden ayaktan düşmüş göstermek için böyle bir koreografi hazırlanmış olabilir. Lakin koskoca tesiste 3-4 tane stormtrooperın sırayla ateş etmesi ve adeta çocuğuyla beyzbol idmanı yaparcasına Kenobi'nin blaster sektirmesini hiçbir zaman anlayamayacağım. Her anlamda bize dibi gösteren bir dördüncü bölümden sonra yine diziyle ilgili umutlar tükenmeye başlamıştı ama Star Wars bu insanı en umutsuz anında yakalamayı başarır. Ya da özellikle bu diziden sonra düşünmeye başladığım şekliyle beklentileri o kadar düşürüyor ki azıcık iyi bir şey bile görsek hemen mutlu oluyoruz... Her iki ihtimalde de epey mutlu edici bir final sürecine girdik.

Hope Strikes Back

Tam bu dizi ne kadar büyük hayal kırıklığı oldu diye hayıflanırken bir umut ışığı gibi beşinci bölüm izledik. Dizi finaline iki bölüm kala Anakin-Kenobi ilişkisini sıkı sıkıya kavrayan beşinci bölümde belki de Star Wars hayranlarının en zayıf karnı duygusallık devreye girdi. Bütün bölümü Anakin Skywalker'ın padawanlık döneminde Kenobi ile yaptığı bir eğitime endeksleyen yönetmen Deborah Chow bu bölüme kadar yaptığı çoğu büyük hatanın da üstünü örtmeye çalışmış. İlk dört bölümün neredeyse her anında gördüğümüz Deus Ex Machina yani birilerinin son anda kurtarılması durumu bu sefer yerini Vader vs Kenobi şeklinde bir satranç maçına bırakmış ve eski usta neden usta olduğunu ispatlamıştı. Kenobi'yi yeniden böyle görmek finale doğru giderken de yüzlerin gülmesine neden olmuştu. 

Duygusallık damarını tam anlamıyla kavrayan Deborah Hanım, finalde de kendisini hiç geri tutmamış. Hatta öyle ki bütün final bölümü boyunca olayları sulu gözlerle takip ettim. Marvel Sinematik Evreni ile birlikte hayranlara oynama konusunda ustalaşmış olan Disney yine tüm şovunu finale bırakarak acayip repliklerle üçüncü ve dördüncü film arasında köprü olmayı başarmış. İş Tatooine'e kadar tekrar uzayınca biraz şüpheye düşmüştüm ama finalde orayı da gayet temiz bir şekilde halletmeyi başardılar. Episode 4'de Kenobi ile Vader karşılaştığında neden Kenobi'nin eski padawanına "Darth" dediği bile tarihte ilk kez resmi olarak anlamlandırılmış oldu. Hello There göndermesi, eski bir yüze selam derken aşırı duygu yoğunluğu içeren bir final izledik. Son iki bölüm olmasa muhtemelen her anlamda sınıfta kalan bir dizi izleyecektik. Lakin Star Wars işte bu, atsan atılmaz satsan satılmaz... Yine iki kuru repliğe, iki floresan çarpışmasına tav olduk. Kenobi'yi tekrar bağrımıza bastık, Episode 4 öncesinde neler yaşandığını biraz da olsa özümsedik. 

Son iki bölümün beni bu kadar duygulandırması dizinin muhteşem başarısızlıklarını örtmüyor tabii ki. Özellikle prodüksiyon kalitesi anlamında sınıfta kalan bir diziydi. Hele söz konusu Disney olunca bu kadar kalitesiz bir yapım görmek beni hem üzdü hem şaşırttı. Star Wars ile ilgili en güzel detaylardan birisi olan müziklerin kullanımı bile dizinin temasıyla örtüşmüyordu. John Williams'ın yaptığı müzikleri tam randımanlı kullanamamakta ciddi bir eksi olarak dizinin hanesine yazılıyor. Dizideki genel mantık hataları da Star Wars'ın bir diğer olmazsa olmazlarından. O kapıyı nereden biliyordu diye başlayıp, neden şunu yapmadı ya kadar uzanan tonla soru yine sorulabilir. Ancak söz konusu Star Wars olunca bazı noktalarda mantık aramayı çok erken bırakmakta kişisel sağlık açısından fayda var. Obi-Wan Kenobi adı itibariyle çok büyük bir umut vaat ediyordu. Dizi gelene kadar her fırsatta ne kadar heyecanlı olup, merakla beklediğimi söylemiştim. Ancak totalde tüm diziye şöyle bir bakınca ciddi bir hayal kırıklığı mevcut ve bu hayal kırıklığının temeli ne yazık ki sadece mantık hataları ve müzik de değil...

Adet gereği puan vermek gerekirse tüm Dizinin puanı 6.5/10 olur o da son iki bölümün duygusallığı için. Eğer Star Wars ile aramda böylesine kuvvetli bir bağ olmasaydı muhtemelen puan biraz daha düşük olurdu. En nihayetinde 6 bölümlük bir Kenobi serüvenini arkamızda bıraktık. Nefret edilecek kadar güçlü yanları yoktu ama aşık olunacak kadar güzel yanları da yoktu. Bundan birkaç yıl sonra en fazla final bölümündeki birkaç replikle hafızalarımızda olacak bir dizi Kenobi. Harcanan potansiyelin büyüklüğünü düşünüp de hayıflanmamak elde değil. Neyse ki The Mandalorian için halen her şey güzel gözüküyor, Bebek Yoda Show geri dönene kadar biraz daha ıstırap çekmemiz olası. Ancak force sabır gücü de veriyor. Bir sonraki Star Wars yazısında görüşünceye dek, güç hepimizle olsun. 

YORUMLAR
Norrec_
23 Haziran 2022 14:02

çok kötü oyunculuklar, acemilikler stormtrooperların aşırı hantal ve 2 metreden havaya sıkmaları, leia nın aşırı sıkıcı tavırları, türk dizisi tadında macera.. berbat yani işte sadece star wars olsun da ne olursa olsun diyenin sevebileceği bir şey ki diğer hiçkimse beğenmeyeceği garanti.

Atlas Estrella
23 Haziran 2022 01:04

Düşüncenin katlanması mı güzel zalim kaderin yumruklarına, oklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı "Dur, yeter!" diye haykırması mı?

oe93
Atlas Estrella
23 Haziran 2022 08:16

Ölmek?! Uyumak sadece. Düşünün uyumakla sadece bitebilir tüm acıları yüreğin. Çektiği tüm kahırlar insanoğlunun...

oe93
oe93
23 Haziran 2022 18:42

Bir düşüncedir uzun yaşamayı cehennem kılan şey. Kim dayanabilmiş ki zamanın kırbacına? Zorbanın ıstırabına, gururun ayaklar altına alınmasına, sevginin kepaze edilmesine?

Atlas Estrella
oe93
23 Haziran 2022 18:38

Düşünün ki o ölüm uykularında, sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.


Parolamı Unuttum