Fallout 4'ü Neden Çok Sevdim?

Özgürlük ve kahkahalar

[ Neden Çok Sevdim köşemizde etkisinden uzun süre çıkamadığımız oyunları, bizi en çok etkileyen yanlarıyla birlikte anlatmaya çalışıyoruz. ]

New Vegas ve klasik Fallout 1 & 2 hayranları (Selam Can, n’aber?) silahlarını yağlamaya başlamadan önce belirteyim, Fallout 4 benim oynadığım ilk Fallout. O yüzden bu oyunu sevme nedenlerim önceki oyunlardan tamamen bağımsız, oyunu kendi başına ele alan maddeler olacak. Serideki diğer oyunlarla yapacağınız kıyaslamalar benim için tamamen geçersiz dokümanlar yani, hiç boşuna nefesinizi tüketmeyin derim.

4 yaşından beri oyun konsollarıyla büyüyen ve 30 seneden fazladır düzenli oyun oynayan bir adam olarak PC oyunculuğu çok fazla girmedi hayatıma. Onca yılın alışkanlığından mıdır nedir, halen daha da PC’de oyun oynamak pek çekmez beni. O yüzden PC menşeili bazı serileri kaçırmış bulundum ki bunlardan biri de Fallout’du. Ta ki sevdiğim oyunculuk kanallarında sık sık üç boyutlu Fallout’ların videolarını görmeye başlayana kadar.

Bu Fallout’larda pek çok istem dışı komik olay olması (buna daha sonra değineceğim) ve oyunun gördüğüm kadarıyla da bir RPG - FPS kırması olması oldukça dikkatimi çekmişti ki ikisi de en sevdiğim oyun türleri arasındadır. Nihayetinde de PS4’e çıkan Fallout 4’u bir denemeye karar verdim ve… toplamda 400 saatten fazla oyun sürem oldu. Daha da oynamaya devam edeceğim.

Peki ben bu oyunu neden bu kadar sevdim, hatta tapar hale geldim? Oturup size “Aman RPG mekanikleri şöyle iyi, FPS tarafı böyle keyifli” demeyeceğim, çünkü dünyada sayısız kaliteli RPG ve FPS oyunu var zaten. Benim için Fallout 4’u özel kılan şey bana verdiği özgürlük duygusu.

Hayatım boyunca yüzlerce oyun bitirmiş birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu oyunun verdiği özgürlük duygusunu başka hiçbir oyun veremedi, veremiyor. Bunu nasıl anlatsam? Oyunun ana öykü görevini yapmak istemediniz mesela diyelim. Herhangi yan görevlerden birini yapmak, hatta bahsi büyütüyorum boş boş takılmak için haritanın kuzey doğusuna yürümeye başladınız. Başınıza gelebilecek o kadar çok şey var ki. Atıyorum yolda birine denk gelirsiniz, adam sizi nükleer savaş öncesi döneminden kalan kredi kartı sistemine benzer bir yöntemle kazıklamaya çalışır. Terk edilmiş bir mağazaya girersiniz, karşınıza Legendary bir Assaultron çıkar. Varlığından haberinizin bile olmadığı bir Settlement’a denk gelirsiniz, Mutant’lara karşı savaşırken onlara yardım edersiniz. Bunlar gibi sayısız örnekler verebilirim. Sadece başka bir yöne gittiğinizde farklılaşan değil, aynı yerden iki kez geçtiğinizde bile kendini tekrar etmeyen, oyun sınırları içinde olsa da sizden bağımsız şekilde kendi içinde yaşayan bir dünya sunuyor Fallout 4.

İşte ben bu dünyanın sunduğu özgürlük duygusuna bayılıyorum. Görevlerde ilerlemenin yanı sıra bazen sivillere türlü türlü pislikler yapıyorum sırf gülmek için, bazen saatlerce silah ve zırh özelleştirme ekranlarında takılıyorum, bazen dükkân sahibinin eşyalarını çalıp kendisine satıyorum, bazen devasa haritada gezip loot yapıyorum, “Şunu yapmazsan oyun ilerlemez” diyen bir oyun yok karşımda çünkü. Hatta ben işe gittiğimde de bu sefer eşim oyunun başına oturup saatlerce Settlement’ları inşa ediyor, saldırılardan koruyor, taleplerini yerine getiriyor. Onu bile mutlu edecek kadar içerik var oyunda yani.

Oyunun sunduğu özgürlük dilediğince gezmekten ibaret değil tabi. Sorunları nasıl çözeceğiniz konusunda da tamamen özgürsünüz Fallout 4’te. Bütün düşmanları, hatta boss’ları bile nasıl yeneceğiniz tamamen sizin hayal gücünüze kalmış durumda. Öyle ritim oyunu gibi “3 kere parry yap, sonra bir kere vur” gibisinden ezber gerektiren savaşlardan söz etmiyorum. Boss savaşından önce git adamın geleceği yere mayın koy, adam daha konuşurken füze at, sen kaç git, senin yerine partnerin savaşsın öldükçe onu dirilt, ne bileyim olduğu yere Vertibird çağırıp çatışma çıkart, otomatik kapılı bir odaya çekip içeri kilitle, hatta istiyorsan da sadece konuşarak adamı ikna et, hiç savaşmadan görevi bitir. Oyun bunların hiçbirine “Hayırdır sen uyanık mısın kardeş?” demez, cezalandırmaz. Diğer oyunlar ise savaşın olacağı alanı savaş başlarken sıfırlar, sonra da kendi belirlediği 3-5 sığ yöntemden biriyle kazanmanızı bekler. Ha Guitar Hero oynamışsın, ha ezbere hareket etmek zorunda kaldığın bir boss savaşı yapmışsın, yemin ederim ikisi de aynı şey. Halbuki oyunu gerçekten yenmek onu kendisinin akıl edemediği bir yöntemle mat etmektir ve Fallout 4 bunu kusursuz yapar.

Gelelim ilk paragraflarda bahsettiğim komedi meselesine. Fallout 4 bu konuda da estiriyor maşallah. Oyunda bazen öyle şeyler oluyor ki abartmıyorum gülmekten gözümden yaşlar geliyor. VATS’ta Headshot yapıyorum, adamın kafa havada asılı dururken vücudu uçup gidiyor, durduk yere birisinin kafasına Vertibird düşüyor, yere koyduğum mayına yoldan geçen inek basıp patlatınca bütün ahali tekme tokat ineğe dalıyor falan, gülmekten geberiyorum oyunu oynarken. Hatta başıma gelen saçma sapan olayları derlediğim videolarım falan da var. Gülüp eğlenip mutlu olmayacaksak niye oynuyoruz abi biz bu oyunları zaten?

Fallout 4 oynarken kendimi özgür hissediyorum, bol bol gülüyorum, kimi zaman bir savaş için oturup uzunca süre kafa patlatıyorum, dünyasını keşfetmekten büyük keyif alıyorum, her şeyi kendi istediğim sıra ve şekilde yapıyorum. Bir insan daha ne ister ki bir oyundan? Saydıklarımı daha iyi yapan oyunlar varsa da benim için bir önemi yok, çünkü başka bir şeyle kıyaslamadan keyif alıyorum ben bu oyundan. 

Fallout 4’e ben bu yüzden tapıyorum. Oyunda yüzlerce saat harcamama rağmen de geri dönmemek için kendimi zor tutuyorum madde bağımlısı gibi. Lakin bu direnişim çok uzun sürmeyecek sanırım, çünkü bu yazıyı yazarken Fallout perilerim gelmeye başladı bile. Biliyorum ki daha başıma gelecek bir sürü yeni ya da komik olaylar olacak Commonwealth’te. İyi ki varsın Fallout 4!

YORUMLAR
yusufulas
10 Ekim 2024 15:43

Diğer Fallout oyunlarını gerçekten sevsem de benim için 4 hep geri dönüp dönüp yeni bir şeyler denediğim ve karşılaştığım bir oyun. O nedenle eksikliklerini anlıyorum ama artıları sebebiyle oyunun sevilememesini bir türlü anlayamıyorum.

brutalis
10 Ekim 2024 11:26

Süper yazı olmuş, "souls" türünü neden bir türlü sevemediğimi anlamama yardımcı oldu ahahah

Parolamı Unuttum