Örümcek-Adam mitinin mihenk taşı “büyük güç, büyük sorumluluk getirir” lafıdır ve neredeyse 60 yıldır eskimeyen bu deyiş artık kim bilir kaçıncı macerasını seyrettiğimiz Spider-Man’in bu en büyük sinema macerasında halen öykünün bel kemiği olmaya devam ediyor. Muhtemelen örümcek dostumuz var olduğu sürece de farklı farklı şekillerde anlatılacaktır da. Ama lafız fazla uzatmadan yeni film No Way Home’un akışına bakalım öncelikle sevgili Oyungezerler.
MCU (Marvel Sinematik Evreni) içerisine dahil olan Spider-Man filmlerinin üçüncüsü olan No Way Home tam da ikinci filmin kaldığı yerden yani Mysterio’nun Örümcek Adam’ın gizli kimliğini ifşasından sonra başlıyor ve hızla Peter Parker’ın yaşamının alt üst oluşunu izliyoruz. Bu durum tabii ki sevgilisi MJ’i, halası May’i ve dostu Ned’i de etkileyerek yaşamlarında onulmaz yaralar açınca Peter da soluğu Doktor Strange’in yanında alıyor. Bu noktada çizgi romanlarda sık sık yardımlaşan Strange ve Spider-Man’in film evreninde de bu durumlarının devam ettirilmesi benim çok hoşuma gitti ve aynı performansı gelecek olan Fantastic Four filminden de bekliyorum açıkçası. Strange Peter’ın isteği üzerine bir büyü inşa ederken ağ-kafa dostumuzun büyüye sürekli müdahale etmesinden dolayı işler ters gidiyor ve deyim yerindeyse kızılca kıyamet kopuyor. Eski Spider-Man filmlerinden hatırlayacağımız Doctor Octopus, Green Goblin ve Electro gibi düşmanlar yenilenmiş imajlarıyla arz-ı endam ederken Peter da bunca düşmanla nasıl savaşacağının yollarını aramaya başlıyor. Özellikle eski Spider-Man filmlerinin hayranları burada çok keyifli ve nostaljik hissedecekler, yeni üçlemenin hayranlarıysa ekrandan dolup taşan Zendaya ve Tom Holland’ın kimyasına hayran kalıp yardımcı oyuncu kadrosunun yeteneklerini bu lezzete katmalarıyla fazlasıyla mutlu olacaklar.
No Way Home bugüne kadar yapılmış en büyük Spider-Man filmi ve çapı oldukça geniş. Genelde bu ebatta yapımların en büyük sorunu kötü adamını tanıtmaya çalışırken konuyu ilerletmenin bir yolunu da bulmaya çalışmasıyla beraber zamanla çorbaya dönen bir anlatıma saplanmasıdır. NWH bunlarla çok vakit kaybetmiyor ve sizin bu karakterleri önceden bildiğinizi varsayarak kendi hikâyesini anlatmaya odaklanıyor ki bu sefer neyse ki kötülere dayak atıp hapse yollamaktan ya da ölümlerine sebep olmaktan daha fazlasını yaparken görüyoruz sevgili Spider-Man’i. Çizgi romanlarda da yer yer kötüleri iyileştirmeye çalışan bir Örümcek-Adam vardı ve Peter Parker’ın bilimsel reflekslerini çalıştırmasına dayanan bu çözümleri okumak zevkli olurdu. Zaten bu filmde önceki iki filmde pek de hissedemediğim bu ikili yaşamın dengesi veya dengesizliği çok daha iyi yansıtılmış. Ona kol kanat geren bir Tony Stark olmadığında ya da arkasını toplayan bir Nick Fury’nin yokluğunda Peter’ın kendi başına nasıl ayakta durduğuna şahit oluyoruz bu filmde ve kimliğinin ifşası sebebiyle çok daha kırılgan kendisi.
Ha elbette her Marvel filminde olduğu gibi burada da bol bol hatta haddinden fazla espriye maruz kalıyoruz ama hem oyuncuların harika performansları (Zendaya, Tom ve Willem Dafoe özellikle müthişler) hem de dramatik anların seyircisine geçmesine zaman tanıyan kurgu filmin duygusal yükünü öncüllerinin ve çoğu Marvel filminin üstüne çıkarmış. Hadi ben zaten ağladım da ön gösterimde filmi izleyen pek çok kişinin de yer yer göz yaşlarını tutamadığına şahit olmak filmin artık ortak dünya mirası sayabileceğimiz içimizdeki Örümcek-Adam sevgisine ve bağlılığına derinden dokunabildiğini kanıtlıyor. Zaten bu film tıpkı Endgame gibi tadı sinemada daha çok çıkan yer yer tezahüratlar, alkışlarla bölünmesi keyif veren yapımlardan. Klasik popcorn eğlenceliği görevini layığıyla yerine getirmesinin haricinde buradan sonra Spider-Man’in öyküsünün MCU içinde ve dışında (Sony’nin kendi Örümcek-Adamsız Örümcek-Adam evreninden bahsediyorum tabii ki) nereye gideceğini fazlasıyla merak ettiren bir film No Way Home ve hayranların beğenisini rahatlıkla kazanacağını ön görmek de zor değil.
Filmin tabii ki ufak tefek eksileri, kolaya kaçışları ve yer yer ucuz bir espri anlayışı var ama bunlar genelde yaşanan deneyim ve alınan tatmin karşısında o kadar silik kalıyorlar ki en kötü evde izlerken sarıp geçersiniz minvalinde izleyici rahatsız ederler. Onun dışında aksiyonu olsun, MCU’da pek göremediğimiz akılda kalıcı müzikleri olsun ileriki yıllarda parmakla göstereceğimiz kadar doyurucu bir seyirlikle karşılaşacaksınız ve sinemada film izlemenin o arkaik heyecanı yeniden içinize dolacak. Çünkü başta da bahsettiğim gibi “Büyük güç büyük sorumluluk getirir” sözünü düstur edinmiş Marvel’ın patronu Kevin Fiege, yönetmen Jon Watts ve tüm oyuncu kadrosu bu sorumluluğu üstlenerek filmin hayranların gözdesi olacak kalibrede olması için ciddi emek sarf etmişler. Biz seyircilere de bu emeği onore etmek için filmi sinemada izlemek düşüyor işte.
Buraya sürpriz bozan içerik yazamadığımdan ve açıkçası yazmak da istemediğimden yorumlarımı burada ufak ufak sonlandırıyorum ama herhalde 13-14 yaşlarımda tanışıp halen de hayatımda olan bu kahramana bana kattıkları için ne kadar müteşekkir olsam az gelir. Eminim bu yazıyı okuyan çoğunuzun da hayatına ufak ya da büyük oranda tesir etmiştir Peter Parker ve Örümcek-Adam’ın öyküsü. İşte o tesirin birikip zirveye ulaştığı noktalardan birisi olmayı başarıyor No Way Home ve son yıllarda kaliteli içerikten geçilmeyen Spider-Man külliyatında zinciri kırmadan başarıyla devam ettiriyor. Darısı Spider-Man 2 oyununun ve Across the Multiverse filmlerinin başına diyelim
Editörün Notu: No Way Home adının hakkını vererek hem harika bir büyüme öyküsü anlatmayı hem de Marvel’ın 4. fazının kalbindeki çoklu evrenler mevzusuna derinlemesine dalmayı başarıyor. Üstelik bunu arada katıksız bir Spider-Man deneyimi sunmayı ihmal etmeden yapmış.
IMDB Notu: 9,2
NOT: 8,5/10