Son Yılların En İyi 10 Rol Yapma Oyunu

 Eser'in Divinity 2 incelemesini okuduğumdan beri istisnasız her akşam ofisten eve gelip Steam'i açıyorum ve zaten sepetimde olan Divinity 2'yle bakışıyorum. Şöyle sağlamından iki haftalık boşluğum olsa telefonu kapatıp, interneti iptal edip sabahlara kadar Divinity 2 oynayacağım da işte olmuyor... Canım çekiyor en hakikisinden bir rol yapma oyununu! Durum bu olunca, Eser Güven'le birlikte şu an oynayabileceğiniz en iyi 10 güncel rol yapma oyunlarının listesini çıkaralım, ryo açlığı çeken Oyungezerlere az da olsa yol gösterelim dedik. Afiyet olsun efendim:

Pillars of Eternity (Eser)

Obsidian Entertainment deyince akan suların durmasının çok çeşitli sebepleri var aslında ama hepsi bir kenara, bu adamların CRPG konusundaki yaratıcılıklarına gerçekten de şapka çıkarmak lazım. Öldü denilen bu türün tekrar radara girmesinde büyük katkıları olduğu yadsınamaz ve Pillars of Eternity de o eski Infinity motorlu eski günleri yad etmek için mükemmel bir seçim.

Baldur's Gate, Icewind Dale, Planescape: Torment gibi klasikleri oynadıysanız aynı mantığın Unity motorunu kullanan güncel arayüz ve grafikler eşliğinde, inanılmaz güzel bir hikayeyle birleşerek karşınıza çıktığını düşünün. Hikaye kısaca şöyle: İlk kez adım attığımız Eora dünyasında geçen oyunda Drywood'da yaşayanların çok ciddi bir sorunu olduğunu öğreniyoruz: bebekler ruhsuz doğuyorlar. Biz de geçmiş hayatları görebilen ve ruhlarla iletişim kurabilen bir Watcher olarak bu sorunu nasıl çözebileceğimizi araştırmaya başlıyoruz. Oyun kendi sistemini kullandığı için başlarda büyü ve yeteneklere alışmak zor gelebiliyor ama o eşiği aştıktan sonra kendinizi eski bir dostla buluşup hasret gideriyor gibi hissediyorsunuz.

Pillars of Eternity, modern bir izometrik rol yapma oyunu nasıl olmalı sorusunun en sağlam cevaplarından biri.

Elder Scrolls V: Skyrim (Utku)

Güncel rol yapma oyunları dedik, o hâlde Skyrim’in burada işi ne? Cevabı basit: Çünkü Skyrim hâlâ güncel! Evet, belki oyunun çıkışından 6 yıl sonra hikâyeyi tekrar tekrar oynamak biraz can sıkabilir olsa da, Skyrim’i güncel tutan en önemli özelliği modlanabilirliği.

Ejderhaları trenlerle değiştiren, Halo serisinden Master Chief’i oynanabilir karakter olarak oyuna ekleyen komik modların yanında; oyuna 10’larca saatlik ek içerik getiren, sanki Bethesda’nın elinden çıkmış gibi gözüken devasa modlar ve bir ton kılıç, kalkan, zırha sahip olmanızı sağlayan irili ufaklı binlerce modla Skyrim, açık dünyasında asla sıkılmayacağınız bir oyun. Oyunun o kadar fazla modu var ki, birkaç günlük mod avı sonrasında Skyrim’in 2011’de piyasaya sürüldüğündeki hâlinden çok daha farklı bir oyun ortaya çıkarabilme ihtimaliniz var. En sevdiğimiz modları bir araya getirdiğimiz haberimizi kaçırmayın.

Divinity: Original Sin 2 (Eser)

Divinity: Original Sin 2 için söylemediğim şey kaldı mı acaba? Tabi ki kaldı! Güya upuzun bir inceleme yazdım ama şu oyunun övülecek o kadar çok yanı var ki bıraksanız bir o kadar daha yazabilirim. Diyelim ki rol yapma oyunlarını seviyorsunuz ama FPS/TPS türünden de azıcık baydınız, farklı heyecanlar yaşamak istiyorsunuz. O halde gerçek bir rol yapma deneyimiyle tanışmanızın zamanı geldi demektir. Yaptığınız her hareketin mutlaka bir şeyleri etkilediği, sizi tamamen özgür bırakan bir oyun Divinity: Original Sin 2. Bir NPC'nin tipini beğenmediniz mi, öldürün gitsin. Birinin cebindeki parayı çalmak istiyorsunuz ama diğer biri gözünüzü üzerinizden ayırmıyor mu? Arkasına geçip lafa tutuverin. Sandığı açmak için maymuncuğunuz yok mu? Dalıverin baltayla. O da olmazsa yakın, kül edin.

Bakmayın siz oyunu 70-80 saatte bitirenlere. Şöyle suyunu çıkararak oynayayım derseniz en az 120 saatlik bir başyapıt sizi bekliyor. İşin ilginç yanı oyuna bu kadar süre yatırsanız bile bu süre içinde bile yaptığınız seçimlerden dolayı tonla şeyi ıskalayacaksınız. Masaüstü rol yapma oyunlarının kendine has heyecan ve eğlencesini bilgisayar başında yaşamak için yapabileceğiniz en iyi şey bu oyunu oynamak olur. Bir de benden tavsiye, Red Prince ile Red Princess karavana girdiklerinde röntgenlemekten çekinmeyin, iddia ediyorum çok güleceksiniz.

The Witcher 3 (Utku)

The Witcher 3’süz en iyi rol yapma oyunları listesi mi olur? Tabii ki olmaz. CD Projekt’in şaheseri, en güncel RYO’ları geçtim, gelmiş geçmiş en iyi oyunlar listesine bile girebilecek bir mirasa sahip.

The Witcher 3’le ilgili, daha önce söylenmemiş ne söyleyebilirim ki? Az önce baktım, Steam’e göre bu muhteşem oyuna 513 saatimi görmüşüm. Bu da demek oluyor ki hayatımın 21 tam gününü Temeria ve Skellige arasında mekik dokuyarak geçirmişim. Pişman mıyım? Tabii ki de hayır. Single-player oyunlarını tekrar tekrar oynayan biri değilim, daha önce yaptığım görevleri, öldürdüğüm düşmanları ve dinlediğim diyalogları tekrardan deneyimlemek canımı sıkıyor. Ama The Witcher 3’ün yan görevlerini ne kadar oynasam, Skellige’de Roach’un üstünde muhteşem müziklerin eşliğinde yavaş yavaş ne kadar yol alsam, Ciri’yle ne kadar kafa-kol kessem bıkamıyorum.

CD Projekt bizi Witcher’ın dünyasına ne zaman tekrar davet edecek kestirmek mümkün değil (Geralt’sız Witcher oynamak çok can yakacak…) ama kaliteli dünya inşası ve hikâye için önümüzde bekleyebileceğimiz Cyberpunk 2077 var.

Wasteland 2 (Eser)

RYO dendiğinde akla gelen önemli isimlerden biri de Brian Fargo'dur ve kendisinin oyun dünyasına kazandırdığı en önemli isimlerden biri de Wasteland'dir. Fallout efsanesinin temellerini atan bu oyunun devamını yıllarca bekledik ve Fargo da sağolsun kurmuş olduğu inExile Entertainment ile bu isteğimizi kırmayarak bizi Wasteland 2 ile ödüllendirdi.

Açık konuşayım, Wasteland 2 oynayabileceğiniz en iyi güncel RYO'lardan biri ama kesinlikle herkese hitap eden bir oyun değil. Fallout'ların hastası olmuş olsanız bile Wasteland 2'nin yine de ağır gelebileceğini söylemem lazım. Yine de bu riski alırım diyorsanız ilk oyunun onbeş yıl sonrasında başlayan Wasteland 2'de kendinizi son derece tanıdık bir atmosferin içinde bulacaksınız. Her ne kadar biraz da Unity motorunun azizliğine uğrayarak sıkıntılı bir başlangıç yapmış olsa da özellikle de Director's Cut versiyonu ile seslendirmelerden grafiklere kadar her şeyi elden geçirildiği için bir modern klasik halini aldı diyebilirim. Hatta DC versiyonu ile oyuna Türkçe desteği de eklendi ki böylesine derin bir RYO'yu kendi dilimizde oynayabilmek bile şu oyunu denemek için başlı başına bir sebep sayılabilir. Kıyamet sonrası dünyada geçen sıra tabanlı oyunlara özlem duyuyorsanız, hele bir de western seviyorsanız hazır üçüncüsü de geliştirilme aşamasındayken Wasteland 2 ile iştahınızı dindirebilirsiniz.

Deus Ex: Mankind Divided (Utku)

Adam “Metal Popo” Jansen’in, beyine bıçak sokmalı, havalandırma menfezlerinden çıkmalı maceralarının ikinci ayağı Mankind Divided son zamanlarda oynayabileceğiniz en iyi FPS/RYO deneyimlerinden birini sunmakta. 

Mankind Divided, ilk oyundaki olaylardan sonra, dünyanın geliştirilmiş ve geliştirilmemiş insanlar arasında bölündüğü bir zamanda geçmekte. Hikaye tam olarak ilk oyunun devamı olmasa da, seriye Mankind’la başlayacak oyuncular oyunun dünyası ve arka plan hikayesini anlamakta güçlük çekebilir. Fakat, hikaye falan umrumda değil ya da ilk oyunu oynadım zaten diyorsanız o halde Mankind Divided’a bir şans verin. Hikaye ilk oyun kadar iyi olmasa da, Jensen’ın zımpara kağıdı kalitesindeki ses tonuyla maceradan maceraya atlamak eskisi gibi zevkli.

Legend of Grimrock 2 (Eser)

Çocukluğunu benim gibi Dungeon Master'lar, Eye of the Beholder'lar gibi oyunlarla geçiren yaşlıları bu devirde bile eski günlere götürebilen bir türü, "dancın kurovlır da nesi" diye soracak oyunculara sevdirebilecek bir dungeon crawler oyunu yapmak muhtemelen çok zor işti ama Almost Human 2012 yılında Legend of Grimrock ile tam olarak bunu yaptı. Bununla da yetinmedi, ilk oyundan sadece iki sene sonra daha da güzel, daha da büyük, aynı Lands of Lore'u anımsatacak şekilde daha renkli ve daha açık bir oyunla karşımıza çıktı.

Dungeon crawler türünü diğer RYO'lardan ayıran en büyük özellik kare kare ilerliyor oluşumuz. Öyle etrafta 360 derece gezineyim diye bir şansımız yok, zaten türün tüm zevki de burada. Legend of Grimrock 2'de Nex ismindeki bir adadayız ve maceracılara birbirinden pis tuzaklar, bulmacalar ve yaratıklarla işkence yapmayı seven Island Master tarafından yönetilen bu adayı yenmeye çalışıyoruz. Üstelik bu türün en güzel yanlarından biri olan bulmacaların kalitesi de hayli yüksek. Ben de dungeon crawler türüyle tanışmak istiyorum derseniz bundan iyisini bulamazsınız, zaten hemen ardından eski oyunlara da bir göz atmak isteyeceksiniz.

Dragon Age: Inquisition (Utku)

Her ne kadar ilk Dragon Age hayranları için... İlginç bir oyun olsa da, seriye Inquisition’la merhaba diye oyuncular karşılarında kaliteli bir oyun bulacaklardır.

Dragon Age serisinin Inquisiton’la geldiği, aksiyon odaklı oynanış, zaten ikinci oyunda sinyallerini veriyordu. İlk oyunun hardcore-ryo yapısı, ardından geçen yıllar sonrası yerini taktiksel/bam güm arasında bir yerde duran Inquisiton’a bıraktı. Serinin tüm oyunlarında olduğu gibi kendine ait bir hikayeye sahip olduğu için rahatlıkla önceki oyunları oynamadan dalabileceğiniz Inquisition, beş tavşan kuyruğu, topla kafasındaki yan görevlerle biraz DVO yapısını andırsa da, en nihayetinde bir Dragon Age oyunu: Bolca aksiyon, onlarca saatlik diyalog, birbirinden farklı takım arkadaşları ve tabii ki bolca flört.

Tyranny (Eser)

Bu oyunun ismini bolca duyduğunuza eminim, hatta aklınızda "kötüyü oynadığımız oyun" olarak kalmış bile olabilir. Nasıl olmasın ki, oyunun neredeyse tüm duyuruları bu cümleyi kullandı. Hep düşündük ki kötülerin ordusundaki birini canlandıracağız, zalim olacağız, yaşasın kötülük nıhahaha. Belki o yüzden kanınız ısınmadı, uzak durdunuz.

Durun, gitmeyin, yanılıyorsunuz! Tyranny kötüyü oynamak zorunda olduğunuz bir oyun değil, Tyranny incecik detaylarla süslenmiş muazzam bir hikayeye sahip, sonlarına geldiğinde bitmemesini isteyeceğiniz bir Obsidian şaheseri. Kim demiş kötülük kazanıyor diye, dilerseniz iyi adam olabilir, kötülere isyan bayrağı kaldırabilirsiniz. İsterseniz tek mutlak gücün kendiniz olduğuna inanabilir, koskoca orduları birbirine düşürebilirsiniz. Ben bu oyunu rahatça bir CRPG klasiği olarak tanımlayabilirim çünkü Tyranny şimdiye kadar gördüğümüz en orijinal evrenlerden birine sahip olmakla kalmıyor, bunu aklınıza bile gelmeyecek ayrıntılar ve mekaniklerle süsleyerek ağzınızı açık bırakıyor.

Şu kadar söyleyeyim. Aralıksız Tyranny oynadığım iki haftanın ardından oyunu bitirince dört beş gün başka bir oyun açmak içimden gelmedi, kendimi oyunun dünyasına ve oynanışına o kadar kaptırmıştım yani. Gülmeyin, sizin de başınıza aynı şey gelecek.

Fallout 4 (Utku)

Aah Fallout 4, hop durun kaçmayın! Yine “New Vegas mı döver Fallout 3 mü?”, “Bethesda RYO yapmayı bilmiyor yav,” muhabbeti yapmayacağım söz. Fallout 4 bu listede çünkü o bir Fallout oyunu. Evet aslında iş bu kadar basit. Bu serinin herhangi bir oyununu oynadığınız zaman deneyimleyeceğiniz şeylerin hepsi Fallout 4’te de mevcut. Bethesda’nın yarattığı devasa dünyada kaybolmak ve her attığınız adımda farklı bir terk edilmiş mekan keşfetmek Fallout 4’te geçireceğiniz vaktin büyük bir kısmın kapsayacak.

Bu sefer Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston şehrine gittiğimiz Fallout 4’te kendimizi The Institute, Brotherhood of Steel, The Railroad ve Minutemen adlarındaki dört fraksiyonun arasında buluyoruz. Klasik bir intikam alma hikayesi olan senaryonun esas parladığı noktaysa yan görevler ve NPC’lerin anlattığı hikayler oluyor tabii ki. E tabi bir Bethesda oyununu konuşuyorsak, kolay modlanabilir oluşundan bahsetmemek olmaz. Yayınlanan binlerce moddan kendinize bir potpuri yaratıp Fallout 4’ü baştan aşağıya değiştirebilirsiniz. Fakat modlamaya giriş yapmadan önce, Fallout 4’ün en iyi modlarından PILGRIM’in yapımcılarıyla gerçekleştirdiğimiz röportajı da okumayı unutmayın.