Büyük hayranı olduğum inanılmaz bir seridir Kingdom Hearts. Dünyanın yanlış anlaşılmaya en müsait serisidir aynı zamanda. Karşıdan baktığınızda Donald Duck’lı, Goofy’li, Mickey Mouse’lu, araya ne alakaysa Final Fantasy karakterleri serpiştirilmiş acayip bir şeydir neticede. Ama işte oyunların bu Disney ve Final Fantasy mevzularından bağımsız, öyle güzel bir hikâyesi vardır ki…
Bir de hep derim, bir oyunun “tonu” onu özel yapan şeylerin başında gelir. Dergiye aşkla şöyle bir şeyler karalamıştım zamanında, kendimden alıntı yapayım:
“Ben oyun olsun, film olsun, başka bir şey olsun, bir yapımın kendisine ait bir tona sahip olmasını çok değerli buluyorum. Yani mesela gözünüzü kapatıp bir LotR, bir Godfather, bir Matrix serilerini düşündüğünüz zaman bu yapımların renk paletlerinden sahne tasarımlarına, müziklerindeki melodilerden kavramsal kurgularına bütün elementlerin toplaşıp sizde bıraktığı hissi alırsınız ya, ton ile kastım o. Ve bu ton yaratma konusunda arkadaşlar, Kingdom Hearts, ki bu lafı öylesine söylemiyorum, belki de oyun dünyasının en başarılı serisi. Silah tasarımları, silahların vuruş efektleri, hem normal düşman hem boss tasarımları, piyano tıngırtıları, kullanılan renkler, mekân isimlendirmeleri vesaire vesaire derken o kadar çok özgün ve etkileyici element var ki oyunda ve bu elementler bir araya geldiklerinde parçaların toplamının o kadar yukarısında bir ton bütünlüğü oluşturuyor ki… Yani oyun oynarken aldığınız keyif bir yana Kingdom Hearts serisi her zaman burnunuzda kalacak bir koku bırakıyor neredeyse. Bu, çok değerli.”
On yılı aşkı süredir beklediğimiz Kingdom Hearts III’ün çıkışına, bu yazıyı yazdığım sırada günler kaldı artık (çıkış tarihi 29 Ocak 2019). Her ne kadar oyunların %60-70’i Disney dünyalarında geçen kısımlardan oluşsa da, ve bu kısımlar da kendilerince gayet tatlı olsa da, Kingdom Hearts’ı Kingdom Hearts yapan şey kalan %30-40’lık kısım, yani kendi lore’u.
Kingdom Hearts III muhtemelen daha önceki ana Kingdom Hearts oyunları gibi seriyle alakasız insanlara da hitap edecek. Rengârenk Disney dünyalarıyla dolu harika bir aksiyon/RYO olacak neticede, ona şüphe yok. Ancak serinin kendi lore’uyla da ilgilenmek gibi bir niyetiniz varsa oyun tarihinin en komplike, en karman çorman, ama en güzel hikâyelerinden birine aşina olmanız da şart. Soyut kavramların somutlaştığı, somut kavramların soyutlaştığı ilginç hikâye ilk başta yabancı gelebilir ancak Kingdom Hearts bu kadar büyük bir hayran kitlesine sahipse inanın bu bir tesadüf değil.
Ben de sonuç olarak Kingdom Hearts III’e başlamadan önce bir Kingdom Hearts özeti çıkarmak istedim. Niyetim hem seriye yeni girmek isteyenlere hem de hafızasını tazelemek isteyenlere yardımcı olmak. E tabii kendi hafızamı da tazelemek istedim, o da bir başka sebep. İnsanın aklında kalmıyor on yıllara yayılmış böyle bir hikâyenin tüm detayları takdir edersiniz ki.
Kendi balık hafızamın dışında 4 ana kaynağım daha vardı bu kallavi kronolojik özeti çıkarırken. İkisi Kingdom Hearts’ın wiki sayfaları, biri The Land of Odd isimli sayfadaki özet, biri de Youtube’daki Suggestive Gaming kanalındaki özet. Linklerini aşağıda paylaşıyorum:
- www.khwiki.com/
- kingdomhearts.wikia.com/wiki/The_Keyhole
- landofodd.net/kingdom-hearts-story-summary-in-chronological-order/
- youtu.be/oV2DcmIK1rU
Belli bir oyunun hikâyesini okumak isterseniz de aşağıdaki linklerden yönlendirme yapayım:
- Chi'den Önce
- Chi
- Birth By Sleep'ten Önce
- Birth By Sleep
- Kingdom Hearts 1
- A Fragmentary Passage (Bölüm 1)
- Chain of Memories
- 358/2
- Kingdom Hearts 2
- A Fragmentary Passage (Bölüm 2)
- Coded
- Dream Drop Distance
- A Fragmentary Passage (Bölüm 3)
- Özetin Özeti
- Son bir Kingdom Hearts III Gazı
Bir de alakasız olacak belki ama benzer bir şeyi daha önce Metal Gear serisi için de yapmıştım. Hadi müsaadenizle ilgilenebilecekler için onun da linkini paylaşıvereyim:
O zaman hazırsanız başlayalım. Ama baştan uyarayım, rahat bir yolculuk olmayacak (dediğim gibi, “azıcık” komplekstir Kingdom Hearts hikâyesi).
Chi'den Önce
Efsaneler der ki evvel zaman içinde, çok zaman önce sadece tek bir dünya varmış ve bu dünya Kingdom Hearts’ın ışığıyla aydınlanırmış.
Oyunun adı değil miydi Kingdom Hearts, nasıl yani?
Şöyle ki; serinin hikâyesinde nasıl insanların kalbi varsa dünyaların da kalbi var. Kingdom Hearts da evrenin kalbi gibi bir şey. Gökyüzündeki, kalp şeklindeki dev ay. Işığın, aydınlığın, veya oyunlardaki tabiriyle Lux’ın kaynağı. Oyunların kutularının kapak resimlerinde de mevcut.
Neyse, dünya eskiden tek bir taneymiş ve ışıkla doluymuş. Işık Kingdom Hearts’tan geliyor ve Kingdom Hearts’ı χ-Blade ismindeki bir silah koruyor (bu ki-bleyd diye okunuyor aslında ama siz yine iks-bleyd diye okuyun bence, Keyblade’lerle karışmasın). Zamanla insanlar Kingdom Hearts’ın ve χ-Blade’in gücünü ele geçirmek istiyorlar ve karanlık ortaya çıkıyor.
χ-Blade
Chi
Master of Masters isimli şahsiyet χ-Blade’i araştırıyor ve insanların kalplerindeki güçten faydalanarak onun replikalarını yapmayı başarıyor, yani Keyblade’leri. Ayrıca Master of Masters’ın elinde Book of Prophecies isminde, içinde hem gelecekle ilgili bilgiler bulunan hem de dünyalar yaratma gücüne sahip bir kitap var ki bu dünya yaratma gücünü kullanıyor da Master of Masters.
Bayağı epik bir adama benziyor bu Master of Masters.
Yeteneklerine bakarsan öyle de aslında bayağı salıvermiş, geyik bir eleman. En azından kendisini görebildiğimiz birkaç dakikada öyleydi. İçinde ne fırtınalar kopuyor kim bilir…
Solda Master of Masters, sağda Foretellers'tan biri
Master of Masters yaklaşmakta olan büyük bir savaşı ve dünyanın sonunu öngörüyor, 6 yardımcısını yanına topluyor, bunu engellemek için bir şey yapılamayacağını söylüyor ve savaşın sonrasında ortamı toparlayabilmek için onlara Book of Prophecies’ten sayfalar ve çeşitli görevler veriyor. Daha doğrusu 5’ine veriyor bu görevleri, diğer yardımcısı Luxu’yaysa kendi Keyblade’ini emanet ediyor (bu Keyblade’in adı No-Name, yani İsimsiz olarak geçiyor). Luxu bu Keyblade’le yaşanan olaylara şahitlik edecek, onu kendisinden sonra varislerine miras bırakacak, Master of Masters da bu sayede gelecekteki olayları görüp Book of Prophecies’i oluşturabilecek.
E zaten elinde değil miydi bu Book of Prophecies?
Yani şimdi maalesef bütün zaman yolculuğu hikâyelerinde bu paradoks mevcut, yapacak bir şey yok.
No-Name
Bu arada Master of Masters, Luxu’ya bir tane de sandık emanet ediyor ve onu asla açmamasını tembihliyor. Halen bilmiyoruz içinde ne olduğunu. Bunların ardından Master of Masters, bir süre sonra da No-Name'i ve sandığıyla Luxu ortadan kayboluyor.
Luxu ve malum sandık
Diğer 5 yardımcı, ki onlara Foretellers deniyor, Master of Masters’ın talimatları doğrultusunda güçlenip o öngörülen büyük savaşa hazırlanıyorlar ama aralarında hain olduğuna dair tartışmalar vs. derken nihayetinde savaşı başlatan bunların orduları oluyor. Bu savaş tarihte Keyblade Wars olarak biliniyor.
Master of Masters sanki bu savaş gerçekleşsin diye yardımcılarını manipüle etmiş gibi bir his var içimde.
Benim de var, benim de… Kesin bilemiyoruz henüz ama.
Ha bu arada elinde No-Name’iyle Luxu’nun da savaşı kenardan izlediğini söylememe gerek yok herhalde.
Savaşta Foretellers da dâhil binlerce Keyblade kullanıcısı hayatını kaybediyor, savaş alanı Keyblade’lerle dolu bir mezarlık haline geliyor ve Keyblade Graveyard olarak anılmaya başlanıyor.
Keyblade Graveyard
χ-Blade 20 parçaya bölünüyor: 7 parça aydınlığa ve 13 parça karanlığa. Onu koruyan χ-Blade ortadan kalkınca dünyayı aydınlatmakta olan Kingdom Hearts karanlık tarafından yutuluyor ancak dünyalar yok olmaktan insanların kalplerindeki aydınlık sayesinde kurtuluyor.
Savaştan hayatta yalnızca tek bir grup kalıyor ve bunlar savaşın ardından dünyayı ve Book of Prophecies’le yaratılmış dünyaları yeniden düzene sokmak adına işe koyuluyorlar.
Birth by Sleep’ten Önce
Pekâlâ şimdi bu aşağıdaki paragrafta yazanlar çok anlamlı gelmeyecek, baştan söyleyeyim. Sonradan anlam kazanacak.
Yıllar yıllar sonra, Keyblade Wars’un artık bir efsaneye dönüştüğü bir zamanda, Destiny Islands adındaki bir yerde, Xehanort isimli bir genç, cübbeli, gizemli bir figürle karşılaşır. Bu tip Xehanort’a zamanda yolculuk yapma yeteneği verir. Ondan gelecekteki hallerinin parçalarını içlerinde barındıracak 10 taşıyıcı bulmasını, bunlardan bir organizasyon kurmasını ister. Amacı bu organizasyonla χ-Blade’i yeniden oluşturmak ve yeni bir Keyblade War yaşanmasını sağlamak. Xehanort, tipin ondan istediklerini yapar, ardından zamanda geri, ikisinin ilk karşılaştıkları zamana döner ve hafızasını yitirir. Ancak içinde bir yerlerde Keyblade Master olma ve kaderini gerçekleştirme arzusu kalır.
Tam anlamadım gerçekten de.
Normaldir, normaldir, sorun yok.
Genç Xehanort
Xehanort, Destiny Islands’tan ayrılarak Land of Departure isimli yere gider ve orada edindiği arkadaşı Eraqus’la birlikte zamanla Keyblade Master olur.
Soldaki genç Xehanort, sağdaki genç Eraqus
Zamanla ikilinin arası açılır ve büyük ölçüde koparlar çünkü Eraqus karanlığın yok edilmesi taraftarıyken Xehanort karanlığın kontrol edilebileceğini ve aydınlıkla birlikte var olması gerektiğini düşünmektedir.
Bu arada alakasız olacak ama hoş bir bilgi vereyim mi?
Kafam bulanmaya başladı zaten, ver hadi, reklam arası olur.
Yey! Eraqus, yapımcı şirket Square’in anagramı, yani iki kelimenin de harfleri aynı ve karakterin tasarımında da Final Fantasy’lerin yaratıcısı Hironobu Sakaguchi baz alınmış. Sakaguchi, Eraqus karakteri ortaya çıkmadan yıllar önce Square’den ayrılmış olsa da Kingdom Hearts’ların başındaki Tetsuya Nomura ustasına öyle bir saygı duruşunda bulunmak istemiş.
Heh güzel bir hoşlukmuş. Ee niye ayrıldı ki Sakaguchi?
Şimdi ağzımı açmayayım, bozuğum o konuda. Konuyu da dağıtmayalım hem.
Tamam tamam haklısın. Evet, Xehanort diyordun?
Aynen.
Eraqus
Yıllar geçer, Xehanort yaşlanır, saçları falan da dökülür. Kendisine Ventus isimli bir öğrenci alır (arkadaşları Ven der). Bir gün onu çağırdığı Heartless’larla yüzleştirir.
Xehanort
Heartless derken?
Hmm, onu da kısaca bir açıklasam iyi olacak aslında. Seride en çok karşılaştığımız düşmanlar bunlar. İki çeşit Heartless var: Pureblood ve Emblem.
Pureblood’lar insanların kalplerindeki karanlıktan doğan, doğal Heartless’lar. Bir kişinin kalbi karanlığa teslim olduğunda ortaya çıkıyorlar. Ayrıca karanlık kişiler veya karanlık güç kaynakları da onları ortaya çıkarabiliyor ve bu şekilde ortaya çıktıklarında bir de Nobody meydana geliyor. Ona sonra değinirim.
Emblem’larsa bir kalbin karanlık tarafından tüketilme sürecini yapay olarak meydana getiren bir makine tarafından yaratılmışlardır. Pureblood’lar fazla çeşitli değiller ancak sayıca fazlalar, Emblem’larsa kendilerini bulundukları dünyadaki diğer varlıkların şekillerine benzettikleri için daha çeşitliler. Bu Ventus mentus mevzuları olurken şu bahsettiğim makine de, Emblem’lar da daha piyasada yok.
Soldaki Pureblood Heartless, sağdaki Emblem Heartless
Hmm, anladım galiba. Mevzumuza geri dönelim mi?
Tamamdır. Ventus bu Heartless’lara karşı karanlığı kullanmayı reddedince Xehanort’un tepesinin tası atar, Keyblade’ini kullanarak Ventus’un içindeki karanlığı dışarı çıkarır ve bu saf karanlığa insan sureti verir, adına Vanitas der. Amacı bir gün onu saf aydınlıktan oluşan bir kişiyle karşı karşıya getirip χ-Blade’i tekrar yaratmak. Ha bu arada Xehanort’un elindeki Keyblade’in No-Name, yani Master of Masters’ın nesilden nesile aktarsın diye Luxu’ya emanet ettiği Keyblade olduğunun da altını çizeyim.
Bu işlem nedeniyle Ventus’un kalbindeki aydınlık yok olmaya başlar ve Ventus komaya girer (ve de bu işlem negatifliğe doğru çekilen Unversed isimli varlıkların çeşitli dünyalarda ortaya çıkmasına sebep olur). Xehanort “bari çocuğun son günleri huzurlu geçsin” diye Ven’in bedenini Destiny Islands’a bırakır. Ancak burada Ventus’un kalbi, adada yeni doğan bir çocuğun, Sora’nın kalbine dokunur, bu sayede Ventus kendi kalbindeki hasarı onaracak kadar güçlü hale gelene kadar hayatta kalmayı başarır. Ayrıca bilinci yerinde değilken elinde bir Keyblade oluşur Ventus’un. Buna şaşıran Xehanort onu hâlâ kullanabileceğini düşünür ve Vanitas’la baş edebilecek kadar güçlenmesi için onu Land of Departure’a götürür, eski dostu Eraqus’a emanet eder.
Ven bu adada iki arkadaş edinir: Terra ve Aqua. Üçü birlikte Eraqus’un yanında Keyblade Master olmak için eğitim görürler. Terra ve Aqua’yla aralarındaki bağ Ventus’un kalbinin onarılmasına yardımcı olur. Ha tabii Ventus’un hafızasının gidik olduğunu, Xehanort’un yanında yaşadıklarını hatırlamadığını da not edeyim.
Soldan sağa: Terra, Ventus, Aqua
Birth by Sleep
Birth by Sleep'in açılış videosu
Aradan birkaç yıl geçer, Terra ve Aqua, Keyblade Master’lığı sınavına girmeye hak kazanırlar (hem Ven’den 3-4 yaş daha büyükler hem de daha uzun süredir eğitim görüyorlar, Ven o yüzden daha girmiyor sınava). Sınava ayrıca “nedense” Xehanort da iştirak etmeye karar verir.
Kavgalı değil miydi bu Xehanort’la Eraqus?
Yani araları iyi değil ama düşman da değiller, Xehanort Ven ne durumda bir kontrol etmek istemiş olabilir.
Eraqus ve Xehanort’un gözetiminde Terra ve Aqua sınava girerler. Sınav dediğim, ikisi Eraqus’un çıkardığı ışıklı topları keserler aslında, çok da bir olayı yok. Ama Xehanort sınavın ortasında karanlığın ortaya çıkmasını sağlar. Aqua bunun üstesinden gelirken Terra karanlığa kendini teslim etmiş görünür. Bu durum Xehanort’un hoşuna gider, kendine genç bir beden aramaktadır bir yandan. Sınavın sonrasında Aqua, Keyblade Master olurken Terra karanlığa teslim olduğu için olamaz, yine de durumu olgunlukla karşılar. Ardından Eraqus ikiliye dünyalarda artan Unversed tehdidini araştırma görevi verir, ayrıca Aqua’ya Terra’ya göz kulak olmasını ister. Öte yandan Vanitas’la karşılaşan ve onun tarafından gaza getirilen Ven de Land of Departure’dan ayrılır. Böylece üçü de kendi yollarına gitmiş olur.
Terra yolculuğu sırasında Master Xehanort’u aramaktadır ve bu sırada yolu çeşitli Disney kötüleriyle kesişir, kötücül şeyler yapmak durumunda kalır ki onu takip eden Aqua da bunları öğrenecektir ve bir ara karşı karşıya gelip çatıştıkları da olur. Terra’nın yolu bu sırada Destiny Islands’a düşer, burada Riku ve Sora ismindeki iki çocukla karşılaşır. Riku’daki potansiyeli gören Terra bir ritüel ile kendinden sonra Keyblade’ini kullanacak kişinin o olmasını sağlar.
Terra, Riku'yu varisi yaparken
Bu sırada Aqua’nın da yolu Radiant Garden ismindeki dünyaya düşmüştür ve orada Kairi ismindeki bir çocukla tanışır. Niyeti o olmasa da tesadüf eseri Aqua’nın Keyblade’inin varisi de Kairi olur bu karşılaşmanın sonucunda.
Kairi yanlışlıkla Aqua'nın varisi olurken
Bunlar olurken Eraqus, Xehanort’un Ventus’u kullanıp χ-Blade yaratma planını öğrenmiştir ve bunun getireceği yıkımı önlemek adına Ventus’u öldürmeye karar verir.
Haydaaaa… İyi bir adama benziyordu halbuki.
Ya iyi aslında da onu da anlamak lazım, Ven’in hayatta kalmasının sonuçları aşırı kötü olabilir neticede.
Terra yolculuğunu devam ettirir, Xehanort’u bulur ve Xehanort ona Eraqus’a güvenmemesi gerektiğini söyler. Ardından Terra, Eraqus’un yanına döner ve onu Ventus’a saldırırken görür. Araya girer, ustasıyla savaşır ve onu mağlup eder. Ardından Xehanort’un sinsi saldırısı sonucunda Eraqus, Terra’nın kollarında can verir, Xehanort oradan uzaklaşır. Terra intikam almak için yeniden Xehanort’un peşine düşer. O, ve ardından Ventus, Xehanort’la yüzleşmek için Keyblade Graveyard’a giderler.
Aqua’nın yolu da bu sırada eski bir Keyblade Master olan bilge Yen Sid’le kesişir ve Aqua onun öğrencisi Mickey’le birlikte hareket etmeye karar verir. Yen Sid’in yönlendirmesiyle o da Keyblade Graveyard’a yol alır.
Aqua, Terra ve Ventus, Keyblade Graveyard'da
Bir araya geldiler yeniden nihayet. Kesin mutlu sonla bitecek oyun.
Üçlü orada yeniden bir araya geliyor evet ama mutlu son konusunda çok da umutlanmamalı bence. Terra, Xehanort’la savaşır ancak bu savaş sırasında içindeki karanlığı da dışarı çıkartır, bu fırsatı bekleyen Xehanort elindeki No-Name Keyblade’iyle kendi kalbini serbest bırakarak Terra’nın bedenine transfer eder. Kendisine Terra-Xehanort diyoruz. Yalnız bu bizim üçlünün Keyblade’leri onlara özel bir zırh da sağlıyor. Terra’nın iradesi, Keyblade’inin bir uzantısı olan bu zırhında kalmıştır ve zırh Terra-Xehanort’la savaşmaya başlar.
Önde Terra-Xehanort, arkada Terra'nın zırhı
Bu sırada Aqua ve Ven, Vanitas’la, yani Ven’in içinden çıkarılmış karanlıkla karşılaşırlar. Ven ve Vanitas karşı karşıya geldiğinde Xehanort’un amaçladığı şey gerçekleşir ve Ven, Vanitas’ın kontrolündeki χ-Blade’e dönüşür.
Elinde χ-Blade'le Vanitas
Keyblade Wars’tan beri gözükmeyen Kingdom Hearts ortaya çıkar. Ancak bu oluşan χ-Blade kusurludur ve Aqua, bu kusurlu χ-Blade’i kullanan Vanitas’ı, Mickey’nin de yardımıyla alt eder. Bu sırada da χ-Blade’in içinde de Ven’le Vanitas savaşırlar ve Ven galip gelir. Vanitas yenildiğinde, Unversed’lerin kaynağı o olduğu için Unversed’ler ortadan kalkar, kusurlu χ-Blade parçalanır, mezarlığı ışık kaplar, herkesi farklı dünyalara gönderir. Bir tek Terra’nın iradesine sahip olan zırh orada kalmıştır. Ve de Kingdom Hearts yeniden ortadan kaybolur.
Mickey, Aqua ve Ventus’u kurtararak Yen-Sid’in kulesine götürür. Ven komadadır ve kalbi yeniden bedenine kavuşmadıkça da uyanmayacaktır. Aqua onu Land of Departure’a götürür, orada Eraqus’un Keyblade’ini bulur, bu Keyblade sayesinde gizli bir oda keşfeder ve güvenli olacağını düşünerek Ven’i oraya bırakır.
Aqua'nın Ventus'u gizlediği yer
Eraqus’un Keyblade’ini kullanarak daha korunaklı olacak şekilde dünyayı yeniden şekillendirir. Burası artık Castle Oblivion olarak bilinecektir.
Hmm, önemli bir yer galiba, önemsiz yerlere Castle Oblivion demezler.
Doğrudur, bayağı önemli. Chain of Memories oyunu komple burada geçiyor mesela. Onun da zamanı gelecek.
Ventus’u oraya bırakmasının ardından Aqua, Xehanort’u daha önce Kairi’yle karşılaştığı dünyada, yani Radiant Garden’da bulur ve onunla yüzleşir. Xehanort halen Terra’nın bedenindedir ancak hafızasının bir kısmını yitirmiştir. Dövüşün ardından Xehanort kalbini yeniden serbest bırakmaya yeltenir ancak bu sayede hafızasını tamamen kaybeder. Bu süreç nedeniyle Terra-Xehanort karanlığa gömülmeye başlar, Aqua arkadaşının bedenini kurtarmak adına karanlığa atlar. Hani Ventus, Aqua ve Terra’nın Keyblade’leri özel bir zırh da sağlıyor ya, Aqua o zırhı kullanarak Terra’nın bedenini kurtarır ancak kendisini kurtaramaz. Realm of Darkness’ta kapalı kalır.
Terra'nın bedenini kurtardıktan sonra Realm of Darkness'ta kapalı kalan Aqua
Terra-Xehanort, Radiant Garden’ın lideri Ansem the Wise tarafından bulunur ve hafızasını kaybetmiş, genç bir bedendeki Xehanort onun yardımcısı olur.
Ansem the Wise ve Xehanort
Ventus’un boşlukta süzülen kalbi, daha önce bağ kurduğu Sora’nın kalbini bulur ve onunla birleşir.
Biri karanlıkta hapsolur, biri komada kalır, öteki bedenini kötü adama kaptırır… Yazık ya bu çocuklara…
Çok çektiler hakikaten. Belki bir gün onlar da huzura erer, kim bilir?
Bu arada ilginç bir şey not edeyim: Şimdi bu Birth by Sleep’le bir önceki anlattığım oyun Chi arasında yüzyıllar var anlamış olduğunuz üzere. Ama ilginç bir şekilde Ventus, Chi’de de var.
Hopppaaaa… O nasıl oluyor?
Bilemiyoruz. Kingdom Hearts III’te açıklanmasını beklediğimiz şeyler listesine bir madde daha.
1 yıl geçer. Ansem the Wise’ın yardımcısı konumundaki Xehanort’un hafızası yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştır ve Ansem the Wise’ın bir diğer yardımcısı Braig’le beraber onu kalbin içindeki karanlığı dışarı çıkarma ve Heartless’lar konusunda araştırma yapması için ikna etmeye çalışırlar, Ansem the Wise reddeder. Bunun ardından Xehanort, Braig ve Ansem the Wise’ın diğer yardımcıları Organization XIII’ü kurarlar ve Ansem the Wise’ı, Realm of Darkness’a sürerler. Bu arada hani Emblem türü Heartless’lar bir makineyle yapay olarak yaratılıyorlar demiştim ya, bu süreçte Xehanort yapıyor o işi de işte.
Xehanort, Ansem’ın yerine geçer ve bu ismi kullanmaya başlar. No-Name’i kullanarak kendinin ve Organization XIII’in bu ilk üyelerinin kalplerindeki karanlığı serbest bırakır ve herkesin Heartless’ının ve Nobody’sinin ortaya çıkmasını sağlar.
Xehanort, No-Name'le Ansem the Wise'ın yardımcılarının Heartless ve Nobody'lerini ortaya çıkarırken
Xehanort’un Heartless’ı Ansem’ın adını kullanmaya devam eder, Nobody’siyse Xemnas adını kullanmaktadır.
Nobody?
Az sonra.
Ansem’ın amacı Heartless’ları kontrol ederek karanlığın mümkün olduğunca fazla dünyayı yutmasını sağlamak ve yapay bir Kingdom Hearts yaratmak. Bu sırada Xemnas’sa başka Nobody’ler bularak Organization XIII’i oluşturmaya çalışmakta.
Xehanort’un Heartless’ı tarafından kullanılan ismini bir kenara bırakan Ansem the Wise, DiZ ismini kullanmaya ve kimliğini gizlemek adına kırmızı bir maske takmaya başlar. Realm of Darkness’taki karanlığı manipüle etmeyi ve de bu sırada karanlığa yenik düşmemeyi başararak oradan kurtulur, Twilight Town ismindeki dünyadaki bir malikâneye çekilir. Burada kendini Heartless ve Nobody’leri araştırmaya adar.
Kimliğini gizleyerek DiZ ismini kullanmaya başlayan Ansem the Wise
Bi’ sn, bi’ sn? Tamam Heartless’ı anladım diyelim, Nobody ne ki şimdi?
Aslında Chain of Memories’i anlatırken önemli hale gelecek bu Nobody kavramı da hadi burada açıklayıvereyim. Güçlü bir iradeye sahip bir kişi kalbini kaybettiğinde onun geriye kalan bedeni ve ruhundan bir Nobody ortaya çıkıyor. Duygu hissedemiyorlar ama eski hallerinin hatıralarını hatırlayabiliyorlar ve eski hallerinin duygularını taklit edebiliyorlar. Nobody’lerin zaman içinde yeniden kalpleri ortaya çıkabiliyor.
Nobody’ler güçlerine göre yaratığımsı bir görünme de sahip olabiliyorlar, Xemnas gibi hümanoid bir görünüme de.
Soldaki düşük seviye bir Nobody, saydakiyse Xemnas, yani Xehanort'un Nobody'si
Neyse, Xemnas’ı çok karıştırmayalım şimdi, bir süre daha onunla işimiz yok.
Kingdom Hearts
Kingdom Hearts 1'in açılışı
Ve geliyoruz serinin ilk oyununa. Ven, Aqua ve Terra’nın Keyblade Graveyard’da Xehanort’a karşı verdiği savaşın üzerinden on yıl geçmiştir.
Sora, Riku ve Kairi, Destiny Islands’da yaşayan, her ne kadar hallerinden mutlu olsalar da oradan gidip başka dünyalar görmek, maceralar peşinde koşmak isteyen üç genç.
Kairi, Sora ve Riku
Sora son zamanlarda ona neyin gerçek olduğunu neyin olmadığını düşündüren tuhaf rüyalar görmektedir. Bir gün adadaki mağarada ona bu dünyanın diğer dünyalara bağlı olduğunu söyleyen bir figürle karşılaşır, figür Sora’yı hiçbir şey bilmemekle suçlayıp ortadan kaybolur.
Xehanort’un gençken karşılaştığı cübbeli tip vardı, ona zamanda yolculuk yeteneği vermişti falan, o mu yoksa?
Aynen, o. Buradaki amacı sonradan belli olacak.
Bir gece ada Heartless ismindeki gölgemsi varlıkların saldırısına uğrar. Sora ne yapacağını bilemez bir halde arkadaşlarını ararken elinde Keyblade belirir. Dövüşe dövüşe Riku’yu bulur ve Riku’nun karanlık bir geçitten geçtiğini görür. Ardından Sora, biraz önce sözünü ettiğim mağarada Kairi’yi bulur, o an mağaraya karanlık dolar, Sora ve Kairi’yi mağaranın dışına atar. Kairi görünürlerde yoktur. Sora Heartless’larla savaşmaya devam ederken ada çözülüp yok olur, Sora boşlukta sürüklenmeye başlar.
Ardından kameralarımızı farklı bir dünyaya, Disney Kingdom’a çeviririz. Zamanla hem bir Keyblade Master hem de dünyasının kralı olmuş olan Mickey, dünyalara yayılmakta olan karanlıkla mücadele etmek için krallığı terk etmiş, dostları Donald ve Goofy’i “anahtar”ı bulmakla görevlendirmiştir. İkili Traverse Town ismindeki dünyaya yol alır. Sora da Traverse Town’da kendine gelmiştir ve orada Heartless’larla mücadele eden ekipten Heartless’ların ne olduğunu ve onların yalnızca Keyblade’le alt edilebileceğini öğrenir.
Ne ekibi?
Çeşitli Final Fantasy karakterlerinden oluşan bir ekip. Başlarında Squall var, Leon takma adıyla dolaşıyor. FF7’den Cid, Aerith, Yuffie falan var. Kingdom Hearts’ların hikâyesine çok da doğrudan etkileri yok, yazı daha da karmaşık olmasın diye adlarını anmamayı tercih etmekteyim.
Sora'nın Leon'la ilk karşılaşması
Bir de Final Fantasy hayranı olarak geçiniyorsun. Bu ne terbiyesizlik?
Ya öyle değil işte. Daha fazla isim olsa iyice karışacak buralar. Valla gerek yok.
Peki peki tamam, öyle olsun bakalım. Devam et hadi.
Pekâlâ. Traverse Town’da Sora, Donald ve Goofy karşılaşırlar, Sora’nın kullandığı Keyblade’in aradıkları anahtar olduğunu anlayan Donald ve Goofy ona eşlik etmeye karar verirler. Üçlünün bu noktadaki amacı hem Mickey’i hem de Riku’yla Kairi’yi bulmaktır. Ulaşabildikleri dünyaları teker teker dolaşmaya başlarlar ve Sora, Keyblade’iyle bu dünyalardaki “anahtar delikleri”ni kapatarak buraların Heartless’lar tarafından tüketilmesinin önüne geçer. Bu sırada da Maleficent ve arka planda Ansem (Heartless olan hani) tarafından yönetilen Disney kötülerini alt eder.
Maleficent
Bunların amacı kalplerinde kötülük olmayan 7 prensesi ele geçirmek. Çünkü bu 7 prensesin kalbi, zamanında 20’ye bölünmüş (13 karanlık 7 aydınlık) χ-Blade’in parçaları ve Ansem bu sayede oluşturmaya çalıştığı yapay Kingdom Hearts’ın kapısını açmak istiyor ki 6 prensesi ele geçiriyor da.
Her şeyin çözüleceği Hollow Bastion isimli dünyada Sora ile Riku karşılaşırlar (ki Hollow Bastion daha önce sözünü ettiğim Radiant Garden dünyasındaki dev kale aslında, ikisi aynı dünya gibi yani). Riku, Kairi’nin bedenini bulmuştur ama Kairi’nin kalbi yerinde değildir. Maleficent ve Ansem tarafından manipüle edilen Riku ile Sora dövüşürler. Hatta Riku bir süreliğine Keyblade’i Sora’dan çalmayı başarır. Sora tarafından alt edilen Riku geri çekilir ve Ansem, Riku’nun Sora’ya karşı kaybetmesinin sebebinin onun kalbinin daha güçlü olduğunu ve Riku’nun daha güçlü hale gelmek için kalbini karanlığa açması gerektiğini söyler, bu sayede de Riku’nun bedenini ele geçirir ve 6 prensesin kalplerinin gücüyle Keyblade of Heart isminde yeni bir Keyblade yaparak onu kullanmaya başlar. Keyblade of Heart’ın silah olma işlevi dışında bir insanın kalbinin kilidini açarak içerideki karanlığı serbest bırakma gücü de var.
Riku'yla Sora kapışırken
Ansem’ın bedenini ele geçirdiği Riku’yu Sora bir kez daha mağlup eder. Ardından Kairi’nin 7 prensesten biri olduğunu ve Destiny Islands yok olduğundan beri Kairi’nin kalbinin Sora’nın içinde barındığını öğreniriz. Ansem ortamı terk ettikten sonra Sora, Kairi’nin kalbini serbest bırakmak için Riku’nun kullandığı Keyblade of Heart’ı kendi göğsüne saplar ve Kairi uyanır. Ancak Sora’nın da kalbi serbest kalmıştır ve Sora bir Heartless’a dönüşür (bu ayrıntı çok önemli, aklınızda olsun).
Sora, Riku'nun Keyblade'ini kendine saplar
Yine de Kairi onu o haliyle tanır ve prenseslerin sahip olduğu saf güç sayesinde onu tekrar insan suretine döndürür.
Kairi de az anasının gözü değilmiş ha.
Daha ne cevherler var onda, dur hele.
Sora'nın Heartless'ı ve Kairi
Arada bir yerde Maleficent’ı da elimine eder Sora. Son prenses Kairi’nin de kalbi serbest kalınca yapay Kingdom Hearts’ın kilidi açılmaya başlamıştır. End of the World isimli yerde Ansem’a ulaşan Sora onu da alt eder ve Kingdom Hearts’ın kapısından yayılan ışık nedeniyle Ansem ölür.
Ansem
Kapının etrafı Heartless’la doludur ve Sora, kapının arkasındaki, Ansem’ın etkisinden kurtulmuş olan Riku’nun ve onun yanındaki Mickey’nin yardımıyla kapıyı kapar. Dağılmış olan dünyalar yeniden yerlerine döner. Kairi, Destiny Islands’ta kalırken Sora, Donald ve Goofy; Riku ve Mickey’i aramak için yeniden yola çıkar.
Bu arada bu Kingdom Hearts 1’in kapanış videosunu aşırı seviyorum ben ya. Kapı kapandıktan sonra, dünyalar yerlerine dönmeden önce, Sora’yla Kairi el ele tutuşurlar, Sora “Söylediklerini hatırlıyor musun? Ben de hep seninle olacağım. Senin için geri döneceğim. Söz veriyorum” der, Kairi de “döneceğini biliyorum” der, Kairi’nin içinde olduğu Destiny Islands yerine dönmeye başlayınca elleri birbirinden ayrılır, tam o anda müzik girer, Sora Kairi’nin arkasından bağırır ama sesini duyuramaz, havai fişek gösterisi gibi bir sahneyle dünyalar yerlerine döner… Offff off…
Ne övdün ya, link at da izleyelim bari.
Atayım hadi.
A Fragmentary Passage (Bölüm 1)
A Fragmentary Passage açılış videosu
Bu A Fragmentary Passage, serinin son HD paketinde çıkmış, 2 saat civarı süren kısa bir oyun ama hikâyedeki yeri çok önemli. Hani Aqua, Realm of Darkness’ta kapalı kalmıştı ya, büyük ölçüde orayı anlatıyor. Ve Realm of Darkness’ta zaman farklı işlediğinden A Fragmentary Passage’da Aqua’nın yaşadıkları Birth By Sleep’in sonunda başlıyor, Kingdom Hearts 1’in sonunda bitiyor. Bir de bu oyunun anlattığı farklı bir şeyler daha var ama onlara sonra değineceğim.
Realm of Darkness’ta zaman mefhumunu yitirmiş bir şekilde ilerler Aqua. Burada karanlık tarafından yutulmuş dünyalar görür. Ven ve Terra’nın hayal mi gerçek mi belli olmayan siluetleriyle karşılaşır sürekli olarak. Bir noktada ona kendisini Terra gibi gösteren Terra-Xehanort’a neredeyse Ven’i sakladığı yeri söyleyecekken gerçek Terra gelip onu durdurur. Aqua bu olay nedeniyle Xehanort’un mağlup edilmediğini ve arkadaşlarının ona ihtiyacı olduğunu öğrenir.
Bir süre sonra Realm of Darkness’a Keyblade of Darkness isminde bir Keyblade bulmak için gelen Mickey’le karşılaşır.
Mickey’nin Kindom Hearts’ın açılma ihtimali olan kapısını kapatabilmek için bu Keyblade’e ihtiyacı vardır. Aqua Keyblade’i bulmasında Mickey’e yardım eder. Mickey kapıyı kapatmak için Realm of Darkness’tan çıkacakken Aqua’nın da onunla gelmesini ister ancak Heartless saldırısına uğrarlar ve Aqua, Mickey’i ve dışarıdaki Riku’yu bu Heartless’lardan korumak adına geride kalır. Mickey’se dışarı çıkarak Kingdom Hearts 1’in sonundaki kapının kapatılma mevzusuna dâhil olur.
Vay be demek ki Kingdom Hearts 1’in sonundaki olayda Aqua’nın da parmağı varmış da Mickey dışında kimse bilmiyormuş. Önceden mi planlamış ki bunu Tetsuya Nomura?
Sanmıyorum da güzel bağlamış. Zaten oyundur başka bir şeydir, bu tip uzun soluklu serilerin kervanı yolda düzülüyor genelde. Yazanlar yetenekliyse güzel genişliyor ve bağlanıyor, değilse patlıyor. Kingdom Hearts neyse ki ilk gruptan.
Chain of Memories
Chain of Memories'in, Kingdom Hearts 1'deki sahnelerden oluşan açılışı
Bizim tayfaya geri dönelim. Sora, Donald ve Goofy’nin Riku ve Mickey’i arayışı onları Castle Oblivion ismindeki bir yere getirir. Hatırladınız mı Castle Oblivion’ı? Hani Aqua’nın Ventus’un bedenini gizlediği yer. Ama bunu kimse bilmiyor tabii bu noktada, iyi gizlemiş. Siz de bilmiyor gibi davranın şimdilik.
Sora, Donald ve Goofy burada Organization XIII’le karşılaşırlar. Organization XIII’i hatırladınız mı peki? Hani Xehanort’un Heartless’ı Ansem’la Kingdom Hearts 1’de kapıştık ya, şimdi karşımıza çıkan da Xehanort’un Nobody’si Xemnas’ın başında olduğu örgüt Organization XIII.
χ-Blade vardı hani, 7 aydınlık 13 karanlık parçaya bölünmüştü… Hani 13 - Organization XIII falan… Tesadüf mü?
Değil tabii de şimdi girmeyeyim o konuya. Organizaton XIII, Sora’ya aradığı cevapların burada olduğunu ama önce unutması gerektiğini söyler. Bunun ne anlama geldiğini anlamayan Sora yoluna devam eder ancak devam ettikçe hatıraları yok olmaya veya değişmeye başlar. Kairi’yi unutur, onun yerine Naminé isimli bir kızı anımsamaktadır. Naminé’yse aslında Organization XIII için çalışıyor. Sora’nın kalbi üzerinde etkisi var ve hatıralarını ona unutturan da, Organization XIII’ün talimatları dolayısıyla Naminé.
Naminé
Sevimli duruyor aslında da gıcık oldum sen öyle deyince.
Yok ya, iyi kız aslında, Organization XIII zorluyor onu.
Bu sırada aslında Organization XIII’deki herkesin birbiriyle o kadar da kanka olmadığına şahit oluruz. Castle Oblivion’dakiler aslında Sora’yı kullanarak örgütün yönetimini ele geçirmeye çalışan küçük bir grupmuş. Hatta örgütün üyelerinden biri olan Axel’la da karşılaşırız ki kendisi buradaki bu küçük isyancı grupla ilgilenmesi için, diğerleri tarafından gönderilmiş.
İsyancı grup tarafından yönetilen sahte bir Riku da vardır ortamda ve zaten hafızası sapıtan Sora'nın kafası onun da etkisiyle iyice gider, Sora bir noktada Donald ve Goofy’e bile saldırır. Nihayetinde isyancı grubun lideri Marluxia’yı alt ederek Naminé’ye ulaşır. Naminé, Sora’dan özür diler, olan biteni açıklar ve Sora’nın hatıralarını geri getirebileceğini söyler. Ancak bu hatıraları geri getirme süreci bir yıl sürecektir ve ardından Sora, Castle Oblivion’da olanları hatırlamayacaktır. Zihninde Kairi’yle yer değiştirmiş olan Naminé’yi her ne kadar unutmak istemese de Sora bu teklifi kabul eder ve bir kapsülün içinde uykuya dalar.
Şimdi gözüme girdi işte, aferin kız!
Dedim ben.
Sora ve tayfasının başından bunlar geçerken Riku ve Mickey’nin yolu da Castle Oblivion’a düşmüştür. Riku da kalede ilerleyerek Organization XIII’ün isyancılarıyla karşılaşır. İsyancılar hani Sora’nın karşısına sahte Riku çıkarmışlardı ya, onu Riku’dan elde ettikleri verilerle yapıyorlarmış. Riku bu sırada içinde izi kalan Ansem’la, yani bir bakıma kendi karanlığıyla da yüzleşir. Bu yüzleşme sırasında DiZ’le karşılaşır (hani aslında Ansem the Wise olan, ismini değiştirmişti hatırlarsanız, kırmızılara falan bürünmüştü). DiZ, Riku’dan bir tarafı seçmesini ister: Aydınlığı veya karanlığı. Ancak Riku, Naminé’nin de yardımıyla karanlığı kullanıyor oluşunun kontrolü karanlığa vermesi anlamına gelmediğini, karanlığın da aydınlık kadar kendisinin bir parçası olduğunu anlar. Riku her iki tarafının gücünü de kullanarak içindeki Ansem’ı alt eder.
Ansem ve Riku
Riku, Sora’nın uyumakta olduğu kapsülü bulur, olan biteni, Sora’nın hafızasının durumunu vs. öğrenir, onu Naminé’ye emanet eder ve kaleden ayrılır.
Naminé ve Riku
DiZ de Naminé ve uyumakta olan Sora’yla karşılaşır. Hani DiZ, Twilight Town ismindeki bir dünyadaki malikânesine çekilmişti ya, Naminé ve Sora’yı oraya götürür.
358/2
Ah 358/2 ah… Çok sıkıcı oyundu, hatırladıkça geriliyorum. Oynanış olarak sıkıcıydı yani daha doğrusu, hikâyesi güzel ve önemlidir. Başı, Kingdom Hearts’ın sonlarıyla aynı zaman dilimine denk geliyor, sonrasıysa Chain of Memories’le paralel bir şekilde ilerliyor.
Ve büyük gizemi ortadan kaldırıyor, Naminé’nin kimliğini açıklıyorum! Hani Kingdom Hearts 1’de Sora, Kairi’nin kalbini serbest bırakmak için kendi kabine Keyblade saplamıştı ya, o sırada hem Kairi’nin hem Sora’nın kalbi serbest kalmıştı, bu işlem dolayısıyla her ikisinin de Nobody’leri ortaya çıkmış. Kairi’ninki Naminé. Naminé işte Organization XIII isyancıları tarafından bulunup kullanılıyor. Sora’nın kalbi üzerinde etkisi olmasının sebebi de Kairi’nin Nobody’si olması zaten.
Ve Sora’nın Nobody’siyle tanışın: Roxas.
Roxas
Sora’ya dair hafızası yok. Twilight Town’da Xemnas tarafından bulunuyor ve Organization XIII’in 13. üyesi oluyor. Sora’nın Nobody’si olduğu için ve Sora da Ventus’un kalbine dokunarak Keyblade kullanıcısı olduğu için, Roxas hem Sora’nın hem de Ventus’un Keyblade’lerini kullanabiliyor. Roxas, Organization XIII için kilit rolde çünkü tek Keyblade kullanabilen o ve Keyblade’leriyle Heartless’ları yok ettikçe kalpler serbest kalıyor, Organization XIII üyeleri bu serbest kalmış kalpleri kullanarak yeniden yapay bir Kingdom Hearts ortaya çıkarmaya, bu sayede de Nobody’likten çıkıp yeniden bütün bir kişi olmaya çalışıyorlar. Hepsi değil tabii, Xemnas’ın olayı farklı bildiğiniz üzere.
Roxas’tan kısa bir süre sonra örgüte 14. bir üye daha katılıyor: Xion.
Matematik çöktü. Hani Organization XIII’di bunlar? 14. üye ne? Bari isimlerini değiştirselerdi.
Xion’un durumu özel, diğerleri gibi normal bir Nobody değil. Anlatacağım az sonra.
Xion da bir Keyblade kullanıcısı ve Roxas onu ilginç şekilde Kairi’ye benzer bir şekilde görüyor. Onun da hafızası yok.
Axel, Roxas ve Xion
Roxas, Xion ve bir diğer Organization XIII üyesi Axel zamanla iyi arkadaş oluyorlar ve kasabanın dondurma stoklarını tehlikeye sokuyorlar.
Dondurma mı?
Dondurma evet. Paso dondurma yiyorlar. Deniz tuzlu. Kulağa çok iştah açıcı gelmiyor, muhtemelen iğrenç bir şeydir.
Hani hikâye Chain of Memories’le paralel gidiyor dedim ya, Sora o oyunun sonunda hatıralarını geri kazanmak için uykuya yattığında bu, Roxas’ı da etkiliyor ve Roxas birkaç hafta süren bir komaya giriyor. Organization XIII’in Castle Oblivion’da aldığı darbeyi uyandığında öğreniyor.
Sora’nın hatıraları yavaş yavaş yerine geldikçe bunlar Roxas’ı da etkilemeye başlıyor. Onun hatıralarını görüyor ve Organization XIII’in amaçlarını sorgulamaya başlıyor.
Xion da bu sırada Riku’yla karşılaşıyor ve Riku ona eğer gerçek bir kişi olmak istiyorsa Organization XIII’i bırakması ve aslıyla birleşmesi gerektiğini söylüyor. Buna anlam veremeyen Xion, Organization XIII’e geri dönüyor ve varoluşunu sorgulamaya, bu konuda araştırma yapmaya başlıyor.
Riku ve Xion. Riku bu noktada içindeki karanlığı kontrol altında tutmak için göz bandı takıyor.
Xion nihayetinde kendisinin bir Roxas klonu olduğunu öğreniyor. Eğer Roxas, Organization XIII’e ihanet ederse veya bir şekilde Xemnas’ın işine yaramaz hale gelirse kullanılmak üzere Sora’nın çalınmış hatıralarından yaratılmış. Roxas’a Kairi’yi andırmasının sebebi de Kairi’nin Sora’nın hatıralarında özel bir yere sahip olması ancak Naminé, Sora’nın hatıralarını toparladıkça Xion, daha çok Sora’ya benzemeye başlıyor. Ancak Xion’u farklı kişiler farklı şekillerde görüyor. Örneğin Ansem the Wise’a ilk ihanet edenlerden olan Braig’in Nobody’si Xigbar onu Ventus olarak görüyor. Diğerleriyse onu bir kişi olarak algılamadıkları için yalnızca kapüşonlu bir figür olarak görüyorlar.
Şu isimlerdeki X’in anlamı nedir kuzum?
χ-Blade’e bir atıf. Organization XIII üyelerinin isimleri, üyelerin asıllarının isimlerinin X eklenmiş anagramları. Roxas, Sora kelimesinin harflerinin X’lisi; Xemnas, Ansem kelimesinin harflerinin X’lisi vs. Xion’un ismi de kendisi gibi farklı, direkt birinin Nobody’si olmadığı, yapay olarak yaratıldığı için onun ismi ilk klon anlamına gelen No I’in anagramı.
Xemnas, Roxas'ı ilk bulduğunda, ona isim verirken.
Xion, Sora’nın hatıralarını Roxas’tan daha hızlı geri kazanmaya başlıyor ve o güçlenirken Roxas zayıflıyor, ki Xemnas’ın istediği de buydu zaten. Bu durum nedeniyle Naminé’nin Sora’ya hatıralarını geri kazandırma süreci sekteye uğruyor. Xion ne olduğunu öğrendikten kısa süre sonra Organization XIII’den ayrılıp Riku’yla birlikte Sora’ya gitmeye karar veriyor. Bu sırada Axel’dan Xion’un aslında ne olduğunu öğrenen Roxas da Organization XIII’i bırakıp Xion’un peşine düşüyor.
Xion, Naminé’ye ulaşıyor ve ondan eğer Sora’ya dâhil olursa unutulacağını öğreniyor. Xion bunu kabul ediyor ancak onu takip eden Axel arkadaşını kaybetmemek için bu gerçekleşmeden önce Xion’u zorla Organization XIII’in dünyası The World That Never Was’a götürüyor. Xion, Xemnas’ın eline geçiyor ve Xemnas onu yeniden programlıyor. Twilight Town’da Roxas’la Xion yeniden karşılaşıyor ve Roxas’ın gördüğü Xion artık neredeyse tamamen Sora’ya benzemekte. Xion ayrıca Sora’nın hatıralarını elde ettikçe giderek güçlendiğinin ve bu nedenle Roxas’ın giderek zayıfladığının, var olmaya devam ederse Roxas’ın yok olacağının da farkına varıyor. Roxas’ı kendinle savaşmaya zorluyor ve kasıtlı olarak kaybediyor.
Savaşın ardından Xion, Roxas’ın kollarında yok olur, içindeki hatıralar Roxas’a transfer olur ve Roxas da Xion’u hızla unutur. Xion yok olurken Roxas’tan Xemnas’ı durdurmasını ister.
Xion, Roxas'ın kollarında yok olurken
Roxas, Xemnas’la yüzleşmek için The World That Never Was’a gider ancak burada onu kullanarak Sora’yı yeniden bütün haline getirmek isteyen Riku’yla karşılaşır. Roxas ilk başta galip gelse de Riku içindeki karanlık gücü uyandırır, görünümü Ansem’ı fazlasıyla andırır şekilde değişir ve bu haldeyken Roxas’ı alt eder.
Kingdom Hearts 1'in sonradan çıkan Final Mix versiyonunda Another Side, Another Story [Deep Dive] adında gizli bir video vardı, Riku'yla Roxas'ın bu karşılaşmalarını gösteriyordu. Çıktığı sırada 358/2'dir, Roxas'tır bilmiyoruz tabii, anlam veremez şekilde tekrar tekrar izlemiştik. Paylaşıvereyim:
Another Side, Another Story [Deep Dive]
DiZ gelerek Roxas’ı malikânesine, Naminé’yle Sora’nın olduğu yere götürür. Organization XIII’ün asla Roxas’ın peşini bırakmayacağını bildiğinden onu dijitalize ederek Twilight Town’ın bir simülasyonunun içine koyar.
Nasıl ya? Kolay mı öyle insan (veya Nobody, her neyse) dijitalize etmek?
DiZ kafalı adam. Yapacağım derse yapar.
Kingdom Hearts II
Kingdom Hearts II'nin açılışı
Ağır trollüktü Kingdom Hearts II’nin başı. Düşünün 358/2 daha çıkmamış, Roxas’ı falan tanımıyorsunuz, yıllarca beklemişsiniz Sora’nın epik yolculuğunun devamını, oyunu açıyorsunuz ve karşınızda Roxas diye bir eleman var ve saatler boyunca Twilight Town denen bir yerde top falan oynuyorsunuz. Gıcık bir durumdu ama iyi ters köşeydi kabul etmek gerek ki.
Roxas simülasyonun içinde, her şeyden habersiz yaşarken
Evet oyuna Roxas’ı yöneterek başlıyoruz ve Twilight Town’dayız, yani aslında değiliz, Twilight Town’ın dijital bir versiyonundayız. Bir bilgisayar programının içinde Roxas ve bunu bilmiyor yani. Gerçekte ne olduğunu vs. de hatırlamıyor tabii ama Sora’nın hatıralarının tazelenme süreci devam ettikçe Roxas da parça parça bir şeyler hatırlamaya başlıyor. Hatta bir noktada kalbi Kairi’nin kalbiyle temasa geçiyor ve Sora’yı unutmuş olan Kairi onu yeniden hatırlıyor, Sora’yı aramak için yola çıkıyor.
Xemnas, Roxas’ın yerini öğrenir ve Axel’ı onu geri getirmekle görevlendirilir, Axel’sa DiZ’in araya girmesiyle bunu başaramaz. Naminé bu esnada Roxas’la iletişime geçer, ona aslında ne olduğunu, Sora’yla tekrar bir araya gelirse yok olmayacağını, bilakis yeniden bütün olacağını söyler. Roxas kendisinin de bir birey olduğunu söyleyerek bunu reddeder ancak DiZ ve Riku’nun yönlendirmesiyle (ki Riku bu noktada, Roxas'la verdiği savaş nedeniyle iyice karanlığa gömülmüş durumda ve kendisini Ansem olarak hatırlıyor) kendisini Sora’nın yanında bulur. Doğru olanın Naminé’nin söylediğini yapmak olduğuna karar verir ve yok olur.
Roxas, Sora'yla karşılaşıp kaderini kabullendiğinde
Bu sırada da Sora uyanır, Donald ve Goofy’e kavuşur.
Ee şimdi yok mu oldu Roxas? Kapandı mı o defter yani?
Kolay değil öyle. Koskoca Roxas iki dakikada gitmez. Zamanı gelecek onun da.
Sora, Castle Oblivion’da olanları, Naminé’yi falan hatırlamıyor elbette. Üçlü Riku ve Mickey’i aradıkları yolculuklarına geri dönerler.
Yen Sid’in yanına ulaşırlar ve Yen Sid onları Heartless’lar, Nobody’ler ve Organization XIII konusunda bilgilendirir ve üçlü dünyaları korumak için yola çıkarlar. Karşılarında iki grup düşman vardır: Biri Organization XIII, diğeri de yeniden hayata dönmüş Maleficent tarafından yönetilen Heartless’lar.
Organization XIII, Kairi’yi kaçırmaya karar verir ve bunun için Axel’ı görevlendirir. İlk denemede Riku Axel’ı engelleyebildiyse de Axel nihayetinde amacına ulaşır ve Kairi’yi Organization XIII’e teslim eder.
Axel, Kairi'yi kaçırırken
Sora’ların yolu yeniden Hollow Bastion’a düşer. Burada Ansem the Wise’ın laboratuvarına ulaşırlar ve oradan Xehanort, Ansem ve Xemnas’ın aslında kimler olduklarını öğrenirler. Bu arada küçük bir detay olarak Xemnas’ın laboratuvarında, eski bir dostuymuş gibi bir zırhla konuştuğuna şahit oluruz. Hani Aqua zırhını kullanarak Terra-Xehanort’u Realm of Darkness’tan çıkarmıştı ya, o zırh işte.
Ansem the Wise demişken araya girip Christopher Lee’ye bir saygı duruşunda bulunmak isterim. Eline sağlık üstat!
Christopher Lee mi? Saruman efendimiz yani? Kont Dooku falan?
Aynen, Ansem the Wise’ı (yani DiZ’i) o seslendiriyordu. Sağlamdır zaten Kingdom Hearts’ların seslendirme kadrosu. Usta seslendirme sanatçılarının yanı sıra Hollywood’dan ünlü isimler de içerir. Sora’yı Haley Joel Osment seslendiriyor mesela.
Konumuza dönecek olursak… Hollow Bastion yoğun bir saldırı altındadır ve bizimkiler yolculukları sırasında karşılaştıkları çok sayıda başka karakterle birlikte büyük bir savaş verirler, nihayetinde de galip gelirler.
Savaşa dâhil olan karakterlerden Cloud ve Squall
Ekip nihayetinde Xemnas’a ulaşır. Mickey de oradadır. Xemnas oradan uzaklaşırken Mickey de peşinden gider ancak bizimkiler gidemez.
Daha sonra grup, Organization XIII’in ikinci adamı Saïx’le karşılaşır ve Saïx, Sora’ya planlarını anlatır: Sora’nın Keyblade’ini kullanarak Heartless’ların kalbini toplamak, yeni bir Kingdom Hearts yapmak ve gerçek bir insan olmak. Saïx bizimkilere saldırır ancak araya Maleficent girip onunla savaşır, bizimkileri oradan uzaklaştırır.
Ekibin yolu bunların ardından Twilight Town’a düşer, burada Mickey’le bir araya gelirler. Büyük bir saldırıya uğrarlar ancak Axel ortaya çıkar, kendini feda ederek onları kurtarır. Yok olmadan önce Sora’ya Kairi’nin yerini söyler ve onu kaçırmasının sebebinin Roxas’ı yeniden görmek olduğunu açıklar ancak Sora’yı kurtarmıştır çünkü Sora da Axel’a Roxas gibi hissettirmiştir. Son gücüyle bir portal açarak Sora’ları Organization XIII’in bulunduğu The World That Never Was’a gönderir. Oraya ulaştığında Sora’nın içindeki Roxas uyanır ve ikisi bir nevi karşılaşmış olur. Grup, Organization XIII’in merkezi Castle That Never Was’a ulaşır. Yeni Kingdom Hearts burada neredeyse tamamlanmak üzeredir.
Castle That Never Was
Kalenin içinde tutsak olan Kairi, Naminé tarafından kurtarılır ama kaçmaya çalışırlarken pusuya düşürülürler, onları kurtaransa halen Ansem gibi gözükmekte olan Riku’dur. Sora, Kairi ve Riku yeniden bir araya gelirler. Grup Saïx de dâhil karşılarına çıkan Organization XIII üyelerini alt ederek kalenin tepesine doğru yol alırlar (Kairi’nin de Keyblade kullanmaya başladığını not edeyim). Riku bu sırada Sora’ya Roxas’tan bahseder ve onun Sora’nın kalbinde olduğunu söyler.
Grup ardından DiZ’le karşılaşır ki DiZ bu noktada yeniden eski ismini, Ansem the Wise’ı kullanmaya başlamıştır. Yaptığı bir makineyle tamamlanmak üzere olan Kingdom Hearts’ı durdurmaya çalışmaktadır. Ancak makine aşırı yükleme yapar ve patlamadan önce Ansem the Wise, duyabileceğini umarak ona yaşattıkları için Roxas'tan özür diler.
Ansem the Wise, Xemnas'ın planlarını durdurmaya çalışırken
Patlama gerçekleşir ve yayılan ışık sayesinde Riku arınır, yeniden kendi görümünü kazanır. Ancak patlama aynı zamanda yeni Kingdom Hearts’a zarar vermiş, sayısız Heartless ortaya çıkmıştır. Saldırıyı püskürten bu sırada kaleyi içten fethetme niyetindeki Maleficent olacaktır.
Maleficent’ın da zarardan çok faydası dokunuyor sanki.
Yani kendi çıkarları için yapıyor bu yaptıklarını da evet, faydası olduğu çok oldu. Yine de ben olsam onun ipiyle kuyuya inmezdim.
Ekip kalenin tepesine doğru ilerlemeyi sürdürür, Xemnas’a ulaşır ve onu alt eder. Oradan uzaklaşırlarken Sora ve Kairi, Roxas ve Naminé’nin yansımalarıyla karşılaşır. Sora’yla Kairi bir araya geldiği için onlar da bir araya gelebilmiştir.
Roxas, Naminé, Sora ve Kairi
İkisi de nihai olarak Sora ve Kairi’nin kalbine dâhil olur. Bu dünyadan uzaklaşırlarken Sora ve Riku geride kalır ve Xemnas’ın son formuyla mücadele edip onu bir kez daha yenerler.
Xemnas
Oradan, yani Castle That Never Was’dan bir portal yoluyla yeniden çıkmaya çalıştıklarında kendilerini Realm of Darkness’ta bulurlar. Kısa süre sonra Kairi’den aldıkları mesaj sayesinde oradan çıkmalarını sağlayacak bir kapı açılır ve ekip Destiny Islands’ta yeniden bir araya gelir. Bu sayede Roxas ve Naminé de tekrar kavuşmuş olurlar bir nevi.
Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar?
Hahah!
A Fragmentary Passage (Bölüm 2)
Aqua’yı en son Kingdom Hearts 1’in sonunda Mickey’e yardım ederken bırakmıştık. Realm of Darkness’taki yolculuğu sırasında Aqua, kapüşonlu bir figürle karşılaşır ki bu Ansem the Wise’dan başkası değildir.
Aqua ve Ansem the Wise'ın karşılaşması
Kingdom Hearts II’nin sonlarında elindeki makine patlayınca kendisini burada bulmuş. Hafızasının yavaş yavaş yok olmakta olduğunu ancak dünyayı iki kez karanlıktan kurtarmış olan bir çocuğu hatırladığını söyler. Aqua o çocuğun isminin Ventus veya Terra olup olmadığını sorar, olumsuz yanıt alır. Ansem the Wise çocuğun adının Sora olduğunu, bir gün onu ve kalbine bağlı olan herkesi kurtaracağını umduğunu söyler.
Coded
Sora’nın başından geçenleri günlüğüne kaydeden Jiminy isminde bir karakter var. Jiminy bir gün günlüklerinde bazı sorunlar keşfeder. Kaydedilmemiş günler vardır ve hatta Jiminy kendi yazmadığı bir not bulur: Acı çekenler iyileşecek, sonlandırmak için geri döndüğünde.
Günlükteki gizemli not
Jiminy, Mickey’den yardım ister. Mickey Jiminy’nin günlüklerini dijitalize eder ve içine Sora’nın dijital bir kopyasını koyar, kendisine Data-Sora diyoruz.
Data-Sora
Data-Sora içinde bulunduğu sanal dünyayı keşfederken gerçek dünyadaki Mickey ve yanındakiler kendilerini Heartless saldırısındaki tek bir odaya hapsolmuş bulurlar, onları kurtaran Data-Sora olur. Mickey’ler bu sayede meğerse gerçek dünyada olmadıklarını öğrenirler, onları dijital dünyaya gönderme Castle That Never Was’daki savaştan sağ çıkmayı başaran Maleficent’ın işiymiş. Maleficent, Book of Prophecies hakkında bilgi edinmiş ve Jiminy’nin günlüğünün dijital versiyonunu altüst ederek ona dair ipucu arıyormuş. Hatırladınız mı Book of Prophecy’i? Hani Master of Masters vardı, onun geleceği gösteren ve dünyalar yaratabilen bir kitabı vardı…
Evet evet, bildim.
Hah o işte.
Mickey, Data-Sora’yı bir çıkış bulabilmesi için geri gönderir, Data-Sora burada günlüğün vücut bulmuş haliyle (Journal diye geçiyor, görünümü Riku gibi), Data-Roxas’la ve Data-Naminé’yle de karşılaşır. Bu süreçte Maleficent’la da karşı karşıya gelir ve onu alt eder, yine de bu sanal dünya yok olunca Maleficent da ölmesin diye, Journal’ın yardımıyla onu gerçek dünyaya geri gönderir.
Ve Data-Sora, Data-Naminé’den günlükteki sorunun sebebinin Sora’nın hatıralarını geri getirme süreci olduğunu öğrenir. Data-Naminé ayrıca gerçek Sora’nın “her şeyi birbirine bağlayan anahtar” olduğunu söyler. Naminé, Roxas, Xion, Axel’in yanı sıra Ventus, Terra ve Aqua ismindeki üç Keyblade kullanıcısı da Sora’yla bir şekilde bağlantılıdır ve Sora’yla bağlantılı oldukları sürece de geri getirilebilirler. Günlükteki mesajda “acı çekenler” olarak o üçü kast edilmiş.
Data-Naminé, Data-Sora'ya asıl Sora'nın neden önemli olduğunu açıklarken
Mickey, Data-Sora’dan bu bilgileri alır ve eski ustası Yen Sid’in yanına gider.
Yen Sid’le Mickey; Ventus, Terra ve Aqua’yı bulmaya çalışmaya karar verirler. Yen Sid ayrıca Xehanort’un Heartless’ı Ansem ve Nobody’si Xemnas yok edildiği için asıl Xehanort’un yeniden ortaya çıkmasının an meselesi olduğunu ve bu tehdidin tek bir Keyblade Master’ın (Mickey’i kast ediyor) baş edemeyeceği kadar büyük olduğunu söyler. Mickey’den Sora ve Riku’yu çağırmasını ister. Onları Keyblade Master’lığı sınavına tabi tutma niyetindedir. Mickey de bir mektupla onları çağırır.
Mickey'nin yolladığı mektup
Dream Drop Distance
Dream Drop Distance'ın açılışı. Önceki oyunlardan sahnelerden oluşuyor.
Ve geldik Dream Drop Distance'a. Mevzu biraz karışacak, baştan söyleyeyim.
Şaka mı bu, daha ne karışacak?
Yani şu karışıklaştırma işini biraz abartmasıyla eleştirilen bir oyun Dream Drop Distance ama iyidir yine ya, Kingdom Hearts III'e güzel kapılar açar. Bu arada sağda solda 3D veya DDD olarak da geçer, kafalar karışmasın.
Sora ve Riku, Yen Sid’in mekânına gelirler ve Yen Sid onlara durumu açıklar. Keyblade Master olmak için vermeleri gereken sınav şudur: Kingdom Hearts 1’in sonunda karanlık tarafından yutulan dünyalar tekrar yerlerine dönmüştü ya, 7 tane dünya dönmemiş meğerse, derin uykudalar. Bu dünyalar Dream Eater ismindeki yaratıkların istilası altında ve ne Realm of Darkness’ta, ne de normal dünyaların olduğu Realm of Light’ta, ikisine paralel bir yerdeler. Sora ve Riku’nun görevi bu dünyaları uyandırmak.
Yen Sid, Riku ve Sora'ya girecekleri sınavı açıklıyor
Immmm… Eeeeee… Daha insan gibi bir sınav yöntemi yok muydu çoktan seçmeli test falan?
Yen Sid herkesi sınıfta bırakmaya niyetlenen hoca gibi gerçekten de. Eski güzel günlerde Eraqus birkaç ışıklı top çıkarıp Terra’yla Aqua’yı onlarla savaştırıvermişti yaptığı Keyblade Master’lığı sınavında. Hayır çocuklar bir de kaç kere dünyayı kurtardı, hâlâ yok efendim sınava sokacakmış da falanmış da…
Neyse bu gıcık hoca Yen Sid, ikiliyi o dünyalara ulaşabilsinler diye özel bir yöntem kullanarak zamanda geriye, Kingdom Hearts 1’in başında henüz karanlık tarafından yutulmamış Destiny Islands’a yollar.
Sora dünyaların rüyalarına giriş yapar ancak Riku farkında olmadan dünyaların rüyalarına değil, Sora’nın rüyalarına giriş yapmıştır.
Riku farkında olmadan Sora'nın rüyalarına dalarken
Bunlar olurken Maleficent, Disney Krallığı’nı basar ve Minnie’yi tutsak alır. Mickey, Donald ve Goofy de onu kurtarmak için hemen yola çıkar. Maleficent, Mickey’den Jiminy’nin günlüklerinden yaratılmış sanal dünyaya erişim ister. Daha önce de dediğim gibi, amacı orada Book of Prophecies hakkında ipucu bulmak. Araya giren Lea durumu kurtarır.
Maleficent, Minnie'yi tutsak alarak Mickey'den bilgi koparmaya çalışırken
Lea kim ki? Harfler tanıdık geliyor ama…
Axel’ın insan hali ya. Şöyle ki; hani Ansem ve Xemnas yok olduğu için Xehanort geri dönüyor ya, aynı şey Organization XIII üyeleri için de geçerli.
Hatırlarsanız Xehanort, Ansem the Wise’ın yardımcısıyken No-Name isimli Keyblade’ini kullanarak kendinin ve Ansem the Wise’ın diğer yardımcılarının Heartless’larını ve Nobody’lerini ortaya çıkarmıştı, Nobody’ler de Organization XIII’i kurmuştu. İşte Organization XIII üyeleri yok edildikten sonra Ansem the Wise’ın yardımcılarının hem Heartless’ları hem de Nobody’leri yok edilmiş oldu ve yeniden eski, bütün insan hallerine geri döndüler. Lea de onlardan biri. Bu yeniden insan olmuş tayfa Nobody’lerinin hatıralarına sahip ancak bizimkilere karşı bir öfke beslemiyorlar.
Ansem the Wise'ın eski yardımcıları. Heartless ve Nobody'leri yok edildiği için yeniden bütün bir insan olarak uyanıyorlar.
Hmm… Yalnız Organization XIII üyeleri bu yardımcıların Nobody’leri, tamam. Sora’lar da bunları yok etti, o da tamam. Peki bu yardımcıların Heartless’ları kim ve ne ara yok edildiler?
Çok önemli bir detay değil o. Kalbindeki karanlık güçlü olan birinin Heartless’ı Ansem gibi insan suretinde güçlü bir form olabiliyor ama çok da karanlıkla işi olmayan bir insanın Heartless’ının özel bir şey olmasına gerek yok. Sora’nın Heartless’ı uyuz, sıradan bir şeydi mesela. Lea’nın ve diğerlerinin Heartless’ı da öyledir muhtemelen ve arada birileri kesmiş gitmiştir. Çok üzerinde durulası bir şey değil.
Neyse, Lea durumu kurtarmış, Maleficent da topuklamıştı en son. Lea, Mickey’den Yen Sid’le görüşmek istediğini söyler ve Yen Sid’le görüştüğünde ondan onu Keyblade kullanıcısı haline getirmesini ister, Yen Sid de kabul eder.
Lea, Keyblade kullanmayı öğrenmek istediğini söylerken
Her önüne gelen de Keyblade kullanır oldu.
Lea’ye her önüne gelen demeyelim ya. Biraz alakasız görünüyor olabilir diğer Keyblade kullanıcılarının yanında ama sıkı elemandır.
Sora ve Riku’ya geri dönelim. İkili aynı dünyaların farklı versiyonlarında dünyaları uyandırma görevlerini yerine getirirken Ansem, Xemnas ve Xehanort’un gençliğiyle de karşılaşırlar. Bizimkilere saldırmazlar ama.
Ha? Onlar nereden çıktı?
Yazının başında da dediğim gibi genç Xehanort’un zamanda yolculuk etme yeteneği var ve farklı zaman dilimlerine gidip kendisinin farklı enkarnasyonlarını topluyor. Az sonra kendi de açıklayacak.
Genç Xehanort
Sora 7 dünyayı uyandırma görevinin ardından kendisini The World That Never Was’da bulur. Buradaki yolculuğu sırasında Naminé, Roxas, Xion, Terra, Aqua ve Ventus’a dair üzücü görüler görür ve bunların her biri kalbini zayıflatır.
Sora'nın gördükleri kalbini zayıflatır
Daha sonra tekrar karşılaştığı Xemnas ona Organization XIII’in kökenini ve amacını açıklar: Zamanda yolculuk yeteneğine sahip genç Xehanort yeni, gerçek bir Organization XIII kurmaktadır. Plan ilk baştan itibaren Xehanort’un kalbinden parçalar taşıyacak 13 taşıyıcıyı bir araya getirmekmiş ancak Roxas, Xion, Axel gibi üyelerin bağımsız hareket etmeleri nedeniyle bu plan başarısızlığa uğramış. Bu yeni, gerçek Organization XIII’in üyelerinden bazılarını açıklar: Xehanort, genç Xehanort, Ansem, Xemnas ve Xigbar (Xigbar da eski Organization XIII yok edildikten sonra insan haline geri dönen ama sonra yeniden Nobody olan ve şu an içinde Xehanort’un kalbinin parçasını taşıyan bir üye. Braig ismi bir yerlerde geçmişti hatırlarsanız, onun Nobody’si.).
Ve de nihai amaçlarının bu 13 Xehanort kopyasıyla ışığın savunucusu 7 savaşçıyı karşı karşıya getirmek ve böylece gerçek χ-Blade’i ortaya çıkarmak (hatırlarsanız Birth by Sleep’te Xehanort, Ventus’la Vanitas’ı karşı karşıya getirerek χ-Blade’i ortaya çıkarmaya çalışmıştı ama bu kusurlu bir χ-Blade’di; gerçeğinin ortaya çıkması için 13 vs. 7 yapmak gerektiğini öğrenmiş sonradan). Niyetleri Sora’nın da bir Xehanort taşıyıcısı olması.
Sora’nın kalbi zayıf durumda dediğim gibi ve Xigbar’la yaptığı savaş sonrasında komaya girer, genç Xehanort onu Castle That Never Was’a götürür. Sora karanlığa gömülürken onu koruyan, halen kalbinde var olmayı sürdüren Ventus’un zırhı olur (hani Ven, Terra ve Aqua’nın Keyblade’leri özel bir zırh da sağlıyordu ya).
Riku bu sırada Ansem’dan aslında Sora’nın rüyalarında olduğunu öğrenir. Bütün bu olaylar Xehanort’un planıymış.
Hani cübbeli bir tip vardı, genç Xehanort’a zamanda yolculuk yeteneği vermişti, Kingdom Hearts 1’in başında da Sora’ya gizemli gizemli konuşmuştu, o Xehanort’un Heartless’ı Ansem’ın henüz vücut bulmamış haliymiş ve Sora’yı bir taşıyıcı haline getirmek için bunları ayarlamış.
Ansem, Riku’yu yine karanlığa çekmeye çalışır, Riku direnir. Sora’nın rüyalarından çıkarak Castle That Never Was’a götürülmüş, koma halindeki Sora’ya ulaşır, burada yeni Organization XIII üyeleriyle karşı karşıya gelir.
Yeni Organization XIII
Riku, Sora’yı kurtarmaya çalışırken Mickey de gelip ona destek olur ancak ikisi de mağlup edilir. Xehanort kalbinin bir parçasını Sora’ya gönderir ancak bu sırada Lea gelir ve buna engel olur.
İlla son dakikada gelecek bu Lea de.
Seviyor demek ki son anda gelip kahraman olmayı.
Lea, Sora'yı kurtarırken
Lea’yi engellemek için de ortamda yüzü belli olmayan diğer Organization XIII üyelerinden biri harekete geçer. O da meğerse tıpkı Xigbar gibi yeni Organization XIII’in yeniden üyesi olmuş olan Saïx’miş. Xehanort grubu yok etmesi için güçlü bir Heartless çağırır, bu Heartless da arkadaşlarının yardımına koşan Donald ve Goofy tarafından engellenir.
Bildiğin adamların üssünü bastı bizimkiler yahu! Kaç kişi oldular? 1, 2, 3… 6!
Yine de karşı taraf daha kalabalık öte yandan.
Buna rağmen daha tam kendine gelememiş Xehanort ve tayfası geri çekilmeyi tercih eder. Xehanort giderken burada yaşananların küçük bir pürüz olduğunu, planının başarıya ulaştığını söyler.
Xehanort ve diğerleri Castle That Never Was'dan giderken
Grup Sora’nın hareketsiz bedeniyle Yen Sid’in yanına döner. Riku, Keyblade Master’lığı sınavında elde ettiği güçle Sora’nın kalbine iner, orada Ventus’un zırhı tarafından korunan ama yine de karanlık bulaşmış Sora’yı alt eder. Yine de Sora kalbinin daha da derinlere gömülür.
Riku, Sora'yı daha derine gömülmekten kurtarmaya çalışırken
Riku onu izler. Kendisini Destiny Islands görünümlü bir yerde bulur ve burada Ansem the Wise’ın yansımasıyla karşılaşır. Ansem the Wise ona, elde ettiği araştırma verilerini hatıralarının geri getirilme sürecinde Sora’nın içine gizlediğini ve şu an bu araştırma verilerinin içinde olduğunu söyler. Riku’ya Sora’nın herkesi bir araya getirme gücü olduğunu, bu güç sayesinde (ve de burada Riku’ya teslim ettiği bazı veriler sayesinde) kaybedilenlerin geri getirilebileceğini söyler.
Ansem the Wise ve Riku
Ardından da Riku, Sora’yı uyandırmayı başarır. Gerçek dünyaya geri döndüğünde Sora ve arkadaşları partilemektedir.
Yen Sid sınavın sonucunu açıklar: Her ikisi de üstün performans göstermiş olsa da Sora karanlığın içine düştüğü için yalnızca Riku’yu Keyblade Master ilan eder.
Haydaaaa… Bak iyice gıcık oldum Yen Sid’e. O kadar uğraştı çocuk.
Belki Kingdom Hearts III’ü Sora’nın Keyblade Master oluşuyla açmak istediler, kim bilir? Sora iyi çocuk öte yandan, hiç gücenmez bu duruma ve arkadaşını kutlar. Lea de ekibe Keyblade Master’lığı sınavını onun da vereceğini duyurur.
Sora ve Master Riku
Bu sırada Castle Oblivion’da uyumakta olan Ventus, Sora’nın mutluluğunu hisseder ve gülümser.
Ventus
A Fragmentary Passage (Bölüm 3)
Mickey’le Yen Sid, 13 karanlığa karşı savaş verecek 7 savaşçıyı tartışırlar ancak Mickey bir kişinin eksik olduğunu söyler. Ardından Riku odaya Kairi’yle birlikte girer, o da Keyblade eğitimi alacaktır.
Kairi
Yen Sid ekibe Ventus, Terra ve Aqua’yı da kurtarmaları gerektiğini söyler. Mickey, Riku’ya Aqua’yla karşılaşmasını ve onları nasıl kurtardığını anlatır. Bu zamana kadar gidip onu kurtarmamalarının sebebi Realm of Darkness’a güvenli giriş çıkışı sağlayamamış olmalarıymış ki Yen Sid bir yol bulunduğunu ekler.
Hele bir saysana kim bu 7 savaşçı.
Aslında net belli değil, 7 değil 8 kişi var: Sora, Riku, Kairi, Ventus, Terra, Aqua, Lea ve Mickey. Hatta “yaşadıkları onları gerçek insana dönüştürdü” falan dersek ve bir şekilde geri getirilmeyi başarırlarsa Roxas’la Xion da belki olabilir. Bakacağız bakalım.
Bir zaman sonra Sora, Yen Sid’in yanına gelir ve Yen Sid ona neredeyse Xehanort’un taşıyıcısı olmak üzere olduğu için yeteneklerinin çoğunluğunu kaybettiğini, ve Riku’nun Ansem the Wise’dan elde ettiği bilgilerin analiz edilmekte olduğunu söyler. Sora’nın şimdiki görevi eski gücünü geri kazanmak ve Keyblade Master olmaktır.
Ve böylece Sora, Donald ve Goofy, Kingdom Hearts III’e doğru yola koyulurlar.
Kingdom Hearts III'ten önceki son sahne
Vee sanıyorum ki anlatacaklarım bu kadar. Sabredip okuyan herkese teşekkürler, umuyorum faydalı olmuştur.
Haydi eline sağlık bakalım.
Teşekkür ettim. Sağlıcakla...
Yolun açık olsun.>
(Ömer odadan çıkıp giderken konuştuğu Nobody'si Xörem de gülümseyerek karanlığın içinde kaybolur.)
Özetin Özeti
Koca yazıyı okumaya üşenenler için, sürüyle önemli noktayı dışarıda bırakaraktan hızlıca bir özet geçeyim son olarak.
Kingdom Hearts ve χ-Blade diye çok güçlü şeyler var. Baş kötümüz Xehanort bunları ele geçirmek istiyor ve bunun için Ventus diye bir çocuğu kullanmaya çalışıyor. Arkadaşları Terra ve Aqua’nın araya girmesiyle başarısız oluyor.
Terra, Ventus, Aqua
Ventus ve Aqua acayip yerlere hapsoluyor. Terra’nın bedenini de Xehanort ele geçiriyor ve gençleşiyor. Bir yerde de Xehanort kendini ikiye bölüyor.
Ortadaki Xehanort, yanındakiler kendini ikiye böldükten sonraki versiyonları. Sokdaki Ansem, sağdaki Xemnas.
Yıllar sonra bu üçünün varisleri konumundaki Sora, Riku ve Kairi, Xehanort’un bu iki versiyonunu da mağlup ediyor. İki parçası yok edilen Xehanort’un bütün hali yine ortaya çıkıyor.
Kairi, Sora, Riku
Ayrıca Xehanort’un genç halinin zamanda yolculuk etme özelliği var, o da çeşitli zaman dilimlerinden Xehanort’un çeşitli versiyonlarını bir araya getiriyor. İkiye bölmüştü ya kendini bir ara, o bölünmüş halleri de mesela Xehanort’un yanında yer alıyor bu sayede.
Böylece Xehanort ve onun çeşitli versiyonlarından oluşmuş ekip güçlü bir şekilde Kingdom Hearts ve χ-Blade’i ele geçirme planlarını yeniden devam ettiriyorlar ancak karşılarında Sora, Riku, Kairi ve birkaç kişi daha var. Ayrıca bu tayfa verecekleri savaşta yardımcı olmaları için Ventus, Terra ve Aqua’yı da kurtarıp geri getirmeye çalışıyorlar.
Kingdom Hearts III’te bu iki kutup arasındaki mücadeleye tanık olacağız.
Kingdom Hearts III’ün Kingdom Hearts serisinin sonu olmayacağı söyleniyor ancak Xehanort’un baş kötü olduğu Dark Seeker Saga olarak geçen bu hikâyeyi sonlandıracağı kesin.
E hadi buraya kadar gelmişken son bir Kingdom Hearts III gazı vermeden de kaçmayayım. En sevdiklerimden birkaç fragman size:
