Stunlock Studios ile ilk tanışmam MOBA hayranlığımın son dönemlerinde yaşandı. Hatırlayanlarınız olacaktır, League of Legends’ın yarattığı inanılmaz popülarite MOBA dünyasında bir patlama yaratmıştı. Heroes of Newerth, Smite ve bunun gibi pek çok oyunun türediği dönemlerde Battlerite ile karşılaştım. Bana beklemediğim kadar keyifli dakikalar yaşatan Battlerite, özellikle oynanışı ile pek çok MOBA’dan ayrıştırıyordu kendisini. Battlerite’tan sonra da Stunlock ile adeta “ayrılmaz ikili” oluverdik.
Battlerite ile başlayan serüvenim, yine oldukça eğlenceli bir oyun olan Battlerite Royale ile devam etti. Fakat iki oyunun da ömrü Smite kadar (evet, Smite kadar) uzun olmayınca keyfim kaçtı elbette. Ta ki Stunlock V Rising adı verilen yeni oyununu tanıtana kadar…
Listeme aldığım ve uzun süredir merakla beklediğim bir oyun oldu V Rising. Adım adım gelişimlerini takip ettiğim oyunu da erken erişime girdiği gibi satın aldım. Ve gururla Stunlock Studios’un “üçüncü sıçrayışında” bu işi başardığını söyleyebiliyorum.
Nedir Bu İşin Aslı?
Henüz erken erişimde olmasına rağmen milyonlarca oyuncuyu çekmeyi başaran bir yapımdan bahsediyoruz. Bildiğiniz gibi pandemi sürecinin ardından oyunculuk duygularımızda inanılmaz bir değişim yaşandı. Stunlock Studios bunu çok doğru şekilde okuyarak geliştirmiş V Rising’i. Kısa sürede patlama yapan Valheim’ın adımlarını yakından takip eden ekip, Valheim’ın vadettiği her şeyi çok daha konsantre hale getirmiş.
Öncelikle oyunun temasından bahsedelim istiyorum. Bildiğiniz üzere her 5-6 yılda bir oyunların kötü adamları değişiyor. Birkaç yıldır da üst üste gelen zombi oyunlarından hangi çağda olduğumuzu bildiğinizi tahmin ediyorum. Bu yıldan itibaren ise V Rising ve Redfall gibi oyunlarla bir kez daha vampir temasına dönüş yapıyoruz.
Evet, V Rising’de –adından da anlaşılabileceği gibi- kendi yarattığımız bir vampiri canlandırıyoruz. Oyunu izometrik kameradan oynuyor olsak da istediğimiz zaman yakınlaşarak karakterimizi görebiliyoruz. Bu da vampirinizi kişiselleştirme olayının keyfini artırıyor elbette. Yine de şimdilik çok fazla kişiselleştirme seçeneğinizin olmadığını not edeyim. Fakat oyunun hala erken erişimde olduğunun altını çizmekte de fayda var.
Evimizden, yuvamızdan atıldığımız için elbette çok sinirliyiz. Oyunun şimdilik bir hikaye modu olmasa da kısa ara sahne sayesinde vampirler ve insanlar arasındaki savaşın çıkış nedenini görebiliyoruz. Kısa sürede oyunun dünyasına adım atıveriyorsunuz.
Amansız Açlık
Anıt mezardan yükseldiğiniz anda acımasız bir dünya sizleri bekliyor. Bu sebeple ben de ilk olarak tek başıma oynamayı tercih ettim. Fakat incelemenin ilerleyen kısmında çoklu oyuncu deneyimimden de bahsedeceğim elbette.
Bu vahşi dünyadaki ilk adımlarınızı atarken oyun size bir anda vampir olduğunuzu anımsatıyor. Ana besininiz olan kan ve güçsüz düşmanların kanını emme özelliği ile de burada tanışıyorsunuz. Ekranın tam ortasında bulunan küre, kan deponuzu temsil ediyor. Canınız gittiğinde kan deponuzu kullanarak bir kez daha tam cana ulaşabiliyorsunuz.
Oyunun temeli de bu kan emme mekaniği üzerine kurulmuş. Her türlü canavar veya insanın üzerine geldiğinizde, can barının hemen altında bir yüzde görüyorsunuz. Bu da kişinin kanının gücünü temsil ediyor. Bu canlının kanını emdiğinizde ise sınıfına dahil olan ek özellikleri alabiliyorsunuz. Örneğin bir hayvanın kanını emdiğinizde ekstra hız kazanabiliyor, savaşçının kanını emdiğinizde ise kritik şansınızı artırabiliyorsunuz. Bunun gibi pek çok farklı kan tipi var tabii ki.
Kanını emeceğiniz düşmanı bir noktaya kadar hırpalamanız gerekiyor –ki bu noktada da savaş mekanikleri giriyor devreye.
Mızrağımın Ucu
Stunlock ekibi, MOBA aleminde geliştirdiği tüm tecrübeyi V Rising’e aktarmış. Yukarıda özellikle Battlerite’ın mekaniklerinin ne kadar iyi olduğundan bahsetmiştim. Bu mekanikler doğrudan V Rising üzerinde de karşımıza çıkıyor. Hatta bazı yetenekler Battlerite’takilere o kadar benziyor ki, oynarken şaşkınlığımı gizleyemedim.
Temel saldırılarınız elinizdeki silahlar ile gerçekleştirilebiliyor. Bu silahların tamamının güçlü olduğu yönleri var. Örneğin balta ile çok daha rahat ağaç kesebiliyorsunuz. Fakat bu durum savaşırken baltayı kullanamayacağınız anlamına gelmiyor. Bu yüzden özellikle birazdan değineceğim PvP modunda sizin için doğru hissettiren silahı seçmek önemli.
Oyundaki özel güçleriniz arasında kurda, ayıya ya da fareye dönüşmek de mevcut
Silahlarınızın ve crossbow’unuzun ikincil atış modları da bulunuyor. Bunları da yine özellikle güçlü düşmanlarla savaşırken doğru zamanlarda kullanmanız gerek. Yoksa kendinizi bir anda can vermiş şekilde yerde yatarken bulabiliyorsunuz.
Ana silahlarınıza ise, oyundaki ana boss’ları kestikçe kazandığınız yeni büyüler eşlik ediyor. Bu büyüler saldırılardan kaçınmanızı sağlayanlardan, düşmana direkt hasar verebileceğiniz farklı türevlere kadar değişiyor. Bazı saldırılar düşmanı zehirlerken bazıları da tutturması zor fakat tutturduğunuzda yüksek hasar verebilecek şekilde tasarlanmış. Yani bu sihir kısmı da tamamen sizin oynanış stilinize bağlı olarak değiştirilebiliyor.
Vampirin Seviyesi Mi Olur?
V Rising, Destiny 2’den tanıdığımız “gear score” yani ekipman seviyesi sistemini kullanıyor. Siz ekipmanlarınızı güçlendirdikçe kafanızdaki sayı büyüyor ve yeni ana boss’ları açabiliyorsunuz. Her yeni boss size farklı yetenekler kazandırdığı gibi, bazıları size craft tarifleri ya da şatonuza ekleyebileceğiniz yeni sistemleri açabiliyor.
Şatonuz demişken, oyunun bir diğer önemli mekaniğine değinelim. Savaş mekaniklerinin kalitesi yüzünden bu muhteşem sistemi camdan attığımızı zannetmeyin…
Buraya ne yapacağıma henüz karar vermedim
Üs kurabileceğiniz her oyunda en ince detaylara kadar kasan biriyseniz V Rising tam size göre. İlk olarak tahta duvarlardan kurduğunuz şatonuz, kısa süre içerisinde saf mermerden bir yapıya dönüşebiliyor. Duvar detayları, yer detayları, camlar, aynalar ve pek çok mermer yapı ile dekore edebileceğiniz şatonuz, sadece bir sığınak değil aynı zamanda bir keyif noktası oluyor sizin için.
Özellikle toplu arkadaş gruplarında dizaynı, işini bilen arkadaşa bırakmanızı öneriyorum. Biz sonuçtan çok memnun kaldık…
Tabii ki şatonun içerisini de çeşitli hammaddeleri işleyebilecek makineler ile doldurabiliyorsunuz. Bu da hem craft yaparak seviyenizi yükseltmenize hem de daha fazla craft seçeneğinin açılmasına yardımcı oluyor. Şatolarınız aynı zamanda vampirlerin en azılı düşmanı güneşten saklanabileceğiniz bir nokta olarak görev yapıyor.
Tam Bir Kaos Ortamı
V Rising’in dünyasını oldukça canlı hissettirecek şekilde tasarlamayı başarmış geliştirici ekip. Her bölgenin kendisine has düşman tipleri bulunuyor ve bu düşman tipleri arasında zaman zaman ilginç olaylar yaşandığına rastlayabiliyorsunuz. Yoldan geçerken bir vampir avcısı grubunun, iskeletlerle savaştığına şahit olabiliyorsunuz örneğin. Hatta yanlış bir yetenek atışı, yol kenarındaki kurtları bile çatışmaya dahil edebiliyor.
Craft için gerekli materyalleri de elbette bu canlı dünya içerisinden toplamanız gerekiyor. Öte yandan bu noktada, özellikle ilk seviyelerde, biraz canınız sıkılabilir. Çünkü malzemeleri toplamak için sürekli aynı yerlere gidip aynı düşmanlarla savaşmak gerekebiliyor. Bu da, özellikle oyunu tekli oyuncu oynamak isteyenler için büyük bir problem.
Fakat tekli oyuncu sorunları sadece bununla bitmiyor maalesef. Oyuna tekli oyuncu modu resmen eklenmiş olsa da, oyun hala bu desteği sunmuyor gibi görünüyor.
En basit sorun olan “sunucu zamanı” kısmından başlayalım örneğin. V Rising’de, mobil oyunlardan tanıdığımız ve batılıların “time gate” adını verdiği zaman kilidi sistemi mevcut. İçerisinde craft geçen her şey belli sürelerde üretilebiliyor ve bu süreci hızlandırmanın bir yolu yok maalesef. Mesela kendinize bir hizmetçi yakaladığınızda bile yaklaşık 1 saat kadar onun dönüşmesini beklemek durumundasınız. Bazı craft seçenekleri 10-20 saniye kadar sürerken bazıları 5-6 dakikanızı alabiliyor.
İşte bu sistem çevrimiçi oyunlarda sunucu zamanı ile ilerlediği için hiçbir sıkıntı çekmiyorsunuz. Yani çoklu oyuncu sunucularında oyundan çıksanız bile işlem devam etmeyi sürdürüyor. Fakat solo bir oyun açtıysanız, sunucu siz çıktığınız an kapandığı için bu süre ilerlemiyor. Yani hizmetçilerinizi 24 saatlik görevlere gönderdiğiniz zaman, 24 saat V Rising’i kapatmamanız gerekiyor…
Stüdyonun bu tekli oyuncu modu üzerinde çalışmayı sürdürdüğünü biliyoruz. Fakat incelemeyi yazdığım süreçte bu konu ciddi bir sorun olduğu için değinmeden geçmek istemedim.
Vampirlerin Savaşı
Gelelim oyunun en etli, en sulu ve en güzel kısmı olan çoklu oyuncu sistemine. Açık konuşayım, oyunları farklı gruplarla oynamayı pek sevmiyorum. Fakat V Rising’in topluluğu da, topluluğun birbiriyle iletişimi de çok iyi. Ve bunun tek bir sebebi var: “sesli iletişim”
Ben ve kişisel asistanım Serdar
Açık dünyada gezerken yan yana geldiğiniz insanlar ile sesli iletişim kurabilmek inanılmaz büyük bir keyif. Yukarıda bahsettiğim “canlı dünya” hissiyatı, bu sistem ile adeta bir üst seviyeye çıkıyor. İnsanların kendi aralarında tartıştığına şahit olabiliyor, yolda geçerken birbirine sataşan vampirler görebiliyorsunuz. Bu sebeple özellikle çoklu oyunculu sunucularda PvP modunu seçmenizi öneriyorum.
Vampirin En Büyük Düşmanı: Güneş!
Çoklu oyuncu seçeneğine girdiğinizde karşınıza çıkan bir diğer mod ise PvE modu. Bu mod içerisinde vampirler birbirlerine zarar veremediği gibi, birbirlerinin şatolarına ya da hizmetçilerine de saldıramıyor.
V Rising’in PvP modu bana sadece bu yönleriyle bile Rust’ta geçirdiğim keyifli dakikaları hatırlattı diyebilirim.
Son Söz
Şu sıralarda arkadaş grubunuza bir oyun arıyorsanız, çekinmeden alabileceğiniz nadide oyunlardan biri V Rising. Stunlock Studios’un ellerinden çıkmış en rafine iş olmasa da, size keyifli dakikalar vadedeceği kesin.
Oyunun tam detaylı incelemesini ise erken erişimden çıktıktan sonra yapacağız. Fakat şimdilik:
Artılar
- Savaş mekanikleri tatmin edici
- Canlı ve yaşayan dünya hissi
- PvP modu çok keyifli
- Sesli sohbet sistemi
- Bonus: Vampirler!
Eksiler
- Tekli oyuncu sistemi hala sorunlu
- İlk seviyelerde oyun çabuk tekrara düşebiliyor
- Hikaye modu yok
- Kişiselleştirme seçenekleri kısıtlı