Geçtiğimiz hafta ilk bölümünü yayınladığımız yarış dünyası tarihçesine bu hafta hız kesmeden devam ediyoruz. Dördüncü viraj ile birlikte 90’lı yıllara ve “yarış oyunu” dendiğinde akla gelen pek çok isme yakından bakacağız.
90’lı yılların en büyük önemi yavaş yavaş da olsa pek çok kişinin PC’ye erişebiliyor oluşu. Aynı dönemde ayrıca konsol anlayışımızı tamamen değiştiren PlayStation 1’in çıkışını da görebiliyoruz. Yani çok kritik bir viraj diyebiliriz bu bölüme. Zaten bu sebeple ilk parçaya tomurcuk, ikincisine de fide dönemi adını verdim.
Tabii ki 90’ların ortalarına gitmeden önce yarış anlayışımızı değiştiren bazı SNES oyunlarına bakmak gerek. Kuzenimden gelen SNES ile birlikte saatlerimi gömdüğüm F-Zero’nun bendeki yeri çok büyük. Olaya duygusal yaklaşmayıp büyük resimden baktığımızda da oyunun yarış oyunları alemi için bir mihenk taşı olduğunu görebiliyoruz.
Bilim kurgu ögelerini oldukça iyi işleyen F-Zero, 1990 yılının ilk günlerinde SNES platformu üzerinde çıkış yaptı. “Uzayda geçen” standart bir yarış gibi görünen oyun farklı tasarımları, pistleri ve eğlenceli mekanikleri ile ün yapmıştı. F-Zero’nun kendisine has pit sistemi de oyunu oldukça eğlenceli kılan detaylardan biriydi.
F-Zero’nun açtığı bu yolu ise, kendisini temel alan Mario Kart izledi…
F-Zero’dan tam iki yıl sonra karşımıza çıkan “Super Mario Kart”, SNES platformunun en çok satan oyunlarından biri olmayı başardı. Sevin ya da sevmeyin, Super Mario Kart’ın yarış oyunları dünyasını değiştirdiğini inkar etmek mümkün değil.
Arcade yapısı ile kolları kemirttiren hatta arkadaşlıkları bitirme gücüne sahip bu oyun, yarış oyunları dünyasında geleceği değiştiriyor. Aslında oldukça basit bir sisteme sahip olan Super Mario Kart’ta, Nintendo’nun efsanevi karakterleri ile farklı pistlerde yarışıyorsunuz. Olayı ilginçleştiren şey ise herkese tamamen farklı olarak gelen silahlar. Pist üzerindeki kutulardan aldığınız bu silahlar sayesinde oyunun gidişatını değiştirmek mümkün. Örneğin pek çok orta yaş üstü takipçimizin gece rüyalarına giren mavi kabuk bunlardan biri.
Pistlerin doğru noktalarına yerleştirilen atlama bölümleri, yerlerde bulunan boost simgeleri gibi detaylar ise direkt olarak F-Zero’yu çağrıştırıyor.
Bu noktada 90 yapımı Stunts’a değinmeden geçmek istemiyorum. Uzun süre oynadığım Stunts, 3D yapısı ile o dönemler görmediğim bir oyun tecrübesi sunmuştu bana.
Fakat Stunts’ı diğer oyunlardan daha özel kılan şey, adeta simülasyona kaçan yapısıydı. Araçlar, direksiyon hareketinize ve hızınıza göre arkadan ya da önden kayabiliyor hatta zaman zaman kontrolü tamamen kaybedebiliyordunuz. Listeye almadan edemedim kendisini. Yukarıdaki linkten videoyu izlediğinizde, “aa böyle bir oyun vardı” diyeceğinize inanıyorum.
Arcade oyunlardan uzaklaşmadan önce burada “yarış dünyasının Mortal Kombat’ı” olarak bilinen Road Rash’ten bahsedelim. Günümüzde EA’in yakınından geçmek istemeyeceği bu oyun, yasa dışı sokak yarışlarını konu alıyor. Aslında ilk olarak Sega Mega Drive’da karşımıza çıkan oyun daha sonra Amiga üzerinde de çıkış yaptı. Adını motordan düştüğünüzde sürtünmeden aldığınız hasar anlamına gelen Road Rash’ten alan oyun, çeşitli aletler ile rakiplerinizi bir güzel dövmenize olanak sağlıyordu. Mario Kart’takinin aksine oyuncular ellerindeki kesici/delici aletler ile rakiplerini sadece yarıştan değil, hayattan da diskalifiye edebiliyordu….
Bit Savaşlarının Kazananı: PlayStation
Takvimler 90’lı yılların başını gösterirken Nintendo ve Sega’nın ev konsolu dünyasındaki dominasyonunun devam ettiğini görüyoruz. Bit Savaşları adı verilen dönem her iki marka için de muhteşem konsollar ve oyunlar üretilmesine sebep oluyor. Fakat 1990’da Nintendo, ana vatanından yardım alabilmek için gözlerini Sony’ye çeviriyor. O güne kadar her zaman kartuşlu konsollar üreten Nintendo’nun artık CD’li sistemlere geçmesi gündemde. Bunu da en iyi yapabilecek kuruluşun Sony olduğuna karar veriyor.
Bu noktadan sonrası hakkında elimizde pek fazla bilgi yok açıkçası. Bildiğimiz tek şey, Nintendo ve Sony’nin bir şekilde anlaşamadığı. Bu sebeple Nintendo, Nintendo 64 adını verdiği kartuşlu makinesi üzerinde çalışmaya başlıyor. Sony ise Nintendo için tasarladığı sistemi yenileyerek PlayStation ile çıkıyor karşımıza.
1992 yılında çıkış yapan CD tabanlı konsol, ortalığı yıkıp geçiyor. Adı konsol savaşlarında anılmayan Sony bir anda hem Nintendo’yu hem de ağır kan kaybı yaşayan Sega’yı tahtından ediveriyor. Yarış oyunlarında yeni bir çağ da böyle başlıyor.
Yarış Oyunlarının Yeni Çağı
Bu yeni çağda ilk olarak gönlümüze elektronik müziğin tohumlarını eken WipEout 2097’ye bakacağız. Köklerini yine F-Zero’dan almış gibi görünen bu bilim kurgu tabanlı yarış oyunu, aynı selefleri gibi arcade bir yapıya sahipti. Uçabilen çeşitli uzay araçları ile Red Bull reklamı dolu haritalarda yarıştığımız bu oyunu öne çıkaran şey ise soundtrack’i idi. Döneminin imza isimlerinden olan CoLD SToRAGE, Leftfield, The Chemical Brothers ve Orbital gibi sanatçıların şarkılarının çaldığı oyun damarlarınızda akan kanın hareketlenmesine neden oluyordu.
Gelelim ülkemizin gönlünde taht kuran o oyuna… Takvimlerimiz 1994 yılını gösterdiğinde günümüzde hala önemli bir mecmua olan Road & Track ekibi bir oyuna imza atmaya karar veriyor. Dönemin pek de tutunamayan konsollarından olan 3DO üzerinde çıkış yapan bu oyun, aradığı başarıya ancak DOS ve PlayStation üzerinde çıkış yaptığında ulaşıyor. Oyunun adı mı?Need for Speed.
EA Vancouver ve Pioneer Productions ikilisinin geliştirdiği bu oyun daha geniş platformlara ulaştıkça büyüyüp bir çılgınlık haline geliyor. Üç boyutlu grafikler, gerçek otomobiller ve modellenmiş şehirlerin bulunduğu oyun gerçek yarış tutkusunu genç dimağların kalbine işlemeye başlıyor.
Bir döneme Toyota Supra, Mazda RX-7 ve Porsche Carrera 911 gibi ikonik otomobillerin posterlerini aldıran oyun, listemizin ilerleyen bölümlerinde elbette bir kez daha karşımıza çıkacak.
Fakat sıra, simülasyon dendiğinde akla gelen ilk oyunlardan biri olan Gran Turismo’da.
Polyphony Digital’ın PlayStation için ürettiği Gran Turismo, oyuncuların simülasyonlara olan bakışını değiştiriyor. Gerçekçi kaza ve yarış mekaniklerinin yanı sıra 140’tan fazla gerçek otomobil seçeneği sunan Gran Turismo, simülasyon modu ile gönülleri fethetmişti. Farklı araçları açabilmek için delicesine yarıştığımız Gran Turismo, Mart 2013 itibariyle tam 10.85 milyon kopya satarak PS1 tarihinin de en çok satan oyunu olmuştu.
Çiçekler Açacak
Bir sonraki bölümümüzde bu ikonik oyunların tamamının açtığı yolu takip eden oyunlara bakacağız.