Nors Mitolojisi; farklı mitlerden beslendiği gibi diğer pek çok efsaneye de esin kaynağı olmuş, çok zengin bir mitoloji. Bu nedenle yaratılış, evren, ırklar gibi konularda diğer mitolojiler ve efsanelerle ortaklıklara rastlamak mümkün.
Dokuz Diyarlar da bu ortaklıklardan veya benzerliklerden bazı örnekler sunuyor bizlere. Başlangıçta bir boşluk (Ginnungagap) bulunması ve evrenin bu boşlukta yaşanan bir olayla ortaya çıkması (Nors Mitolojisine göre bu durum, güneydeki ateş ile kuzeydeki buzun buluşmasıyla gerçekleşir), çok sayıda dünya (-ki örneğimizde dokuz adet diyar) bulunması, Tanrılar diyarına bir merdivenle, kuleyle, köprüyle vs. ulaşılması (-ki burada Gökkuşağı Köprüsü Bilrost/Bifrost üstlenir bu vazifeyi) gibi örnekler sıralanabilir.
Mesela Tolkien’in “Orta Dünya”sı ile Midgard da buna güzel bir örnek olabilir. Helheim da aslında Cehennem kelimesinin birçok dildeki karşılığıyla benzer bir kökene sahiptir.
Kısacası, bu tür örneklerle Dokuz Diyarlar, bizlere renkli bir evren tasviri sunuyor, içerisinde de pek çok renkli hikâye barındırıyor. Bu yazı elbette Dokuz Diyarlar’ı detaylıca anlatmak, eğlenceli hikayelerine dalmak için uygun bir yazı değil. Ama en azından şöyle bir göz atalım bu diyarlara istedik, bakalım ilginizi çekebilecek mi.
Asgard
Dokuz Diyarlar’ın en tepesinde yer alan Asgard, Aesir tanrılarının diyarıdır. Asgard, kılık değiştirip Aesir’in huzuruna gelen duvar ustası bir dev tarafından inşa edilen büyük bir duvarla korunmaktadır (Bu duvarın inşa edilişine dair efsane, Nors Mitolojisi içerisinde en keyifli bulduğum hikayelerden birisidir; özellikle de Loki’nin hikayedeki rolü gerçekten yüz güldürecek cinsten:)).
Asgard’ın merkezinde yemyeşil ovalar, çayılar uzanır. Idavoll isimli bu merkez; tanrıların buluşma mekanıdır. Bu merkezin etrafında tanrı salonları yer alır. Ana salon Gladsheim, Thor’un salonu Bilskirnir, Frigg’in salonu Fensalir, Balder ve eşi Nanna'nın yaşadığı Breidablik/ Breiðablik, Heimdall'a ait Himingbjörg, Forseti'nin salonu Glitnir, Vidar’a ait Landvidi, Njord’a ait Nóatún, Sága’ya ait Sökkvabekkr, Asynjur’a ait Vingólf, Ullr’un salonu Ýdalir, Odin’in salonlarından birisi olan Valaskjálf ve Odin'in, kahramanları ağırladığı salon Valhalla.
Kıyamet vakti Ragnarök geldiğinde, tanrıların o ihtişamlı konaklarının tamamı yok olacak, sonrasında yeni bir dünya inşa edilecek.
Vanaheim
Tanrılara ev sahipliği yapan bir diğer diyar Vanaheim’dır, Vanir tanrıları burada yaşar. Vanir’in kökleri, Aesir’den daha eskiye dayanır. Vanir tanrıları, Aesir’den farklı olarak toprak, doğurganlık ve bolluk tanrılarıdır. Bu durum, Vanaheim topraklarına da yansımıştır; yemyeşil bahçeler ve bereketli tarlalarla donanmıştır. Ancak, tanrılar arasındaki savaş da (Aesir-Vanir Savaşı) bu topraklarda yaşanmıştır. Bu savaşa son veren barış; Aesir’in lideri Odin’in, Hoenir ve Mimir’i Vanaheim’a göndermesi ve Vanir’in lideri, rüzgâr ve deniz tanrısı Njord/Njörðr ile çocukları Frey ve Freya’nın Asgard’a geçişiyle sağlanmıştır.
Alfheim
Elflerin diyarı Alfheim; Asgard ve Vanaheim ile birlikte Dünya Ağacı Yggdrasil’in en üst kökünde yer alır. Zaman zaman Ljosalfheim, yani Işık Elfleri’nin (Ljosalfar) diyarı olarak adlandırıldığı da görülür. Çok eski zamanlarda tanrılar, Alfheim’ı ilk diş hediyesi olarak Frey’e vermişlerdir; o da burayı koruyup gözetir.
Midgard
Dokuz Diyarlar içerisinde en bilindik diyar olabilir Midgard ya da yaygın bilinen haliyle Orta Dünya. Tolkien için de bir ilham kaynağı olan Midgard, insanların yaşadığı diyardır. Tanrıların diyarı Asgard ile devlerin diyarı Jotunheim arasında yer alır; Gökkuşağı Köprüsü, Bifrost ile Asgard’a bağlanır. Dünya Yılanı Jörmungandr’ın içinde yaşadığı dev okyanus ile çevrilidir Orta Dünya.
Dünya, dev Ymir’in bedeninden yaratılmıştır. Odin ile kardeşleri Vili ve Ve; devlerin daha fazla üreyip çoğalmasına engel olmak için Ymir’i öldürdüler. Ymir’in etinden toprak, kemiklerinden dağlar oluştu; Ymir’in dişlerinden ve kırık kemiklerinden taşlar, kayalar ve kumlar, kan ve terinden ise denizler ile göller oluştu. Odin, Vili ve Ve; devleri uzakta tutmak için Ymir’in kaşları ve kirpikleriyle bir sur ördüler; bu surun ortasında kalan yere de Orta Dünya (Midgard) adını verdiler.
Sonrasında da biri dişbudak ağacından, diğeri karaağaçtan ilk insanları, Ask ile Embla’yı yarattılar. Böylece Midgard, insanların yurdu haline geldi.
Jotunheim
Midgard’ın yanı başında uzanan Jotunheim, Jotunların, yani devlerin diyarıdır. Devlerin ilk jenerasyonu, ilk dev Ymir’den türemiştir. Bu ilk jenerasyona, Hrimthurssar ya da buz devleri denir. Jotun ırkı, bu ilk jenerasyon devlerinden Bergelmir ile eşinden türemişlerdir. Odin, Vili ve Ve, Ymir’i öldürdüklerinde oluşan tufandan kurtulan yegane devler Bergelmir ile eşidir çünkü.
Jotunheim’ın dört bir yanı dağlarla kaplıdır. Devler, buraya başkalarının girmesini engellemek için ellerinden geleni yaparlar, kendileri de nadiren diğer diyarlarda görünürler. Yine de birçok hikâyenin (Thor’un çekicinin çalınması, İdun’un elmalarının çalınması gibi) içinde bir şekilde Jotunheim yer alır.
Devler, Aesir tanrılarının baş düşmanlarıdır. Ragnarök geldiğinde Aesir’in karşısına ilk dikilecek olanlar da yine bu devlerdir. Bu konuda hiç de haksız sayılmazlar aslında, zira onların bu nefretinin temelinde, ataları Ymir’in, Odin ve kardeşleri tarafından katledilmiş olması yatar. Devlerin intikam almak istemesi sizce de doğal değil mi?
Svartalfheim
Svartalfheim veya diğer adıyla Karanlık Alfheim, kara elflerin diyarıdır. Burada farklı yorumlanan bir noktayı belirtmek gerek. Genelde cüceler, karşımıza farklı bir ırk olarak çıkarlar -ki Nors Mitolojisi içerisinde de onları farklı bir ırk olarak ele alan kaynaklar bulunmaktadır. Buna karşın, cüceleri, kara elflerle bir gören kaynaklara da denk geliriz. Bunun temelinde cücelerin de kara elflerin de, Dünya Ağacı Yggdrasil’in kökleri altında, yerin derinliklerinde yaşayan bir ırk olarak tasvir edilmeleri yatar.
Bu karışıklığın bir diğer nedeni de iki ırk için zikredilen diyarlar arasındaki ayrımın zaman zaman ortadan kalkmasıdır. Svartalfheim, adını Svartalfar’dan, yani kara elflerden alır. Öte yandan cücelerin diyarı olarak adlandırılan Niðavellir/Nidavellir de kimi zaman ayrı bir diyar kimi zamansa Svartalfheim’ın diğer adı veya Svartalfheim’ın içindeki bir bölgenin adı olarak karşımıza çıkar -ki Nidavellir’in karşılığı da “karanlık topraklar”dır. Yani hemen hemen aynı yerlere işaret eden adlandırmalar bunlar; dolayısıyla bir kafa karışıklığının yaşanması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
Karışıklığın bir diğer nedeni de maden işçiliği ve zanaatkarlık ile ilgili kısımdır. Loki, Aesir'e sunmak üzere özel hediyeler üretmek için kıymetli zanaatkarlar olan cücelerden yardım istemeye gider. Bunlar, hikâyede “İvaldi’nin Evlatları” olarak geçer. Her ne kadar bazı kaynaklar, onları cüceler olarak adlandırsa da Prose Edda’nın ilgili bölümünde “svartalfar” ifadesinin geçtiği görülür.
Kısacası, bu karanlık diyarlar; hem kıymetli madenlere, önemli kaynaklara ev sahipliği yapıyor hem de onları çok göz alıcı eşyalara, kıymetli hazinelere çevirmek konusunda muazzam bir kabiliyete sahip zanaatkarlara.
Muspellheim
En başta var olan iki diyardan biridir Muspellheim. Yıkımın Yurdu olarak da adlandırılan Muspellheim, ateşin diyarıdır. Muspell’in ateşi ile Niflheim’dan gelen buzun buluşması sonucunda ilk varlıklar ortaya çıkmış ve evren oluşmaya başlamıştır.
Muspellheim, ateş devi Surt tarafından yönetilmekte, Surt, burayı alev kılıcıyla korumaktadır. Devlerin koruyucusu olarak bilinen Surt ile tanrıların hamisi Heimdall, bu iki güç, yani devler ile tanrılar arasındaki nihai savaşın başlangıcını ilan edilecekleri günü beklemektedirler.
Tanrıların Alacakaranlığı Ragnarök vaktine erişildiğinde, Surt, emrindeki orduyla birlikte gökyüzündeki bir yarıktan dünyaya inecek ve etrafı ateşe verecek.
Niflheim
En başta var olan iki diyardan birisi de Niflheim’dır. Sis, ölümcül bir soğuk, bitmek bilmeyen bir geceyle tanımlanır Niflheim. Burada yer alan Hvergelmir’den buz gibi nehirler doğar, zehirli ve soğuk suları Ginnungagap’a akar ve burada Muspellheim’dan gelen ateşle buluşur. Böylece ilk varlıklar ortaya çıkar, sonrasında da evren adım adım oluşur.
Niflheim, Dokuz Diyarlar içerisinde en aşağıdaki diyardır; Tanrılar, dünya yaratıldıktan sonra Niflheim’ı yerin derinlerine doğru itmişlerdir ki dünya donup kalmasın.
Niflheim; ejderha Níðhöggr/Niddhog ve diğer sürüngenlere ev sahipliği yapar. Bu sürüngenler, Dünya Ağacı’nın köklerini kemirip onu kuruturlar. Ölüler diyarına hükmeden isimse tanrıça Hel’dir.
Helheim
Niflheim’ın hemen üzerinde yer alan Hel veya Helheim, ölüler diyarıdır. Adını tanrıça Hel’den alan bu bölgeyle ilgili de bir karışıklık bulunduğunu söylemek mümkün. Esasında Niflheim’ın bir parçası veya bir başka adı olarak ele alınması da gayet makul bir tercih -ki bazı kaynaklarda bu şekilde değerlendirildiğini görürüz. Ama kimi kaynaklar da ayrı bir diyar olarak ele alır Hel’i.
İster bir bölge ister ayrı bir diyar olarak ele alalım, Hel; ölülerin gittiği yerdir -kahramanlıklarıyla Odin’in salonu Valhalla’ya veya Freya'nın salonu Sessrumnir’e gidenler hariç. Buraya bir kez gidenin oradan çıkabilmesi neredeyse imkansızdır. Tanrıça Hel’i Niflheim’a süren Odin bile ona karşı koyamaz; çünkü Hel, Odin’den daha güçlüdür. Bu yüzden, Hel izin vermedikçe Odin buraya giden ruhları geri alamaz. Nitekim, Odin ile Frigg,Hermod’u elçi olarak gönderip Balder için izin istemişler, ancak Hel, buna izin vermemiştir.
Hel, ölüleri, sarayı Eljudnir’de ağırlar. Ama Hel’in eğlence anlayışı, tahmin edebileceğiniz üzere biraz farklı. Masasının adı “Açlık”, bıçağı “Kıtlık”, yatağı “Hastalık” ve sarayı saran perdelerin adı da “Talihsizlik”tir. Hel'in çift yüzlü görünümü de bu tabloyu taçlandırır elbette.
Dokuz Diyarlar’daki kısa turumuzun böylece sonuna geldik. Nors Mitolojisi’nin bir başka durağında buluşmak dileğiyle…
Ağam bizle eğlenir. Ben ne yapam Yggdrasil'i? Emdi yürek yurtulur. Oyun var diye geldik Viking olduk emenike. :))))