İster Hitman gibi kalabalıklar arasında geçsin isterse de Aragami gibi çalı çırpının içinden çıkalım dünyaya uzaktan bakmanın kendine has bir cazibesi var. Olay sadece bir düşmana gizlice yaklaşmaktan çok daha fazlası aslında. Bütün o dünyanın, o düşmanların siz yokmuşçasına yaşamaları gerekiyor. Mesela bir balo Ajan 47 orada yokmuşçasına devam eder, kötü ninjaların yağmaladıkları köyse kahraman müdahale edene kadar yakılıp yıkılır. Her ne kadar Aragami’yi sevmiş olsam da serinin ikinci oyununda bunun biraz eksikliğini hissettim. Yaşayan bir dünyada ilerleme hissi yerine sadece benim için hazırlanmış, zaman ve gözleme dayalı bulmacalar beni karşıladı. Benimse tek istediğim biraz uzaklaşıp o ninja köylerini izlemekti.
Aragami 2, ilk oyunun yüz yıl sonrasında geçiyor. Kötüler ve iyilerin klanları aynı olsa da hikâyeler arasında dikkate alınması gereken bir bağ yok. O yüzden ilk oyunu kaçırmış oyuncuların korkması gereken bir durum yok. Hikâyenin kendisi de klasik bir ninja öyküsü işte: Köyümüz yağmalanıyor ve biz de iblisvari güçleri olan bir intikam ruhu olarak yaratılma nedenimizi gerçekleştiriyor, yani bütün kötüleri haklıyoruz.
Bugün nereye ninjalıyoruz?
Aragami’deki birbiri ardına süren görevlerin aksine ikinci oyunda köy merkezimiz var. Buradan hem görev seçebiliyor hem de köy halkı ile etkileşime girebiliyoruz ki bu da bolca hikâye ve bedava eşya anlamına geliyor. Aragami 2’nin gizlilik elementleri arasında kara büyüleri saymazsak çok da sıra dışı bir özellik yok. Ana karakterimiz yüksek noktalara ışınlanabiliyor ve gerektiğinde hızlıca yerini değiştirebiliyor. Kara büyüler sayesindeyse lambaları tuzaklayabiliyor. Düşmanların dikkatini dağıtacak izler bırakabiliyor ve kalabalık grupları dağıtabiliyorsunuz. Oyunun çoklu oynanış özelliği de elbette bu özelliklerden nemalanıyor. Bir ninja konsantre olarak ortalığı dumana boğarken diğeriyse o dumanın içinde suikastını gerçekleştiriyor mesela. Suikast lafı sizi heyecanlandırmasın çünkü, görevlerin çoğu belirli noktalardaki eşyaları toplamak ve diğer casuslarla konuşmak üzerine kurulu. Bölüm tasarımları da zaten bu mantıkta kurulmuş. Yılan gibi dağ yamaçlarına kurulmuş bölgelerde ilerlemek keyifli ancak bir süre sonra çeşitli parçalardan oluşmuş Lego labirentlerin içinde geziyor gibi de hissettiriyor.
Aragami 2’yi oynarken ne olumlu ne de olumsuz anlamda güçlü duygularım olmadı açıkçası. Bölümlerde ilerlemek ve becerileri kullanmak kolay ama heyecan verici değil. Bütün oyun mekanikleri çok metodik olarak yapılmış. Örneğin lambanın etrafında üç kişi varsa illa ki kara büyü ile o lambayı tuzaklamak gerekiyor. Aynı şekilde 2 kişilik grubun etrafında turlayan düşmanın tam olarak nerede haklanması gerektiğini de hemen anlamak mümkün oluyor. Gizlilik temalı oyunların biraz daha serbestlik sunması gerekiyor ve Aragami 2’de ne yazık ki bu mevcut değil.
Aragami 2 unutulabilir bir oyun olmuş ve muhtemelen ben de dahil olmak üzere oynayanların yarısı böyle bir oyunun varlığından bile haberdar olmayacaklar. Ghost of Tshuhima’yı bu kadar yakın zamanda oynamamış olsam belki görüşlerim daha olumlu olabilirdi ancak bu noktada Aragami’yle ilgili her şey karşısında bu başarılı bir örnek varken ortalamanın altında kalıyor.
Başlıklar
- Birden fazla arkadaşla ninjalamak
- Büyüler keyifli
- Bölümler çok tekrarlıyor
- Oyuncuya yeterince yaratıcılık sunmuyor
- Bütün yetenekleri açınca tekrar hissi çok yüksek
- Yakın dövüş mekanikleri çok kötü