Shadow of Mordor'un hikayesini hatırlayalım.
Devamını okuBir kedinin gözünden hayat nasıl görünüyordur acaba? Yani düşünsenize dev bir şey sizi kapalı bir mekana sokuyor, hiçbir obje tanıdık değil, ara sıra camdan kuş (bizim bakış açımızla uçan hamburger) falan izliyorsunuz ama tutmanıza izin yok, sizi besliyor, seviyor, ara sıra sinirleniyor ama sonra hemen unutuyor falan…
İşte bir kedinin gözünden oynadığımız Cats and the Other Lives’ın bu düşünceye yakın bir oynanış felsefesi var. Sadece bir kedinin yapabildiği şeylerle sınırlı olarak, bir hikayeyi nasıl ortaya çıkarabiliriz?
En büyük korkumuz: Nefret ettiğimiz ebeveynlerimize dönüşmek…
Zengin ve nüfuzlu Mason ailesinin babası Bernard vefat edince, ailenin dört bir yana dağılmış fertleri de cenaze merasimi için bir araya gelir. Tabii işin içinde Bernard’ın ailesinden sakladığı sırlar, kimsenin tek başına masraflarına yetemeyeceği bir malikane ve bir Cultic Games oyunundan bekleneceği üzere, doğaüstü güçler var.
Bolca derdi olan bir ailenin içinde, böyle bir anda bir kedi olarak dolaşmak cidden acayip bir duygu. Bir yandan bütün aile fertlerinin bir derdi var. Kimisi babası gibi ilgisiz olmayayım derken 180 derece dönüp dünyanın en kontrolcü annesine dönüşmüş. Kimi hayallerinin peşinden gitmeye çalışırken o hayallerin gerçekleşmesinin zorluğu altında ezilip kalmış. Aileye asla dahil olamamış bir evlatlık, aldatma, yalan dolan…
Ve biz de tombul sarı bir kedi olan Aspen olarak evin içinde sağdan sola dolaşıp duruyoruz.
Aspen’i görünce derdini unutanlar, sağa sola çatıp “Aspen bir çekil ayak altından yaa,” diye yakınanlar; evin bir kedisi olmak dertli iş. Hele de böyle bir evde.
BİRİSİ KAPIYI HEMEN AÇMAZSA KOLTUĞU KEMİRİRİM VALLAHİ DİYORUM
Sadece bir kedinin yapabildiği şeylerle sınırlısınız derken, bunu ciddi söylüyordum. Yani koltukların altına girebilir, raflara tırmanabilir, cingözlük yapıp evin dışına kaçabilirsiniz. Ama mesela dışarı kaçarsanız yatak odasına hızlı seyahatle falan küt diye ulaşamazsınız ama.
Öbür yandan kapıları ve pencereleri de kendi kendinize açamıyorsunuz. Birisinin sizin için açması gerek.
Bu noktada oyunu insanların peşinden gezinerek oynamak bayağı değişik bir mekanik. Evet, bulmacalar var fakat yine yapabileceğiniz aksiyonlar kedi aksiyonları. Kafa yürütme kısmını siz gerçekleştireceksiniz. (İpuçları da var isterseniz.) Ve elbette oyun içindeki değişik işaretler sizin nereye gitmeniz gerektiğini size anlatıyor. Ya bir kedi olarak işitme ve koklama duyularınızı kullanıyorsunuz, ya karnınız acıkıyor da mama kabına gitmek zorunda kalıyorsunuz. Bir şekilde olmanız gereken yerde buluyorsunuz kendinizi.
Bir kedi olarak konu mankenliği
Cats and the Other Lives’ı çok çok sevmeme rağmen bazı şeyler var gözüme batan, tabii bu batmaların inceleme yazabilmek için aceleyle oynamış olmamdan kaynaklanması da mümkün.
Fakat bir kedi olarak olaylara tanıklık ediyor olmamız, özellikle ikinci bölümde biraz sinematikten sinematiğe koşmamıza sebep oluyor. Sonra bir de bulmaca olsun diye araya karıştırılmış gibi hisseden bulmacalar var. Ve işte kapıyı koruyan Will’i oradan uzaklaştırmak için yapmamız gereken şaklabanlıklar, bir bebeği uyutmak ya da bir yerde duyduğumuz ipucunu alıp öbür yerdeki gizli nesneyi ortaya çıkarmak gibi bulmacaların yanında sönük kalıyorlar.
Bu küçük eksiklere rağmen Cats and the Other Lives gayet keyifli, ilgi çekici ve kompakt bir oyun olmayı başarıyor. Kesinlikle bu yılın tecrübe edilmesi gereken bağımsız yerli yapımlarından.
Başlıklar
Vurucu bir hikaye, insanda merak uyandıran doğaüstü saplantılar, bölünmüş bir aile ve tombik, sarı bir kedi. Cats and the Other Lives hem hafif bulmaca severlerin, hem de hikaye bazlı oyunlara düşkün olanların kesinlikle tecrübe etmesi gereken bir oyun.
- Tek tıkla macera (point & click türü için ürettiğim reklamımsı isim) türünün iyi bir örneği
- Kedi olma mekaniği oyunun genel olarak aksiyonsuz oluşuyla çok uyumlu, doğru bir karar olmuş
- İstediğiniz kadar gezin, hikaye için mühim kısımları asla kaçırmıyorsunuz
- Piksel tasarımı çok başarılı
- Yerel fiyatlandırması müthiş, teşekkürler Cultic Games
- Bazı noktalarda sinematik sahneler peş peşe geliyor, biraz akıcılığını etkiliyor oyunun
- Kimi “bulmaca” sekansları olmasa da olurmuş
- Müziklerin rastgele mi, bir mantığa göre mi değiştiğini hala çakabilmiş değilim