Cyberpunk 2077: Phantom Liberty - İnceleme
Eski sevgili ile tekrar bir araya gelinir mi?
Bundan üç sene önce Cyberpunk 2077’nin incelemesine girişte Night City’ye ithafen şunları yazmışım: “neon ışıkların hem umudun hem de yıldızların parıltısını boğduğu, insanın insanlığından madden ve manen çıktığı şehir… Devasa gökdelenlerin parmaklıklar gibi kesip dilimlediği ufkuna ‘sen mi yamansın, ben mi?’ cümlesini haykıramadan kaderin sillesini yediğimiz o lanetli yer. Dünya malıyla beraber dünyada kalmaya ant içmiş şirket liderleriyle tebaalarının gözünde bir sinekten daha fazla önem kazanmaya çalışırken örümcek ağı gibi bir komplonun tam ortasına düştüğümüz o metropol…”
Bugün sorsanız hemen hemen aynı şeyleri, kurgusal bir şehrin dokusunu hissettirmeye çalıştığım kasıntı bir inceleme girişine yazmaz, bizzat içinde yaşadığım İstanbul’a, büyük de bir samimiyetle, kastederek söylerim. Malum buraların umudu hastalıklı artık, ölmüyor da sürünüyor. O yüzden bir tatil acentesi çalışanı gibi “Night City’ye bekleriz, oralar daha iç açıcı” demeye geldim. Zira mağarada yaşamıyorsanız bu incelemeye kalmadan duymuş olmanız gerek, Cyberpunk 2077 artık daha iç açıcı bir oyun. Normalleşmiş yolsuzluklarıyla, mantıklı sınırların dışına taşmış anarşisiyle, içinde yaşayanları her gün bir parça daha ezen Night City de 2023 itibarıyla İstanbul’dan daha bir içinde yaşanılası. Ben de size orada bir gezintiye daha çıkmak ister misiniz karar verebilin diye bilgi vermeye geldim. Hepsinden belalı mahalle Dogtown’ın şehir planlamasında kendine bir yer bulmasıyla Night City’nin inşaatı bitti; Baldur’s Gate 3’ün ardından Cyberpunk 2077 de Erken Erişim’den çıktı!
Bülbülü altın kafese koymuşlar “ille de Cyberspace” demiş
Ben bu satırları yazarken ana oyunu elden geçiren ve ücretsiz olan 2.0. güncellemesi çoktan çıkmış vaziyette. Eğer eli kulağında güncellemeyi bekleyenlerden olduysanız da yamanın getirilerini Phantom Liberty olmadan tecrübe etmiş olacaksınız. Lakin CD Projekt Red’in bize sunduğu basın kodu hem ek paketi hem güncellemeyi aynı anda erişime açtığı için Cyberpunk’un ikinci baharıyla vedasını ben aynı anda deneyimlemiş oldum. Bu 2.0. güncellemesi ile Phantom Liberty’yi ayrı ayrı ele almayı benim için fazlasıyla zor kıldığından, ikisine tek bir inceleme yazma gereği duyuyorum ancak verdiğim not sadece Phantom Liberty için olacak. Yamanın getirileri genellikle oyunun oynanışını elden geçiriyor, Phantom Liberty de oyuna bolca ek içerik ekliyor. Yani savaşlardan, karakter geliştirme ve özelleştirme sistemlerinden, yapay zekadan bahsettiğim noktalarda 2.0. güncellemesinden, hikâyeden, sunumdan ve diyaloglardan bahsettiğim noktalarda Phantom Liberty’den bahsettiğimi anlayabilirsiniz. Bu kaideyi bozan istisnaları ayrıca belirteceğim ama sayıları çok değil.
Cyberpunk 2077’nin tek ek içeriği olacak olan ve yapımın bizlere vedasını eşliğinde ettiği Phantom Liberty ek paketinin senaryosu, ismini Songbird olarak veren bir Netrunner’ın bizimle iletişime geçmesi ile başlıyor. Bunu ana karakterimiz V ile Johhny Silverhand arasındaki zoraki birlikteliğin sorumlusu Relic üzerinden yapmasıyla kafada soru işaretleri oluşturan Songbird, “dertlerinin devası bende” deyip ağzımıza bir kaşık bal çalıyor ve o an zorunlu iniş yapmak üzere Night City’ye yaklaşmakta olan uçağı kurtarmamızı talep ediyor. Tabii ki de Songbird’ün içinde olduğu bu uçak normal bir uçak değil, bizzat Amerikan başkanının uçağı! NUSA (Yeni Amerika Birleşik Devletleri) lideri Rosalin Myers’ı esaret altına almak yolunda kurulmuş büyük komploya bu şekilde karışıyoruz. Songbird’ün karakterimizle diyaloğu sırasında Johhny Silverhand’in görüp onunla konuşabilmesi de Phantom Liberty’yi ilk izleniminde Escape From New York’a yüksek prodüksiyonlu bir biat olmanın ötesine geçiriyor. Merakımız daha bu aşamada doruğa çıkıyor, heyecanımız henüz düşük seviyelerde ama yükselme sırası ona da gelecek; Night City’nin kalanından izole, “polisin ayak basamadığı” bir muhit olan Dogtown’da bizi çok fazla aksiyon bekliyor.
Sibernetik Sinerji
Bende bu noktada Phantom Liberty’nin yaptığını yapıp kendimi ağırdan satayım ve hikâye yorumlarımı sona saklayayım. Malum oyuna ilk girişte, Songbird’ün daha adını bile duymadan önce bizi 2.0. yamasının getirdiği değişiklikler karşılıyor ve ilk başta onlardan bir konuşmak lazım. Cyberpunk 2077’nin karakter gelişim sisteminde ve buna bağlı olarak da oynanışında büyük problemler vardı. Oyunu benim ve daha nicelerinin son iki Deus Ex oyunu ile karşılaştırmasına sebep olan en büyük etmen ne siber donanımların ne de seviye atlayarak aldığımız özelliklerin karakterimize oynanışa ciddi etki yapan, fonksiyonel beceriler katmasıydı. Günümüzde bünyesinde bir seviye sistemi barındıran oyunların pek çoğunun hala düşmeye devam ettiği hataya (sana diyorum sevgili Starfield) Cyberpunk 2077 de düşüyor, karakter gelişimini temelinde daha fazla hasara, daha fazla zırha, daha fazla sağlığa indirgiyordu. Yeteri kadar büyük sayıları arkanıza aldığınız noktada çatışmalar çok tekdüze bir hal alıyordu. Mantis Blade etrafında kurduğum karakterimle tek yaptığımın sol tuşa abanmak olduğunu hatırlıyorum.
Neyse ki geç de olsa, güç de olsa oyun 2.0. yamasından kelli bu sıkıcılığından kurtulmuş. Baştan aşağı yenilenen beş beceri ağacından her birinde aralarında sinerji oluşturabileceğiniz birer ikişer “beceri gibi beceri” bulunuyor. Mesela Reflex ağacında düşmanlar ile aranızdaki mesafeyi hızlıca kapatabilin diye Dash var, ayrıca düşmanlardan gelen kurşun yağmuruna karşı savunmasız da değilsiniz; artık katananızla mermileri sektirebiliyorsunuz. Body ağacında karakterinize onu durdurulamaz yapan bonuslar sağlayan Adrenaline Rush kendine yer bulurken, yüksekten yere gülle gibi inmenizi sağlayan Quake de ona yancılık yapıyor. Netrunner’lık yapmak isteyenlerimiz üzülmesin, RAM yetmediğinde sağlığınızdan yiyerek Quickhack kullanabilmenizi sağlayan Overclock modu emrimize amade, ayrıca artık tek hedef için birden fazla Quickhack’i sıraya koyabiliyorsunuz. Sırtını ateşli silahlarına dayamayı sevenler de hiç gücenmesin, hem silah sınıflarına, hem de markalarına özel beceriler her ağaca bol keseden serpiştirilmiş durumda. Güdümlü silahlarınıza özel numaralar da var, duvar delen Tech silahlarının gücüne güç katanlar da. Araç çatışmalarına katkıda bulunan beceriler de cabası.
Yeni becerilerin bu şekilde salt istatistiğe değil aynı zamanda fonksiyona da odaklı olması, oynanışı farklı roller arasında derinleştirip çeşitlendiriyor. En basitinden eskiden Gorilla Arms ile Mantis Blades kullanan iki yakın dövüş karakterinin oynanışı arasında kayda değer bir fark bile olmazdı. Ancak artık Gorilla Arms ile grupların göbeğine yıldırım gibi çakıyor, bir düşmanı tutup ötekine fırlatıyor, ötekini kafasını domates gibi eziyor, kaba kuvvetin hakkını veriyorsunuz. Mantis Blades ise kurşun sektirmeye, düşmandan düşmana çekirge gibi zıplayıp kese kopara uzuv koleksiyonu yapmaya olanak tanıyor. Gerisini siz düşünün ki düşünmeniz de gerekecek; becerileriniz arasında sağlam bir sinerji kurmazsanız en üst zorlukta artık anca tekrar tekrar kayıt yüklüyorsunuz. Düşmanlarınızı da kendinizi de daha bir ciddiye almanız lazım.
|2.0 yamasında bulunmayan, Phantom Liberty’ye özel bir beceri ağacı daha var. Relic Skill Tree olarak adlandırılan bu ağaç karakterimize Gorilla Arms ile şok dalgası yollayabilmek, Monowire ile topluca Quickhack yayabilmek, Projectile Launch System ile salvo atabilmek gibi abartı özellikler sağlıyor. Songbird’ün daha ek paketin başında, dakika bir gol bir emrimize sunduğu bu ağaçtaki özellikleri edinebilmek için Dogtown’daki Militech sunucularındaki verileri toplayıp Relic Point kazanmamız gerekiyor.
Night City’de hayat kalitesi artırmak
Bu arada artık seviye atlamak pasif olarak karakterinizin istatistiklerini geliştirmiyor. Birinci seviyede 50 hasar vururken ellincide yirmi bin hasar vurmuyorsunuz. Buna bağlı olarak düşmanların da kendi seviyeleri yok, sadece sizinki önemli. Night City’nin her mahallesinde farklı seviyeden düşmanlar ile karşılaşma devri bitti. Çatışmaların heyecanı, burnunuzu sokmamanız gereken bir yere sokmuş olmanın sonradan gelen farkındalığı ile değil, yapay zekanın düşman tiplerine göre çok daha farklı şekillerde davranabilmesi ile körükleniyor. Netrunner düşmanlar siper arkasında sizi hacklemeye çalışıyor ancak bunun için sizinle ya direkt olarak, ya da dolaylı yolda(başka düşmanlar üzerinden) göz teması sağlamaları lazım. Hala kendinizi göstermemişken, gölgelerden kullandığınız Quickhack’lerin çoğunun da izi sürülebiliyor. Düşman hackerları son kertede bir tık daha fazla saygı talep ediyorlar.
Düşmanların seviyeleri yokken, bizim kendi istatistiklerimiz de direkt seviyemize bağlı gelişmiyorken ekipmanlarımızın seviyesinin olması da anlamsız olurdu. Geliştirici ekip bunun da farkına varıp silahlardaki seviyeleri de kaldırmış. Kendilerine yüreğimin en sıcak yerinden teşekkürler yolluyorum zira bu tip oyunlarda bir kere edinebildiğimiz özel silahların seviyesiyle uğraşmak en sevmediğim şey. Zamanında ilk Oblivion’da tanışmıştım bu olayla, her silahın en güçlü halini edinebilmek için kaçıncı seviye olmak gerektiğinin hesabını yapmak, “sonra alayım da güçlü olsun” diye görev ertelemek o zamandan bu yana hep beni ayar eden bir şey oldu. Cyberpunk da 3 sene önce topladığım çeşit çeşit silahın gücünü eşitleyerek ek pakette her birinin gücünü tadabilme olanağını sundu bana.
Ekipman demişken, Cyberpunk 2077’nin ikinci büyük kusuru da dünyasında çok ciddi bir toplanabilir nesne enflasyonu olmasıydı. Etrafta insanın duyularına saldıran, onu oyunun gerçekliğinden koparan sayıda eşya ikonu olurdu. Silahların hasarlarının seviyelerine göre değişmesi, giydiğiniz giysilerin “zırh” puanı vermesi falan da bu ikonlara kayıtsız kalamayacağınız anlamına geliyordu. 2.0 yaması sayesinde artık oyun algınıza tekme tokat girişmiyor. Silahların seviyeleri zaten artık yok, giysiler de zırh seviyenize etki etmiyorlar, işlevleri tamamen kozmetik. Zırh bonuslarını siber donanımlarınızdan alıyorsunuz. Sağlık eşyalarını ve bombaları toplama devri de artık bitti, 2-3 kullanım hakkı olan ve bunların destekleyici becerilerinize de bağlı hızda dolduğu aktif ekipmanlarımız var artık. Bu sayede envanter mücadelesi son buluyor, neyi satacağınızın veya imalat malzemesine çevireceğinizin kararı çok daha hızlı verilip, menülerden oyun dünyasına dönüş daha çabuk oluyor. Bu arada söylemediysem (söylememişim) söyleyeyim, beceri ağaçları artık ekipman imalatına odaklı kazanımlar barındırmıyor.
Karar anksiyetesinin dönüşü
2.0 yamasının getirdiği yeniliklerden, giderdiği pürüzlerden bahsettik ancak elbette işler dönüp dolaşıp Phantom Liberty’ye ve hikayesine, içeriğine gelecek. Zira Cyberpunk 2077’nin, kaç yama gelirse gelsin giderilemeyecek bir eksiği vardı, o da diyalog seçimlerinin hava cıva olmasıydı. Karakter istatistiklerimizin diyaloglara pratikte hiçbir etkisi olmuyor, bunu da geçtim yaptığımız seçimlere dayalı farklı yollar çok ama çok az görevde açılıyordu. Bize The Witcher 2’de kimden taraf olduğumuza göre bambaşka bir Act 2 oynatan, Blood and Wine’da olay örgüsü ve tonuyla hikâyeyi bambaşka şekillerde zirveye çıkartan iki görev arasında seçim yaptıran CD Projekt Red gitmiş, sosyal medya hesaplarında son anda oyunun türünü RYO’dan Aksiyon Maceraya çeviren bir CD Projekt Red gelmişti. Cyberpunk 2077’nin oyuncuya anlamı seçimler yaptırma konusundaki eksikleri oyunu baştan yapmadan anca bir ek pakette veya devam oyununda giderilebilirdi. Phantom Liberty de tam olarak bu görevi üstlenmiş kendine ve altından da başarıyla kalkmış.
Oyuncunun seçimlerine saygı duyan CD Projekt Red bir şekilde geri dönmüş ve Phantom Liberty bir ek paket diye bunu ufak bir ölçekte başarmışlardır diye de düşünmeyin. Geliştiricilerinin sarfettiği “şimdiye kadar yaptığımız en büyük eklenti” sözlerinin hakkını veren doyuruculukta bir ana görev serisi var Phantom Liberty’nin. Ana oyunun senaryosunun üçte ikisi kadar diyebileceğimiz bu içerik kulağa Blood and Wine ile yakın uzunlukta geliyor olabilir ki öyle; başkanın uçağının düşüşü ile start alan mevzuların bitiş çizgisini geçmesi Toussaint Düşesinin derdini çözmekten daha uzun sürmüyor. Ancak prodüksiyon kalitesi olarak The Witcher 3 veya ek paketleri ile kıyaslanamayacak, kendi ana oyununu da yer yer geçen bir seviyeye çıkmış Phantom Liberty. Bir de bunu son iki ayağı yaptığınız seçimlere göre hem olay örgüsü de hem de ambiyans olarak birbirinden tamamen farklı iki kola ayrılabilen harika bir senaryoyla desteklediği için, Cyberpunk markasının potansiyeline olan inancınızı da yeniliyor.
Madde madde Phantom Liberty
Phantom Liberty senaryosunun Cyberpunk janrında bir oyunun hikâyesinden bekleyebileceğiniz şeylerin hemen hemen hepsine tik atmayı başarıyor. Tek tek ele alacak olursak:
- Cyberpunk alt türünde bir anlatı olarak başarılı mı, insanı varoluşsal krizlere sokuyor mu? Evet. İnsanın üzerinde bıraktığı duygusal etki büyük mü? Ona da evet. Ek paketi bitirdiğinizde, seçimleriniz sizi hangi sona ulaştırırsa ulaştırın, nikotin kullanmıyor bile olsanız bir sigara yakasınız gelecek. Night City’nin rengarenk sokaklarında verilen kararlar, ahlaki açıdan siyah ve beyaz olabilen kararlar değiller. Cyberpunk 2077’nin yine gri alanlarda gezmeyi pek seven The Witcher’a göre bir avantajı, o kararları Geralt gibi çoğu durumda olaylara dışarıdan bakan biri olarak değil, bizzat içinde ve onlardan etkilenecek biri olarak vermemizdi. Verdiğimiz kararların bir önemi olduğu illüzyonu er ya da geç kırıldığı için de duygusal ağırlıklarının bir kısmını kaçınılmaz olarak kaybediyorlardı. Oyun bunu avantajına kullanamıyordu. Phantom Liberty bu hataya da düşmüyor, yer yer sizi vicdanınızla baş başa bırakmaktan çekinmiyor.
- Karakterleri iyi işlenmiş, akılda kalıcı, empati kurabileceğiniz karakterler mi? Evet. Ana oyunun yıldızı Johhny Silverhand(Keanu Reeves) Phantom Liberty’de anarşist laf ebeliklerini daha az yaparken, Idris Elba tarafından canlandırılan Solomon Reed ve ünlü kontenjanından nasibini alamamış Songbird sahne ışıklarını çalıyorlar. İkisi de üç boyutlu, yaralarını, takıntılarını ve bunların oluşturduğu motivasyonları son zerresine kadar hissettiren karakterler. Oyundaki iki farklı yolun ikisinin de onlar hakkında diğerini seçsek göremeyeceğimiz şeyler anlatmasıyla daha da derinleşiyorlar. Benim gibi siz de vezneden bozma Starfield karakterlerinden baydıysanız, Phantom Liberty senaryosunda rahat bir nefes alabilirsiniz.
- Tonu istikrarlı, temposu yerinde mi? Evet. Phantom Liberty alternatif, distopik bir gelecekte geçen ciddi bir casusluk öyküsü olarak başlıyor ve öyle de devam ediyor. Ortamın yerlisi görülebilmek için yeraltı dünyası ile bağ kurmak, yüksek profilli konukların olduğu bir partiye sızıp laf cambazlığı yapmak, sıkı güvenlikli bir konvoya pusu kurmak, kimlik hırsızlığı yapmak gibi pek çok ince işe kalkışıyoruz. Biz bunları yaparken oyun da elini gerektiğinden önce açık etmiyor, konuyu nadiren dağıtıyor. Buradan da James Bond oyunu yapmakta olan IO Interactive’e iyi şanslar diliyorum, CDPR galiba sizin arsanın bir kısmını konmuş bulundu…
- Sesiyle, müziğiyle, görselliğiyle sunumu güçlü mü? Son olarak buna da evet. Cyberpunk 2077’nin ilk çıktığı felaket halinde bile asla laf edilemeyecek en güçlü iki noktası sanat tasarımıyla müzikleriydi. CD Projekt Red ekibi Phantom Liberty’deki veda hikayesini hakkıyla anlatmak yolunda her iki cephede de irtifa kazanmışlar desem pek karşı çıkanım olacağını sanmıyorum. Dogtown etiyle kemiğiyle Night City’ye çok güzel eklemlendirilmiş bir muhit olarak harikulade ambiyanslar barındırıyor. Senaryo kolunuzdan tutup bu ambiyanslarda her sizi gezintiye çıkardığında en sadık eşlikçiniz ana oyununkinden bile iyi müzikler oluyor. Yine P.T. Adamczyk ve Jacek Pociorcowski tarafından bestelenen müziklerin gaz verilmesi gereken kralını, huşu verilmesini gereken yerde de en güzelini vermeyi iyi başarıyor.
Alkışlar ve kapanış
Cyberpunk söz konusu olduğunda grafikleri ayrıca övmem gerekeceğini sanmıyorum, oyunun bir oyun olarak başarısının aksine bir teknoloji demosu olarak başarısı tartışmaya açık değil. CD Projekt Red’in sonraki projelerinde Red Engine’i geliştirmek yerine Unreal Engine’e geçiş yapma kararı almasını ise ne anlıyor, ne de destekliyorum zira Cyberpunk an itibariyle piyasanın en iyi grafikli oyunlarından bir tanesi ki aslında incelemeye bu konuda(DLSS 3.5 kutusu dışında) bir şey yazmayacaktım bile. Her şeyinin o kadar ayan beyan ortada olduğunu düşünüyordum. Ancak sonra Johhny’nin eskiden bu kadar iyi görünmediğine ayıktım. CDPR 2.0. yamasıyla çaktırmadan karakter modellerine de bir rötuş çekmiş. Keanu Reeves artık Keanu Reeves gibi duruyor, hele bir de Path Tracing ile çok gerçekçi bir çehreye kavuşuyor. Cyberpunk’ın muhtemelen görsel cephedeki tek eksiği olan dudak senkronizasyonu da daha iyi kotarılsa, Idris Elba’yı, Keanu Reeves’i karşımıza alıp konuştuğumuzu hissedebilirmişiz.
|İlginçtir, oyunun sistem ihtiyaçları 2.0 yaması ile güncellenip özellikle işlemci tarafında çok daha yukarıya çekildi. Yeni sistem ihtiyaçları tablosuna baksanız daha senesini doldurmamış AMD Ryzen 7000 işlemcilerin isimlerini gördüğünüzde başınızdan aşağı kaynar sular dökülebilir ama dökülmesin; oyun eskine kıyasla daha kötü değil, daha iyi çalışıyor. Bu ihtiyaçlar muhtemelen Dogtown’ın merkezi ve Little China gibi, ışık kaynaklarının bol olduğu, oyunun sisteme en fazla yüklendiği kısımları da FPS düşüşü olmadan çalıştıracak sistemler olarak açıklanmış. Ryzen 5 5600 işlemcim çoğu yerde serin serin takıldı çünkü.
Kapanışı yapacak olursak: ana oyun Cyberpunk 2077, 3 yıl, sayısız yama, sınırsız özür ve hepsine hükmedecek tek bir güncelleme sonrasında epey yol katetmiş, hatalarının çoğundan kurtulmuş da olsa büyülü bir şekilde bize yıllar yılı vaat edilen oyun olup çıkmadı. Oyunu eski nesil konsollarda satın alanlar zaten Phantom Liberty bir kenara, 2.0 güncellemesi mevzuunda bile avuçlarını yaladılar, kaderlerine terk edildiler. Ancak her şeye rağmen Phantom Liberty kendi içinde “o oyun” olmaya epey yaklaşmış. Bir de Night City’yi görev kovalamak dışında yapacak aktivitelere kavuştursalar, bize bu devasa şehirde yaşama olanağı tanısalarmış, bir sonraki oyun için eksiksiz bir şema haline gelebilirmiş. Yine de gidişat bu yönde olursa, oyunun yönetmenliği 1.6 güncellemesi ile devralan Gabe Amatangelo’nun ellerinde Cyberpunk markasının geleceğinin parlak görüyorun. Cyberpunk 2077 tarafından kalbi kırılan ama hala oyunu sevmek isteyenlerin de istediklerini büyük ölçüde Phantom Liberty’den alacağını düşünüyorum.
Yeni Polis Sistemi (ve daha bir sürü şey) - Cyberpunk 2077 ilk çıktığında polislerin kameranın dışında tabanvay bir şekilde belirdiği ve herhangi bir şekilde sizi takip etme becerilerinin olmadığı bir polis sistemi barındırıyordu hatırlarsanız. Bu sistemin yerine güvenlik güçlerinin devriye gezdiği, arabayla, ciple sizi takip ettiği ve pencereden sarkarak saydırdıkları bir sistem gelmiş. Şehirde huzursuzluk çıkardığınızda artık tıpkı GTA’daki gibi yıldızlarla ifade edilen aranma seviyeniz oluyor. Eğer katliam yaparsanız polis telsizlerinde sizden “Cyberpsycho” diye bahsetmeye başlıyorlar ve son raddi olan beşinci yıldıza çıktığınızda gökten zembille bir MaxTac timi iniyor. Her biri bir beceri ağacında uzmanlaşan MaxTac üyelerini canınıza ot tıkamayı da gayet iyi beceriyor. MaxTac kendine Phantom Liberty senaryosunda da yer buluyor bu arada, görevlerinden bir tanesinde de kendileriyle dövüşüyorsunuz. Oyunun müzik albümünde onlara özel bir parça bile var. - E peki polisler camdan sarkıp ateş ediyor da sizin eliniz armut mu topluyor? Tabii ki hayır, artık oyunda araçlardan ateş edebiliyorsunuz. Nişan tuşuna basmadığınızda otomatik takılan, bastığınızda kafaya çalışabildiğiniz bu sistem araçtan çatışmanın tek yolu da değil üstelik; gerekli becerileri aldığınızda araç içinden diğer araçları hackleyebilir hale geliyorsunuz. Gas pedalını kilitleyebiliyor, frenine basabiliyor veya yeterli RAM’iniz varsa direkt patlatabiliyorsunuz. Yine gerekli becerileri alırsanız çarpışan arabalar da oynayabiliyorsunuz. Yetmiyormuş gibi bir de artık oyunda üzerine silah monte edilmiş araçlar var. - Cyberpsychosis bir karakter geliştirme mekaniği olarak oyuna eklenmiş durumda. Vücudunuzun kaldırabileceği bir azami siber donanım kapasitesi var. Bu kapasiteyi limitine vardığınızda savaşın coştuğu yerlerde kafanızda çılgın bir kahkaha duyabilirsiniz. Tech beceri ağacındaki Edgerunner özelliğini alırsanız da kapasitenizin üzerinde implant taktırabilir, savaşlarda düşük bir ihtimal ve yine kahkahalar eşliğinde iyice kafayı kırabilirsiniz. Hasar bonuslarıyla tabii. - Oyunun en büyük, en önemli, en “Praise the Sun!” dedirten yeniliğini sona sakladım. Sıkı durun, ARTIK GELEN TELEFONLARI AÇMAYABİLİYORSUNUZ! Cyberpunk 2077 tecrübesini en büyük pürüzü olan NPC telefon sapıklığı 2.0 versiyonu ile birlikte tarihe karışmış durumda! Elbette hala olmadık zamanlarda aranıyorsunuz ama açmayabilirsiniz, diyelim ki açtınız ve o arada kavgaya karıştınız, V “abi dönücem ben sana” deyip çağrıyı beklemeye alıyor. |
Yan görevler Cyberpunk 2077’nin en hayal kırıklığı yaratan kısımlarından biri de yan görevleri idi. Evet ana hikayede karşılaştığımız karakterlerin görev dizileri güzeldi, bunlardan bağımsız birer cevher olan 2-3 ilginç görev de vardı ancak elbette bu bahsettiğim hikayeler totalde 80-100 saat oynanış vaat eden oyunun içeriğinin gerekenden az bir kısmını oluşturuyordu. Açık dünyadaki görevlerin çok büyük bir kısmı(Gig’lerden bahsediyorum) 5-10 dakikada bitirebileceğiniz, sunum tarafından sınıfta kalan getir götür işlerinden ibarettiler. Arkalarındaki hikayeleri okuyarak öğrenmeniz gerekiyor, verilecek ve sonrasında sonuçları görülecek kararlar barındırmıyorlardı. Phantom Liberty’nin yan görev içeriği hiç bu kafada değil. Her birinin hikayesi, sunumu, kıvamında, bazılarında ilginç şeyler de denenmiş. Hatta bir tanesinde Phantom Liberty’nin baş düşmanlarından Kurt Hansen ile bile oynuyorsunuz. Dogtown’ın iş bitiricisi Mr. Hands de yine yolunuza bolca “Gig” çıkarıyor ama bunların hiçbiri basit getir götür işleri değil, her birinin bir hikayesi var, sonuçlarını çok sonra göreceğiniz seçimler de barındırabiliyorlar. Yan görevlerin yapmaya fazlasıyla değer olması Phantom Liberty’nin hanesine yazılan bir başka artı puan oluyor. |
Başlıklar
Cyberpunk 2077’nin halihazırda üst düzey olan sunumuna kat çıkan ve CD Projekt Red’in sahalara dönüşünü simgeleyen bir hikaye.
- Hikâyede yaptığımız seçimler ana oyuna kıyasla çok daha anlamlı şekillerde gidişata etki edebiliyor
- Yan görevler tekrar The Witcher 3 kalitesini yakalamış
- Gelecekte geçen bir casusluk öyküsü oynuyor gibiyiz
- Karakterler ve oyunculuklar harika
- Oyuna eklenen yeni son Cyberpunk 2077 teması ile ters düşmüyor, diğer sonları egale etmiyor
- Eski nesil konsollara çıkmıyor olması
İnceleme için elinize sağlık güzel olmuş (yine :D). Oyun ilk çıktığında 10 saat oynayıp büyük hayal kırıklığıyla bırakmıştım. Yine oynardım ama bir şeye ara verince genelde öyle kalıyor. Oyuna tekrar girişme vakti geldi demek. Günlerdir gördüklerim gaza getirdi çünkü.
Bu arada oyun hala vadedilen oyun değil evet ama en azından vadettiklerine bir tık yaklaşmışlar.