“Souls-gibin” alt türü artık bana fena halde kabak tadı vermeye başladı arkadaşlar, sebep ise her önüne gelenin, anlatım tarzına kadar Miyazaki’nin tarzını araklaması, türe anlamlı bir yorum getirmekten aciz olması. Steam iki boyutlu, Metroidvania soslu Dark Souls çakmalarıyla doldu yahu? Depresyon bir dünya, depresyon karakterler, nereden geldiği nereye gittiği belirsiz bir hikâye, ölememekle lanetlenmiş bir ana karakter… Hadi bunları da geçtim birbirine yapboz parçası gibi uyan mekanikleri bütününden koparıp alakasız türlerde kullananlar bile var! Yılların çizgisel, sinematik anlatım kurdu Remedy’nin Control’de Dark Souls tipi kayıt noktaları kullanmış olmasının mantığını, oyuna kattıklarını anlatabilir mi bana biriniz? Hani bence altı kaval üstü şişhane de…
Tabii Miyazaki ve kankalarının tutturduğu formülün hassasiyeti ayyuka çıkınca oldu bu. İnsanlar birebir aynı şeyleri yapışlarına, kendine oyunlarının anlatısı içinde bile yer bulan bahaneler bulmaya başladılar. Derken Ninja Gaiden’dan tanıdığımız bir başka Doğulu “zor oyun stüdyosu” Team Ninja çıktı meydana ve formül nasıl değiştirilip geliştirilebilir yedi düvele gösterdi. Nioh güç fantezisi Hack’n’slash ile sefalet fantezisi Soulslike alt türleri arasında muhteşem bir orta nokta bulup, üzerine bir de çoğu Batılı servis oyununa taş çıkartacak bir eşya temelli gelişim sistemi ekleyerek From Soft formülünün gidebileceği yerlere dair ufuklarımızı genişleten bir oyundu. İkincisi de ilkinin çok da gelişmiş ve cilalı bir halini tam fiyattan alınmayı hak edecek bir içerik ile sunuyordu bizlere. Bu yüzden Nioh 1 ve 2’ye toplamda 400 saatin üstü zaman gömmüş birisi olarak “Nioh gibin ama Nioh değil, bir de Çin’de geçiyor” oyunu olan Wo Long’a hallenmemem imkansızdı.
Peki ne umdum ne buldum? İşte burada sizlerle bunu konuşmak için toplanmış bulunuyoruz. Nioh sevmeyenler uzaklaşabilir, onları ilgilendirecek bir şey yok. Benim gibi bayılanlar ise bir yere ayrılmasın, zira uzun ve ciddi bir konuşma yapmamız gerekecek onlarla.
Wo Long Çin’de geçen bir Nioh 3 mü?
Bu soruya ne yeteri kadar güçlü kuvvetli bir “evet” ile, ne de yeteri kadar kesin bir “hayır” ile cevap verebiliyorum. Zira aslında Wo Long hem çok az Elden Ring, hem biraz Sekiro, hem de hala bayağı Nioh. En başta oyunun hikayesi aktarılış şeklinden aştığı düzlüklere, aldığı virajlara, yaptığı ters köşelere kadar Nioh ile aşırı benzeşiyor. Nasıl orada Sengoku dönemindeki Japon derebeylerinin güç çekişmelerinin fantastik versiyonlarına tanık oluyorsak, burada da Üç Krallık dönemi Çin komutanlarının acele takışmalarına şeytan karışıyor. Nasıl Nioh’da mutlak gücün kapılarını aralayacak bir arzu objesi olarak Amrita varsa, burada da 7/24 peşinden koşulan bir Elixir var ve hatta renkleri bile aynı. Nasıl orada kale burcundan kale burcuna koşuyorsak, burada da bol bol sur arşınlıyoruz. Nasıl orada dövdüğümüz büyük rakiplerin “kutsal canavarları” bize sırnaşıyorsa, burada da nurlu yaratıklar dayak sonrası dilsiz şahsımızı dost belliyor.
Sağda solda bulduğumuz notlar haricinde oynanışa entegre bir anlatım öğesi yok, yine her şey bölüm aralarındaki uzun mu uzun, flashback dolu ara sahneler vasıtasıyla bize anlatılıyor. Ancak Wo Long’a heyecan yapan herhangi birimizin, oyuna hikâyeden etkilenmeyi bekleyerek girişeceğini sanmıyorum, hem Team Ninja sevip hem Üç Krallık dönemi ile çok alakadar olan bir insansanız, belki hikaye sizi sarıp sarmalar. Ancak dürüst olayım, ben kendi adıma ara sahneleri sırf ayıp olmasın diye geçmedim. Aynı şekilde burada hikâyeden bahis de sırf hiçbir Team Ninja oyunundan ne bekleyeceğini bilmeyenler vardır diye ediyorum. Ayrıntısıyla neyin ne olduğunu çok merak edenler açıp oyun içi ansiklopediden okuyabilir, ara sahnelerde geçerken uğrayan yaman dedenin, yurduna sevdalı yiğit delikanlının, onurlu düşmanın tarihte kim olduğunu öğrenebilir.
Sek Sek Sekiro
Oynanış nasıl peki? İşte işin o kısmına verilecek cevap daha çetrefilli ve ironiktir, oyunda dövüşme şekliniz, bunun aksine Team Ninja’dan bekleyeceğinizden çok daha sade ve tekdüze. Elbette bu konudaki eleştirilerimi hamur misali açabilmek için önce temel oynanış döngüsünü tarif etmem gerekiyor. Wo Long’da savaşırken temelde yaptığınız üç şey var: savuşturmalar, normal saldırılar ve Spirit Attack denen özel saldırılar. Hem bizim karakterimizin hem de düşmanların bir Spirit barı bulunuyor. Spirit barı her savaşın başında nötr konumda oluyor, bunu mükemmel zamanlanmış savuşturmalar ve normal saldırılar ile pozitif yöne doldurup, elimize geçen ve kolonya gibi uçucu olan Spirit kaynağını, büyüler veya düşmanın barını eksiye düşürecek Spirit Attack’lar ile harcıyoruz. Düşmanın Spirit miktarını eksi yönde dibe indirince sersemliyor, biz de silahımızı böğrüne gömdüğümüz bitirici hareketimiz ile kendisini ya öldürüyor ya da öldürmekten beter ediyoruz.
Bu temel sistem, oyunu Nioh’dan ciddi oranda uzaklaştırıp, onu Sekiro’nun yıllar önce kaybettiği ikiz kardeşi yapıyor. Lakin Wo Long ile Sekiro arasında çok ciddi dört fark var. Bunların birincisi, Sekiro’da farklı tipte savuşturma+karşı saldırı seçenekleri olması. Sekiro’da düşmanların yaptığı normal saldırıları doğru zamanda basarak bloklamak, saplama saldırılarını silahlarının üzerine basarak bertaraf etmek, yerden savurdukları darbeleri de üzerlerine zıplayarak etkisiz hale getirmek gibi üç farklı şekilde defans yaparken, Wo Long’da sopa da savursalar, üzerinize meteor atsalar hep aynı Deflect hareketi ile savuşturuyorsunuz. İkinci fark, Sekiro’da tek bir ana silah kullanıp, bunu protez kullanımıyla desteklemek gerekirken, Wo Long’da kendi saldırı hızları ve menzillerine sahip pek çok silah arasından seçim yapıp, büyüleri de üzerlerine eklemek lazım gelmesi. Üçüncü fark Sekiro’da yalnız kurt takılırken, Wo Long’un sürekli yanınıza yapay zekâ yardımcılar vermesi. Dördüncü fark da Wo Long’un Sekiro’dan çok daha hızlı bir oyun olması.
Kolbastı Stili Savaş
Wo Long’u Wo Long yapan şey esasen bu hız ve momentum. Oyunda sürekli ileri, geri, sola, sağa, havayı yara yara gidiyorsunuz. Savuşturma hareketimiz bile statik değil, yönlü. En makbulü düşman size doğru dört nala gelirken, saldırısını ileri yönlü savuşturup dibinde ot gibi biterek atağa geçmek. Karakterimiz hem saldırıları hem de savuşturmaları ile o kadar hızlı bir şekilde mesafe kat ediyor ki bu kadar reaktif oynamanız gereken bir oyunda bir noktada kendisini görmeyi kesiyorsunuz. Dövüşlerin tamamında sürekli düşmanın eline bakmanız lazım çünkü ve düşmanlar da aynı şekilde agresif ve mobiller. Bir saniye nefes almamanız, bir saniye nefes aldırmamanız elzem.
Oyunun bu hızı pek çok durumda keyifli. Ancak işin içine kimi zaman sayıları birden fazla olan yancılar da girince, e bölüm sonu canavarları da aynı derecede hızlı olunca, bir de Team Ninja’nın elinin ayarı efektler konusunda kaçınca, cidden yıpratıcı bir hale gelebiliyor. Kanatlarından şimşek, alev, buz fırlatan dört tane Denizli horozunun birbirine gaga pençe giriştiğini canlandırın gözünüzde. Aha işte Wo Long oynamak yer yer tam olarak o horozlardan biri olmak gibi. Hele bir de canhıraş bir şekilde koşar, takla atar ve saldırırken kendinizi duvar kenarında bulur ve gelen komboyu bloklayamayacağınız tutarsa, elden acıyla gıdaklamak dışında bir şey gelmiyor. Bazen de yancılarınız düşmanı tanklarken, düşman kombo ortasında “SÜRPRİİİZZZZZ” diye birden size dönüyor, poposuna yapışmanın acısını çekiyorsunuz. İki durum da yıldırım hızında, hatta belki bölüm sonu canavarının kılıcından çıkan yıldırımlardan önünüzü göremezken gerçekleşiyor. “Vur(da Deflect atayım)” dediğiniz düşman öldürüyor, Team Ninja da aynısını yapmış.
Bir Silah Bir İnsan, İki Silah İki İnsan (Değil)
Özellikle Nioh sevenleri çok üzeceğiniz düşündüğüm bir diğer sıkıntı da Team Ninja oyunlarının alametifarikası olan şekilli komboların, Wo Long’da uygulama açısından çok basit olması. Oyunun görüntülerini izlediyseniz çok janjanlı saldırı sekansları görmüş olabilirsiniz. Onların hepsi art arda normal saldırı tuşuna abanarak yapılıyor arkadaşlar. Sayıları 13 olan silah tiplerinin her birinde birer kombo var. Hangi silah tipini seçerseniz seçin, tek tuşa abanacak, karşı saldırı geldiğinde Deflect atıp abanmaya kaldığınız yerden devam edecek, arada bir de Spirit barınız yeteri kadar dolduğunda Spirit Attack yapacaksınız. Aralarda bir de gerekli görürseniz aynı klasmandaki silahlar arasında bile ciddi oranda değişebilen Martial Art hareketlerini eklersiniz. Nioh’da insanlara farklı, yaratıklara farklı hareketler kullanmanızı gerektiren, her hareketin spesifik bir yapılış, menzil ve işlevinin olduğu bir sistem söz konusuydu, burada böyle bir şey yok, her hareket hızlı ve menzilli, en hızlı ve en menzilli olanlar en makbul geçenler. Savaş sistemi bu kadar tekdüzeleşmiş olduğu için, Nioh’da olduğu gibi uzmanlaştığınız silahı değiştirdiğinizde çok farklı bir oynanış stili ile tecrübenizi tazeleyemiyorsunuz. Yeni geçtiğiniz silahın temel kombosunun ritmine alıştığınız anda bitti gitti.
Buna bir de Wo Long’un hızlı bir oynayışta 30 saat civarı sürdüğü ve yarıya gelmeden tüm düşman tiplerini tanıtıp sizi saldırılarını savuşturmaya alıştırdığı gerçeğini ekleyin. Her şeyini öğrendiğiniz anda bir o kadar daha, üzerine yeni açılan büyüler hariç bir şey koyamadan devam edecek yani oyun. O sebepten Wo Long’un en büyük sıkıntısı, seviye atladıkça yeni beceri açmak gibi bir durumun da söz konusu olmadığı bu temel savaş döngüsünün, vitaminini oyun bitmeden çok önce yitirmesi. Düşman çeşitliliği had safhada tutularak bu durumun önüne geçmeye çalışılabilirdi ancak bu da yapılmamış. Ortalama bir oyunla karşılaştırıldığında gayet yeterli olan düşman çeşitliliği, Wo Long söz konusu olduğunda maalesef yeterli gelmiyor ve oyunu aşağı çekmeye başlıyor. Bölüm sonu dövüşleri, en azından önünüzü görebildikleriniz, gayet keyifliler ancak bunların periyodik olarak oyunun heyecanını o ilk saatlerdeki seviyeye çekmesini beklemek zorunda kalmak üzücü.
Hanedan Çeyizi De Bir Başka Oluyormuş
Peki bu oyunun şevkini başka ne diri tutar? Elbette ganimet sistemi tutar ama o da eh meh seviyesinde. “Nioh gibi” lafı kullanmaktan biraz sıkıldım, sizin de sıkılmış olmanız muhtemel, ancak iki Team Ninja oyununun en çok benzeştiği ve direkt karşılaştırma yapmak gereken nokta burası. Aslında Nioh’da da, Wo Long’da da normal zorluk seviyesi, asla ganimet sistemi ve karakter kurmak adına bir önem arz etmiyor. Her iki oyunda da ilk oynayışınızda en yüksek hasarlı silaha, en yüksek koruma değeri olan zırha geçe geçe, o kısımlarla çok uğraşmadan ilerliyorsunuz. Ancak Nioh’da, ikinci zorluğa geçince yeni açılan Divine eşyalarla beraber oyunu tekrar oynama şevki gelirdi. Oyunun zorluğu da oyundaki ıncık cıncık statlara oynayarak, belli becerileri ve bonusları ön plana çıkaran aşırı optimize bir karakter kurma gerekliliğini ortaya çıkaracak ayarda artardı. Bu açıdan kendini çok uzun süre taze tutabilen bir oyundu Nioh.
Wo Long ise Dark Souls’dakine benzer, eşyaların kendi seviyelerinin olmadığı ama “artı basmak” suretiyle yükseltildikleri bir sisteme geçmiş. Bu iki açıdan problem yaratıyor. Birincisi, artık iş gören bir zırh & silah kombinasyonu bulup onu geliştire geliştire gittiğiniz halde, oyun üzerinize Nioh’daki kadar fazla eşya yağdırmaya devam ediyor. Yani envanterinize sürüyle eşya doluyor ama eldekini değiştirme gerekliliği olmadığı için sirkülasyon tıkanıyor. İkinci sıkıntı ise halihazırda elinizde bulunan ve geliştirdiğiniz silahların, temel veya az gelişmiş halleriyle düşen yenileri ile mukayesesini rahat bir şekilde yapamıyor olmak çünkü oyun eşyaların baz değerlerini bir kenarda belirtmiyor. Beş kere geliştirdiğim zırhın, +3 olarak düşen bir başkası ile mukayesesini doğru yapabilmek için onu da +5’e geliştirmem lazım ama oyun geliştirme materyallerini o kadar bol keseden dağıtmıyor maalesef. Bu iki nokta, düşman çeşitliliğinin yetersiz gelmesiyle bir araya gelince, oyuna baştan başlama şevkinizi cidden öldürüyor. Son düşman haklanıp yazılar aktıktan sonra oyun beni “bak yeni zorluk açıldı, yeni eşyalar düşecek ehe” diye gazlamaya çalıştı ama anca “hayırlısı” diyebildim.
Üç Krallık, İki Seri, Tek Motor
E Wo Long’un her şeyini anlattık, her zaman olduğu gibi en sona teknik tarafları kaldı. Maalesef oyun grafiksel olarak göz kamaştırmıyor. Zaten eski nesle de çıkan bir oyun olduğu için aman aman bir görsellik beklemek doğru olmazdı ama insan saman gibi görünen 2 Nioh oyunundan sonra artık teknolojik bir ilerleme kaydedilsin istiyor. Ha o istediğini alabiliyor mu? Hayır. Wo Long’da yıllardan beri alışık olduğumuz o isimsiz motoru kullanıyor, karşımıza vasat bir görsellik çıkarıyor. Ha ama sanat tasarımına bir tık daha özen göstermişler bu sefer, bölüm sonu düşmanları arasında epey güzel gözükenler var, Japonya’dan Çin’e gelmek de orman bölümleri sağ olsun oyuna renk katmayı başarmış.
“Ayarlar?” derseniz, CAPCOM harici Japon firmaların oyunlarını PC platformunun gücünü kullanacak ekstralar ile bezemekten ne kadar uzak olduğu da malum. O yüzden konsolları bile zorlayamayan oyunumuzun PC’de bir ekstrası olmasını geçtim üç beş grafik ayarı sunduğuna şükretmek durumundayız. Ha ama affedilemez bir başka nokta var, o da kontroller. Spesifik olarak da fare kontrolleri, zira Gamepad emülasyonu mu yapmışlar ne yapmışlar bilmiyorum, kamerayı asla akıcı bir şekilde hareket ettiremedim. İlla bir gecikme var, hassasiyet artırarak da çözülmüyor. Nioh’da ok ve yayla dövüş ortasında çekip kafadan adam vurmuşluğum çok, Wo Long’da ise varlığımın farkında olmayan düşmanı o da ben de sabit dururken vuramadığım anlar oldu. Herkes oyun kolu sevmiyor, herkes oyun koluyla oynamıyor ama gel de bunu Capon kardeşlerimize anlat. İşin komik tarafı Nioh 2’yi hem kolla hem de klavye+fare ile bitirmiştim, nişan faktörü yüzünden klavye+fare ile daha iyi oynanıyordu. Gerçi Ninja Gaiden portunu hiç klavye+fare desteği olmadan, Steam sayfasına “kol alın oynayacaksanız” uyarısı koyarak çıkarmış adamlar bunlar. Wo Long’un PC kontrollerinin patlak olması da beklenmedik değil o açıdan.
Wo Long: Fallen Dynasty, Steam fiyatının 600’den 900’e fırladığını da düşününce, kesinlikle tam fiyattan almanızı önereceğim bir oyun değil. Team Ninja ve Nioh çok seven halimle yarı fiyatta bile bir durup düşünürdüm. Ha bu cümleleri oyunu satın almak isteyenler için kuruyorum, nihayetinde Xbox Game Pass’te var oyun şu an, denemekten bir zarar gelmez.
Başlıklar
Sekiro benzeri oyun lazımsa bir bakın, Nioh benzeri oyun lazımsa hayalkırıklığı.
- Oyunun hızı ve temposu muhteşem
- Deflect mekaniği asla sıkmıyor
- Bölüm sonu dövüşleri Team Ninja standardının altında kalmamış
- Çin’e gitmek hoş bir hava değişikliği sunuyor
- Düşman çeşitliliği bu uzunlukta bir oyun için çok yetersiz
- Fare kontrolü berbat
- Büyülerin bazıları kullanışsız
- Bu kadar sene sonra grafiksel bir gelişme sunmuyor
Öncelikle Elinize sağlık.Niohda olduğu gibi bu oyunda da ilk 5 saat müthiş bir oyun oynuyorum hissinden aşırı tekrar eden bayık bir oyun oynuyorum hissine geçtim.Oyunda 4. bölgedeyim şimdiden düşmalardan sıkıldım,gerçekten tatmin edici gameplayi ve bossları sayesinde devam ediyorum. Oyun hakkındaki okuduğum olumsuz yorumları çoğu tutorial bossla ilgiliydi ve bende fazlasıyla katılıyorum, yahu bi tutorial bossa 1 saat harcanır mı, onu da geçtim üzerine 4 boss daha falan oynadım hala Tutorial boss kadar zor bir boss görmedim. Bu arada oyunu tek başına oynayabiliyorsunuz Inventoryden bi eşya ile yanınızdaki NPCler kayboluyor, ben öyle oynuyorum yine de Tutorial bossu kadar daha zorlanmadım ^^.