Süper kahramanlar oyunculuk tarihi boyunca en çok kullanılan ve belki de en çok çuvallayan temalardan biridir. Hatırlıyorum da taaa siyah kutulu Atariler ve Commodore 64’ler zamanında bile bir Süpermen ya da Örümcek-Adam oyununa rastlamak mümkündü. Fakat hepsi de börtü böcekten tutun da envai çeşit tuhaf yaratığa kadar pek çok alakasız düşmanla savaştığımız başarısız yapımlardı.
Ne parmaklarımızın ucundaki kahramanın ruhunu yansıtabiliyorlardı ne de çizgi-romanlardaki o güzelim atmosferi. Yıllar geçti ama süper kahraman uyarlaması olan yapımlar ayak bileklerinin hizasındaki o çıtayı (birkaç kalburüstü istisna dışında) bir türlü yükseltmeyi başaramadı. Süper kahraman oyunu, kötü oyun ile aynı anlamına geliyordu bizim için. Ta ki Rocksteady isimli, adı sanı duyulmamış bir firma Batman: Arkham Asylum’u bizlerle buluşturuncaya kadar…
Penguin, Alberto Falcone’ye kendine has yöntemleriyle ikna ederken
Arkham Asylum, süper kahraman oyunlarının nasıl olması gerektiğinin bir kanıtıydı adeta. Rocksteady ekibi Batman’in düşmanlarını, çizgi-romanın geçtiği dünyayı ve maskeli kahramanımızı o kadar iyi analiz etmişti ki yapım bize sadece benzersiz bir deneyim sunmakla kalmıyor, aynı zamanda Batman olma hissini de sonuna kadar yaşatıyordu. Hemen onun ardından gelen ve öncüsünden kat kat büyük olan Arkham City’nin de ondan aşağı kalır yanı yoktu hani. Her iki yapımın da gelmiş geçmiş en iyi süper kahraman oyunu seçilmesinin, pek çok eleştirmenden “yılın oyunu” ödülünü toplamasının nedeni de bu zaten… Hâl böyle olunca daha fazlasını istememiz ve üçüncü oyunu beklememiz kaçınılmazdı. Ama Rocksteady cephesinde durumlar biraz karışıktı; Mark Hamill artık Joker’i seslendirmeyeceğini, yapımcı firmaysa başka bir Batman oyunu yapmak istemediklerini açıklamıştı. Üçüncü bir oyuna hiçbirimizin itirazı olmasa da Arkham City’nin ‘malum’ sonundan sonra bazılarımız serinin bu şekilde sonlanmasına ufak ufak razı olmaya başlamıştı hatta. Derken Warner Bros. bombayı patlattı ve Arkham Origins’i duyurdu. Peki beklediğimiz oyun bu muydu? Gelin dedektiflik yeteneklerimizi devreye sokup bu işi derinlemesine araştıralım.
Bir iyi, bir kötü haberler
Her şeyden önce bu oyunun arkasındaki firmanın Rocksteady Studios olmadığını belirtmek gerek. Onun yerine yapımcı koltuğunda Warner Bros. Games Montreal oturuyor. Fakat hemen umutsuzluğa kapılmayın, daha önce Arkham City’yi Wii U’ya uyarlayan ekip bu. Yani hem Rocksteady’nin motoru hem de oyun dinamikleri konusunda bir nebze de olsa tecrübeliler. Rocksteady çalışanları da her türlü teknik desteği ve tavsiyeyi kendilerinden esirgemiyor. Oyunun başındaki isim ise Prototype ve Gears of War 3’ten hatırladığımız Eric Holmes. Kendisi aynı zamanda iflah olmaz bir çizgi-roman sevdalısı olarak da tanınıyor. Hatta Transformers için çıkarılan bir mini-seri için yazarlık bile yapmış.
Deathstroke çok popüler bir karakter olmasına rağmen ilk kez bir oyunda görünecek
Yapımın senaristliğini yapan isim bu kez Paul Dini değil. Bilenler bilir, 5 kez Emmy Ödülü kazanan Dini, 1989’dan bu yana Batman’in çeşitli çizgi-filmlerinin de senaristliğini yapan bir isim. Bunların arasında bir zamanlar ülkemizde de gösterilen ve çok sevdiğimiz Batman: Animated Series de var. Kendisi tam bir Joker, Harley Quinn ve Batman uzmanı; hepsinin karakterini ve psikolojisini belki de en iyi bilen insanlardan biri. Önceki Arkham oyunlarında yakalanan o yoğun atmosferin başlıca sebebi Dini’nin kalemidir desek abartmış olmayız herhalde. Ama durun! Pelerinlerinizi katlayıp dolaba kaldırmayın hemen, Paul Dini yerine onun boşluğunu aratmayacak (en azından öyle umduğumuz) bir başka ekip var bu kez sahnede. Ekibin birinci kolu Sekretagent Production, yani Michael “Dooma” Wendschuch ve Corey May tarafından kurulan, Assassin’s Creed serisinin tüm oyunlarının, Prince Of Persia serisinin Warrior Within ile Two Thrones adlı bölümlerinin ve Army of Two’nun arkasında yer alan bir senaristlik firması. İkincisi ise DC Comics firmasının önemli yazarlarından Geoff Johns. O da Superman: Secret Origin, Green Lantern: Rebirth ve Flash: Rebirth gibi başarılı yapımlara imza atmış, ayrıca Smallville dizisinde de bir dönem senaristlik yapmış bir isim. Gördüğünüz gibi “kökenlere dönüş” konusunda gayet tecrübeli. Bu da Arkham Origins için biçilmiş kaftan olduğu anlamına geliyor.
Kökenlere Dönüş
Oyunun adında geçen ‘Origins’ ibaresinden de anlayacağınız gibi karşımızdaki yapım bir devam oyunu değil. Bu kez geçmişe, ilk iki oyunun yıllarca öncesine gidiyoruz. Batman bir süredir kanunsuzlarla mücadele eden, yetenekli bir suç savaşçısı. Fakat o bildiğimiz efsanevi kahraman olmaktan şimdilik çok uzakta. Bugüne dek sadece sokak çeteleri, sıradan suçlular ve Alberto Falcone ile Sal Maroni gibi küçük mafya babalarıyla uğraşmış.
Kendi hızına ve gücüne denk biriyle ise hiç karşılaşmamış. Ama işler değişmek üzere, çünkü şehrin en büyük suç imparatorlarından biri olan Black Mask, oyunun hemen başında bilinmeyen bir nedenden dolayı, tam da yılbaşı arifesinde Batman’in başına yüklü bir ödül koyacak ve DC evrenindeki sekiz süper-katili yarasayı avlamak için kiralayacak. Kendisini bir anda hedef tahtasında bulan ve etrafı azılı suçlular tarafından sarılan kahramanımız ise bir yandan canını kurtarmaya çabalarken diğer yandan da Black Mask’in neden başına bir ödül koyduğunu araştırmaya başlayacak.
Akıcı dövüş sistemi ve Predator Mode gibi özellikler oyundaki yerlerini koruyacak
Maskeli kahramanımız henüz kariyerinin başlarında olduğundan çoğu düşmanıyla ilk kez bu oyunda karşılaşacak. Bu da tıpkı Batman gibi onların da kökenlerini görme fırsatı sunacak bizlere. Örneğin tek gözüne bir şişe saplanmamış ve henüz yalnızca kirli bir karaborsa taciri olan Penguin… “Oyunun başlıca ilham kaynakları Legends of the Dark Knight ve Batman: Year One (Frank Miller) adlı çizgi-roman serileri. Bu iki serinin içerdiği maceralar Batman tarihçelerinde çok önemli bir yer tutar, çünkü Batman biri ya da bir şeyle – örneğin Venom adlı ilaçla – karşılaştığında bu bir ilktir. Seksen küsuruncu kez değil,” diyor Eric Holmes, verdiği bir röportajda. Bane’in damarlarında akan ve ona insanüstü bir güç veren Venom adlı kimyasal maddeden söz edilmesi bu koca adamı üçüncü oyunda da görebileceğimiz anlamına gelebilir. Yapımda boy gösterecek başlıca karakterler şimdilik Penguin, Black Mask, Deathstroke ve Komiser Gordon olarak açıklandı. İnternette, üzerinde Joker, Bane ve Korkuluk gibi karakterleri taşıyan bir tanıtım resmi dolaşsa da henüz bu bilgiyi doğrulayacak kesin bir kaynak yok.
Black Mask oyundaki baş düşmanımız olacak. Gerçek adı Roman Sionis olan Black Mask, her ne kadar bize yabancı bir karakter olsa da aynı durum Amerikalı çizgi-roman âşıkları için geçerli değil. Çünkü bir zamanlar Gotham’ın en büyük mafya babalarından biri olan Black Mask, bir dönem boyunca Batman’in en çok başını ağrıtan düşmanlarından biriydi. Aslında Roman Sionis de tıpkı Bruce Wayne gibi zengin bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelir, fakat tek düşündükleri şey yüksek sosyete içerisindeki itibarları olan Sionisler oğullarına ne ilgi ne de sevgi gösterir. Wayne ailesinden nefret etmelerine rağmen sosyal statülerini yükseltmek için onlarla arkadaş gibi görünmeye çalışıp Roman’ı Bruce ile arkadaş olması için zorlarlar. Kısacası Roman Sionis sorunlu bir çocuk geçirir. Derken Sionisler, tıpkı Wayne ailesi gibi erken yaşta hayata gözlerini yumar. Ama sokak arasındaki aşağılık bir soyguncunun değil, kendi öz oğullarının elinde verirler canlarını. Vakit kaybetmeden babasının şirketi Janus Cosmetics’in de başına geçen Roman Sionis kısa süre içinde şehirdeki irili ufaklı tüm suçları kontrol eden bir mafya babasına, Black Mask’e dönüşür. Yüzüne taktığı maske, ailesinin başkalarına karşı takındığı “dostluk maskelerine” bir göndermedir aslında. En iyi bilinen özelliği insanların yüzlerine işkence yapmaktan aldığı büyük keyiftir.
Arkham değil, Gotham City
Kökenlerine dönen tek şey karakterler değil elbette. Hatırlarsanız Arkham City’de Gotham Şehri’nin eski bölgelerinin yani Old Gotham olarak anılan yerleşim yerinin etrafı duvarlarla çevrilmiş ve bir tür açık hava hapishanesine çevrilmişti. Hatta şehrin bazı kısımlarını sel bile basmıştı. Arkham Origins’te ise Old Gotham içinde hâlâ insanların yaşadığı, bazı kişilerin ‘ev’ olarak adlandırdığı canlı bir yerleşim merkezi. Gotham Şehri Polis Departmanı binası hâlâ kullanımda, Amusement Mile adlı lunapark sular altında kalmamış ve Penguin’in Final Offer adlı gemisi limana demirlemiş durumda. Üstelik bu kez Old Gotham haritanın sadece yarısını oluşturacak, çünkü elimizin altında yüksek gökdelenleri ve ışıltılı caddeleriyle New Gotham da olacak. Bu da oyunun Arkham City’den iki, Arkham Asylum’dan ise beş kat daha büyük bir alana sahip olacağı anlamına geliyor.
Batwing için kaleme alınan konsept çizimlerden biri
New Gotham bölgesi oyuna sadece yatay anlamda değil, dikey anlamda da genişlik kazandırıyor. Çünkü Old Gotham’da düşmanlar ya sokak hizasına ya da alçak çatıların üzerine konuşlanırken New Gotham’da bu ikisine bir de gökdelenlerin tepeleri ekleniyor. “Dövüşecek birilerini buluncaya kadar sokak sokak koşturacağınız kocaman bir şehir yapmak istemiyoruz. Her köşede ve her çatıda hem görsel hem de oynanış açısından ilginç bulacağınız bir sürü şeyle dolu o yoğun şehir havasını korumak istiyoruz,” diyor oyunun baş tasarımcılarından Ben Mattes. Yılbaşı zamanı olduğu için şehrin sokakları ve çatılarının tepeleri karla örtülü olacak. Şehrin o alışılagelen gotik havası ise aynen korunacak.
Harita bu kadar geniş olunca içerisinde dolaşmak da eskisine nazaran daha fazla vakit alacak hâliyle. Bu yüzden oyuna bir fast-travel özelliği de eklemiş yapımcılar. Dilersek yine çatıdan çatıya koşturup pelerinimizle dalışlar yaparak şehri gezebileceğiz, ama dilersek de Batwing adlı jetimizi çağırıp bir sonraki görevimizi yapacağımız noktaya hızlıca gidebileceğiz. Fakat haritanın bazı yerlerinde sinyallerimizi bozan ve uçağımızı çağırmamızı engelleyen düşman kuleleri bulunacak. Tıpkı Assassin’s Creed veya Far Cry’daki gibi bu kuleleri ele geçirmemiz gerekecek. Bazılarının üstesinden kolayca gelirken bazıları için ise bir takım upgradelere ihtiyacımız olacak. Sinyal bozucuyu devre dışı bıraktıktan sonra jetimizi istediğimiz zaman çağırabileceğiz. Ancak Batwing kontrol edilebilir bir araç olmayacak.
Seviyor, sevmiyor, seviyor…
Batman henüz yeteneklerini çok fazla geliştirmediği ve süper kahramanlık işinde yeni olduğu için hata yapmaya elverişli bir karakter olacak. Limitlerini gereğinden fazla zorladığına, bazen de aşırı güç kullandığına şahit olacağız. Aynı zamanda hatalarından ders çıkarttığını da göreceğiz. Oyunda iyi polisler kadar Black Mask’in emrinde çalışan ve başımıza konan ödüle konmak isteyen kötü polislerin de bulunduğunu belirtmek gerek. Gotham’ın yozlaşmış yasaları çoğu kez adaletin önüne geçtiği için Batman bazen kanunları çiğneme yolunu da seçecek.
Gotham Polisi’nin bize olan yaklaşımı da oyun içinde yaptığımız şeylere göre değişecek; çünkü yarasa kostümlü birinin şehirde dolaştığından haberdar olan polis güçleri, Batman’in hangi tarafta olduğundan henüz emin değil. “Crime in Progress” adı verilen bu sistem sayesinde köşeye sıkışmış polis memurlarını ya da bir muhbiri kurtarmak gibi yan görevleri yaparak iyi polislere onlardan yana olduğumuzu belli edeceğiz. Oyuna eklenen bir diğer sistem ise “Most Wanted.” Oyun haritasında karşılaşacağımız bu yan görevler sayesinde ana hikâyeyle bağlantısı olmayan diğer süper-kötülerin peşinden de gidebileceğiz.
Şu an için oyunda gözükmesi kesinleşen karakterler sadece Black Mask ile Deathstroke
İkili ilişkilerimizi geliştirmemiz gereken bir diğer kişiyse uşağımız Alfred. Sırtına bir pelerin geçirip ailesinin mirasını garip bir biçimde harcayan Bruce Wayne, Alfred’in gözünde şımarık bir çocuktan ibaret. Bruce ise kendisine ölen ailesini hatırlattığı için Alfred’i etrafta görmekten pek hoşlanmıyor. Her ne kadar birlikte çalışıyormuş gibi gözükseler de pek çok konuda fikir ayrılığına düştüklerine de tanık olacağız.
Çalışıyorsa dokunma
Önceki iki Arkham oyununun popülaritesinin gayet farkında olan ve her ikisine de büyük bir hayranlık duyan Holmes, serinin takipçilerini hayal kırıklığına uğratmak istemiyor. Bu yüzden ellerinden geldiğince oyun mekaniklerine sadık kalmayı, bu esnada da oyunculara yepyeni bir deneyim sunmayı amaçlıyorlar. Bir “kökenlere dönüş” oyunu yapmalarının sebeplerinden biri de bu aslında: Rocksteady’nin kurduğu olay örgüsüne dokunmayıp yapıma devam etmelerini engellememek. İkincisi ise senaryo konusunda daha serbest olabilmek ve kendi istedikleri hikâyeyi anlatabilmek elbette.
Daha önceki oyunlarda alışık olduğumuz Predator Mode bu oyunda da yer alacak. Heykelden heykele geçip rakiplerimizi tek tek avlayabilecek, üzerlerine sessizce dalışa geçip onları ayaklarından tavana asabilecek ve hatırladığımız diğer tüm hareketleri yapabileceğiz. Ayrıca belli başlı hareketleri – örneğin rakiplerimizi beş kez sessizce ekarte etmek gibi – gerçekleştirdiğimizde tecrübe puanı kazanacağız. Bu puanlarla da ekipmanlarımızın özelliklerini arttırabileceğiz.
2.5 D olarak hazırlanan Blackgate’den bir kare
Akıcı dövüş sistemi de yerini aynen koruyanlar arasında. Zaten kusursuz işleyen dövüş mekanikleriyle uğraşıp vakit kaybetmek istemeyen ve geliştirmeye çabalarken bir şeyleri bozmaktan çekinen Warner Bros. Games son derece doğru bir karar alarak bunlara dokunmamayı seçmiş. Bunun yerine, yenebilmek için farklı taktikler geliştirmemiz gereken yeni düşmanlar ve yepyeni ekipmanlar üzerine yoğunlaşmışlar. Bunlardan biri de Remote Claw adlı yeni oyuncağımız. Aynı anda iki farklı yere kanca atabildiğimiz bu alet sayesinde iki objeyi birbirine çekebilecek, düşmanlarımızı iki ağır nesne arasında sıkıştırabilecek ve iki rakibimizi ellerimizi bile kullanmadan kafa kafaya tokuşturmak gibi havalı atraksiyonlara girebileceğiz (Just Cause 2 diyenler el kaldırsın).
Son zamanlarda benzerleri pek çok oyunda boy gösteren Detective Mode yine emrimize amade olacak. Üstelik bu kez biraz daha geliştirilmiş şekliyle… Artık bu modu aktif hâle getirdiğimizde mermilerin izlediği yolları görebilecek, suç mahallindeki izleri dikkatli bir biçimde inceleyebileceğiz. Batman kendi kendine konuşup olay hakkında teoriler üretirken ekranda hologramlar belirecek ve olayın nasıl gerçekleştiğine birinci elden şâhit olabileceğiz. Dilersek Batcave’de bulunan Batcomputer sayesinde bu sahneleri tekrar tekrar izleyebilecek, yavaşlatabilecek, durdurabilecek (Oynat Uğurcum!) ve farklı açılardan seyredebileceğiz. Bu sayede yeni ipuçlarına ulaşıp bir soruşturmayı bir sonraki aşamaya taşımamız gerekecek. Gotham şehrine irili ufaklı pek çok suç mahalli serpiştirilmiş olacak. Batman’in dedektiflik yönüne daha fazla ağırlık vermek için böyle bir yol izlediklerini ve Sherlock gibi dizilerden bol bol esinlendiklerini belirtiyor Eric Holmes (Holmes’un Sherlock’tan esinlenmesi, hmmm…).
Bu aralar oyunda bir de multiplayer seçeneği bulunacağı söylentisi dolanıyor etrafta. Joker’in veya Bane’in çetesine dahil olup Batman ile Robin’e karşı savaşacağımız, Killer Croc, Deadshot, Firefly, Black Mask, Deathstroke ve bir de bir tür “elektrikli adamın” oynanabilir karakterler arasında bulunabileceği söyleniyor. Bu isimler yazının başında saydığımız sekiz katilden birkaçını temsil ediyor olabilir. Bunun şimdilik sadece bir dedikodudan ibaret olduğunu da unutmamak gerek elbette…
Oyundaki bazı polisler ödül parasını kapabilmek için postumuzu delmeye pek bir hevesli olacak
Kara Şövalyenin kara kapısı
Oyun sadece PC ve konsollar için değil. el cihazları için de geliştiriliyor. Taşınabilir cihazlarda boy gösterecek ilk Arkham oyunu olacak olan Batman: Arkham Origins Blackgate, Metroid Prime serisinin arkasındaki isimler tarafından kurulan Armature Studio tarafından geliştiriliyor. 2.5-D olarak tasarlanan, tamamen farklı bir deneyim sunacak olan oyun keşfetme ve aksiyon üzerine kurulu olacak. Tıpkı Arkham Asylum’da olduğu gibi bu kez de Blackgate Hapishanesi’nin koridorlarında dolaşıp karşımıza çıkan engelleri aşmaya çalışacağız. Yapımcılar gizlilikten tutun da akıcı dövüş sistemine kadar hemen her şeyi bu oyuna da yedirmeye çalışıyor.
Batman: Arkham Origins, 25 Ekim tarihinde Wii U, Playstation 3, Xbox 360 ve PC’ye; Blackgate ise 3DS ve Vita’ya çıkacak. Şimdiye kadar verilen bilgiler umut verici fakat şunu da unutmamak gerekir ki önceki oyunları bize asıl sevdiren şey ne haritasının büyüklüğü ne de akıcı dövüş sistemiydi. Aksine, “Batman olma hissini” bizlere sonuna kadar yaşatmasını seviyorduk. Warner Bros. Games’in bunu başarıp başaramayacağı ise kocaman bir muamma. Dileriz ortaya Rocksteady’yi mumla aratmayacak bir yapım çıkar da biz de bir kez daha Gotham’ın çatılarını keyifle arşınlarız.
Oyunla kalın…