Birkaç aydır evdeki bilgisayarla uğraşıyorum. İş anakart değiştireyim ile başladı, o değişince şu değişti, onu diğeri takip etti derken baktım olmayacak toptan yenilemeye giriştim. Anlayacağınız kaç aydır ürün inceleme diye kendi sistem yenileme maceramı anlatıyorum size. İş sonunda bu parçaların hepsini bir araya toplamaya gelince, sade, sağlam ve kullanışlı bir kasa arayışına girdim.
Başta XPG Invader istediğimden daha mütevazi görünüyordu, ama bir arkadaş tavsiye edip, 800TL’lik uygun fiyatı görünce onda karar kıldım. İnanılmaz şık, sade ama havalı, karizmatik bir kasa bu. Baştan söyleyeyim tek bir önemli eksiği var, ön panel USB portları USB 3.0, yani 3.1 veya Gen2 değil. Bunun dışında her özelliği ile dört dörtlük bir kasa.
Dört dörtlük demişken 4 adet 2.5” SATA SSD yuvası var öncelikle. Buna ek olarak iki tane de 3.5” SATA takabiliyorsunuz, yani 6 disk destekliyor. Bu 3.5” yuvaları ve güç kaynağı kasanın altında ters bir çekmeceye saklamış. Bu hem soğutmaya destek oluyor hem de görüntüyü topluyor.
Ön panel ve kasanın tüm açıklıklarındaki toz filtreleri mıknatıslı, bunları çok kolay takıp çıkarabiliyorsunuz. Biri temperlenmiş cam olan yan panelleri ve disk yuvalarını takıp çıkarmak için de elle çevrilebilen vidalar kullanıyorsunuz. Yani her şeyi tornavida olmadan sökülüp takılan bir tasarım. Ayrıca kasanın ön tarafında yere yansıyan Prime destekli RGB aydınlatma var.
Soğutma özellikleri de çok esnek, kasaya 9 taneye kadar 12cm fan takılabiliyor. Ayrıca üst ızgaraya 24cm, ön ızgaraya da 360cm’lik su soğutma radyatörü monte edebiliyorsunuz. Ben üste iki radyatör, ön ve arkada iki fan ile çok basit ve klasik bir soğutma yaptım. Serin, sessiz gayet güzel çalışıyor.
Dedim ya uzaktan çok çarpmamıştı beni XPG Invader. Ürün elime geçince ilk izlenimim ne kadar kaliteli üretildiğiydi. İçine parçaları yerleştirdikçe geniş ve kullanışlı olmasını takdir ettim. İşim bittiğinde de görüntüsüne hayran kaldım. Şimdi resmen aşk yaşıyoruz. Anlayacağınız iş bilgisayar olunca “görücü usulü” de gidilebiliyormuş.
