İnceleme - Diablo IV Sezon 4: Season of Loot Reborn

Sadece Loot mu, oyun da baştan doğmuş adeta…

Artık geleneksel hale gelmiş olan ve 3 ayda bir sorduğumuz “Peki Diablo IV’ü şimdi oynamaya değer mi?” sorumuzun dördüncüsüne hoş geldiniz arkadaşlar! Daha önceki sezon yazılarında hep bir “Ya şu loot sistemini bir yenileseler o zaman göreceğiz asıl oyun olmuş mu” diyordum ya, nihayet o noktaya geldik işte. 14 Mayıs itibariyle hem loot hem de Diablo IV yeniden doğmuş bulunuyor arkadaşlar, hepimize hayırlı ve de uğurlu olsun!

Season of Loot Reborn, sezonsal içerik olarak bugüne kadarki en hafif ancak oyunun temel sistemlerini değiştirme açısındansa en yüklü ve ağır sezon şimdiye kadar. Eh, oynanışının %90’ı “loot” üzerinden dönen bir oyunda loot sistemini baştan aşağı değiştirmek kolay iş değil tabii. Ama en azından sezonun ilk haftasını geride bıraktığımız ve benim bu satırları yazdığım şu sıralarda yeni loot sisteminin kıvamı tam tutturduğunu söylemek mümkün gibi.

Diablo IV’ün loot sistemindeki sıkıntı neydi? Ekipmanların çok fazla gereksiz “Affix” barındırmasında. Yani tamam, tabii ki belli bir derinliği olsun ve azıcık hesap kitap yapalım, “Hangisini kullansam?” diye analiz edelim falan da o kadar çok gereksiz ve sadece belli kondisyonlara odaklı Affix vardı ki, bir yerden ya her zindandan sonra tutup onlarca dakika boyunca envanter kontrolü yapmak ya da bir çoğumuzun yaptığına emin olduğum üzere “Ya bunlara bakmakla mı uğraşıcam?” diye hızlıca bir göz gezdirip hepsini topluca demirciye kırdırdığımız bir döngüye giriyordu oyun. Season of Loot Reborn, öncelikle bu döngüyü kırıyor ve Diablo takımının bile kendiyle “Salı günleri +x hasar” diye dalga geçerek özetlediği bu kondisyonel Affix’leri komple oyundan kaldırıyor. Onun yerine artık daha direkt özelliklerle geliyor ekipmanlarımız. Örnekle pekiştireyim: Eski halinde “Yakındaki düşmana şu kadar hasar”, “Uzaktakine bu kadar hasar”, “Canı düşük düşmana şu kadar hasar”, “Canı tam düşmana bu kadar hasar” diye değişen affix’ler vardı hatırlarsanız. Artık direkt düz “bu kadar hasar” var. Yakındaymış, uzaktaymış, canı azmış çokmuş onun derdine sokmuyor. Hasar var mı, var işte. Aynı şekilde her sınıfa “main stat” da dediğimiz 4 özellikten (Str, Int, Will, Dex) hangisinden en çok verim alıyorsa onu düşürüyoruz; diğerleriyle suyu bulandırmıyor hiç. (Alternatif olarak bazı ekipmanlarda +All Stats geliyor ama hâlâ) Bu şekilde bakınca “Ee, bu sefer de çok sadeleştirmişler” diyebilirsiniz, zira ben de bu değişiklikleri ilk okuduğumda “Ee çok Diablo III olmuş ama?” demiştim. Neyse ki kalan değişiklikler sistemi biraz daha katmanlamış yine; oraya da geleceğim şimdi.

Bu sadeleştirme mevzusunun yanında, sarı renkli Rare ekipmanlar artık sadece 2 Affix’le geliyor. Legendary’ler 3, Unique ekipmanlarsa 4 Affix’e sahipler. Bu eskiden olduğu gibi iyi bir Rare bulup onu Legendary’ye çevirme sistemini kaldırıp çöpe atıyor. Rare’lerle şu an bir işimiz yok yani, satmak ve demircide kırdırmak dışında tamamen işlevsizler artık. (İleride Magical ve Rare ekipmanlar için de bazı planları olduğunu açıkladılar. Muhtemelen Diablo 2 usulü Crafting için taban olarak kullanma gibi bir şeyleri ek pakette bekleyebiliriz bence) Gönlümüze uyan 3 Affix’li bir Legendary bulduktan sonra yeni sistemin asıl öne çıkan kısmına geliyoruz: Tempering. Bu özellikle demircide elimizdeki ekipmanlara 2 Affix daha ekleyebiliyoruz; toplam yine 5 Affix oluyor bu sayede. Ancak bu ekleyebileceğimiz Affix’ler çok daha özelleşmiş, belli alanlara odaklı ve her ne kadar belli bir kontrolümüz olsa da biraz da rastgele. Kafanız karıştı muhtemelen, yine örneklendireceğim o yüzden.

Mesela Bone Spirit Necromancer kasıyorsunuz ve silahınıza Tempering yapmaya karar verdiniz. Demirci de size dedi ki “Buna bir Weapons, bir de Offensive Augment ekleyebiliriz”. Önce “Bone Finesse” seçtiniz, muhtemelen gelmesini istediğiniz özellik Bone Spirit’in hasarını arttırmaya yönelik olan olacaktır. Ancak bu kategoride direkt Bone Skill ağacından yeteneklere bonus veren, Bone ağacındaki yeteneklerin Critical ihtimal ve hasarını arttıran özellikler de var ve siz bunu eklemeye karar verdiğinizde bunlardan birini rastgele ekliyor. İstediğiniz özellik gelmezse materyal ücretini tekrar ödeyerek Reroll edebiliyorsunuz ANCAK her ekipman için toplamda 5 kere Reroll yapma şansınız var. Bone Spirit’in hasarını %103’ten yükseğe çıkartayım derken yerine genel Bone skill hasarını %40’a çıkartan özellikle de kalabilirsiniz. Ya da daha da fenası, Bone Augments yapmaya çalışırken Bone Spirit yerine hiç kullanmayacağınız “Bone Spear’ı iki defa bas” ihtimali verenle özelliğe mahkum olabilirsiniz. Bu yüzden gözünüze kestirdiğiniz bir eşyayı allayıp pullamadan önce ilk yapmanız gereken şey üzerine Tempering basmak olsun; çünkü hem materyalleri ucuz hem de Enchant  ve Masterwork yaptığınız ekipmanın Tempering yüzünden elinizde patlamasını istemezsiniz, emin olun…

“Enchant tamam da, Masterwork nedir?” dediğinizi duyuyorum. Dikkatinizden hiçbir şey kaçmıyor gerçekten. Masterwork de ekipmanlarımızın bir sonraki evrimi. Eskiden demirciden 5 seviye Upgrade yapardık, hatırlar mısınız? Masterwork de onun gibi, eşyanın baz özelliklerini arttırıyor. Toplamda 12 seviyesi var ancak yapması çok daha uzun ve zorlu bir süreç. Her seviyede ekipmanın üzerindeki özellikleri %5 arttırıyor ancak 4, 8 ve 12. seviyelerde rastgele seçilen bir özelliği %25 arttırıyor! İşin asıl çılgın kısmı burada, çünkü çok şanslıysanız (ya da çok fazla vaktiniz ve materyaliniz varsa) karakterinizi çok çılgın noktalara taşıyabilmenizin de önünü açıyor bu. Yani düşünün, ana statınız Intelligence ve piyango üç seferde de Intelligence’a vurursa ekipmanınızdaki Int miktarı iyiden iyiye uçuyor. Eğer isterseniz ekipmanınızın Masterwork kademesini kallavi bir ödeme karşılığında sıfırlayıp baştan denemeniz de mümkün.

Ama bekleyin, dahası da var: Bir de WT4 zorluğuna geçtiğinizde Greater Affix’ler sahneye çıkıyor. Greater Affix’ler (GA) bir affix’in maksimum değerinin %150 gelmesiyle ve adının yanında kırmızı bir yıldızla belirtiliyor. Ve her affix’e denk gelebiliyorlar, yani Legendary’ler için 3 GA, Unique’ler için 4 GA düşürebiliyorsunuz -ki bu da bizi end-game’de Greater Affix peşinde koşmaya itiyor. İnternette şimdiden 4 Greater Affix’li Harlequin Crest düşürenleri görmek mümkün… (Hayatları boyu bütün şanslarını harcadılar diye avutuyorum kendimi)

Çok mekanik detaylara girdim, farkındayım ancak bu sezonun can damarlarından birisi bu olduğu için yüzeysel geçmek olmazdı diye düşünüyorum. Zira artık “Çok iyi bir ekipman buldum, mevzu benim için kapandı” demek yok; en iyi ekipmanı bile bulsanız onu daha iyi hale getirecek bir yolculuğa atılıyorsunuz sonrasında. Bu da oyunun end-game’inde geçirdiğiniz süreci daha anlamlı ve önemli hale getiriyor. Peki Masterwork için gereken malzemeleri nereden düşürüyoruz, ona gelelim asıl…

Scosglen’in başkenti olan Cerrigar’a gittiğinizde meydanda Artificer’s Obelisk adında yeni bir obje göreceksiniz. Bu obje, yeni end-game uğraşımız olan The Pit’e giriş noktamız. World Tier 4 zorluğuna geçtikten ve Tier 45 Nightmare Dungeon tamamladıktan sonra Obelisk’i aktif hale getirmemizi sağlayan Runeshard’ları kazanmaya başlıyoruz. The Pit özünde… Diablo III’teki Greater Rift’lerin daha zorlu ve rafine bir versiyonu. Rastgele yaratılmış zindanda kesebildiğiniz kadar çok yaratığı süre bitmeden kesip en son da bir boss dövüşüyle taçlandırıyorsunuz. Eğer size verilen sürede bu Rift’i bitirebilirseniz önce Obducite kazanıyorsunuz. Obducite, Masterwork’ün ilk 4 seviyesi için kullanılıyor. The Pit’in 30. seviyesinden sonra Ingolith düşmeye başlıyor (8. seviyeye kadar Masterwork), 60’tan sonraysa Neathiron (12. seviyeye kadar Masterwork) düşüyor boss sonrası sandıklardan. (Daha yüksek seviye materyalleri Alchemist’lerden daha düşük versiyonlarına çevirmek de mümkün)

Ayrıca The Pit zorluğu arttıkça boss’lardan daha bir Greater Affix’li ekipmanlar düşüyor gibi geldi bana (ya da belki şansıma öyle denk gelmiştir ama daha fazla ekipman düştüğü kesin). Ha bu arada bir yerden sonra son boss’la dövüşürken başka boss’ların ekoları da işin içine giriyor. Siz düz dandik boss’la dövüşürken bir bakıyorsunuz ki Uber Lilith gelip diken yolluyor ekranın sağından solundan. Yüksek seviyelerde bunlar direkt tek atıyor. O yüzden aşırı dikkatli olmak gerekse de direkt tek atmaları yerine başka şekillerde cezalandırmalarını tercih ederdim doğrusu. Ama bunlar zaman içinde ayarlanabilecek, cilalanabilecek şeyler sonuçta. Mevzunun özü ve temeli gayet keyifli ve sağlam kurulmuş.

Ha, bu arada ekipman ve loot sisteminin değişmesi başka kime yaradı, bilin bakalım: Codex of Power’a tabii ki. Artık Legendary ekipmanlarınızı demirciye kırdırdığınızda Aspect’leri otomatik olarak Codex’te saklanıyor; fiziksel olarak envanterinizde tutmuyorsunuz yani. Kırdığınız Aspect’leri hep en yüksek bulduğunuz değeriyle otomatik kaydettiğinden dolayı da hem Stash alanınızı hem de kafanızı müthiş rahatlatıyor bu da. Tabii bu böyle Aspect’leri sınırsız şekilde kullanabildiğimiz için fiyatları bir parça pahalanmış lakin bu gayet kabul edilebilir bir takas bence.

Bütün bu gelişmeler aynı zamanda bir nevi Loot Filter görevi de görüyor bir yerde. Çünkü end-game’e geldiğinizde bir noktadan sonra Aspect sembolü (çaprazlama duran beyaz iki kılıca benziyor) veya Greater Affix yoksa her şeyi otomatik satmaya / kırmaya başlıyorsunuz bir yerden sonra.

Cehennem Dalgası Meksika Dalgası gibi bir şey mi?!?

Itemization yenilikleri üzerinden end-game’e hızlı bir zıplayış yaptım ama şimdi aslında oraya varmadan karşınıza gelecek önemli bir noktaya dönmek istiyorum: Helltide’lar. Hani ikinci sezonda Blood Harvest’i oynayan herkes hep bir ağızdan “Yaa Helltide’lar böyle olacaktı işte ya, aaah beee!” diyordu ya. Gözümüz aydın arkadaşlar, artık Helltide’lar daha da bir Blood Harvest gibi; hatta ondan bile daha iyi!

Geçen sezon zaten saatlik, neredeyse sürekli aktif Helltide’lara kavuşmuştuk. Bu sezon daha da bir elden geçirip Helltide’ı şu ana kadarki en nefis haline getirmişler.  Öncelikle Helltide artık WT3 ve WT4 zorluklarına özel değil; direkt WT1 ve WT2’den de giriş yapabiliyorsunuz ama tabii bu haline “Cehennem Dalgası” yerine “2023 Yazı” demek daha doğru. (Ne biçim bunaltıcı sıcaklar vardı ya geçen sene, di mi?) WT1-2 varyantı daha “lite” olsa da başlarda seviye kasmak için en iyi seçenek. “Helltide Threat Meter” diye bir gösterge göreceksiniz Helltide’a girdiğinizde ekranın sağ üstünde. Bunu Grand Theft Auto’ların “aranma seviyesi” gibi düşünebilirsiniz. Siz iblisleri, kültistleri kestikçe Cehennem Polisi(!) peşinize düşüyor ve üzerinize daha çok düşman akmaya başlıyor. Bir yerden sonra hani GTA’da tankla, helikopterle üzerinize geliyorlar ya, burada da yerden fırlayan solucanların içinden iblisler falan akıyor. Helltide ilk defa Cehennem’in istilası gibi hissettiriyor ve bir yerden sonra o kadar yoğun dövüşmek zorunda kalıyorsunuz ki “Çantam dolmuş, gidip şu envanterdekileri satayım” diyerek portal açmaya bile vaktiniz olmuyor.

Helltide’ı güzelleştiren bir diğer etmense Baneful Heart’larla başlatabildiğiniz Accursed Ritual’lar. Blood Harvest’teki şu “yaratık kesmece ve loot festivali” vardı ya hani, onun normal Helltide versiyonu işte. Ayin ortamında üç tane kaide var, burada üç tane Baneful Heart kullanıldığında üzerinize düşman akmaya başlıyor ve en sonunda da Blood Maiden adında yeni bir boss geliyor. Bu boss oldukça tehlikeli olabiliyor, o yüzden dikkatli yaklaşmanız tavsiye edilir. Ama hem Cinder hem de loot açısından bu boss’u art arda defalarca farmlamak muhtemelen kısa sürede yapabileceğiniz en etkili işlerden. Baneful Heart harcadıysanız loot’a bonus da kazanıyorsunuz üstelik.

Bu saydıklarım Season of Loot Reborn’un başını çeken yenilikler ama detayına indiğinizde daha bahsetmediğim bir ton yenilik mevcut. Mesela şu anda Summoner Necro’ların en iyi performans veren sınıf haline gelmesi (Summon’ların zayıf olma problemi çözüldü yani!), Uber Duriel’in ikizi Uber Andariel’in de boss havuzuna eklenmiş olması, 200. seviye Uber boss’lar, kamera Zoom’unun daha da geriye çekilmesi, iksir sisteminin elden geçmesi, Nightmare Dungeon’ların çok daha çekilir ve efektif olması… Tabii hâlâ ufak tefek pürüzler, daha iyi hale getirilebilecek kısımlar var. Her şey %100 güllük gülistanlık değil. Ama Diablo IV ilk çıktığında da demiştim, oyunun temeli sağlam diye. Şimdi o temeli daha da sağlamlaştırıp üzerine kat çıktı bu sezonla birlikte Blizzard. Bundan sonrası için oyunun önü fazlasıyla açık. Ve ne mutlu ki Diablo IV nihayet potansiyelinin çoğunu kullanmaya yaklaşan bir oyun olmayı başardı bu sezonla birlikte. Dönmeyi düşünüyorsanız şu an tam sırası…

Sezonlarla Diablo IV Yolculuğu

Sezon 1: Season of the Malignant (HERKESİ EVE TIKILMAYA ZORLAYAN ISLAK VE SOĞUK BİR KIŞ)

Bu sezonda Lilith ve Mephisto’nun Sanctuary’ye yaymakta olduğu nefretin sonuçlarını ve devamını gördüm. Özellikle de Fractured Peaks bölgesine iyiden iyiye yayılan Malignant (Habis) etkisiyle çarpıştık, Varshan adındaki eski rahip yeni gudubet varlığı tepikledikten sonra hikâye sona erdi. Kestiğimiz Malignant yaratıkların kalplerini kafesleyip mücevher slotuna taktığımız bir mekaniği vardı. Daha sonra bu özelliklerin çok popüler olan bazılarını yüzük formatında oyuna eklediler. Genel olarak çok da etkileyici olmayan, “eh işte” diyebileceğimiz bir sezondu. Hemen öncesinde gelen ve tüm sınıflara çok ağır nerf vuran yama daha baştan ağzımızdaki tadı biraz bozduydu.

Sezon 2: Season fo the Blood (HAVANIN TAM KIVAMINDA OLDUĞU GÜZEL BİR İLKBAHAR)

Başımıza vampirleri musallat eden ikinci sezon bana sorarsanız gayet kıvamındaydı. En çok oynadığım sezon da o oldu zaten. Bu sefer girdiğimiz bir mezarda yanlışlıkla kadim bir vampir lordu olan Lord Zir’i uyandırıyorduk. Üzerine bir de kendimiz de ısırıldığımız için bazı vampir güçleri kazanıyorduk ama Lilith’in damarlarımızda akmakta olan kanı sağolsun tam dönüşmemizi engelliyordu. Sezon mekanikleri de bu vampir güçleri üzerinden dönüyordu. Daha sonra bu güçlerden bazılarını Legendary Aspect olarak oyuna eklediler zaten. Her açıdan tatmin edici ve oyunun gidişatı açısından da çok önemli bir mihenk taşı oldu.

Sezon 3: Season of the Construct (TERLETİP BUNALTAN VE BİTMEK BİLMEYEN BİR YAZ)

Diablo III’ün sürekli kötü adam kahkahası atmaya bayılan karikatürize antagonisti Zoltun Kulle’un mahzenlerini aktif hale getiren Sezon 3, bir önceki sezondan sonra tatmin etmekten uzaktı ne yazık ki. Özellikle de ilk hali herkesi yine bir oyundan soğuttu ama neyse ki Blizzard hızlı davranıp durumu tersine çevirdi ilk haftanın sonunda. Sezonun ana mekaniği mahzenlerdeki tuzakları aşmak ve yanımızdaki robot Seneschal’ı geliştirmek üzerineydi. Çok aşırı kötü bir sezon değildi ama Sezon 4’ün de biraz gecikmesiyle bunaltmadı dersek yalan olur hani.

Sezon 4: Season of Loot Reborn (NE ÇOK SICAK NE ÇOK SOĞUK, TATLI ESİNTİLİ BİR SONBAHAR)

Ve geldik bu sezona. Vallahi sezon mekaniği yok gibi bir şey ama… yazının kalanından da göreceğiniz üzere Diablo IV nihayet rayına oturdu gibi. Kışa dönmeden uzun uzadıya tadını çıkartmak lazım.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum