Ori oyunlarının ve No Rest for the Wicked'in geliştiricisi Moon Studios'un CEO'su Thomas Mahler, BioWare'in kısa süre önce yayınlanan RYO'su Dragon Age: The Veilguard'ı çok ciddi sözlerle eleştirdi.
Mahler, Twitter'da şunları yazdı:
"Ben 80'lerde büyüdüm - o zamanlar genç bir çocukken bile, TV programlarının her zaman düşük çaba ürünü çöpler olduğunu düşünürdüm.
Çünkü o zamanlar her dizi mümkün olduğunca politik olarak doğru olmaya çalışıyordu. Tüm diziler mutlu aileler hakkındaydı, her zaman mükemmel bir tablo çizmeye çalışıyor en ufak bir tartışmaya yol açabilecek bir konudan bahsetmemeye özen gösteriyorlardı.
Sonra Simpsonlar ve Fresh Prince of Bel Air (bizde de TRT ekranlarında yayınlanmıştı) başladı ve bu şeyler birdenbire radikal gelmeye başladı çünkü bu dizilerdeki yazarlar arada sırada gerçek konulara yaklaşmaya cesaret ediyorlardı.
Ve bunu her denemeleri unutulmaz bölümlerle sonuçlandı - bunun nedeninin yazarların kendi deneyimlerinden bazılarını da yansıtmayı başarmış olmaları olduğunu düşünmek istiyorum.
Sonra 90'ların sonunda The Sopranos başladı ve birdenbire dizilerin çöp olmak zorunda olmadığı anlaşıldı. Bölüm formatı aslında karakterler, yaşadıkları sıkıntılar vs. hakkında daha fazla fikir vermek için kullanılabilirdi.
Ve bu noktadan sonra da bu şekilde devam etti - The Wire, Breaking Bad, vs. gibi mükemmel drama sunan daha fazla dizi gördük.
Şimdi oyunlara baktığımızda, politik doğruculuğun taş devrine geri döndüğümüzü açıkça görüyoruz. Az önce Dragon Age oyunundan bir oynanış videosu izledim ve yazımın bu kadar çocukça ve korkunç olması akıl almaz bir durum. Her şey sterilize edilmiş ve insanlıktan çıkarılmış gibi hissettiriyor.
Neden bir anda bunun iyi bir şey olduğunu düşünmeye başladığımızı anlamıyorum. Bir yazar olarak işiniz içten, ilginç ve gerçek şeyler hakkında yazmak, insanları yarattığınız o dünyanın içine çekmektir ve eğer yapabileceğiniz en iyisi buysa siz zaten yazar olmamalıydınız.
Bu kadar sert konuşmaktan nefret ediyorum çünkü bu insanların iyi niyetli olduklarından eminim, ancak sanat amatörler tarafından yaratıldığında, temkinli davranmak zorunda kaldığımızda ve zor konulara yaklaşmaya cesaret edemediğimizde olan budur - sanat yerine tatsız ve kötü bir ürün elde edersiniz.
Yazmaya her zaman önce insani bir açıdan yaklaşın, kendi deneyimlerinizden yararlanın ve riskli görünebilecek konulara yaklaşmaya cesaret edin - çünkü sihir genellikle kendimizi savunmasız bırakmayı kabul ettiğimizde gerçekleşir."
Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama sektörün tanınmış isimlerinden ve önemli de bir kariyeri olan bir ismin bu kadar açık ve cesurca yorumlarda bulunması pek sık gördüğümüz bir şey değil. Dragon Age: The Veilguard'ın hikaye anlatımı ve yazımı zayıf noktalarından biri olarak gösteriliyor ve Mahler'in bu sözleri de oyundaki politik doğruculuk seviyesine dair tartışları daha da körüklendirecek gibi duruyor.
Bir oyunun, filmin veya dizinin gercek olmak gibi bşr sorumluluğu yoktur. Yani yapımcı istediği kadar sürrealist düşünceleri savunabilir bu doğru. Fakat eğlence sektörü istediği kadar birseyleri çarpıtma özgürlüğüne sahip olması illa çarpıtması gerektiği anlamına gelmez.
Yani bir yapımcı çıkıp yaptığı işte tarihsel gercekliği gözetebilir. Coğrafya ve iklime uygun bir evren yaratabilir. Bilimsel gercekler yadsımayabilir. Yani eğlence sektöründe gerceğin bir belgesel kesinliğinde sunuma zorunluluğu olmaması eğlence sektörünün tamamen gerceklikten kopuk olmak zorunda olması demek değildir.
Yani örneğin eğer yarattığınız evrende günümüz dünyası ile ilgisiz biçimde heryer 70 milletten insanla doldurursanız orada aslında farklı ırk ve farklı renkten insanların bir ortama girdiklerinde verecekleri etkiyi ve katmanı yoketmiş olursunuz. Ne demek istiyorum? Beyaz insanlardan oluşan bir toplum ile siyah insanlardan oluşan bir toplum koyduğunuzda o renk farklılığı üzerinden iki farklı toplum, iki farklı kültür yaratabilirsiniz.
Fakat siyah beyaz karışık bir toplum diğeri de siyah beyaz jarısık bir toplum. Kutuplara gidiyorsun siyah beyaz karışık bir toplum. Nitekim o renkler üzerinden verebileceğin nüans ve katmanı ortadan kaldırmış oluyorsun. Buda eseri sığ ve tekdüze yapıyor.
Keza cinsellik üzerinden bir katman, bir gerilim yaratabilirsiniz. Fakat sen hertarafa eacinsel vb doldurup kadın erkek cinsel gerilimini yokediyorsun. Buda eseri sığ ve tekdüze yapıyor.
Sadece oda değil kadınlar daha erkeksi, erkekler ise daha yumuşak olduguna kadın erkek farkını ortadan kaldırıp bir katmanı daha yokediyorsun. Buda eseri sığ ve tekdüze yapıyor.
İnsan binlerce yıllık evrimsel sürecinde bazı davranış biçimleri ve tutumlar geliştirmiş ve sen tepeden inme doğru mu yanlış oldugu belli olmayan görüşlerin uğruna toplumun ve insanın geliştirdiği yüzbinlerce yıllık psikolojimi tamamen yoksayıyorsun.
Peki elimizde ne kalıyor? Ne cinsiyeti belli, ne cinsel yönelimli belli ne ırkı toplumu belli, ne tarihsel coğrafi ve iklimsel etkiler belli Kısacası hiçbirseyin bir etkisinin bulunmadığı hiçbir bagı, kökü, ilişkisi kalmamış tamamen steril düz dümdüz ve katmansız birsey yaratıyorsun.
Buda inanılmaz derecede sıkıcı ve yapay hissettiriyor. Halbuki bizim eğlenmemiz için insanların binlerce yıllık evrimi sonucu ortaya çıkmış psikolojimiz hitap etmen gerek fakat yaratılan sey o kadar mutant ve bütün çıkıntıları traşlanmış birsey ki bilinçaltımız bize sunulan bu seyi kabul etmiyor. Buda sıkıcı oyunlara neden oluyor.
Not : Eğlence dediğimiz şey zaten bu gerilimler, bu katmanlar, bu ilişkiler üzerinden bu tellere dokunularqk elde edilen birşey. Sen bunların hepsini yokettiğinde insan psikolojisine seslenme seansında kalmıyor. Çünkü ortada bagdasabileceğimiz hiçbirsey kalmamış oluyor. Sadece kuru bir propaganda dışında.