Oyunlaştırma (Gamification) – Bölüm 2

İlk bölümü okumak isterseniz buyurun.

Merhaba arkadaşlar! Çok okunan "Oyunlaştırma" serimiz devam ediyor (hep bunu söylemek istemiştim).

Şaka bir yana, reklam dünyasının kendine has yaratıcı yöntemleriyle video oyuncularının ortak noktada bu denli buluştuğunu görmek benim için de büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Zira henüz Türkiye'de olmasa da bugün de göreceğimiz örneklerin büyük kısmı yurt dışında başarıdan başarıya koştu veya devam ediyor.

Örneklere geçmeden önce, video oyunlarının ve "oyunlaştırma"nın neden bu kadar başarılı olduğuna yönelik bir takım istatistikler vermek istiyorum.

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan ev halkının %77'si video oyunları oynamaktaymış. Bununla birlikte, en fazla oyun alan insanların yaş ortalaması ise epey şaşırtıcı: 41. Son dönemde neredeyse bizim de her fırsatta söylediğimiz "mobil oyun pazarı korkutucu boyutlara ulaşacak" öngörüsü  ABD'de gerçekleşmiş bile. Çünkü oyun oynayanların %55'i cep telefonlarını veya mobil cihazlarını kullanarak eğleniyor.

Tabii bunların dışında genç insanların oyun oynama yüzdesi ise tahmin edeceğimiz kadar yüksek:Yüzde 97. Kadın oyuncuların bu pastadan aldığı pay ise %42. "Ne kadar oyun oynuyoruz?" gibi soruların ardından hep örnek verilen oyunlardan biri olan World of Warcraft'a dönersek, 2011 itibariyle oyuncuların oyunda geçirdiği toplam süre 5.93 milyon yıl.

Gelelim biraz daha ilginç bilgilere. Amerika askerlerinin Irak'da savaş esnasında en fazla oynadığı oyunlar Halo ve Call of Duty serileriymiş. Ankete katılan büyük şirketlerin CEO'ları da iş saatlerinde vakitlerinin %61'ini oyunlarda harcıyor. Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri ve Çin (Kore ya da Japonya'yı da katabiliriz buraya) çok fazla oyuncuya sahip olsa da, nüfusa oranladığımızda en çok aktif oyuncu sayısı %66 ile Almanya'da.

Evet, bu istatistiklerden bir kısmını zaten görmüş olabilirsiniz ama bu rakamların hepsinin anlattığı tek bir şey var; oyunları sevsek de sevmesek de bir şekilde hayatımızın bir bölümünü oluşturuyorlar. Ya kendimiz oynuyoruz, ya çocuklarımız, ya kardeşlerimiz ya da patronlarımız. İşte "Oyunlaştırma" tekniğinin bu kadar fazla işe yaramasının sebebi de bu rakamlar şüphesiz.

Haydi, sıra geldi çok gururlanacağımız örneklere. 

 

FoldIt (Washington Üniversitesi – Oyun Bilim Merkezi)

Freddie Mercury'nin ölümü hem o dönem için, hem de bizim için çok büyük kayıplardan bir tanesi. Ancak hepimizin bildiği üzere, Freddie'nin AIDS nedeniyle ölümünün ardından bu hastalık ilk defa uluslararası boyutta korku saldı ve çözmek için yapılan çalışmalar arttırıldı.

Ancak 2009 yılındaki verilere göre hala AIDS yılda 30 milyon insanı öldürüyor. Üstelik 2010'da HIV virüsünü kapan insanların sayısı da 34 milyondu. Böyle bir ortamda, yaklaşık 15 yıldır çözülemeyen ve bilim insanlarının "Mason-Pfizer maymun virüsü" ya da M-PMV olarak adlandırdığı bir HIV türü vardı.

Washington Üniversitesi'nin "Oyun Bilim Merkezi" ise durumu farklı bir açıdan ele alıp, Biyokimya uzmanlarıyla birlikte çalışarak FoldIt isminde çevrimiçi bir bulmaca oyunu geliştirdiler. Amaç, çözülemeyen HIV virüsünü birebir olarak tasarlayıp oyunculara sunmak ve kendi aralarında bir rekabet geliştirmekti.

Herkesi şaşırtan şey ise, 240.000'den fazla oyuncu oyuna giriş yaptı ve bulmacayı çözdü. Başarıyla bulunan çözümlerden sadece 10 gün sonra ise M-PMV'nin bilimsel olarak da çözümü bulundu. 15 yıla karşı 10 gün. Ne dersiniz?

Pain Squad (Cundari)

Yaratıcılığa dair bakış açınızı baştan sona değiştirecek bir örnek daha.

2007 verilerine göre kanser, tüm dünyadaki ölümlerin %13'ünün nedeni olarak kendine yer buluyor. Üstelik kanser teşhisi konduktan sonraki tedavi süreci sadece sancılı ya da acı verici değil, moral olarak da tamamen tüketen bir durum. İşin içine sokaklarda koşup eğlenmesi gereken çocukların hastanelerde acı çekmesi girince iş iyiden iyiye tatsızlaşıyor.

Cundari isimli şirket de bu bilgiler ışığında; hastanelerde kanser tedavisi gören çocukların "ne kadar acı çektiklerini" ya da "ağrılarının tam olarak nerede olduğunu söylemeleri" gibi konularda zorluk çıkardıklarını gözlemlemiş. Kanada'daki hastanelerde uygulanmak üzere "Pain Squad" isimli rol yapma oyununu geliştirmişler. Tedavi seanslarından sonra bırakın bir anket doldurmayı, bir kalemi tutacak kadar gücü olmayan çocuklar için geliştirilen bu uygulama, normalde ayda dört kez çocuklara doldurtulan bu anketler yerine çok daha yaratıcı bir çözüm sunuyor.

"Acı Birliği" olarak çevirebileceğimiz oyun, çocukları bu birliğe çağırıyor ve onlardan çok önemli davalara yardımcı olmaları için her gün bilgi vermelerini istiyorlar. Ağrıları nerelerde çektiklerini, acı oranının ne kadar olduğu gibi soruları eğlenceli ve etkileşimli bir şekilde yanıtlayan çocuklara daha sonra gerçek Kanada polislerinin konuşmaları izletiliyor. Bu polisler "Bravo! Birliğimiz için harika gidiyorsun. Ve artık şef oldun, tebrikler!" gibi şeyler söyleyerek onları oyunun içine sokup morallendiriyor.


Zamzee

Amerika Birleşik Devletleri adına yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çocukların %60'ı obezite, diyabet ya da daha kötü hastalıklara sahip. Ve bunların en büyük sebeplerinden bir tanesi de yeterince hareket etmemeleri.

Bu soruna yönelik geliştirilen bir web site olan Zamzee.com, oluşturulan bir hesap aracılığı ile çocukların gün içerisinde yaptıkları tüm aktiviteleri yüklemelerine olanak sağlıyor. Yüklenen bilgiler ışığında ise çeşitli başarımlar ve rozetler kazanan çocuklar; sitenin içerdiği "oyunlaştırma" gücü sayesinde daha fazla spor yapıp daha fazla hareket ediyor; sağlıklı besleniyor.

Aşağıdaki video ise web sitesinin kullanan bir aile tarafından çekilmiş.

Opower

İlk yazıdaki çevreyi temiz tutmayı sağlayan harika çözümlerden sonra yine çevreyle alakalı güzel bir oyunlaştırma uygulaması da Opower. Fikrin çıkış noktası "İnsanlara nasıl daha az elektrik kullandırabiliriz?" sorusu olmalı ki, bu soruyu da işin içine tamamen oyunlaştırma mekaniklerini sokarak çözmüş gibi duruyorlar.

Basitçe anlatmak gerekirse, dahil olan her evin kullandığı elektrik miktarı belirli aralıklarla kendi komşularıyla karşılaştırılıyor ve bu raporlar ev sahiplerine yollanıyor. Ve haliyle bir mahallede elektiriği en fazla kullanan ev olmak ayıplanacak bir hale dönüştürülüyor.

Gülmeyin, bu girişim sayesinde bir yıl da "bir terawatt" elektrik kurtarılmış. Aşağıdaki videoda bunun rakamın gerçekte ne kadara geldiği açıklanıyor ama şunu söylememe izin verin:Bu rakam 120 milyon dolar daha az harcamak demek. Türkiye'ye yapmak lazım aslında.

FreeRice

Ve gelelim bu bölüm içerisinde benim favorim olan uygulamaya.

Yıl olda 2013 belki ama, Dünya'daki açlık sorunu hala çözülebilmiş değil. Her sene 15 milyondan fazla çocuk açlık nedeniyle hayatını kaybediyor. Bir milyardan fazla insanın yemek satın almak için günlük harcayabileceği rakam bir dolar ve dünya genelinde insan popülasyonunun %50'sine yakını bu iş için sadece iki dolar ayırabiliyor.

İnsanlık adına en büyük başarısızlıklardan biri olan bu durumu çözmek adına ise harika bir girişimde bulunulmuş. FreeRice isimli internet sitesine girerek, istediğiniz konu başlıklarından soruları yanıtlıyorsunuz. Her doğru cevabınız için ise on tane pirinç sponsor site tarafından satın alınıyor. Ne kadar fazla soru, o kadar fazla pirinç. Hem siz ilgilendiğiniz konularda soru çözerek kazanıyorsunuz, hem de açlıkla karşı karşıya olan insanlar.

Rakamlara gelmeden önce, bu girişim kısa süre sonra "Birleşik Devletler Dünya Yiyecek Programı" içerisine resmî olarak dahil edildi. Bununla birlikte 93 milyar pirinçten fazla başarı sağlandı, bu da 10 milyon insana yetecek kadar çok pirinç anlamına geliyor.

 

Toparlamak gerekirse, "Oyunlaştırma" tekniğinin gücünü sanırım artık hepimiz biliyoruz. Ancak "eğlence" üzerine odaklanan bu sektörün yeri geldiğinde aç insanlara, yeri geldiğinde kansere veya çevreye yararlı olabileceği de sanırım hepimizi gururlandıran bir şey.

Hala devlet adamları ve medya "oyunlar tü, kaka" deseler de, video oyunlarından doğan "oyunlaştırma" kavramının insanın doğasında olan "mücadele" ruhunu ortaya çıkarttığını ve rekabet olgusunun da aslında doğru kullanıldığında mükemmel şeyleri sağladığını görebiliyoruz.

Sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın!

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum