Her insanın bilim kurguyu sevmek için kendine has nedenleri vardır. Bazen geleceğin sunduğu uçsuz bucaksız bilinmeyenin içine balıklama dalmak keyif verir, bazen uzaya çıkıp güzel mavi gezegene uzaktan bakmak. Bazen de içinde yaşadığımız bu dünya vasıtasıyla başka bir gerçekliğe gitmek insanı cezbeder. Tarih boyunca pek çok farklı bilim kurgu eserinin çıkması da bundandır. Tüm bu okyanus içerisinde Matrix'in temsil ettiği fikirler çok özel bir yere sahip. Ben şahsen serinin ikinci ve üçüncü filmini pek sevmesem de ilk film gerçek anlamda bir zihin açıcı etkiye sahipti. Bu kadar zaman sonra yeniden Matrix'e dönme düşüncesi de biraz nostalji biraz da iç gıdıklayıcı merak duygusunun etkisiyle beni heyecanlandırmıştı.
Tabii unuttuğum ya da göz ardı ettiğim çok önemli bir şey vardı; o da Warner Kardeşlerin heyecanı öldürme konusundaki muhteşem profesyonellikleri. Filmin başından itibaren güzel hislerim bir anda kendini sorgulayıcı düşüncelere bırakmaya başladı. Hatta filmin başlarında acaba Deadpool mu izliyorum diye de düşünmeden edemedim. Daha önce Matrix 4 cephesinden gelen haberlerde filmin bir de mizahi yanı olacağını öğrenmiştik ama mizah denilince ben biraz güleriz diye düşünmüştüm. Sinirden gülmek sayılmıyorsa, pek güldüğümü söyleyemem.
USB'den Format Atmak
Benim bilgisayar kullanmaya başladığım ilk yıllarda sistem kurtarma disketleri olurdu. Bilgisayarın yanındaki çekmecede muhakkak duran bu disket olur da Windows'a bir şey olursa diye hep aklımda yer etmiş ama hiç kullanmamıştım. Matrix'in çıktığı zamanlar formatları CD-ROM ile atıyorduk ve daha farklı bir dönemdi. Artık formatları USB ile atıyoruz ve çoğu bilgisayarda disk takılacak bir yer bile bulunmuyor. Bunları niye söyledim çünkü Matrix 4 izlerken sanki Windows 98 kurulu bir bilgisayara USB ile Windows 10 kurmaya çalışıyormuş gibi hissettim. En başından beri olmayacağını biliyorum ama ne hikmetse deniyorum. Zaten BIOS'ta da USB klavye çalışmıyor...
Wachowskilerin normal şartlar altında dördüncü bir Matrix filmi yapmak gibi bir düşünceleri yoktu. Ancak epey empati kurabileceğim sebeplerden ötürü Lana Wachowski geçirdiği çok zor bir dönemden sonra en büyük eseri Matrix'e yeniden sığınmış ve O'nu geri döndürerek kendine de bir çıkış yolu aramak istemişti. Filmde de bu duyguları zaman zaman yaşayabildim ve bu gerçekten özel bir histi. Film epey hayal kırıklığına yol açsa da Lana'nın kişisel geri dönüş hikayesinin senaryoya etkisi bence olumlu bir detay, biraz empati kurmak yeterli. Lakin bu empati kısmını bir kenara bırakınca baştan sona sanki senaryosu olmayan bir film izliyormuşum hissine kapıldım. Bu, hayran yapımı bir Matrix hikayesi olsa çok daha akıcı bir öykü olabilirmiş.
Lütfen Nostaljinin Yakasından Düşün
Matrix'in ilk filmiyle yarattığı hissiyatlar bir yana Keanu Reeves'in Neo olarak geri dönüşü bile film için acayip bir heyecan nedeniydi. Üstüne Trinity rolünde Carrie-Anne Moss da geri dönünce hep içimde bir "acaba" vardı. Ancak tüm bu geri dönüş hikayesi buram buram nostalji hissini emmek için yapılmış. Neo'nun geri dönüşü bir anlam ifade etmiyor, mevcut evren ilk üç filmden sonra ilerleme kaydetmiş olsa da Neo ile arasında kurulmaya çalışılan bağ sadece ilham vermekten ibaret. Hatta Mr. Anderson'un rolü filmde Neo'nun daha önünde bile diyebilirim. Yine klasik bir beyaz tavşanı takip et, kırmızı hapı seç, kahraman ol hikayesine doğru anlamsızca savrulurken bence en az benim kadar Keanu Reeves de işlerin yolunda gitmediğini biliyordu.
Star Wars: The Force Awakens'ı ilk izlediğim zaman A New Hope ile arasındaki büyük benzerlikler beni çok rahatsız etmemişti, o filmin daha büyük sorunları vardı. Matrix 4 de biraz ilk filmin izinden gitmeye çalışmış. Lakin Lana Wachowski üzülerek söylüyorum ki J.J. Abrams'tan bile daha kötü bir iş çıkarmış. Araya giren geçmişe dönüş sahneleri ve verilen referanslar bile nostalji hissini canlı tutamamış. Zaten filmin öyle acayip bir ilk yarısı var ki, şaka değil gerçekten Deadpool filmi gibi. Matrix ile ilgili bildiğimiz her şeye bayağı göndermeler var. Warner Bros. bile bu göndermelerden nasibini almış. Matrix içinde Matrix gibi Inceptionvari işler de bir anda klasik atmosferin bozulmasına ve sizin filmden kopmanıza yol açıyor. O ilk kısımlardaki bayağılıklar artık yapımcı ekibi nasıl etkilediyse jenerik sonrası sahne bile bundan nasibini almış ama o sondaki kelime şakası fena olmamış.
Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır
Matrix denilince akla çok farklı fikirler gelebilir ama sanırım bunlar içerisinde en sonlarda romantizm vardır. Lana Wachowski'nin yaşadığı buhran sonrası yazdığı senaryonun temelinde ise romantizm ve ilişkiler var. Bu bir noktaya kadar kabul edilebilir ve anlaşılabilir olsa da koskoca Matrix hikayesini ve evreni bu kadar küçültmek bana hiç mantıklı gelmedi. Tamam Neo ve Trinity muhteşem bir ikili ve birbirlerine çok yakışıyorlar, ilk üç filmde bunlarla ilgili harika anılarımız var. Lakin artık 2021 yılındayız bambaşka bir Matrix ve dışarıda bambaşka bir dünya var işte burada geriye gidip Windows 98'e USB ile format atmaya kalkınca "Matrix.exe çalışmayı durdurdu" hatası alıyorsunuz.
Aksiyon hızlanacak, zaman duracak derken... Zaman gerçekten duruyor ama kesinlikle hayal ettiğiniz şekilde değil. The Analyst dışında dişe dokunan bir değeri de olmayan Resurrections'ın Agent Smith ve Morpheus diriltmeleri de sınıfta kalmış. Morpheus bir noktaya kadar kabul edilebilir olsa da bu yeni sürüm Ajan Smith'e temiz bir sistem geri yükleme yapmak lazım. Sanki klasik bir süper kahraman filmiymiş gibi filmin sonu da yaklaşırken özellikle filmde bile dalga konusu olan Matrix felsefesini seven insanlarda zeytinli açma yemiş gibi bir mide yanması yaşanabilir. Her şey bitip ekranda yazılar akmaya başladığında kafamdaki tek soru "gerçekten mi?! Matrix'e bunu mu yaptınız?!" oldu. Filmi mutlaka sevenler olacaktır, hiç haz etmeyenler de olacaktır. Ben ikinci kısımdayım. Çok puan verilesi bir film değil ama üşenmeyip girip IMDB'den oy verseydim 6/10 verirdim. Halen ilk Matrix filmi ve Animatrix dışında tutunacak bir dalımız yok. Umarım bu yeni nesil Matrix'in kaynak kodları silinir de bir daha karşılaşmayız.
Gereksiz bir film olmuş izlemeden önce fragman vs bakmamıştım hayal kırıklığına uğradım dövüş sahneleri bile ilk üçlemeye yaklaşamamış saçmaydı bunun devam filmi gelirse gerçek dünya dedikleri yerinde aslında gerçek olmadığını çözecekler belli ki çok açık açık gönderme vardı bu konuya ilk üçlemede değinilmesede bir fan/komplo teorisiydi teori olması bilinmez olması bunu gizemli kılıyordu ve aynı zamanda izleyicileri düşündürüyordu, keşke tekarar çekmeselerdi diyeceğim ama keanu abimiz de 35m kazanmış diyorlar işi biliyor adam