The Witcher - Sezon 2 İnceleme

Çift kılıçlı saflarda işler kızışıyor!

Ser verdiler sır vermediler. Oyuncu seçimleri gene olay oldu. Bir Witcher’ın öleceği sızdı. Oyun severler, kitap severler ve olaya diziyle ilk defa dahil olanlar birbirine girdi. Koronavirüs yüzünden çekimler durdu, yurtdışı lokasyonları iptal edildi…

Bütün bunlara rağmen yine bir gecede bitirmelik, bölümden bölüme atlamalık bir sezon çıkmış mı? Çıkmış. Ama işte- Neyse durun, en baştan anlatıyorum.

Witcher dünyasına hakim arkadaşlar aşağı yukarı ne bekleyeceklerini biliyorlar ama bir hafıza tazeleme olsun. Birinci sezonun sonunda nail olduğumuz Sodden Savaşı’ndan sonra Yennefer’in öldüğünü sanan Geralt, yeni edindiği bir adet Ciri ile birlikte Kaer Morhen’e geliyor. Çünkü mintoş bir kız çocuğu için gerçekten en uygun yer burası(!).

Şaka bir yana, Ciri’nin düşmüş bir krallığın son varisi olduğu göz önünde bulundurulursa kimsenin onu Kaer Morhen’de aramayacağını bilen Geralt’a kızamıyor insan. İşte baba olmak böyle bir şey. Hazırlanın. Baba Geralt fazına geçiş yapıyoruz.

Bu bir dizi. Bu bir uyarlama. Hatırlayalım, sakinleşelim…

İlk sezonda sallantılı bir olay örgüsü, kafa karıştırıcı detaylar, karman çorman bir tempo biraz insanı sinir edebiliyordu izlerken. Hele de ne izlediğinizden emin değildiyseniz. Yani bizzat hatırlıyorum Witcher’dan anlamayan bir arkadaşa oradaki zaman çizelgesini anlattığımı.

Sevinerek belirtiyorum ki ikinci sezonda her şey gayet çizgisel ilerliyor. Hatta biraz kendi kendileri de bu konuda dalga geçmişler. Güldüm vallahi ne yalan söyleyeyim.

Tabii bu dizinin ipleri eline aldığı noktalar olmadığı anlamına gelmiyor. Sinirlenmeyin hemen canım. Mümkün mertebe spoiler vermeden anlatacağım ama şundan bahsetmezsem olmayacak. Sanırım ölen Witcher’la ilgili aşağı yukarı hepimiz izlemeden önce bilgi sahibi olmuştuk. Evet, bir büyük hayranı da ben olarak sizin yerinize sinirlendim. Vurdum yumruğumu masaya. Dedim bu nasıl olur?!

-

Bu sezon diziye yeni karakterler de katılıyor. Tabii bazılarımız halihazırda kitaplardan ve oyunlardan tanıyor herkesi ama dizide ister istemez farklılıklar var. Witcher dünyasına aşina seyircilerin tepkisinden endişelendiğiniz oldu mu hiç?

Lauren Schmidt Hissrich: İş karakterleri tasvir etmeye geldiğinde bizim referans noktamız hep kitaplar oldu. Oyunların hikayelerinde de ana metinden farklı kararlar alındığını biliyorum. Örneğin Triss, Yennefer ve Geralt’ın aşk üçgeni aslında kitaplarda üzerinde durulan bir şey değil. Fakat oyunların hikayesinde iki kadının birbirlerine temkinli bir şekilde, kuşkuyla yaklaşmasına sebep oluyor.

Ayrıca, biz her ne kadar karakterleri yazarken kitaplara başvursak da oyuncuların bu karakterleri nasıl canlandıracağı onlara kalmış. Bazı oyuncular oyunlara aşina ve bu oyunculuklarına da yansıyor. Örneğin Kim Bodnia’nın çocukları Witcher oyunlarını çok seviyorlar, bu da onun Vesemir karakterini nasıl canlandırmak istediğine çok yansıdı. Biz de onun isteklerini göz önünde bulundurarak bir Vesemir yarattık.

Lambert ve Coen’i ise kitaptakine daha yakın tasvir etmeye çalıştık. Coen’in Ciri ile çok yakın bir ilişkisi var. Coen çok cana yakın ve Lambert biraz daha kaba. Eskel ise hem kitaplardan hem de oyunlardan farklı. Bu konudaki kararlarımız biraz da Geralt ve Ciri’nin hikayesini ileri taşımak amaçlı oluştu. Kaer Morhen’de büyük şeyler olmasına ihtiyacımız olduğunu yapımın erken aşamalarında biliyorduk. Eskel’le ilgili planlarımız da biraz Geralt’ı en çok neyin üzeceği üzerine kuruldu.

-

Her ne kadar dizinin yapımcısı Lauren Schmidt Hissrich’in neden bahsettiğini anlasam da, serinin izleyicileri Eskel’le bir duygusal bağ kuracak kadar vakit geçirmiyorlar. O nedenle de biraz havada kalıyor onun akıbeti.

Yine de şunu söyleyebilirim ki dizinin diğer öğeleri gayet güzel kotarıyor, çıtayı biraz daha yukarı çekiyorlar da ben de gayet keyifle izledim diyebiliyorum.

VESEMİR AMCAAA!! GERALT ÇORBAMA MANTİKOR TIRNAĞI ATIYOOOO!!

Kim Bodnia’nın Vesemir’inden çok korkuyordum. Yahu beğenmemek için çok büyük ve önemli bir karakter. Ama izledikten sonra söyleyebilirim ki çok uygun bir oyuncu seçimi olmuş bence. Öyle herkes bir sahnede babacan görünüp hemen peşinden de yüz yıllarca hayatta kalmış bir Witcher gibi korkutucu görünemez.

-

İlk olarak Vesemir karakterini nasıl canlandırdığını görmek harikaydı. O Kaer Morhen’deki tüm Witcherlar ve Witcher hayranları olarak bizler için gerçekten bir baba figürü. Vesemir karakterine hazırlanmak senin için nasıldı?

Kim Bodnia: İlk olarak şunu söylemeliyim ki ben doğaya, doğada vakit geçirmeye hayranım. Çocuklarım Witcher oyunlarını çok seviyorlar ve beni Vesemir karakteriyle tanıştırdıklarında karakterimle en büyük ortak noktamın bu olduğunu fark ettim. Vesemir, Witcherlar… Onlar içinde bulundukları doğayla bir olarak hayatta kalıyorlar. Güçlerini buradan alıyorlar. Vesemir çok yaşlı, yüzyıllarca yaşamış. Bir çok Witcher yetiştirmiş.

Ben onu kafamda canlandırırken ne en güçlü ne de en yetenekli Witcher olarak düşündüm. O sadece hayatta kalmayı başarmış olan en yaşlı Witcher. Ve bunun getirdiği sorumlulukları ne olursa olsun sırtlamak zorunda kalmış. Bu sorumluluklar ona en iyi olduğu için verilmemiş, o sadece hayatta kaldığı için tüm Witcher’ların eğitmeni olmak zorunda kalmış. Onun karakterini bu düşünceler üzerine kurdum.

-

Ya adam cidden içinde bulunduğu sahnelere bir ağırlık getiriyor. Ki ikinci sezonda Vesemir’in içinde bulunduğu çalkantılı ruh halini yansıtabilmesi ve bunu da kısıtlı sürede yapabilmesi, gerçekten takdire şayan.

Kısıtlı süre mi dedim? Evet ya.

Panik yapmayın yahu, gömmeye yol yapmıyorum. Dizide biraz Yennefer’in tarafını da görüyoruz. Ki bu dizinin temposu açısından gayet iyi bir şey. Bir kitap tamamen Kaer Morhen’de olup bitenleri ve Ciri’nin gündelik yaşantısını, eğitimini ve kaledeki insanların ilişkilerini anlatabilir ama dizi böylece çok yavan ve durağan olurdu.

Dizinin ipleri ele aldığı noktalardan biri de bu. Kitaplarda Yennefer ne yapıyordu, ne ediyordu buna çok değinilmiyor. Ama diziyle birlikte Witcher evrenine nail olan insanların Yennefer karakterine ısınabilmesi açısından gayet iyi olmuş.

Ama böyle iki taraf arasında gidip gelince de her şey çok çabuk bitmiş hissiyatına kapılıyor insan vallahi. Ya da ben ekmeksiz gömdüğüm için böyle hissettim ama büyük ihtimalle siz de öyle yapacaksınız.

DAHA ÇOK VE HEMEN ŞİMDİ!!!

Heyecanla bekleyen bir arkadaşıma da söylediğim gibi; ilk sezon bir girizgahtı, asıl hikaye şimdi başlıyor.

En sonunda Geralt’ın sesini duyuyoruz biraz. Jaskier’in “Geralt’ın halkla ilişkiler ajansı” olmaktan sıyrılıp neden bu savaştan sıvışmadığını görme şansımız oluyor. Hakeza, Yennefer’e daha çok yer verilmiş olması çok akıllıca. Netflix’in Witcher’ının oyuncuları tipleme değil de, çok boyutlu karakterler olduklarını gösterme fırsatı buluyorlar.

-

Bu sezonda Jaskier’in karakteri de çok boyutlu bir hal alıyor. İlk sezonda onu Geralt’ın yanına kendisine şarkı malzemesi çıksın diye katılan bir ozan olarak tanıdık. Şimdi ise onu olayların göbeğinde, boyunu aşan entrikalara bulaşırken görüyoruz. Jaskier’deki bu değişimi canlandırmak senin için nasıl bir histi?

Joey Batey: İlk sezonda Jaskier, Geralt’ın PR ajansı gibi çalışıyordu. Onun yanına kendi çıkarları için katılmıştı çünkü senin de dediğin gibi ona şarkı malzemesi çıkıyordu. İkinci sezonda ise Jaskier’in karakteriyle ilgili planımız tamamen onun vicdani duyguları üzerine kurulu. Jaskier karşısına çıkan fırsatları kaçırmıyordu ama kişisel güvenliğini de çok riske atmadan. Şimdi ise hayatında ilk defa kendi canını riske atmak durumunda kalıyor.

Ve rolümün bu tarafına hazırlanırken savaş dönemlerinde sahne sanatçılarının neler yaptıklarıyla ilgili çok araştırma yaptım. Josephine Baker ve Marcel Marceau’nun Fransız Direnişi döneminde ünlerini, platformlarını ve neredeyse istedikleri her yere girebilmelerini iyilik adına kullanmaları hakkında bir sürü hikaye var. İkinci sezon için repliklerim elime aldığımda beni en çok heyecanlandıran bu oldu ve Lauren’la beraber şarkıcı, sanatçı ve düşünür Jaskier’in içindeki sessiz kahramanı ortaya çıkarmak için uğraştık.

-

Bu demek değil ki ikinci sezon mükemmel olmuş, yeme de yanında yat! İster istemez bazı şeyler yine bir sonraki sezonlarda açığa çıkmak üzere kafa kurcalamaya devam edecek. Bunların bazıları bilinçli, bazıları da ister istemez süre yetmeyince alınmak zorunda kalınmış kararlar sanırım. Örneğin dünya ırkları arasındaki çekişmeler ve bunların sebepleri, karakterlerin geçmişlerine yönelik bazı kilit noktalar…

Yani olaya hakimseniz bunlar kafanızı kurcalamıyor tabii. Ama sıfırdan diziyi izleyen arkadaşlarınız gene ping ping mesajları yağdıracaktır; “Yav şurada niye şöyle oldu ki?”, “Peki ya şuraya gitselerdi olmaz mıydı?”, “Ya bilmemkim kimdi? Ben kaçırdım orayı galib- Ha açıklamamışlardı zaten. E anlatsana oğlum!”

Çok beğendim, puanım bir!

Ben size söyleyeyim, bu sezon da bölecek insanları gene. Ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. Evet, eksikleri var ama mükemmeliyetçiliğin lüzumu yok. Dizi işte. Deri giyen, kılıç sallayan Henry Cavill var. Havuzda çıplak yüzen cadılar var. Taht kavgaları, savaş, entrika, cinayet, dünyanın sonu falan…

Bir kere başına oturduğunuzda sanki ilk sezonun üstünden hiç zaman geçmemişcesine izlemeye başlıyorsunuz. Sarıyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki bitmiş! Nasıl biter!?

Şimdi izninizle Jaskier’in yeni şarkısının yetmiş milyar cover’ı çıkana kadar kendimi odama kapatacağım.

YORUMLAR
ocelot1789
23 Aralık 2021 14:19

Güzel bir inceleme olmuş. Dizi kendi çizgisinde gidiyor; kitaplardan farklı, evet ama beni nedense rahatsız etmedi. Çünkü ekledikleri veya çıkardıkları şeyi güzel örtmüşler. Emhyr’in hazırlanışı o kadar güzel bir final olmuş ki defalarca izledim. Cahir mükemmel bir karakter olmuş ve çok sabırsızlanıyorum. Hele Eredin’in saniyelik görüntüsü... Halihazırda tutarlı hikayeyi ve materyali değiştirip tutarsız bir şey yapmak yerine, değiştirip en azından kendi mantığını koruması iyi. 

 

memoefe
14 Aralık 2021 02:45

Aman aman ne güsel bir inceleme!

Parolamı Unuttum