‘Acıya katlanırız, kusurlu silahlara ise asla..’ demişti Kratos, Atreus un yayını tamir ederken.
Gerçekten de bir savaşçının silahı kusursuz olmalıydı. Zira mücadele sırasında yaşanan ufak bir aksaklık savaşın kaderini değiştirebilir. Bu sebeple yeri geldiğinde taşıdığın silahla bir bütün olmalısın. Sanki taşıdığın şey her zaman seninleymiş gibi. Sanki vücudunun bir parçasıymış gibi.
Etlerinden hiç ayrılmayacakmış gibi!
Ares! Düşmanlarını Yok Et! Hayatım Senin Olsun..
Yenilmez Sparta ordusunun başarılı komutanı Kratos, doğunun barbar askerlerine karşın ölümün eşiğine gelmişti. Emri altındaki binlerce savaşçının çaresizliği kulaklarında bir çığlık gibi büyümekte, geçen her saniye kendisini kaybetmeye doğru hızla götürmekteydi. Kratos tam da bu anlarda büyük bir karar aldı. Düşmanlarını yok etmesine karşın, tüm hayatını tek bir kimseye adayan bir karar.
‘Ares! Düşmanlarını öldür, hayatım senin olsun!’
Hediyesi Esareti
Hades'in en pis derinliklerinde dövülmüş kaos bıçakları, Ares'ten Spartalı Kratos'a verilen eşsiz bir armağandı. İçi hiç sönmeyecekmişçesine yanan bir ateşle doluydu ve uçlarında zincirleri vardı. Fakat zincirler bıçakları daha ölümcül bir hale getirmekten öte farklı bir amaca sahipti. Bir kez takıldıktan sonra adeta vücudunun bir parçası olacak bir amaca.
Kratos Ares'in bahşettiği bu muazzam güçle dolup taşarken, bir yandan da söylediği sözün altında yıllar yılı ezileceğini bilmiyordu. Kaos bıçakları elbette eşsiz bir silahtı fakat bir noktada ettiği yeminin de bir hatırlatıcısıydı.
Bir dönem bu eşsiz silahla beraber yüzlerce kişinin kanını akıtan Kratos, öylesine öfke dolu bir hal aldı ki bıçakların ucu hiçbir suçu olmayan masum insanlara kadar dokundu. Hatta ölen masum insanların içerisinde bizzat kendi ailesi de yer almaktaydı. Karısı Lyssandra ve çok sevdiği biricik kızı Calliope, bu gözü dönmüş babanın kurbanı olmuştu.
Olympos'a Olan Hizmet Sona Erdi
Spartalı Kratos her ne kadar gün sonunda bir piyon gibi kullanıldığını öğrenmiş de olsa iş işten geçmişti artık. Başlarda bir hizmetkar olan adam, sonrasında Olympos'un görkemli efendilerine kafa tutacak bir intikamcıya dönüştü. Ve kendisine hizmet etsin diye verilen muazzam gücü, efendilerine karşın kullanmaya başladı. Sonuçları çok ağır oldu. Ares de dahil olmak üzere tüm Olympos'un, tabiri caizse altını üstüne getirdi. Bütün dengeleri bozdu ve geriye bıçaklarının adını taşıyan koca bir dünya bıraktı…
Kaos bıçakları yalnızca Ares tarafından ya da Kratos'un esaret süresi sona erdiğinde çıkarılabilirdi. Nitekim God of War 3 finalinde Kratos'un elinde sadece Olympos'un kılıcı vardı. Onu da kendisi için kullanan savaşçı kanlar içerisinde bir final verdi. After credit sahnesinde hikayenin hala devam ettiğini görmüştük ama savaşçı kuzey diyarına gelmeden önce kaos bıçaklarını bulmuş ve bir türlü kurtulamadığını çizgi romanlarda göstermişti.
God of War: The Fallen God Hikayesi
God of War The Fallen God isimli hikayeye göre Kratos ardında bıraktığı yıkımdan oldukça pişman görünüyordu. Yaptığı onca şey kendisine hiç bir şekilde huzur getirmemiş, bilakis bulunduğu durumu daha da kötü bir hale sokmuştu.
Kratos sırtında adeta bir kambur gibi taşıdığı geçmişinden bir türlü kurtulamıyordu. Ne kadar yol da gitse, ne kadar mesafe de alsa içini kemiren bu keder kendisini nerdeyse acınacak bir hale getirmişti. Geçmiş bütün ağırlığı ile Kratos’u sakız gibi çiğnemekteydi ve söz konusu geçmişini kendisine en çok hatırlatan şey ise kaos bıçaklarıydı.
Spartanın hayaleti geçmişin bir sözcüsü gibi karşısında duran kaos bıçaklarını defalarca uzaklara fırlattı ama bütün bir Olympos’un hatta titanların dahi kanlarını üzerinde taşıyan silahlar her defasında Kratos’un yanına geldi. Anlaşılan ve anlatılan hikayeye göre Kratos’un kaderinde görmesi gereken daha çok şey vardı ve aslına bakarsanız bunlar sadece bir başlangıçtı.
Mısır mitolojisinde geçen bu hikayede Kratos eskilerden tanıdık bir yüz olan Athena ve bulunduğu firavunlar diyarına ait yeni bir yüz olan Thoth ile defalarca karşı karşıya geldi. Her seferinde kaderiyle ilgili, yarım bıraktığı işi tamamlamasıyla ilgili ya da bunlardan bağımsız bir şekilde yardım etmesi gereken masum insanlar olduğuyla ilgili uyarılar aldı. Öğütler duydu. Fakat Spartalı savaşçı, başlarda bu uyarıları dikkate almayıp, zaman zaman sitem dolu sözlerle karşılık da verse, gün sonunda bir çıkış yolu olmadığını anladı. Kratos’un laneti, kendisinin de söylediği üzere kan ve öfkeden ibaretti. Bulunduğu yere sadece yıkım getiren yenilmez bir canavar olmaktı.
Kratos, The Fallen God isimli hikayenin finalinde kendisinin ne olduğunu öyle veya böyle bir şekilde anlamış,Thoth ve Athena’nın söylediklerini aklından hiç çıkarmayacakmışçasına heybesine eklemiş bir biçimde yeniden yollara düştü. Daha öncesinde hiç ayak basmadığı soğuk meskenlere doğru bir yelken açtı. Gittiği yer 9 diyarın insanlar için veya insanca yaşamak isteyenler için ayrılan kısmı, orta dünya olarak da bilinen Midgard’tı.
Sparta'nın Hayaleti Kuzey Diyarında
Kratos, bir müddet sonra farklı bir yaşam kurdu kendisine. Geçmişinde yer alan kirli sayfaları yanında taşımak yerine adeta üzerine bir set çekecekti. Kaos bıçaklarının savaşçı kollarında bıraktığı izleri kapattı. Bıçakları ise evinin en ücra köşesine üzerinde basit yunan desenleri olan, kalın ve kırmızı bir beze sarılmış olarak belki de bir daha hiç çıkarmayacağını düşünerek saklamıştı.
Öte yandan Kratos, bir kaç isim haricinde bu topraklarda kimse tarafından bilinmiyordu. Yeni bir evlilik gerçekleştirmiş, bu evlilikten Atreus adında bir oğlu olmuştu. Hikaye Kratos’un yeni eşi Faye ile olan mutlu günlerini göstermekten ziyade bilakis ölümü ile başlayacak, ana odağımızın Faye’in küllerini 9 diyarın en yüksek zirvesinden aşağı bırakmak olduğunu anlatacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Spartalı savaşçı geçmişin kirli sayfalarını ardında bıraktığı ve gerçek doğasını kararlı bir şekilde gizlediği için oğlu ile olan ilişkisinde de boşluklar vardı. Araları bir baba oğuldan çok, asker komutan kıvamındaydı. Savaşçı her ne kadar insan gibi yaşamaya çalışsa da oğlu, bizzat kendi kanını taşımaktaydı. Gerçekte ne olduğunu gizlemek büyük sonuçları olacak bir seçimdi. Kratos yaptığı bu şeyin belki de en iyisi olduğunu düşündü fakat en nihayetinde bu büyük hatanın farkına vardı. Atreus, istemeden de olsa gerçek doğasına aykırı bir surette daha çok insancıl bir yaşam sürdüğü için gün sonunda hastalandı. Biz oyuncular ise bu anlarda Kratos’un oğluna ne denli düşkün olduğunu, onun için ne gibi zorlukların üstesinden gelebileceğini, nelere katlanabileceğini hep birlikte görmüş olduk. Olympos’u dize getiren, titanların dahi yenemediği bu büyük savaşçının oğlu için yapamayacağı hiçbirşey olmadığını, suratını kaplayan çaresizlikte deneyimlemiş olduk.
Kratos’un oğlu Atreus için yaptığı en büyük fedakarlık, titizlikle gizlediği geçmişini gün yüzüne çıkarmaktı.
Artık Senin Canavarın Değilim !
Kaos bıçaklarını sakladığını yerden alarak geçmişini gün yüzüne çıkaran Kratos, beraberinde tanıdık bir ismi de gün yüzüne çıkardı. Athena!
Athena Kratos’a hitaben; ‘Olmadığın şeyler gibi davranmayı bırak! Bir öğretmen, bir eş, bir baba! Sen değişemeyeceksin. Her zaman bir canavar olacaksın..’ demişti.
Kratos ise; ‘Biliyorum, ama artık senin canavarın değilim.’ cevabını verdi.
Belki de oyunun en iyi sahnelerinden birisiydi.
Atreus İçin !
Velhasıl kelam Spartanın hayaleti geçmişinde yer alan kanlı hatıra ile birlikte Helheim’ın soğuk duvarlarını aşarak oğlunu kurtarmayı başardı. Baldur ile olan mücadelesinde, yolculuğu boyunca karşısına çıkan tüm düşmanlarına karşı olan mücadelesinde kaos bıçaklarını kullandı. Ragnarok’da nasıl bir işleyiş bizleri bekliyor olacak, hep birlikte göreceğiz sevgili arkadaşlar.
Malumunuz nerdeyse oyun dünyasının tamamının heyecanla beklediği God of War Ragnarok a çok az bir zaman kaldı. Bu yazıda God of War serisinin en ikon silahlarından birisi olan Blades of Chaos’ın seri içerisinde ne gibi bir rolü var kısaca değinmek istedim. Ayriyeten bu yazıyı video olarak izlemek isterseniz aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. Hoşçakalın!
Yazı için ellerinize sağlık. Dosya konularına topluca ulaşabileceğimiz bir sekme olsaydı harika olurdu.