90’ların sonu, 2000’lerin başındaki futbol kadar, o zamanlar oynadığımız futbol oyunları da efsaneydi. FIFA 99 gibi bir futbol oyunu daha var mı yeryüzünde (Volkan’a çok söyledim ama izin vermedi FIFA 99’a)? Ya da asıl konumuz olan, şu sıralar hayatına Football Manager ismiyle devam eden ünlü Championship Manager serisi... Ve bu serinin en stabil, en hatasız oyunu olan CM 01-02’si?
Serinin bir önceki oyunu olan CM 00-01’de Roma’yla Roma’yı yakmış, uzunca süren kariyerim boyunca yanlış hatırlamıyorsam bir kez Şampiyonlar Ligi’ni kaldırmıştım. Ancak yeni oyun gelince, futbol aşkımı alevlendiren en büyük etmenlerden biri olan Premier League’de yoluma devam etmeye karar verdim ve tuttum Old Trafford’un yolunu. Barthez’li, Verón’lu, Beckham’lı, Giggs’li, Solskjær’li United kadrosunda pek bir değişiklik yapmama gerek yoktu... Mu acaba? Üç sezonun ardından bu isimlerden neredeyse hiç biri kalmamış, hayvani derecede yıldız bir kadro kurmuştum. Buffon’lar, Ronaldinho’lar, Davids’ler, Anelka’lar havada uçuşuyordu. Roma’dan öğrencim Walter Samuel’i almıştım, ki o zamanlar o oyunun en iyi defans oyuncularından biriydi. Henry’nin peşinden çok koşmuştum ama bir türlü alamamıştım doğal olarak. O zamanlar Fenerbahçe’nin Hakan Şükür’ü alması gibi bir şey olurdu takdir edersiniz ki, olmadı o nedenle.
“MENAJER” Mİ “MENEJER” Mİ?
Premier League’in Los Galacticos’unu yapmışım, keyif bende. Her sene haftalar öncesinden şampiyonluğumu ilan ediyorum, orada sıkıntım yok. FA Cup falan da bende genelde. Ama bir önceki takımım Roma’da, şimdikine göre son derece mütevazi olan kadromla aldığım Şampiyonlar Ligi kupasını bir türlü alamıyorum. Ve alamadım biliyor musunuz? 5-6 sezon oynadım ve çeyrek finalde, yarı finalde, orada burada elendim ve bu kupayı bir türlü alamadım. Real geldi yendi, Dortmund geldi yendi, o geldi yendi, bu geldi yendi... Sonra da zaten bilgisayarımı değiştirdim ve yedeklediğim oyunumu kaybettim gitti. Şu anda bile bu oyunu açıp en azından kadromu görmek isterim ara sıra, içimde uktedir.
Bir de bu oyunu şimdi oynayıp “O ne yeaa, 3 saatte bi sezon bitiyo böyle menajerlik oyunu mu olur kardeşim.” diyenler var ya... Siz onu bir de Celeron 333MHz işlemcili, 32MB bellekli bir bilgisayarda deneyin bakalım kaç günde bitirebiliyorsunuz o sezonu? O “Continue” tuşuna basmak, makineyi render’a bırakmak gibiydi be, hey yavrum hey. Tabi sevimli hayaletin bana en büyük kazığı olan ilk bilgisayarımın da etkisi vardı bunda. CM’yi bile doğru düzgün çalıştırmayan bilgisayar sattı adamlar bize, biz de güle oynaya aldık getirdik cahillikten. Bilgisayarcılardan yediğim kazıklar sonrası donanıma merak sardığımı sizlere anlatmış mıydım?
ANILAAR...
Bu oyunun en güzel özelliği, takımların profillerinde arka planda beliren resimlerdi. Aslında cümleye yanlış girdim, doğrusu şöyle olacak “CM 00-01’in en güzel özelliği, takımların profillerinde arka planda beliren resimlerdi”. O oyunda, atıyorum Galatasaray’ın profiline geldiğinizde arka planda Ali Sami Yen olurdu mesela. Dortmund’un profilinde şimdinin saçma sapan sponsorluklar nedeniyle şimdinin Signal Iduna Park’ı olan Westfalen’i, United’ın profilinde hayaller tiyatrosu Old Trafford’u görürdük...
Hepsinde olmasa da pek çok oyuncu sayfasında da arka planı o oyuncu süslerdi. Herhangi bir maçta çekilmiş bir pozisyondan görüntüler. Bu mükemmel özellik, CM 01-02’den itibaren azalarak bitmeye başladı. Ancak bu bizi durdurmadı elbette! Basit bir kopyala/yapıştır işlemiyle bu özellik CM 01-02’ye de kazandırılabiliyordu ve biz de durur muyuz, kazandırdık tabi abimle.
Bu oyunda grafiksel maç motoru falan da yoktu. Biz o zamanlar maçları, radyodan dinler gibi ekrandan okuyorduk (metin tabanlı menajerlik oyunu, MTM (oha oyun türü buldum olm!)). Şimdiki gençler maşallah FullHD maç yayını alıyorlar menajerlik oyunlarından, heyhat! Grafiksel açıdan da öyle yumuşak, yuvarlak hatlı ışıl ışıl grafiklere sahip değildi CM 01-02. Ama yıllarımızı çaldı işte bir şekilde, o derece eğlenceliydi. Sadece televizyonda görebildiğimiz koca koca takımları, kariyerinin zirvesindeki efsane oyuncuları yönetiyorduk. Var mıydı ötesi...
ALTYAPIYA YÖNELELİM
İşte bu oyunda hiçbir zaman başaramadığım, daha doğrusu pek de ilgimi çekmeyen bir şeydi bu. Yukarıda bahsettiğim kadromdan da anlamışsınızdır, başarılarla gelen paraları yıldız oyunculara gömmeyi seviyordum ben. Ama abim takımı sırtlayacak bir iki yıldız oyuncu alır, 3-4 sene sonra kadronun %80’ini bir şekilde altyapıdan çıkmış oyunculardan kurardı (tabi ona göre genç oyuncu transfer ederek). Ve bu oyuncular manyak derecede iyi olurlardı hep. 5 sene falan oynatınca da 40M gibi fiyatlara kitlerdi birilerine. Öyle bir takım olurdu ki o, kulübün kasası daha fazla para kabul etmeyecek duruma gelir; takım da bol alternatifli, bol yıldızlı ve genç bir kadroya sahip olurdu. O zaman buradan çıkardığımız ders ne sevgili oyungezerler? Oyun, doğru hamleler attıktan sonra bu ikisini de yapmamıza izin veriyordu. Ama paraları yıldız oyunculara basmak biraz daha düşük başarı getiriyor olmalı ki, abimin 10 senede aldığı 5 Şampiyonlar Ligi kupasına karşılık ben... (Bence ben de beceriksiz olabilirim ama Roma’da aldım yaa).
Bu oyunu sadece abim değil, yakın bir zamana kadar babam da oynardı. Ve leblebi gibi sezon geçtiğinden, 2060’ları falan gördüğümüz oldu. İşte oyunun patladığı anlar da burada başlıyor oyungezerler. Patlamak derken, komik ve zararsız hatalardan bahsediyorum. Özellikle iki konuda ağır çuvallıyordu oyun. Birincisi şu: Babam her zaman Galatasaray’la başlar oyuna. Sene 2050’lere falan gelince tabloyu açıklayayım size: UEFA Kupası’nı Şanlıufraspor kaldırır, Şampiyonlar Ligi finali Konya Şekerspor’la Adana Demir arasında oynanır... Süper Kupa finalinde Çaykur Rize ile Mersin İdman Yurdu’nu görürseniz şaşırmazsınız. Avrupa kupalarını birer birer işgal etmiş, şu anda Amatör ligde bile sonuncu olan Türk takımları görürsünüz kısacası. İkincisi de, oyunun hakem isimlerinde yaptığı saçmalamalardı. Belli bir yılı geçtikten sonra Erhan Weber, Brad Alioğlu, Ali McTyler, Felipe Öztürk gibi hakem isimleri görebilirdiniz. İsimleri salladım tabi ki, ama bunlardan daha komik “Abi bu ne yaa?” tepkisi verebileceğiniz hakem isimleri vardı oyunda (bu iki hata da, oynanan liglere göre değişiyordur tabi).
PEKİ NEDEN?
“Bu oyunu efsane yapan şey nedir?” sorusunun cevabını düşünüyorum... Bana kalırsa CM 01-02’nin, serinin yeni nesle geçmeden önceki son oyunu olması bunun nedeni. Hani Windows XP’den Windows Vista’ya geçen pek çok kişi “Bu ne be?” diyerek hızla XP’ye geri döndü ya, aynı hesap. Bir de, CM 01-02’den sonra çıkan oyun çok dengesiz ve hatalı bir oyundu yanlış hatırlamıyorsam (CM 4). Serinin her yeni oyunla birlikte iyice abartıp, eğlenceli bir oyundan ziyade menajerlik eğitimi simülasyonuna dönmesi de bir diğer etmen. Gerçi FM 2013’le gelen yeni basitleştirilmiş mod bu konuda oyuncuların gazını aldı biraz; ama CM 01-02’deki yaşanmışlıklar, hatıralar varken...
Oyunu indirmek için bit.ly/qxpDL adresini ziyaret edin (277MB). Bunun yanı sıra kullanıcılar tarafından yapılan kadro güncellemelerine ve yayınlanan veritabanlarına da champman0102.co.uk sistesinden ulaşabilirsiniz.