God of War: Ragnarök çok yakında bizlerle olacak ve ne kadar ilginçtir ki çok heyecanlıyım. Bu heyecanımı dağa taşa ya da YouTube yorumlarına yazacağıma buraya yazayım dedim ve sizin için ilk oyunun ana hikayesini anlatıverdim. Bu sayede Ragnarök öncesinde hem yaşananları hem de karakterleri tekrardan hatırlamış oluruz.
Elbette bu yazının God of War'u oynamamış olanlar için tam bir spoiler yuvası olduğunu hatırlatmak isterim. Eğer oyunu kendiniz oynamak, hikayesini kendiniz öğrenmek istiyorsanız zevkini kaçırmamak adına bu yazıya oyunu bitirdikten sonra dönmeniz daha iyi olur.
Bir Vasiyettir Tüm Mesele
Spartalı Savaş Tanrısı Kratos, tanıdığımız halinden uzak bir şekilde çıkar karşımıza bu kez. İkinci karısı Faye (Fey) hayatını kaybetmiştir ve onu oğulları Atreus ile birlikte yalnız bırakmıştır. Midgard topraklarında yaşayan ailenin en büyük önceliği artık Faye’in son isteğini gerçekleştirmek olmuştur: Küllerinin Dokuz Krallığı’nın en yüksek zirvesinde yayılması. Ancak Kratos, Atreus’un hazır olup olmadığından emin değildir. Oğluyla beraber evin yakınlarında bir ava çıkınca ve Atreus’un heyecanına yenik düştüğünü görünce şüphelerinde haklı olduğunu görür ve Faye’in isteğini hemen gerçekleştirmemeye karar verir.
Ekran görüntüleri MassiveG YouTube kanalından alınmıştır
Derken evlerine gizemli biri gelir. Kratos, dövmeli bu yabancıya gitmesini söylese de bu gerçekleşmez ve dövüş kaçınılmaz olur. Kratos, hiçbir şey hissetmediğini söyleyen bu yarı tanrı görünümlü yabancıyı ölümcül bir mücadele sonucu zor da olsa alt eder ve o noktadan sonra evde kalmanın güvenli olmayacağını düşündüğü için ertelemek istediği yolculuğu mecburen başlatır.
Çeşitli engellerden ve Kratos’un Atreus’a devamlı nasihatlerinden sonra ilk dost Brok ile karşılaşır baba-oğul ve Brok’un, kardeşi Sindri ile beraber Kratos’un kullandığı Leviathan baltasını yapan kişiler olduğunu öğrenirler.
Brok’tan ayrılıp yollarına devam ederlerken, aynı zamanda Atreus’un eğitimi de devam eder. Yolda gördüğü bir domuzu istediği şekilde vuran Atreus, onun peşinden giderken Kratos’un görüşünden bir anda kaybolur. Atreus’un endişeli seslerini duyan Kratos canhıraş bir halde koşturur ve oğlunu Orman Cadısı Freya’nın yanında vurduğu domuzu iyileştirmeye çalışırken bulur. Meğerse domuz, Freya’nın hayvan dostlarından birisiymiş.
Domuzu iyileştirdikten sonra yollarına devam eden ikili, büyük mü büyük Dünya Yılanı Jörmungandr ile karşılaşır. Yılan onlara herhangi bir zarar vermese de, Kratos ile Atreus yılanın dediklerini de anlayamaz. Buradan Midgard’ın tepesine doğru yola devam ederken gizemli bir sisle karşılaşırlar. Bu sis yüzünden tepeye çıkamazlar ve Freya’dan yardım alırlar. Görünen o ki sis, sadece Alfheim diyarının ışığıyla sönebilir. Bu yüzden (Freya sayesinde) diyarlar arası yolculuk yaparak Alfheim’a giderler.
Yeni Bir Diyar, Yeni Bir Macera
Ancak Alfheim, beklenildiğinin aksine Kara Elflerle dolu, saldırgan bir diyardır. Engelleri aşan ikili ışığa ulaştıklarında onun içine girmeleri gerektiğini fark ederler. Kratos, tek başına oraya girer ve kendini rüya gibi bir şeyin içinde bulur. Faye’in sesini ve Atreus’un Faye’le olan konuşmasını duyan Kratos, tam Faye’i görecekken Atreus onu ışıktan çeker alır. Kratos, çok kısa bir süre orada olduğunu düşünse de öfkeli Atreus’u ve onun öldürdüğü bir dünya cesedi görünce şaşırır, çünkü aslında çok uzun bir süre oradadır.
Alfheim ışığı sayesinde sisleri geçen ikili, Midgard tepesine ulaştığında evlerini ziyaret eden yabancı ile beraber üç kişinin konuşmalarını duyarlar ve gizlice dinlemeye başlarlar. Yabancının adının Baldur olduğunu ve Odin’in oğlu olduğunu öğrenirler. Meğerse Baldur hala yaşıyordur.
Bu kişiler gittikten sonra tepeye çıkan Kratos-Atreus, birinin ağaca sarılı halde olduğunu fark eder. Görünen o ki bu kişi Mimir’dir ve Odin onu çok uzun bir süredir orada hapsolmaya mahkûm bırakmıştır. Mimir, bize Dokuz Diyar’ın en yüksek tepesinin Midgard değil, devler diyarı olan Jötunheim olduğunu ve devlerin bu diyara girişi Odin ve Thor gelmesin diye engellendiğini söyler. Kendini en akıllı varlık olarak tanıtan, gezmediği/bilmediği köşe bucak olmadığını iddia eden Mimir, başka bir geçişin daha olduğunu söyler Kratos’a. Ancak bunun için Mimir’in kendisi lazımdır ve vücudunu oradan çıkarmak mümkün değildir. O da bu sebeple kafasının kesilmesini ister. Kafayı kesen Kratos, oğluyla beraber Freya’ya geri gider ve o da Mimir’i tekrar canlandırır. Artık yolumuza bir baba, bir oğul ve bir kafa olarak devam ederiz böylece.
Saklanan Gerçekler
Bu durumlar olurken hem Freya hem de Mimir, Kratos’a, onun Atreus’a gerçekleri, yani onun tanrı olduğunu söylemesi gerektiğini, aksi takdirde onu tamamen kaybedeceğini söylerler ama Kratos kendi bildiğini okumakta ısrarcıdır. Çünkü o oğlunu, zamanında kendi gittiği yoldan ve yaptığı hataların aynısını yapmasından korumaya çalışır. Onun normal biri olarak yaşamasını istemektedir.
Mimir sayesinde artık Dünya Yılanı Jörmungandr ile de iletişim kurabilmek ve onun yoldan çekilmesiyle Dokuzlar Gölü’nün diğer kısımlarını da keşfetmek mümkün olur. Ancak ikilinin (Mimir’le beraber üçlünün oldu artık) yolunu Thor’un oğulları, Midgard’ın tepesinde de gördüğümüz Magni ve Modi keser. Dövüş kaçınılmaz olur ve Magni dövüşün sonunda ölür, Modi kaçmayı başarır ancak daha sonra geri döner ve onları pusuya düşürür. Kratos onu savuşturur, ancak Atreus, kendisini ölümlü olduğuna inanan bir tanrının zihinsel çelişkisi nedeniyle hastalanır. Kratos, son sürat oğlunu Freya’nın yanına götürür. Freya, Kratos'a ölüler diyarı Helheim’da köprü bekçisinin kalbini almasının gerektiğini söyler; ancak Leviathan baltası orada işe yaramaz. Kratos, bu noktada eski silahlarını, Kaosun Bıçakları’nı ortaya çıkarmak için eve döner. Geçmişini, canavar olduğu halinden kurtulamayacağını anlayan Kratos, Helheim’da kalbi alır ve Freya’nın yanına döner. Freya da oğulun iyileşmesini sağlar.
Bu noktadan sonra Kratos, Atreus’a tekrar hasta olmaması için onun tanrı olduğunu açıklamak zorundadır ve açıklar da. Kratos ayrıca, tanrı olmanın sorumluluk getirdiğini de ifade eder ancak Atreus, kibrine fazlasıyla yenik düşer. Zayıf halde tekrar karşılarına çıkan Modi’yi öldüren Atreus, Kratos’a tanrı oldukları için istediklerini yapacaklarını söyler. Kratos, kendisinde defalarca kez yaşadığı sinir yönetimi sorunlarının aynısının oğlunda da olacağından giderek endişelenirken ikili, nihayet Jotunheim’a gidebilmek için gerekenleri yapar ve Midgard’ın tepesindeki portalı açarlar. Ancak bu kez de Baldur karşılarına çıkar ve Atreus yine babasının sözünü dinlemez, hatta işi çok daha ileriye götürüp babasına ok atarak onu etkisiz hale getirip Jotunheim’a giden portalı yok eder. Baldur tabii ki de Atreus’u kolayca alt eder ve kendisini Atreus ile birlikte tepeden aşağıya fırlatır. Peşlerinden atlayan Kratos, Baldur’la önce havada sonra yerde mücadele eder ve Helheim’a kadar birbirlerini kovalarlar.
Gerçekler Elbet Ortaya Çıkar
Yere indiklerinde Kratos, Atreus’a bir posta azar çeker ve Atreus nihayet abarttığının farkına varır. Ancak bulundukları yer Helheim’ın bir özelliği de geçmişte yaşadıklarınızı, görmek istemeyeceklerinizi illüzyon olarak sizin önünüze sunmasıdır. Nitekim Kratos ile Atreus gizlice Baldur’un arkasından geçerken Baldur’un Freya’nın oğlu olduğunu, onun hiçbir şey hissetmemesinin sebebinin Freya’nın anne yüreği hareketinin sonucu olduğunu da bu illüzyondan öğrenirler. Aynı şekilde Kratos da benzer şekilde babası Zeus’u öldürdüğü sekansı Atreus ile birlikte görür. Atreus, bu durumu umursamaz ve dağılan babasını toparlayıp Midgard’a geri dönerler.
Portal artık yıkıldığından Jotunheim’a giriş için başka bir çözüm bulunması gerekir ve çare tabii ki de en zeki insan Mimir’dedir. Mimir, bunun kaybolan gözü sayesinde mümkün olabileceğini söyler. Şanslıyız ki göz, Dünya Yılanı Jörmungandr’ın içindedir ve ekibin Jörmungandr ile araları oldukça iyi. Tam gözü aldık derken Baldur olay yerine teşrif eder ve bu kez Freya da buradadır. Ancak biliyoruz ki Freya, Baldur’un annesi ve Kratos’un Baldur’u öldürmesine izin vermeyecek. Derken yine kaçınılmaz bir epik savaş başlar ve Baldur’un hissedememe büyüsü, Atreus’un Ökseotu oku sayesinde kırılır. Bu da demektir ki Baldur nihayet ölebilir. Ancak Kratos, tam eline fırsat geçmişken bunu yapmaz Freya’nın hatırına. Baldur yine de uslanmaz ve Freya’yı boğazlamaya başlar, çünkü ömrü boyunca hiçbir hissedememek, ölememek onu anlamsız bir hayata dönüşmüştür. Freya da kendisini boğazlayan oğluna asla direnmez, hatta o esnada onu çok sevdiğini de söyler. Bu hem Baldur’a yaptıkları hem de anne yüreğine karşı koymamasından dolayıdır. Ancak Kratos araya girer ve Freya’nın ölmesine izin vermez. Ardından Baldur’un fişini Freya’ya rağmen nihayet çeker. Baldur ölürken bir kar tanesinin yüzüne düştüğünü görür. Bu aslında uzun bir kışın ve neticesinde Ragnarök’ün de habercisidir.
Baldur’un ölümü tabii ki Freya’yı çılgın bir şekilde öfkelendirir ve Kratos’a onu her ne olursa olsun kovalayacağını söyler. Bu anda Kratos, Atreus’a nereden geldiğini ve hak eden/etmeyen birçoklarını (babası dahil) öldürdüğünü açıklar. Tanrı olmanın ne olduğunu hala kafasında oturtmaya çalışan Atreus, biz de mi böyle olacağız diye sorgularken Kratos haliyle hayır der.
Ve nihayet ikili, Jotunheim’a Mimir’in “öteki” gözü sayesinde giderler ve Mimir’i Sindri & Brok ikilisine bırakırlar. İkilimiz, Jotunheim’da devlerin duvarlara çizdiği görselleri görürler ve onların olacakları nasıl da doğru tahmin ettiklerini fark ederler. Ek olarak, Faye’in bir dev olduğunu ve Atreus’un yarı ölümlü yarı tanrı yarı dev olduğunu da buradan öğrenirler. Baldur’la olan savaşları ve Baldur’un asıl niyetinin Faye’i görmek olduğunu da aynı şekilde buradan anlarlar.
Faye’in son isteğini yerine getirirken Atreus, o duvarlarda başka bir şeyi daha fark ettiğini söylüyor Kratos’a: O da devlerin ona Atreus olarak değil, Loki olarak seslendiğini.