Indie Nöbeti #13 - Nerede Kalmıştık?

Maymunlara dikkat

Şöyle bir bakıyorum da, Indie Nöbeti'ne cidden uzun bir ara vermişiz. O zaman arayı daha fazla açmayıp Utku'nun bıraktığı yerden devam edelim mi, ne dersiniz? AAA oyunların fiyatlarının tavan yaptığı bu dönemlerde indie oyunları kesinlikle es geçmemek, onlara sarılmak, güzelce oynamak lazım hem. Ekim ayında güzel yapımlar oynama imkanını bulduk ve birkaçını da sizler için değerlendirdik.

Do Not Feed the Monkeys (Engin)
Yapımcı: Fictiorama Studios
Tür: Strateji-Macera
Platformlar: PC

Son dönemde bağımsız yapımlar arasında sık görmeye başladığımız bir tema var: Gözetim&Denetim. Birileri adına başkalarını gözetlemek, takip etmek, denetlemek, hizaya sokmak üzerine ardarda oyunlar yapıldığını gördük; Beholder, Orwell, Papers,Please, Headliner, The Westport Independent... Belki apayrı bir yazı konusu bile olabilir Panoptikon kavramının veya Büyük Birader figürünün oyun dünyasındaki bu yansımaları.

İşte bu gruba son katılan oyunlardan DNFTM. Ortalama bir hayat sürerken, bir tanıdığınızın da yönlendirmesiyle gözetim kafesleri satın alıyor, bilgisayarınız başından bu kafeslerde yaşayan "maymunlar"ın hayatlarını izliyor, onlar hakkında toplayabileceğiniz bütün bilgileri topluyor, sizden istenen bazı bilgileri mensubu olduğunuz o gizemli topluluk ile paylaşıyorsunuz. Bir yandan bu masraflı hobinizin maliyetini karşılayabilmek için çalışıp para kazanmanız, sağlınızı korumak için beslenmeniz ve dinlenmeniz, göze batmamak için apartman yaşamında uyumlu hareket etmeniz ve çevrenizin dikkatini üzerinize çekmekten kaçınmanız gerekiyor. İşleri yoluna koyup kafesleri gözetleme işine döndüğünüzde ise odaklanacağınız o önemli noktaya sıra geliyor: "Maymunları beslemeyin!"

Klasik "point&click" tarzında bir oyun DNFTM. Yemek yemek, uyumak, çalışıp para kazanmak, alışveriş yapmak, kirayı ödemek gibi rutinleriniz temelde gayet basit takip edilen işlemler. Burada dikkat edeceğiniz tek nokta dengeyi tutturmak. İşin içine bulmaca kısmının da girdiği yer ise, bilgisayarınız üzerinden yapacaklarınız. Kafesleri gözle – bilgileri topla – sorulan soruların yanıtlarını çıkartabilecek detayları gözden kaçırma – senin için tanımlanan hedefleri tutturmak için elinden geleni yap. Bir kez daha söyleyelim, "Maymunları beslemeyin!" Kimi kandırıyoruz ki, hepimiz biliyoruz, eninde sonunda maymunları besleyeceksiniz!

Bu türden oyunları seven veya sağda solda olup bitenleri gözetlemekten zevk alanlar(!) için bir şans verilebilecek oyunlardan. Biraz kısa sürse de, oynadığınız süreçte keyif alacağınızı söyleyebilirim.

SINNER: Sacrifice for Redemption (Eser)
Yapımcı: Dark Star
Tür: Dark Souls Türü Aksiyon
Platformlar: PC, PS4, XB1

Dark Souls yalnızca boss'lardan ibaret bir oyun olsa, nasıl olurdu sizce? Açıkçası ben öyle olmasını istemezdim, benim için Dark Souls daha çok hikaye kırıntılarını yakalamak, birbirinden farklı ortamlarda gezinirken yeri geldiğinde en basit yaratığın bile avı olmak, nihayetinde de bu deneyimi boss'la taçlandırmak anlamına geliyor ama farklı fikirde olanların da var olduğuna eminim. Düşünsenize, ardı arkasına boss dövüşü, başka hiçbir şey yok. SINNER: Sacrifice for Redemption işte tam olarak bu düşünceden ortaya çıkmış.

Oyunda karşımıza çıkan boss'lar 7 ölümcül günahı temsil ediyor ve hepsinin de 'dünyasına' girdiğimizde kısaca hikayelerinden bahsediliyor. Ama bu hikayelere kendinizi çok da kaptıramıyorsunuz çünkü her şey çok kopuk, hatta izledikten sonra aklınızda kalmıyorlar bile. Zevkli kısım aynı Souls serisinde olduğu gibi karşımızdaki boss'un yeteneklerini öğrenmek, ne zaman ne yapmamız gerektiğini keşfetmek ve ölüp dururken git gide daha fazla ilerleme kaydetmek. Zaten bu tür oyunlarda boss'u çözmeden başarılı olmak mümkün değil, biliyorsunuz.

Oyunun bir ilginç özelliğinden ise daha önce de haberlerimizde bahsetmiştik. Her boss öncesi kendinizden 'fedakarlık' etmeniz gerekiyor. Örneğin açgözlülüğü temsil eden Greedy Faiz Tilus'un dünyasına girerken sağlığınızdan ve dayanıklılığınızdan bir miktarı feda ediyorsunuz. Ya da şehveti temsil eden Lustful Chanel ile savaşmadan önce kalkanınızdan fedakarlık yapıyorsunuz ve savunmanız kırılınca kalkan da kırılıyor. Bu boss'ları öldürdüğünüz anda fedakarlığınız da kalıcılaşıyor, bir sonraki boss'a sağlığınız artmış, ama feda ettiğiniz özellikleriniz azalmış olarak, daha güçsüz biçimde giriyorsunuz. Dolayısıyla bu boss'lara gitme sıranız da büyük önem taşıyor.

SINNER'ın oyun dünyası fazlaca boş. Özellikle ana karakter fazla ruhsuz, fazla basit görünüyor. Boss tasarımları çok güzel ama içlerinde bulundukları mekanlar yine boş, burada büyük bir fırsat tepilmiş gibi. Kamera açılarının kötülüğü, tuş takımının keyfinize göre değiştirilemiyor olması gibi eksi yanları da var ama konseptini genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Oyun şimdilik yalnızca Discord mağazasında satılıyor ama Steam'e uygun fiyatla gelirse bir göz atmanızı öneririm.

My Memory of Us (İhsan A.)
Yapımcı: Juggler Games
Tür: Aksiyon / Macera
Platformlar: PC, PS4, XB1, NS

Aslında görsellerine bakarak kolayca aldanabileceğiniz dışarıdan oldukça tatlı duran bir oyun My Memory of Us. Ben de aldandım doğrusu. Dergi incelemesine gittim kendim talip oldum falan. Aslında Patrick Stewart’ın olağanüstü ses sanatçılığı, naif sanat akımı ilhamlı grafikleri ve harika müziklere sahip olması gibi, kendisini hemencecik bir kenara itelemeyi zorlaştıran tarafları da var, yok değil. Ama bütünlüklü bakınca tüm bunların MMoU’yu bir oyun olarak çok da iyi yapmaya yetmediğini görüyorsunuz. Bağlamdan kopuk ve fazla basit bulmacalar, yer yer cevapsız kalan kontroller, tuhaf hissettiren alegorik anlatımı ve genel olarak yeni bir şey görememek MMoU’nun büyüsünü kolay dağıtıyor açıkçası. Üstelik fiyatı da bir bağımsız oyuna göre çok pahalı.

Oyunda hırsızlıktan aranan bir erkek çocukla, onunla tesadüfen karşılaşan bir kızın arkadaşlığını oynuyoruz. İşte robotlar (Naziler diye de okuyabilirsiniz) yaşadıkları kasabayı/ülkeyi işgal ediyor falan. İlk etapta kontroller gıcık geliyor, o el ele tutuşma mekaniği sürekli aksıyor mesela. Sonra bulmacalar ve en beteri de, “bu ne acayip alegori kardeşim” dedirten anlar: Örneğin geçmemiz gereken bir kapının önünde bekleyen köpeğe vermek için kemik arıyorsunuz. Kemik de robot komutanda. Adam da bizi o kemik için, ayı oynatır gibi oynatıyor: Ve siz hakikaten Guitar Herovari, yön tuşlarına doğru zamanda basma oyunlarıyla şaklabanlık yapıyorsunuz elemana. Hani gerçekte böyle şeyler olmuş ya, çok garip geliyor insana. “Auschwitz kampında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu?” sorusu kadar abes hissettirdi bana oyun çoğu yerde maalesef.

MMoU bende pek de olumlu olmayan duygular uyandırdı. Ha elbette dünyanın en kötü beş saatini geçirmedim oynarken. Ama anlattıklarım arasından ilginçlikler bulduysanız bile bence iyi bir indirimi beklemek en mantıklısı.

Mark of the Ninja: Remastered (Engin)
Yapımcı: Klei Entertainment
Tür: Gizlilik / Aksiyon
Platformlar: PC, PS4, XB1, NS

Mark of the Ninja, 2012'de çıkmış ve genel olarak beğenilmiş bir oyundu. Birkaç ay önce sürpriz bir şekilde oyunun Remastered versiyonunun çıkarılacağı duyuruldu, hem de 4K olarak. Açıkçası benim halen anlam veremediğim bir şey; 4K görselliğe oyunun hangi kısmı için ihtiyaç duyuldu, çözebilmiş değilim. Oyunu tekrar oynamaktan rahatsız mıyım? Kesinlikle hayır. Halen çok zevkli bir oyun. Yine olsa, yine oynarım:)

Oyunumuz, orijinal oyunun Special Edition içeriğiyle geliyor. Zaten ilk oyunun SE versiyonuna sahip olanların Steam kütüphanesine ücretsiz olarak eklendi bu yeni versiyon. İlk oyunun standart sürümüne sahip olanlar için ise indirimli bir fiyat söz konusu, bir nevi SE yükseltmesi satın almak gibi düşünülmüş. En azından, aynı oyunu iki kere satan firmalardan ayrılmışlar bu noktada.

Gelelim oynanışa. İlk oyunu oynayanlar için oyunu 2. kez bitirmek gibi gelebilir, ufak tefek makyajlar dışında hemen her şey aynı. Oyun esas olarak yeni oyunculara ulaşmak niyetiyle piyasaya sürülmüş olsa gerek. Bu grupta yer alanlar için ise gayet güzel bir deneyim sunacağını söylemek mümkün. Gizlilik ve aksiyonu başarılı bir şekilde sunan 2D bir platform oyunu var karşımızda. Karakterinizin bir ninja gibi hareket ettiğini hissettiriyor, sizi de karakterinizi yönetirken bu şekilde düşünmeye yönlendiriyor. Platform öğeleri böyle bir oyunda nasıl olması gerekiyorsa aynen o şekilde. Alternatif güzergahları kullanmak, kendi taktiğinizi geliştirmek imkanını sunan bölüm tasarımları, gizliliği iyi kullananları ödüllendiren bir yapısı var.

Özetle, ilkinde ne söylenmişse bunun için de aynı ile vaki. Henüz oynamayan gruptaysanız, şiddetle tavsiye olunur!

Bunlara da göz atın:

YORUMLAR
Parolamı Unuttum