Sevdiğiniz oyun için ne kadar harcamaya razısınız?
Devamını okuTransformers serisine bir reset atmak lazımdı gerçekten. Shia LaBeouf ve Megan Fox ile başlayan o filmlerden ben zaten fazlasıyla kopmuştum. Kimsenin de keyif alamadığı bir “uzaylı robotlar çarpışıyor ft. ABD ordusu” dönencesine düşmüştü konu, çıkamıyorduk içinden. Artık Transformers’a bir can suyu gerektiği kesindi ama… Açık konuşayım, böyle her şeye sıfırdan başlama fikri de çok kafama yatmıyordu benim.
Taa ki Transformers: Başlangıç’ı izleyene kadar.
Metalik memleket Cybertron’a hoşgeldiniz!
Bir Energon madencisi olan Orion Pax’ın, Quintesson’lara karşı yapılan savaşta hayatını kaybeden ilk 13 Prime Transformer hakkındaki kayıtları kurcalamak için bir gizli bir kütüphane arşivine sızmasıyla hikayemiz başlıyor.
Cybertron’da ana enerji kaynağı olan Energon ırmaklarının kuruduğu ve Transformer’ların yer altındaki Iacon Şehri’nde, savaş sonrası zor zamanlarda yaşamak zorunda kaldığını şehrin parıltılı ve ihtişamlı havasında görmek çok zor. Ama Cybertron’un yöneticisi Sentinel Prime’ı görür görmez kıllanmamak mümkün değil. Yok efenim ben yeryüzüne çıktım da korkunç şeylerle yüzleştim de, ben hala Energon’un yeniden akmasını sağlayacak Yöneticilik Matrix’ini arıyorum vallahi o kadar çok arıyorum ki…
Yavrum biz politikacı dalaverelerine o kadar alışkınız ki, yani sana anlatamam ne kadar belli oluyor bir şeyler çevirdiğin.
Hele de bu yeni Cybertron’da bazı Transformer’ların dönüşüm çarkları olmadan “doğdukları” göz önünde bulundurulunca.
Eğer Transformers metasına biraz aşinaysanız yavaş yavaş bir araya gelen ana karakterlerimizin renkleri size biraz hikayenin ne yöne gideceği konusunda fikir veriyor.
Hayatta madencilikten daha fazlası olması gerektiğine inanan Orion Pax ve yakın arkadaşı D-16, Quintesson tehdidinin devam ettiği dışında yüzeyiyle ilgili pek bir şey bilinmeyen Cybertron gezegeni, 13 Prime’ın kaderi, Yöneticilik Matrix’inin tam olarak nasıl bir şey olduğu… Hikaye çetrefillenip bilinmez yönleri açığa çıktıkça kahramanlarımız da kendilerini zor kararlar vermek zorunda buluyorlar.
Fakat bu iki saatlik Transformers şölenini sizler için spoillemek istemiyorum. Tek söyleyebileceğim, Transformers: Başlangıç’ın uzun zamandır keyifle izlediğim ilk Transformers filmi olduğu.
Animasyona dönmek çok doğru bir karar olmuş, darısı ikinci filmin başına!
Her ne kadar Transformers filmlerinin CGI kullanımını genelde başarılı bulsam da animasyon filmlerin yaratıcı özgürlüğü bence bir başka oluyor. Gerçi bu fikrime Transformers’la ilk olarak çizgi filmleri aracılığıyla tanışmış olmamın nostaljik katkısı da büyüktür eminim.
Yine de Transformers: Başlangıç bizi live-action Transformers filmlerinde ister istemez göremediğimiz renkli bir yolculuğa çıkarıyor. Üstelik animasyon olmasının yumuşatıcı etkisini, geri dönüp düşündüğünüzde düpedüz canice sahneler yaratmak için de kullanıyor. Ki ben de Transformers’ın bu az buçuk oyuncaksı ama bir o kadar da kendini ciddiye alan tonunu özlemiştim.
İki saatlik filmde, “Ya burayı da biraz fazla uzatmışlar sanki,” dediğim tek bir sahne olmaması da cabası.
Gerçekten bu kadar burun kıvırarak girdiğim bir filmden en son ne zaman bu kadar eğlenmiş çıktığımı hatırlamıyorum. Yorulmuştum Transformers’tan. Sağda solda Rise of the Beasts falan gömüyordum ki benim kolay kolay bir şey gömdüğümü göremezsiniz.
Eğer Transformers seviyorsanız, özel olarak Transformers sevgisi aşılamak istediğiniz birileri falan varsa sinemada kesinlikle şans vermeniz gereken bir film olmuş Transformers: Başlangıç.
Not: 4.5 / 5
Editörün Notu: Transformers aradığı taze kanı animasyonda bulmuş. Tekrar Transformers karakterleri hakkında bir Transformers filmi izleyebildiğimiz için memnunum. Umarım devam filmleri de bu özü çok sulandırmadan ilerletir hikayeyi.