Merhaba arkadaşlar! Oyunlaştırma köşesinin ardından yine oyunların hayatımızda ne kadar fazla yer ettiği üzerine konuşacağımız yeni köşemize de hoşgeldiniz.
"SOBE!" ismini verdiğimiz bu köşemizde, bir yandan kaç yaşında olursak olalım bize çok iyi dost olan video oyunları hakkında sohbet ederken, bir yandan da bu oyunların bize söylediği yalanları ve çok fazla bilinmeyen detaylarını yakalayacağız.
İlk bölümümüzün misafiri ise geçtiğimiz 20-25 seneye damgasını vuran Super Mario serisi. Güzel cümleler illaki olacak buralarda seriyle alakalı ama, bizi kandırdığı için Mario'ya da çok sinirliyiz!
Mario'nun Yalanları – Bölüm: 1-1
Yukarıdaki videoyu hatırlarsınız. Annesinin kayıt altına aldığı küçük kız, Mario oynarken bir yeri geçemediği için çok üzülüyor ve hüngür hüngür ağlıyordu. Tabii bunu yaparken kuzeninin çok güçlü olmasından tutun da annesine "beni iyi doyurmadığın için geçemiyorum!" a kadar giden değişik sitemlerde de bulunuyordu.
Şu anda 20+ yaşında olan neredeyse tüm oyuncular için ilk konsollarda efsane olan Super Mario serisinin onlarca oyunu çıktı ve Nintendo tarafından da çıkarılmaya devam ediyor. Yarış oyunlarından tutun üç boyutlu aksiyon oyunlarına, klasik iki boyutlu platformlardan tutun da yan karakterlerin hikâyesini anlatan diğer oyunlara kadar Mario ismi kullanılmaya devam ediyor. Peki ama baş tacı yaptığımız ve bizi her seferinde "Aradığın prenses diğer kalede!" diye koşturan bu serinin bize söylediği yalanlar neler? Mario'yu ve yaratıcısı Miyamoto'yu sorguya sokuyoruz!
Ah Mario, o şapkanı nereden aldın?
Yıllarca bir oraya bir buraya beraber zıpladığımız Mario'nun görünüş anlamında her zaman takip ettiği bir çizgisi vardı. Kırmızı ve mavi olmak üzere toplam iki tulumu olan Mario'nun vazgeçmediği yegane şey ise şapkasıydı. Biz onu da şapkasını da çok sevdik elbette ama gerçekten de Mario o şapkayı sevdiği için mi takıyordu?
Cevap maalesef hayır. Mario karakterinin yaratıcısı Miyamoto'nun söylediklerine göre karakter ilk kez yaratıldığında 13 piksel genişliğe ve 16 piksel uzunluğa sahipti. Bu da o dönem için bile oldukça küçük bir görsel alan anlamına geliyordu. İşte bu yüzden Miyamoto, bu kadar küçük bir alanda saçla uğraşmak yerine işi daha az yer kaplayan bir şapkayla çözdü. Yıllar sonra düşündüğümüze göre sormak durumundayım; altın toplamak için her yere zıplayan bir tamircinin şapka takması saçma değil mi?
Ağzı yok, ee... Dili de yok?
Görselde gördüğünüz üzere Mario'nun ilk tasarımlarının hiçbirinde herhangi bir ağız bölümü yok. Bu durum pek de alışılmamış bir haldeyken, küçük yaşların verdiği saflık ile hiç de sorgulamamıştık bu durumu. Ancak Miyamoto'ya tekrar kulak verirsek, yukarıdaki şapka düzenbazlığı ile aynı cevabı alıyoruz. Bir ağız çizmek o kadar dar bir alan için epey zordu; o da 6 piksellik bir bıyık ile tüm sorunu çözdü.
Mantar sorunsalı?
Mario dünyasında olduğu kadar gerçek hayatta da mantarların oldukça değişik çeşitleri ve anlamları var hiç kuşkusuz. Kafa yapanından tutun da zehirleyenine, kültürlüsünden tutun da bilgisizine kadar (tamam kötüydü) birçok çeşitteki bu mantarların belki de en ilginçlerinden biri, senelerdir Mario ile ulaşmaya çalıştığımız "Amanita Muscaria".
Oyunları hatırlarsanız, Mario ile mantara ulaştığımız zaman küçük haldeki karakterimiz bir anda büyüyordu. Biz de elimizdeki gamepad'leri sallayarak oldukça mutlu oluyorduk. Yapımcıların bu hamlesi ise tamamen gerçeğe dayanıyor. Amanita Muscaria ismindeki mantar türü, yendiği zaman gerçekten de insanda "büyüyormuş" hissi uyandırıyor. Hatta bu mantar o kadar ünlü ki, "Alice Harikalar Diyarında" fikri mülkünde de kendisine yer buluyor.
Göbek adlı Mario?
Hani bir ortamda biriyle tanışırsınız, onu "Burak" olarak tanırsınız ve birkaç aydan sonra diğer isminin de "Mustafa" olduğunu öğrenirsiniz ya... Veya bazı insanların isimlerini tahmin etmeye çalışır ve görünüşünden "Şuradaki kız kesinlikle bir Merve!" diye iddialı cümleler kurarsınız. Heh, bizim senelerdir tanıdığımız Mario da tam olarak bir Mario değil mi?
Miyamoto karakteri ilk yarattığı zaman aklında Mario ismi değil, "Mr. Video" ismi yatıyordu. Böyle talihsiz bir isim düşünmesinin nedeniyse, bu karakteri tek bir seriye bağlamak yerine birçok oyunda farklı şekillerde kullanmak istemesiydi. Bu isteğine ulaştı ulaşmasına ama, iyi ki Mario asla "Mr. Video" olmadı.
Nintendo! Yetişkin film sektöründe ne işin var?
Evet, yılların oyun firması Nintendo bir ara yetişkin film sektörüne resmi olarak girdi. Ama ne satıcı, ne de kullanıcı olarak. Firmadan bağımsız olarak "Super Hornio Brothers" isminde çekilen pornografik parodi çok fazla yayılıp Mario ismine zarar vermesin diye yapımcılar bu filmi tüm haklarıyla satın aldı.
Satın aldıktan hemen sonra da tüm dağıtım ve yayın kanallarından çekerek tarihin tozlu sayfalarına gömdü. Ama ne olursa olsun Nintendo'nun birkaç günlüğüne bu sektörden bir pay kaptığını söylemek mümkün. Bu parodide Mario'yu canlandıran oyuncunun da Amerika'da efsane olan Ron Jeremy olduğunu söyleyelim.
Bize yalan söyledin Nintendo!
Son dönemde sosyal medyada çokça dolaşan ve bu yüzden de bildiğinizi tahmin ettiğim bir yalan var Nintendo'nun söylediği... Daha doğrusu yaptığı. Bildiğiniz gibi Mario'nun ilk versiyonunda kullanılan bulutlar ile çimenler birebir aynıydı. Tek farkları birisinin beyaz, diğerinin ise yeşil olması.
Tam buna alıştık derken Nintendo bu oyununu "şereflendirmek" için Mario Kart 7 oyununda aynı tekniğe başvurdu. İlki sistemin yetersizliği yüzünden kullanıldı belki ama, yapma Nintendo!
Miyamoto der ki: "Kötülüklerin kaynağı aynıdır."
Böyle bir cümle kuran Miyamoto'nun ardından neler söyleyeceğini tahmin etmek pek de zor değildi ama bu kadarını da beklemiyorduk. Mario serisinin en korkutucu ve zorlayıcı iki karakteri Boo ve Bowser'a ait bu bilgi, ikisine ayrı ayrı olan nefretinizi ya da sevginizi garip bir hale sokacak. Zira "Super Mario 64" oyununda yer alan bu iki karakterin ortak bir noktası bulunuyor.
Oyundaki Boo'nun o kulaklarımızda hala çınlanan "korkunç" kahkahası, aslında sadece Bowser'ın kahkasının hızlandırılmış hali. Nerede kaldı hayalet yasaları, nerede kaldı korkunçluk.
Mario aslında Dragonborn imiş!
İnanmadınız değil mi? Biz de inanmamıştık ama interneti biraz daha araştırınca tam olarak olmasa da bu bilginin doğru olduğuna ulaştık. Zira Mario'yu seslendiren sanatçının ismi Charles Martinet. Bu ismi Google amcada arattığınız zaman ise son dönemlerdeki işlerinden biri sizi epey şaşırtacak. Zira kendisi aynı zamanda The Elder Scrolls V: Skyrim'deki Paarthurnax'ı da seslendirmiş. Yani Mario'nun başı Dragonborn ile epey bir belada.
Bununla da kalmıyor. Mario serisinin en sevilen karakterlerinden olan Peach ve Toad'ı Jen Taylor seslendirmiş. Hatta bu Jen ablamızın işleri arasında, Halo serisiyle yakından tanıdığımız Cortana karakteri de bulunuyor. Peach'in neden bizi bu kadar uğraştırdığını şimdi anlayabiliriz.
Altın yumruk Mario!
Açıkçası öğrendiğime en pişman olduğum detay da bu oldu. Senelerdir süren Mario oyunculuğumun büyük bir yalan üzerine kurulu olduğunu anlıyorum yeni yeni...
Çocukluğun verdiği saflıkla mantar peşinde tüm tuğlaları kırarken aklımda Mario'nun kafasının nasıl acımadığına dair sorular olurdu. Yüzlerce tuğlayı kırıp hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyordu Mario. Derken, son dönemde ortaya çıkan ve beni hayal kırıklığına uğratan o bilgi geldi...
Görselde de göreceğiniz üzere Mario tuğlaları başıyla değil, yumruğuyla kırıyor. Bu da tüm çocukluk sorularının boşa sorulduğunu anlamına geliyor ki, en büyük hayal kırıklıklarından biri.
Hepimizin eline milyonlarca insanın kanı bulaşmış!
Ve gelelim Mario evreniyle alakalı son ve en büyük darbeye. Mario serisinin tüm oyunlarında severek kırdığımız tuğlaları hatırlarsınız. İçinden mantar çıkacak umuduysa hepsini kırmıştık, hatta utanmayıp mantarların yerlerini ezberledikten sonra bile zamanımız varsa hiçbirini boş geçmemiştik.
Ne de güzel günlerdi... Günlerdi diyorum zira size çok kötü bir haberim var. Super Mario Bros. oyununun tanıtım kitapçığına göz atarsanız, anlatılan hikâyeye göre oyundaki kaplumbağalar, yani Koopa'lar mantar ülkesini ele geçirdiği zaman bu ülkedeki tüm insanları kayalara dönüştürdüğünü okuyorsunuz.
Çocukluğunuzdan bu yana kırdığınız milyonlarca tuğlanın her biri aslında şekil değiştirmiş insanlar. Evet, hepimiz katiliz ve Miyamoto'ya soracağımız bir hesap var!