Wolfenstein: The Old Blood İnceleme

Bu kaleyi özlemişiz

Her oyundan özgün şeyler beklemek olmaz. Bazen eskiye gitmek, o günlerde yapılan yerinde işleri hatırlamak gerekir. Wolfenstein: The New Order buna verilebilecek en iyi örneklerden biri. The New Order, FPS türünün atalarından Wolfenstein’ı eski tarz diyebileceğimiz bir yapıya bürünerek ve son yılların gözde mekaniklerini alarak diriltmeyi başarmıştı.

The Old Blood da tam olarak bu eski kafalı insanların ellerinden çıkmış bir iş. Günümüzün DLC mantığı malum; birkaç harita, silah ya da iki saati zor bulan hikaye ekle... Ve bunu yaparken de oyunun içerisinden alınmış hissiyatı uyandır. Oysa ki eskiden öyle miydi? Oyunlara dolu dolu ek paketler çıkar, ana oyundan aldığımız zevki daha da uzatırdı. İşte The Old Blood tam bu kafada hazırlanmış. Sadece oynanış değil, içerik mantığında da eskinin iyi yönleri alınmış.

Nazi Öldürmeye Devam

Wolfenstein: The Old Blood bizleri ana oyunun öncesine, II. Dünya Savaşı’na götürüyor. Henüz savaş sonlanmamış durumda. B.J. Blazkowicz’in kontrolünü elimize alarak nazilere mermi yağdırmaya tam gaz devam ediyoruz. Aksiyon namına her anlamda dopdolu olan Wolfenstein: The New Order, The Old Blood’da da bu özelliğini kaybetmemiş. Yine birçok çatışmaya giriyor ve stresimizi atıyoruz. Bunu yaparken de yeni silahlar oyunculara bahşedilmiş durumda. The New Order’ın bilindik silahlarının üstüne kapı açma, belirli duvarlara tırmanma ve düşmanları yaratıcı şekillerde öldürmeye yarayan boru ile uzun menzilli tüfek gibi birkaç silah cephanemizde yer ediniyor.

Her ne kadar aksiyon adına bir şey kaybetmemiş olsa da The Old Blood’ın başlangıcından pek memnun kalmadım. Kanaatimce The New Order’da olduğu gibi The Old Blood da ilk başlarda pek parlak bir görüntü çizmiyor. Fakat tekdüze bir hissiyat uyandıran o ilk bölümü arkanızda bıraktıktan sonra kartlarını ortaya sermeye başlıyor. Hikâyede bir şeyler yaşanmaya başlaması, mekanların ve oynanışın çeşitlenmesi gibi özellikler sayesinde bir anda açılıveriyor oyun. Uzun bir süre geçmeden keyifli bir maceranın içerisinde olduğunuzu anlıyorsunuz.

The Old Blood özünde bir ek paket olduğundan hemen hemen her mekaniğini The New Order’dan almış. İster gizli, ister her yeri kıra döke gitmek gibi ana oyundan aşina olduğunuz her şey The Old Blood’da olduğu gibi korunmuş. Yenilik olaraksa silahlar dışında söylenebilecek tek şey hikâyede yaşanan bir kırılma sonrası oynanışın çeşitlenmeye başlaması. Pek fazla yenilik olduğu söylenemez ama dört saat civarı bir sürede bittiğinden yenilik konusunda dert yakınacak zaman da bulamıyorsunuz. The Old Blood elindeki malzemelerle olması gerektiği yerde bitiyor.

wolfenstein-big

Gerçek Bir Ek Paket

Wolfenstein: The New Order’ı beğenip, koynunuza alıp sevdiyseniz The Old Blood’ı aldığınıza pişman olmazsınız. Tatminkar hikâye modu, dopdolu aksiyonu ve hikâyede karşılaştığınız bazı sekansları skor bazlı tekrarlayabildiğiniz Challenge modu sayesinde parasını sonuna kadar hak edecek bir iş ortaya çıkmış. Aksiyon severlerin es geçmemesi gereken bir ek paket The Old Blood. Hem daha fazla nazi öldürmeye kim hayır diyebilir ki?

wolfenstein-not

YORUMLAR
Parolamı Unuttum