Rutinin içerisine sıkışıp yirmi adım ötesini görmektense kaosun içerisinde bir adım ötesini görememeyi tercih ederim. İnsan doğası gereği her koşulda kendine bir konfor alanı oluşturmaya pek meyillidir. Modern dünyanın bize sunduğu birkaç nadir güzellikten biri de bu kaosu simüle etmeyi sağlayan oyunlar. Yoksa Diyojen olamıyorsak rutinin çarkları arasından çıkma şansımız pek yok. Bundan mütevellit olacak ki oyunlar, çizgi romanlar, kitaplar, filmler gibi sanat eserleri bizi başka diyarlara götürdüğü için ilgimizi çekiyor. Bilincimiz "gerçek" konfor alanına zarar gelmeden minik riskler almayı eğlendirici buluyor. Yazıya böyle giriş yapıyorum çünkü Atomic Heart bizleri distopik bir bilim dünyasına, 1950'lerin pek acayip Sovyetler Birliği'ne götürüyor.
Aslında benim Atomic Heart'ı merakla bekleme sebebim ile şu an oyun bittikten sonra yaşadığım düşünceler arasında dağlar kadar fark var. Ben eğlenceli distopik bir FPS oynarım, biraz BioShock tadı alırım diye epey minimal bir beklentiyle oyuna başladım. Oyunda bolca klişe mevcut. Öyle ki bazı noktalarda kendimi Far Cry oynuyor gibi hissederken bazı noktalarda Half-Life'da levye ile yaratık kovalıyormuş gibi hissettim. Bu kimisi için sıkıcı bir deneyim olabilir ancak ben bu potporisel yapıdan epey keyif aldım. Atomic Heart'ın zaman zaman lineer zaman zaman açık dünya yapısı her iki türü de sevenleri kendine çekecektir.
Dünyanın Tüm Robotları Birleşin!
"Proletarier aller Lander, vereinigt euch!" yani "Dünyanın tüm işçileri birleşin!" Karl Marx'ın belki de Ekim Devrimi'nin temellerini atan ünlü sloganı. Atomic Heart Lenin sonrası bir tuhaf 2. Cihan Harbi'nden çıkmış SSCB'yi konu alıyor. Ancak bu SSCB'de Stalin yok. Adı bile geçmiyor. Sanırım Mundfish batıya şirin gözükmek için Stalin'i komple yok saymış. Herhalde Hitler'i de robotlar yardımıyla yendiler... Ana karakterimiz P-3 yine bu Cihan Harbi sırasında beynine ciddi hasar almış ve sonrasında mucizevi bilim sayesinde hayata dönmüş bir veteran. Zaten oyundaki teknoloji o kadar gelişmiş ki Sovyetler dünyanın teknoloji devi ve Amerika dahil tüm dünyaya bilim empoze ediyor.
Her ütopyada olduğu gibi Atomic Hearts'ın SSCB rüyasının da gerçek yüzünü görmemiz pek uzun sürmüyor. Gayet masumane bir kutlamaya giderken robotların "hacklenmesi" tüm ülkeyi büyük bir kaosa sokuyor. Oyun da sizi bu kaosu göstermekten hiç çekinmiyor. Patlayan kafalar, kopan uzuvlar derken bir anda ilim irfan yuvası ütopik SSCB koca bir kasap dükkanı haline geliyor. Biz de bu olayın sorumlularını yargıya teslim etmek amacıyla yola çıkıyoruz.
Bu Kadar Lineer Yeter Az Gezip Oyna
Atomic Hearts'ın görev yapısı benim çok hoşuma gitti. Oyunun ana görevlerinde tıpkı eski usül bir FPS oyunu gibi lineer bir yapıda hatta bazen metroidvania tarzında bir işleyiş var. Bir yerden bir anahtar alıp yeni bir yol açıp başka bir alan geçmek çoğu ana görevin temelinde yer alıyor. Bu lineer görevler silsilesi oyun süresinin çok uzun bir zamanını kaplıyor ve zaman zaman Atomic Heart'ın bir açık dünyası olduğunu uda unutuyorsunuz. Bunu yaparken oyuna çok tatlı bulmacalar da eklenmiş. Nokia 3310 zamanlarında bolca "yılan" oynamanın bir oyunda puzzle çözerken işime yarayacağını hiç tahmin etmemiştim. Ya da devasa bir tilt masasıyla bir sonraki bölüme geçmek epey güzel düşünülmüş detaylar. Bu eşsiz bulmacaların yanı sıra "lockpick" mekanizması da rutin olmasın diye 3 farklı sistem getirmişler ama yine de 3-4 seferden sonra bu bulmacaları çözmek keyiften çok bitse de gitsek kıvamına geliyor.
Ana görevleri bitirdikten sonra ise bir sonraki görev yerine gidene kadar görece büyük bir haritada tamamen serbestsiniz. Ha bu serbestlik tam olarak ne işe yarıyor derseniz oyundaki silahlarınızı daha da geliştirmek için gerekli planları çeşitli Sovyet tesislerinden elde etmeniz gerekiyor. Ancak açık dünya tıka basa düşman dolu ve sizi temin ederim ilerlemesi hiç kolay değil. Far Cry'ın aksine "kafasına bir tane tıklarım, yoluma bakarım." zihniyeti robotlara karşı işlemiyor. O yüzden epey kıymetli olan cephanenizi açık dünyada harcamadan önce kendinize bir yol haritası oluşturmanız gerekiyor. Bunun için de çeşitli kameralara gidip hafızanıza "burada save yeri var" şeklinde notlar koymanız lazım. Evet oyunda açık dünya esnasında kayıt alamıyorsunuz. Sadece belirli başlı noktalarda manual kayıta izin veriliyor. Yani iki kayıt noktası arasında ölürseniz tüm topladığınız eşyalar puf, yok oluyor.
Robot Avcısı Yoldaş Major
Bu çileden çıkıp insan avlayan robotlar arasında gezerken günlük işler için kullanılan sıradan bir robottan bile tırsar oluyorsunuz. Hal böyle olunca Major da önce öldür sonra sorgula modunu açıyor ve cephanesini genişletmeye başlıyor. Oyunda ilk baştaki balta ve pompalı tüfefk hariç tüm silahları kendiniz üretiyorsunuz. Bunu yaparken de kodu bozulmuş olan ve size aşık BDSM hastası bir robottan yardım alıyorsunuz. Böyle kod mu bozulur diye sorgulamıştım ama sonra oyunda opera yapan robottan eşek sudan gelene kadar dayak yiyince sorgulamayı tamamen bıraktım. Silahları üretebilmek için gerekli şemalar çoğunlukla ana hikaye içerisinde yer alıyor (yanılmıyorsam 1 ya da 2 tanesi yan görev şeklinde karşınıza çıkıyor). Zaten çok fazla bir silah çeşitliliği yok, hem Kalesh (bildiğimiz AK-47'nin distopik hali) açıldıktan sonra diğer silahlara pek ihtiyaç da duymadım. Yine de zombi salgını sırasında emektar pompalı tüfek baya işe yarıyor.
Evet oyunda robotlar yetmiyormuş gibi Last of Us benzeri bir zombi salgını da başlıyor. Belaların ardı arkası kesilmiyor. Ancak bu "robots vs zombies" anlamına da geleceği için açık dünyada birbirine giren iki beyinsiz asker grubunu izleyip arda kalan lootu toplamak da işin cilvesi oluyor. Güçlü bir yakın dövüş silahı, Kalesh ve mermi sıkıntısına karşı enerji kullanan bir silahınız yanınızdaysa her türlü belayla başa çıkmanız epey olası. Çünkü oyunda bir de teknolojinin son harikası süper güçler var. Buz atarak düşmanları dondurma, telekinezi, kalkan oluşturma gibi çeşitli güçler topladığınız organik materyaller ile geliştiriliyor. Oyunun zorunlu tuttuğu "Shok" yani elektrik harici 2 tane özel gücü de siz seçebiliyorsunuz. Mundfish burada bir güzellik yapmış ve oyunu istediğiniz tarzda oynayabilmeniz için bu organik materyalleri kafanıza göre dağıtma hakkı vermiş. Yani kendinize bir düzen kurup, beğenmezseniz hiçbir ceza ödemeden başka özelliklere yatırım yapabiliyorsunuz. Ben deneme yanılmayla birlikte telekinezi + buz kombosunu epey beğendim. Ancak siz oyunu en zor seviyede oynuyorsanız sonuna kadar güçlendirilmiş kalkan özelliğini muhakkak deneyin derim.
Master Of Puppets
Atomic Heart'ın en tatlı taraflarından birisi de diyalogları olmuş. Ana karakterimiz Major her şeye atarlı, hafızası yerinde olmayan eski bir asker. Elindeki akıllı eldiven Charles ile sürekli kavga ediyor. Oyunun getirdiği aptallıklara karşı da hiç tahamülü yok. Örneğin bir görev 4 farklı elementi ayrı ayrı odalardan toplamayı gerektiriyorsa bu durumun ne kadar salak olduğunu yüzümüze çarpıyor. Tabii şikayet etmenin hiçbir faydası yok, gidip yine o 4 lanet olası kutuyu bulup başka bir kapıyı açıyoruz. Bulmacalarla da arası hiç iyi olmayan Charles neredeyse her bulmacayla kavga ediyor. Yalnız devasa tilt oyununu başardığı zaman çocuk gibi seviniyor. Sadece Charles ile değil, bir tren görevlisi robot ile kavga etmesi, yerde ölmek üzere olan (teknik olarak ölü) insanlarla dalga geçmesi derken Major ile aranızda hoş bir bağ da kuruluyor.
Ancak kader (böylesine bir bilim toplumunda kaderci olmak da ne kadar mümkünse) ağlarını örüyor ve Major'un da geçmişi ortaya çıkıyor. Sürprizleri bozmadan anlatmak çok zor ama oyunun sonlarına doğru bir noktada hem Major hem de siz bir aydınlanma yaşayıp yol haritanızı belirliyorsunuz. Bunca senelik oyun dünyasında sonsuz sayıda twist gördüğümüz için Major özelinde olanlar sizi ne kadar etkiler bilmiyorum. Lakin eski de olsa bir askerin her koşulda emirleri uyguladığı gerçeği hiç değişmiyor. Belki Spec Ops: The Line kadar çarpıcı bir finali yok ama Atomic Hearts'ın sonlarından bir tanesi sizi çok fazla şeyi sorgulamaya itiyor.
Ütopyalar Güzel Midir?
Hayatın doğal akışından çıkıp distopik bir SSCB dünyasında çok çarpıcı olmasa da kafalarda birkaç soru işareti oluşturmayı başaran bir oyun Atomic Heart. Bazı yerlerde oyunun Komunizm güzellediğine dair yorumlar okumuştum. Ancak oyun komunizmin temel sorunlarına da o kadar tatlı göndermeler yapıyor ki Politbüro'nun "eşitler arasındaki daha eşitler" kavramını net bir şekilde yaşıyorsunuz. Tabii bunu yaparken kapitalist düzene de şahane selamlar çakmayı ihmal etmiyor. Genel olarak Atomic Hearts ana karakter Major sayesinde her türlü saçmalığa gereken tahamülsüzlüğü gösteriyor.
Ben oyunu PC'de oynadım ve optimizasyon konusunda ufak tefek sıkıntılar çektim. Özellikle yükleme kısımlarında, açık dünyaya geçerken ciddi kasmalar mevcut. Yine de aksiyonun içerisinde paldır küldür dalmışken ve etrafta çok fazla düşman varken bile çok ciddi sorunlar yaşamadım. Yaşadığım en ciddi sorun ise karakterin bir yere sıkışmasıydı bu beni çileden çıkarttı. Zaten otomatik kayıt epey sınırlı ve manual save yasaklıyken açık dünyada tonlarca loot ile birlikte sıkışıp çok geriye dönmek epey tat kaçıran bir hadise. Umarım yapımcılar ivedilikle bu sıkışma sorununa bir çare bulurlar da benim gibi başka insanların da 2 saatlik lootları çöpe gitmez... Hele SSCB ütopyasında yer aldığınız düşünülürse bu emek hırsızlığının cezası GULAG olmalı. Lakin oyunda GULAG da yok...
Başlıklar
Görevlerdeki lineer ve sürükleyici yapının ardından açık dünyaya geçiş epey hoş bir ferahlama hissi yaşatıyor. Atomic Heart, bizleri bambaşka bir distopik SSCB'ye götürürken oyun olarak da bolca şeyi doğru yaparak yüzümü güldürdü. Tabii kusursuz bir oyun değil ve biraz potpori hali var ama günün sonunda kendini oynatmayı başarıyor.
- Yaşatmak istediği atmosferi gayet çarpıcı bir şekilde hissetirmeyi başarıyor
- Ana karakter Major'un diyalogları ve bazen monologları çok eğlenceli
- Hikayesi bir noktadan sonra evrim geçiriyor
- Lineer yapıdaki ana görevlerin bulmacaları epey keyifli
- Eski usül FPS oyunlarını özleyenlere güzel bir nostalji hissi yaratabilir
- FPS oyunu olduğunudan mütevellit çok kalabalık düşman saldırıları sırasında kameranın kontrolden çıkması çok sık yaşanıyor
- Ana karakterin iki taş arasında ya da kutular arasında sıkışması epey olası ve kayıt alma sistemi yüzünden çok tekrar başlamanız muhtemel
- Silah çeşitliliği biraz az ve Kalesh açıldıktan sonra diğer silahlara pek ihtiyaç duymuyorsunuz
- Zaman zaman yaşanan performans sorunları
Ana karakter bana inanılmaz irite edici geldi. Buna eksi vermemenize şaşırdım