MX vs ATV Legends - İnceleme

MX vs ATV Legends’ı incelemek istediğimde düşündüğüm şeyi çok net hatırlıyorum: “Yahu bir ekstrem spor oyunu, oynarım biraz sonra hayatıma devam ederim”. Evet, zaten ekstrem sporları ve oyunlarını seven biri olarak da gayet kolay görünmüştü gözüme ama motocross dünyasının yeni bir hobiye ve bir nebze de manyaklığa sebebiyet olacağını hiç ama hiç hesaba katmamıştım.

Şu an size tamamen dürüst olacağım, bu oyun öncesinde en son oynadığım motocross oyunu, yine MX vs ATV serisinin geliştiricisi olan Rainbow Studios’un yaptığı ve Microsoft’un yayınladığı Motocross Madness’lardı. Ama Xbox Gold aboneliğim sağ olsun, serinin en çok övülen oyunlarından biri olan MX vs ATV Reflex’e de erişimim vardı ve Legends’la Reflex’i karışık toplamda 30 küsür saat oynadım bir hafta içinde. Bol bol motocross ve supercross oyunu içeriği tükettim, videolar izledim… Bayağı bir bataklığa düştüm anlayacağınız.

HAYAL KIRIKLIKLARINDAN YÜKSELEN EFSANELER

Bu öğrendiğim bilgilerden yola çıkarak MX vs ATV serisinin yedinci konsol jenerasyonundan sonra elini ayağını toplayamayan serilerden biri olduğunu söylersem yalan olmaz sanırım. Reflex sonrası nispeten düşüşe geçen seri, bir de üstüne geçtiğimiz konsol jenerasyonunda iyice kaybolmaya yaklaşan bir tür olan ekstrem sporların bir parçası olunca haliyle firmaların ayırdığı bütçe de düşük oluyor. Bunun da en yakın örneğini MX vs ATV All Out’ta görüyoruz zaten. Fakat Legends gerek fanların yorumları gerek de oyunun zaten bariz eksiklikleri göz önüne alınarak yapılmış, All Out’un bir hayli üstünde olan bir oyun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Oyunu açar açmaz karşılaştığımız ekran kocaman bir çiftlik, çiftlik sahibi ve tamircimiz. Bize oyun burada oynanış temellerini öğretiyor, birkaç ayardan bahsediyor ve “Hadi çiftliği kurtarmamız lazım, o yüzden bin motoruna da yarışlara katıl” diyerek kariyer modunun içine atıyor. Oyunun temeli de bu kariyer modunun ve çiftliğin üstüne kurulu zaten. Çiftliği çoğu motocross oyununda bulunan serbest sürüş haritalarından biri olarak kullanıyorsunuz ama her etkinlik sonrası da burada buluyorsunuz kendinizi, sonuçta takımınız merkezi burası. Bunun yanı sıra etrafta bolca toplanabilirler var, kariyerde ilerledikçe çiftliğiniz de gelişmeye devam ediyor.

Oyunun kariyer modu da motocross temelli olmasına rağmen ATV ve UTV araçları da bulunuyor ve bunların da kendi etkinliklerine katılabiliyoruz kariyerimizde. Yarış türleri de bir hayli çeşitli. Davet edildiğimiz yarışlara katılabiliyoruz, klasik açık hava turlu pist yarışları var, uzun mesafeli Trial yarışlar var, Triple Crown’lar var, Supercross yarışları var.

MX vs ATV Legends’ın sürüş tecrübesi de bir hayli zevkli. All Out’un aksine daha yerli yerinde, ayakları yere basan, her çıkıntıda ya da rampada arşa yükselmeyen ama oyunun arcade ruhunu da koruyan bir sürüşten bahsediyorum temelinde. Oyunu oynadığım sürenin %75’inde çift analog kontrollerini ve “Pro Physics” modunu açık şekilde kullanmama rağmen ilk birkaç saat dışında pek zorluk yaşadığımı söyleyemem. Hele ki araçları modifiye edecek ve parçalarını açacak parayı topladıktan sonra zorluğu bile yükselttim, o derece. Fakat Motocross ve ATV sürmekten ne kadar keyif aldıysam, UTV sürmekten de bir o kadar keyif alamadım. Artık oyunun tasarımından mı, benim beceriksizliğimden mi, yoksa ikisinin karışımından ortaya çıkan bir şey mi bilmiyorum ama o kadar yarış denememe rağmen UTV kullanmayı beceremedim, beceremediğimden de hiç zevk alamadım.

Legends’ın pist tasarımları da bir hayli güzel. Trial pistlerindeki seçilebilecek bir sürü yol, açık hava pistlerindeki bazen ayağı yere basan, bazen arcade’in dibine vuran rampalar, Supercross pistlerinin genel olarak hissiyatı gerçekten çok iyi. Bunun üstüne bir de yeni ve varlığını hissettiren arazi bozulması eklenince bir hayli tadından yenmez oluyor. Özellikle kum pistlerde varlığını gözünüze sokan bu özellik turlu yarışlarda aynı yarış çizgisini beş-on defa kullanmanızı engellediğinden yarışlara farklı şekillerde yaklaşmak zorunda kalabiliyorsunuz.

AMA EFSANELERİN BU KADAR ŞEKİL DEĞİŞTİRMESİ İLGİNÇ

Oyunun genel olarak oynanış hissiyatı ve temeli oldukça iyi olmasına rağmen her ne kadar güncellemelerle çözülebilecek şeyler olsa da sorunları bir hayli var. Bunların başını da yeni nesil konsollarda görmeyi pek ummadığım problemler çekiyor maalesef.

MX vs ATV Legends’ı Xbox Series X’te oynadım ve dokularından oyunun haritalarına kadar her şeyin yükleme süresi bir hayli uzun. Yarışa başlarken, araç modifiye ekranındayken, karakter özelleştirme ekranındayken bulanık dokularla karşılaşmanız bir hayli olası. Bunların yanı sıra eğer düzenleme ekranındayken bulanık dokulu bir şey seçerseniz oyunun çökme ihtimali de bir hayli yüksek.

Oyunun kare sayısı da yine böyle bir oyunda ve Series X’te olmaması gereken problemlerden biri. Görsel olarak “gayet iyi” diyebileceğim ama bir Riders Republic de olmayan MX vs ATV Legends’ın, özellikle belirli haritalarda stabil olarak 60fps veremiyor oluşu gerçekten saçma bir durum. Aşırı oynanamaz hale geldiğini söylersem yalan olur, ama anlık tepkiler vermeniz gereken bir oyun olduğundan bu kare sayısı düşüşleri rahatsız edici olmaya başlıyor. Oyunun nispeten düşük bütçeli ve tam oyun fiyatından satılmadığının farkındayım, fakat bu tarz problemlerle Series X’te karşılaşmak gerçekten saçma.

Ama şöyle oturup oyuna genel olarak baktığımda Rainbow Studios’un özünde gayet iyi bir oyun yaptığını ve seriyi geri getirebilmek için doğru yolda olduğunu söyleyebilirim. Serinin sevenleri tarafından istenen birçok adım atılmış, kendi yarış pistini yaratma ve yeni motor sesleri gibi şeyler de büyük ihtimalle bütçe kısıtlamalarından dolayı yapılamamış olsa da serinin özünü oturtmuş olmaları All Out’tan sonra umut verici. Bundan sonrası da artık Rainbow ve THQ’nun oyunu ne kadar destekleyeceğine bakıyor. Umarım bolca ve uzunca desteklerler, çünkü bu oyun yüzünden motocross batağına battım ve daha fazla istiyorum!