Norveçli Rock Pocket Games’in daha önce Moons of Madness adındaki oyununu incelemiş ve 6.5 puan verirken oyunun biraz aceleye getirilmiş hissettirdiğini ama buna rağmen ciddi bir potansiyeli olduğunu söylemiştim. O zamanlar stüdyonun gelecek vadettiğini düşünüyordum ve Somber Echoes’u 20 saatlik bir oyun süresinin ardından %100’ledikten sonra düşüncem netleşti: bu sefer elimizde aceleye getirilmemiş, potansiyelini güzel kullanan, oldukça farklı bir metroidvania var.
Aslında hikayeye biraz değinmek istiyorum ama oynayınca siz de göreceksiniz ki genel hatlar dışında hikayeyi anlamak pek de kolay değil. Oyunumuz uzay gemisi Atromitos’ta geçiyor, bu gemide bir şeyler korkunç derecede yanlış gitmiş ve gemi bilinmeyen bir boyuttan gelen yaratıklarla dolup taşmış. Bu felaketin ardından bilinmeyen güçler devreye girmiş ve bizi, yani Adrestia’yı uyandırmış. Oyunun başından beri görevimizin ikiz kardeşimiz Harmonia’yı evreni yok oluşa sürüklemeden durdurmak olduğunu öğreniyoruz ama Harmonia bunu nasıl ve neden yapacak, gerçekte burada neler oluyor, bu Greko-Romen uzay gemisi aslında neyi temsil ediyor, bu sorulara cevaplar aramaya başlıyoruz.
Hikaye aralarında giren ara sahneler yoluyla anlatılıyor ve anlatıcımız da yoğun Yunan aksanı olan bir kadın. Bu kişinin kim olduğu ancak oyunun en sonunda ortaya çıkıyor. Oyunun kafa karıştırıcı bir hikayesi ve dört farklı sonuyla da bitirmeme rağmen kafamda bir şeylerin net biçimde canlandığını söyleyemem. Bu kriptik hikaye anlatımı aslında oyunun zayıf yönlerinden biri ama ben metroidvania’da aslen oynanışa bakarım arkadaş :) O da taş gibi olunca işin hikaye kısmı pek rahatsız etmedi.
Oyuna başlar başlamaz Somber Echoes’un stereotip metroidvania’lardan biri olmamaya çalıştığını fark ediyorsunuz, çünkü size hemen Aether gücü veriliyor. Bu bir nevi çift zıplama. Zıplıyor, havada donuyor ve Aether sayesinde istediğiniz yöne doğru fırlatabiliyorsunuz kendinizi. Bu yeteneğin benzerini Ori’de görmüştük ama genelde bu tür yetenekler metroidvania oyunlarının ileriki kısımlarında açılır. Burada ise en baştan emrinizde. Bu türün alıştığımız duvar tırmanışı, havada veya yerde dash vs gibi yetenekler Somber Echoes’ta bulunmuyor. Sadece Aether’imiz var. Peki oyun gatekeeping’i nasıl yapıyor?
Şöyle ki dediğim gibi başta tek küreye sahipsiniz. Hikayede ilerledikçe ikinci ve üçüncü küreleri de alıyorsunuz. Bu ne demek? Zıpladınız, dondunuz, bir yön seçtiniz, o yöne fırladınız, tekrar dondunuz, tekrar yön seçtiniz. Yani ayağınız yere basmadan üç zıplama yapabiliyorsunuz. Bir de buna ek olarak düşüşü yavaşlatan hover botlarınız var. Çoğu platform sekansını bu iki yeteneği düzgün biçimde kullanarak geçiyor, daha önce erişemediğiniz yerlere iki ve üç küre sonra gidebilmeye başlıyorsunuz.
Bir de ekstradan Süpernova özelliği var. Haritanın belli yerlerinde Aether Fenerleri var kocaman. Bunları fırlatma için kullandığınızda güçlü bir ışık hüzmesine dönüşüyor ve haritayı tamamıyla açabilmenizin önündeki tek engel olan mavi Nocturnal duvarlarını aşabiliyorsunuz.
Somber Echoes odağına savaşlardan ve bosslardan ziyade platform bulmacalarını almış. Sahip olduğumuz yeteneklerle haritanın ulaşamadığımız köşelerini keşfetmek için çok çeşitli platform sekanslarıyla uğraşıyoruz. Özellikle de Supernova ile ilgili olan bulmacalar gerçekten sadece refleks değil beyninizi çalıştırmanızı da gerektiriyor ki bunları özellikle çok beğendim. Bu tür oyunlarda kanser eden tarzda “tuzağa dokundun, tek dokunuşta öldün, hadi en başa” sekanslarından ziyade mesela mavi elektriğe dokunduğunuzda can kaybı bile olmadan platformun başına ışınlıyor sizi. Bu da bu tür bölümleri çok daha çekilir hale getirmiş.
Yine de bir metroidvania’da platform kısımları kadar boss’ların da önem taşıdığını düşünenlerdenim ve Somber Echoes o bakımdan sınıfta kaldı. Oyunda çok az sayıda boss var, hatta ikisi birbirinin neredeyse aynı. Tasarım olarak da çok orijinal, öğrenmesi zaman alan tarzda bosslar oldukları söylenemez. Aksine, bazı boss’lar zor olsun diye işin içine add dediğimiz ek düşmanlar giriyor. Centimanes ve Cyclops gibi boss’larda boss’un kendisinden çok, uğraşmak zorunda kaldığım add’lar canımı sıktı. İşe zorlama bir ‘zorluk seviyesi’ katmış bu tasarım tercihi. Boss’lardan hiçbirisi de akılda kalıcı değil açıkçası.
Oyunun harita yapısı oldukça iyi ve özellikle de %100’cüler için son derece keyifli başarımları var. Haritada kurtarılmayı bekleyen 26 ‘hayatta kalan’ var mesela ve bunlar gerçekten de çok iyi biçimde saklanmış. Yani her bir köşeyi didik didik etmenizi isteyen bir oyun Somber Echoes. Benzer biçimde toplamaya çalıştığımız 12 kolye parçası, her dört parçada bir canımızı bir birim artıran Nyx’ler vs derken çok fazla sayıda toplanabilir bulunuyor.
Somber Echoes’un hızlı seyahat sistemine alışmak başlarda zor olsa da oyunda ilerledikçe mantığını iyice kavrıyorsunuz. Haritanın farklı bölgelerinde, sadece o bölgeler içinde seyahat edebiliyorsunuz. Bölgeler arası seyahat için ise Circe kapılarını bulmanız gerekiyor. Yani mesela Lower Residence’teki bir geçitten Heavy Industries’teki bir geçide gitmek isterseniz önce Lower Residence’taki Circe kapısına ışınlanıyor, oradan Heavy Industries’teki Circe kapısına geçiyor ve oradan da Heavy Industries içinde açmış olduğunuz herhangi bir geçide sıçrıyorsunuz. Bölgeler arası geçiş için Circe kapısı zorunluluğu olmasa daha da hızlanabilirmiş hızlı seyahat, özellikle de oyunun sonlarında haritada gezilmemiş yer kalmasın, her şeyi toplayayım düşüncesiyle dolaşmaya başladığınızda arada Circe kapısı kullanma işi biraz angaryaya dönüyor çünkü.
Somber Echoes’un en kuvvetli olduğu yan ise bence görselleri ve atmosferi. Çizimler çok iyi, arkaplan detayları çok iyi, yaratılan atmosfer çok iyi. Seslendirmelerle pek işimiz yok çünkü sadece anlatıcı var, orada da işin içinde yoğun biçimde fütüristik Yunan mitolojisi olduğu için ağır Yunan aksanının nedenini anlıyorsunuz zaten.
Aslında bu yazıya otururken Somber Echoes’un anlatması zor metroidvania’lar sınıfında olduğunu düşünüyordum, hala da öyle düşünüyorum. Bu türü gönülden sevenler bence Somber Echoes’un getirdiği yenilikleri sevecekler, kendimden biliyorum. Eksik veya zayıf kaldığı yanlar var ama yine de kendinizi kaptırdığınızda başından kalkamıyorsunuz. Oyuncuyu oyuna bu şekilde bağlayabilmek önemli bir başarı. Somber Echoes bu sebeple bana Rock Pocket Games’in doğru yolda olduğunu düşündürdü. Bir sonraki oyunları da metroidvania olursa memnun olurum.
Başlıklar
Platform ağırlıklı metroidvania’ları seviyor ve değişik bir karanlık bilimkurgu hikayesi tecrübe etmek istiyorsanız Somber Echoes’un şans verilmesi gereken bir oyun olduğunu söyleyebilirim.
- En baştan çift-zıplama benzeri bir yeteneğe sahip olmak keyifli olmuş
- Aether yetenekleri oyunun tonuna çok uygun
- Düşmanlara vurarak iyileşmek güzel düşünce
- Harita yapısı gayet güzel, işaretler açıklayıcı
- Platform bulmacaları beceri gerektiriyor
- Temas zararı yüksek, i-frame yok
- Boss’lar akılda kalıcı değil
- Hikayeyi kafada canlandırmak zor
- Hızlı seyahat sistemi daha pratik olabilirdi
- Mızrak kullanımı rahat değil