Splatoon 3 - İnceleme

Artık çocuk muyum, mürekkep balığı mıyım ben de bilmiyorum…

Eğer şu an Tabu oynuyor olsak ve “Nintendo’nun ve Nintendo oyuncularının hatırlamak istemediği bir dönem” diye size bir kelimeyi anlatmaya çalışsam, aklınıza gelecek şeylerden ilki büyük ihtimalle “Wii U dönemi” olur. Ayrıca nasıl bir Tabu oynuyoruz ki “Wii U dönemi” diye bir şey var ve neden Nintendo yasaklı kelimelerden biri değil diye de düşünmedim değil şimdi… Ama bu ince detayların üstünde fazla durmazsak, Nintendo’nun Wii U dönemi gerçekten çok sancılıydı. Kötü pazarlama, aletin yeni bir konsol mu yoksa Wii’e bir eklenti mi olduğunun anlaşılamaması, üçüncü parti desteğinin azlığı derken sadece 13,5 milyon satmış bir konsol olarak kaldı Wii U. Ama o dönemde de Nintendo yıllar sonra yepyeni bir markayı, Splatoon’u çıkarmıştı. İlk gördüğümden bu yana ilgimi çeken bir oyundu Splatoon, ama bir oyun için de Wii U’ya o kadar para vermek istemeyenlerdendim. Benim için Wii U’su olan arkadaşlarımdan görüp içimi geçirdiğim oyunlardan biri olarak kaldı bir süre. Ta ki Switch ve Splatoon 2 duyurulana kadar…

Şimdi ilk Splatoon 2 oynayışımın üstünden 4 yıl geçti, The Legend of Zelda’yla beraber en sevdiğim Nintendo serileri listesinde başlarda ve sizlere bu incelemeyi yazabilmek için kontrolcüyü ellerimden zorla söküp karşınıza geldim. Ve bu incelemenin son noktasını koyduğumda oynamaya geri döneceğimden de emin olabilirsiniz. Daha da uzatmadan bakalım şu Splatoon 3’e en iyisi.

SPLATOON EVRENİ… BÜYÜYOR?

Tamam, yalan söyledim. Bu iki paragraf arasında bile durup, üç-beş hikâye görevini tekrar yapıp geldim. Ve Splatoon 3’ün hikayesi gerçekten ilginç bir şekilde Splatoon’un evreninin detaylarına inen bir senaryoya sahip diyerek sizleri birazcık şoka uğratacağım.

Senaryo gayet normal, Splatoon 2’nin tarzında “Kötü adam DJ Octavio yine bir şeyler peşinde” kafasında başlıyor. Etrafta böyle bizi yutan, yumak yumak Fuzzy-Ooze adında şeyler var ve bunları temizliyoruz parça parça. İlk boss dövüşünün ardında aslında bu ilk kısmın eğitim sekansı olduğunu fark ediyorsunuz, çünkü bir anda kendimizi Alterna diye apayrı bir bölgede buluyoruz.

Alterna nispeten büyük, her tarafı toplanabilirler dolu adalardan oluşan bir mekân. Her ada ağzına kadar Fuzzy-Ooze dolu ve bölümlerden kazandığımız Power Egg’lerle bunları temizleyip ana görevleri ya da isteğe bağlı meydan okuma görevlerini açabiliyoruz. Adanın her yerinde çoklu oyuncu modu için kullanılabilecek para ve tecrübe puanı yükselticileri ya da dekoratif parçalar olsun, birçok şey var. Ama adalardaki tüm görevleri yapmak da Splatoon’un lore’u için (evet, doğru duydunuz) önemli. Her görevi yapınca Alterna’da kalan araştırma notlarını açıp, dünyanın nasıl Splatoon evrenine değiştiğini öğreniyorsunuz ufak ufak. Oyundaki görevler de klasik Splatoon eğlencesinde. Yeni bombaları, süper yetenekleri çoklu oyuncu modundan önce tek kişilik modda deneyim etmek hala işe yarar bir yöntem. Genel olarak Splatoon 2’nin beraberinde gelen hikâye modundan daha ilgi çekici ve oturmuş bir mod olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Evrenin büyümesi sadece lore’uyla da kısıtlı değil. Her Splatoon oyununu açtığınızda takıldığınız şehir bu sefer Splatsville ve Splatoon 2’nin Inkopolis’ine kıyasla bir hayli büyük. Yine silahından kıyafetine kadar ekipmanlarınızı alabileceğiniz mağazalar, diğer oyun modlarına erişebileceğiniz mekanlar ve oyunu oynayan diğer oyuncuların karakterleri ve çizimleri her yerinde Splatsville’in. Ve evet, her yerinde gerçekten. Duvarlarda bile milletin çizimlerini görebiliyorsunuz ve böyle ufak detayları seven biri olarak bu bile Splatoon 3’ü sevmem için bir sebep.

Ama büyük olmasının ve daha fazla oyuncunun Splatsville’de görünmesinin tek sebebi “Bakın büyük artık” demek için değil. Nintendo Tableturf Battle adında ufak bir kart oyunu da eklemiş Splatoon 3’e. Oyunun çoklu oyuncu modu Turf Battle’dan esinlenerek yapılmış bir mod olan Tableturf Battle’ın kartlarını yeni gelen kozmetik mağazasından ya da oyun içinde yaptığınız şeylerden ödüller kazanarak alıyorsunuz ve amacınız hamle sayınız bitmeden kartları kullanarak en çok alana sahip olmak. Basit ve eğlenceli bir mod ve beni nedense anlamsız bir şekilde PS1 Final Fantasy’lerin kart oyunları günlerine götürdü ilk gördüğümde. Magic ya da Hearthstone gibi kart oyunlarıyla uğraşmak istemeyen biri olarak böyle oyunların içindeki kart oyunları hevesimi gidermeye yetiyor, keşke her oyunda olsalar.

KALİTELİ BİR MÜREKKEP BALIĞI HAYATI

Splatoon 2’yi ilk oynadığımdan bu yana değiştirilmesini, geliştirilmesini ya da biraz daha üstünde durulmasını istediğim birçok şey vardı. Lobi sistemi, özelleştirme seçenekleri, tuhaf oyun modu kısıtlamaları gibi şeylerin olduğu bir listem vardı hatta. Nintendo da sanırım o listeyi çalıp büyük bir kısmına el atmışlar Splatoon 3’te.

Öncelikle Splatoon oynayan herkesin canını sıkan “Girişte Kırk Saat Aktif Harita Tanıtımı” videosunun atlanabildiğini belirtmek istiyorum. Ve evet, “atlanabildiğini”. Maalesef hala iki haritanın iki saatlik döngüsü devam ediyor. Nintendo bu konuda niye bu kadar ısrarcı tahmin edebiliyorum, insanlar her haritada oynasın, çeşitlilik olsun diye olduğunu düşünüyorum. Ama bazı haritalar döngüye o kadar fazla giriyor ki insan bir noktadan sonra sıkılıyor. Hele bir de sevmediğim iki harita olduğunda iki saat oyun modundan uzak kalmak istiyorum. Şükür ki artık Salmon Run 7/24 aktif bir oyun modu ve rekabetçi kısmı da hayli bir eğlenceli ve ana moddan farklı haritalara sahip, o yüzden yapılabilecek alternatif etkinliklerin sayısı fazla.

Bunun yanı sıra artık maç için eşleşme beklerken de ekrana boş boş bakmamızın önüne geçmiş Nintendo. PVP kısmının da Salmon Run’ın da kullanılabilir mekân olarak lobileri var ve lobide maça girmeden önce silahınızı ve ekipmanlarınızı değiştirebiliyor, etraftaki hedefler üstünde deneyebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra yine lobide maç geçmişinizi görüntüleyip, maç tekrarlarını falan izleyebiliyorsunuz. Hatta bir de dolabınızı gerek hikâye modundan kazandığınız gerek dekorasyon mağazasından satın aldığınız şeylerle özelleştirebildiğiniz ve herkesin görebildiği bir dolabınız bile var. Daha önce Splatoon’da olmayan ama çoğu çoklu oyuncu shooterda olan isim kartları, amblem gibi şeyler de Splatoon 3’te gelen bazı özelleştirme seçeneklerinden.

İşin hem iyi hem de kötü yanı oyunun PVP modu olan Turf Battle hakkında uzun uzadıya herhangi bir şey anlatamayacak oluşum. İlk oyunda da ikinci oyunda da PVP kısmını sağlam yapmışlardı ve üçüncü oyunda da değişen pek bir şey yok. Yeni gelen yay Stringer ve orta/yakın mesafe fırçası Splatana gayet iyi ana silahlar, yine yeni gelen 10 tane özel silahların hepsini de kullanmak aşırı eğlenceli (özellikle Zipcaster), eski ve yeni haritaların çoğunluğu gayet güzel. Eğer Splatoon’un ana oynanış mekaniğini seviyorsanız, Splatoon 3’ü de sevmemeniz için pek bir neden yok.

Rekabetçi PVP moduysa bu sefer “Anarchy Battles” adı altında gelmiş, biraz farklı bir şekilde ama. Destiny’nin Trials of Osiris’ini anımsatan bir “Series” versiyonu ve ikinci bir “Open” versiyonu var. “Open”da ister tek başınıza ister arkadaşlarınızla katılıp rekabetçi mod seviyenizi yükseltebiliyorsunuz, “Series” versiyonundaysa tek başınıza girip üç maç kaybetmeden beş tane maç kazanmaya çalışıyorsunuz. Klasik Turf Battle modundan sıkıldığınızda girip daha takım ve hedef odaklı maçlar oynamak cidden Splatoon’un çoklu oyuncusuna bakış açınızı değiştirebiliyor. E bunlar bir de rekabetçi modlar olunca kazandığınız ödüller bir hayli farklı oluyor (iyi anlamda) haliyle.

Tek değişen mod rekabetçi modu da değil. Her oyunun PVE modlarını seven bir manyak olarak beni en mutlu eden değişim, Splatoon’un Boss Rush/Horde modu olan Salmon Run’dan geldi. Önceki oyunlarda belirli aralıklarla açık olan Salmon Run önceden de belirttiğim gibi artık 7/24 aktif bir oyun modu olarak bulunuyor oyunda. Bunun üstüne moda eklenen yeni bosslar, yeni haritalar, hangi dalgada neyle karşılaşacağınızı bilmemeniz Salmon Run’ı bir hayli tekrar oynanabilir kılmış. Ama tıpkı PVP’deki “sevmediğim harita” sorunsalı burada da devam ediyor ve Salmon Run’da silahlar da oyunun o iki saatte sunduğu dört farklı silah arasında döndüğünden ve bazı silahları kullanmayı hiç beceremediğimden can sıkıcı anlar olabiliyor. Millet şemsiyeyi nasıl maç kazandıracak bir şekilde oynayabiliyor yıllardır çözemedim…

MÜREKKEBİMİZ BİTMEDEN…

Splatoon 3 genel olarak “Daha fazla Splatoon 2” diyebileceğim bir oyun günün sonunda. Bunun en büyük sebebi de Nintendo’nun ta 2015’te, ilk Splatoon oyununda, özellikle de oynanış açısından her şeyde nokta atışı yapmış olması. Oyunun genel formülü ilk oyundan bu yana çok iyi ve bunu değiştirmeye çalışmak bir hayli gereksiz.

Fakat Splatoon 2’den benim aldığım en büyük hava “Wii U’su olmayanlar için yapılmış bir oyun” havasıydı. Ve evet, haklıydım da. Splatoon 3’ün sırf bu yüzden Splatoon 2’nin olması gereken oyun olduğunu düşünüyorum. Daha anlamlı yenilikler ve iyileştirmelerle dolu, üstüne irili ufaklı birçok ekstra şey de var. Oyunun çıkışında bir sürü içeriğin bulunuyor olması ve Nintendo’nun hem ücretli ek paket hem de ücretsiz bolca güncellemeler ve Splatfest’ler getireceğinden bahsediyor oluşu gerçekten heyecanlandırıyor oyunun geleceği hakkında. Ama insan maç için eşleşme beklerken de oturup bir yandan düşünüyor “Splatoon buradan sonra nereye gidebilir?” diye. Bazı bariz ama oyunu o kadar da etkilemeyen (Yahu maç esnasında silah değiştirebilsek ne güzel olurdu…) problemleri var ama sırf onları gidermek için Splatoon 4 yapmak ne kadar mantıklı bilemedim. Gidebilecek bir yeri yoksa da pek dert değil gerçi, Mario Kart 8 gibi yıllar sonra yeni içerik almaya devam edecekse benim için problem yok. Sonunda “Nintendo gerçekten bir online shooter yapabildi” diyebiliyorum, o bana yeter.

SON KARAR

Nintendo, Splatoon'u üçüncü oyununda nihayet gerçekten de “Çevrimiçi Shooter” denilebilecek bir kıvama getirmiş. Eğer Splatoon 2’yi “ikinci oyun” olarak yetersiz bulanlardansanız, Splatoon 3’te aynı şeyleri düşünmeyeceğinizin garantisini verebilirim rahatlıkla.

Splatoon 3
Harika
9.0
Artılar
  • Hala klasik Splatoon oynanışı ve eğlencesi yerli yerinde
  • Yeni yetenekler hem kullanışlı hem de eğlenceli
  • Özelleştirme seçenekleri bayağı fazla
  • Yeni haritalar gayet iyi
  • Salmon Run modu 7/24 açık ve eskisinden daha da sağlam
  • Hikâye modu oyunun evrenini ilginç bir şekilde genişletiyor
  • Kart oyunu bile var yahu
Eksiler
  • Sunucu problemleri…
  • Eğer Splatoon’u sevmiyorsanız sevdirebilecek bir şey yok
  • Bi’ dakika ya niye Splatoon’u sevmiyorsunuz ki?
YORUMLAR
GwynBleidd
16 Eylül 2022 21:19

Splatoon'u sevmiyoruz diye bir şey yok yahuu!! Sadece Switchimiz yok :(

Parolamı Unuttum