Weird West - İnceleme
Atı yoktur binemez, üstelik hamburger yemez, silahı vardır kullanmaz, bu ne biçim kovboy?
Raphael Colantonio, kurucusu olduğu Arkane’den ayrıldıktan sonra PC Gamer’a verdiği bir röportajda aynen şunları söylemişti, kabaca çeviriyorum: “Sanıyorum ki bir sürü insan daha kanalize, daha kontrollü bir deneyim, böyle daha hazır formül sunan oyunlardan memnun. Hatta direkt gayet mutlular bundan diyeyim, zira muhtemelen böyle daha çok güvende hissediyorlar. İşte sonra böyle bir sinematik giriyor araya, hikâyeden birtakım parçalar veriyor, sonra oyuncu gidiyor birkaç canavar kesiyor, sonra araya hop bir sinematik daha. Bu pek benim olayım değil.”
Valla Weird West’i bana bir çırpıda özetle deseniz, Colantonio’nun röportajından bu bölümü kullanırdım (Aa, kullanmışım bile!). Maalesef çok şey yapmaya çalışırken hiçbirini tam anlamıyla doğru yapamayan, pek çok açıdan tekrara düşen ve günün sonunda fazla saptanmış bir tecrübe olmaktan öteye gidemiyor Weird West. Arkasındaki tüm tutkulu hedeflere rağmen.
Görünüş aldatıcıdır
Şimdi pek çok kişi oyunun şahane görselliğine, izometrik kamerasına, ne bileyim Colantonio ismine falan bakarak epey umutluydu. Ki şimdi hakkını yemeyelim, oyunun görselliği cidden güzel. Ama geri kalan pek çok şey maalesef büyük bir hayal kırıklığı. Tabii bu ne beklediğinize de bağlı. Eğer Colantonio’nun bu büyük laflarını oyun başlamadan evvel dinlemediyseniz, öyle büyük beklentileriniz de yoksa fena sayılmaz bu oyun. Ama çevre etkileşimine bakıp Divinity: Original Sin tadında eğlenceli bir aksiyon ya da izometrik kamerasına bakıp gene aynı oyun gibi derinlikli bir RYO deneyimi bekliyorsanız üzülürsünüz. Hatta ve hatta yakın zamanda oynadığım RUINER gibi rafine bir twin stick shooter deneyimi bile sunamıyor Weird West.
Ya evvela oyunun dövüş sistemi tam bir keşmekeş. Oyunun tuhaf kontrolleri bu keşmekeş halin en büyük sebebi sanırım. Silah çıkarmak için ayrı bir tuşa bir kere basmak yerine, direkt silah çıkarma tuşuna basılı tutarak ateş etmemiz lazım ve silahı çıkarınca da kamera tek bir yöne sabitleniyor nedense. Gene saçma bir şekilde, silahla ilişkili bir yeteneği kullanmanız için (bu basit bir buff olsa dahi) silahı çıkarma tuşuna basılı tutmanız gerekiyor. Yani anlatması zor ama RUINER gibi başarılı twin stick shooterların yaptığını aynen buraya entegre etmek gibi görece bir seçenek varken, Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmış WolfEye. Artık oyunun ortamının gazına mı geldiler nedir. Bu arada oyunu DualSense ile denediğimi de ekleyeyim. Ve sonuç gene hüsran, hatta kontrolcüyle daha bile zorlanmış olabilirim.
Böyle bodoslama daldım ama gerçekten Weird West oynarken ilk almaya başladığım notlar bu saçma dövüş sistemiyle ilgiliydi. Bakmayın kontrollere bir şekilde alışıyorsunuz ama sonrası da güllük gülistanlık değil ki. Bir kere şu çevre etkileşimi muhabbeti çok balon. Evet uzaktan varil falan patlatabiliyorsunuz, evet zehir yüklü varilleri vurup düşmanları zehirliyorsunuz falan ama her şey o kadar kütük hissettiriyor ve eğlenceli olmaktan uzak ki. Yani bir noktaya kadar eğlenceli ama abartıldığı kadar değil demeliyim çünkü sıkılma çıtası çok düşük. Ciddi düşük. Ki oyunun en büyük sorunlarından biri de tekrara düşme hali.
Mesela ilk bölümde yalan yok, bir havaya girdim. Sonra Pigman bölümü başladı, sözüm ona farklı bir karakter ve farklı yeteneklerle geliyor falan. Ama düşen düşmanlara leş yiyiciliği yapmak dışında (mecazen değil bu arada), öyle aman aman bir farklılığını göremedim karakterin. Bu arada nedense oyunun tüm başarımlarını topladım, sözüm ona açık dünyasında girmedik delik bırakmadım neredeyse ama tüm mekânlar o kadar birbirinin aynısı ki… Birbirinin aynısı kasabaları saymazsak, oyunda genel olarak üç-dört tip mekânda geziniyoruz zaten: Direkt çöl alanları, madenler, Kızılderili yerleşkesi civarındaki ormanımsı alanlar ve Oneirist yerleşkeleri/tapınakları. Yani böyle saydığımda çeşitlilik fena değilmiş gibi gelebilir kulağa ama bir sürü yerde resmen aynı assetler kullanılmış, bir süre sonra öyle böyle sıkmıyor.
Bardağın dolu tarafı
Ya dedim ya aslında Weird West biraz da kendisine nereden baktığınıza göre değişebilecek bir deneyim. Değişik denediği şeyler var, mesela beş farklı karakterle oynatıyor sizi. Vahşi Batı konseptine kurt adamdır, cadıdır gibi acayip tipleri atmasının yanı sıra Kızılderilisi, kelle avcısı gibi olmazsa olmaz karakterleri de başarıyla muhafaza ederek güzel bir karışım ortaya koyabiliyor. Bu beş farklı karakterin hikayeleri pekâlâ birbiriyle kesişiyor, çünkü hepsinin boynunda brand denilen bir iz var ki bu zaten hikâyemizin sacayağı. Bu farklı karakterlerin bambaşka fraksiyonlara dahil olması, bunların politik olarak çoğu durumda birbirlerinden hazzetmemesi ama bireysel olarak hepsinin bu brand üzerinden birbiriyle iş birliği yapma durumunda olması hoş bir detay. Ki her yeni oyunda eski yandaşımızı bulup (tabii ölmemişlerse) partimize ekleyebiliyoruz.
Bu arada bunlara yaptığınız Nimp Relic denen eşyalarla yaptığımız yetenek yatırımları bir sonraki karakterde envanterimizle birlikte puf olurken, Golden Ace of Spades kartlarıyla yaptığımız perk yatırımları kalıcı. Bu mevzu ucundan da olsa, “Yaa karakter gelişmesini anlamsız kılıyor” türünden eleştirilere yol açmış bu arada ama bence bir tık abartılıyor. Zira atımızın kesesine envaiçeşit objeyi bırakınca ya da herhangi bir bankada kasa açtırınca yeni karakterlerle de eski envantere ulaşmak mümkün. Ace of Spades kartları zaten kalıcı, Nimp Relic de Weird West dünyasında bolca bulunduğundan ve her karakterin farklı yeteneği olduğundan çok sıkıntı olmuyor. Ama işte lafı gelmişken, mesela silah geliştirmeleri o kadar laf olsun diye konmuş ki. Bir silahı geliştireyim diyorsunuz, hop iki dakika sonra, sıfır geliştirmeli çok daha iyi bir varyantını buluyorsunuz. Banka at muhabbetinde de bu var biraz. Atımıza eşyaları koymak bedava, bankada kasa açtırmak parayla. Oyuna eklenmiş olan ama muhtemelen hiç kullanmaya gerek duymayacağınız bir dolu şey var. Bu durumun keşif hissiyatını da baltaladığını belirtmeme gerek yok herhalde.
Neyse hikâye ve oyunun olumlu taraflarına geri dönecek olursak, mesela Heathen gibi iyi yazılmış trol bir arkadaş yahut Essex gibi azimle tuvaletini yapan dağları deler mottosunu yürekten benimsemiş karakterler göz dolduruyor. Ama hikâye gayet iyi başlamasına rağmen oyunun ortalarında fena halde tavsıyor (bak oyunu tam öveyim dedim gene bir yerlerden olumsuz bir şey pörtleyiverdi). Neyse ki son düzlükte tekrar bir toparlıyor kendisini.
Bu arada hikâyenin tavsamasının en önemli sebebi, gene oyuna fena halde hâkim olan tekrara düşme hastalığı. Ne yazık ki hem ana görevler hem de yan görevler (özellikle kelle avları) birbirini çok tekrarlıyor. Yan görevlerin birbirini tekrarlaması zaten pek çok oyunda alışkın olduğumuz bir durum ama Weird West’te bazı ana görevlerin tasarımı bile yan görevmiş gibi. Mesela Pigman yolculuğunda büyülü bir ağacın Garip Batı’nın farklı noktalarına yayılmış üç farklı kökünü yakmamız lazım; Kızılderili yolcuğumuzda üç farklı bilezik bulmamız lazım vs. vs. Yani ana görev bile böyle giderken Colantonio’nun o ilk başta alıntıladığım röportajı aklıma geldikçe gülmemek elde değil. Ama neyse ki çok fazla olmasa da eğlenceli birkaç yan görev var oyunda.
Bu arada bir diğer göz ardı edilemeyecek sorun da oyunda ciddi bugların olması. Bazı tüccarlara eşya satamamak (ben dahil) pek çok kişinin başına gelmiş maalesef. Böyle irili ufaklı çok şey var ama neyse ki ben oyunu kıracak kadar ciddi olanlarına rast gelmedim. Gene de Steam topluluk sayfasındaki tartışmalarda bunu yaşayan pek çok talihsiz oyuncu olduğunu görebiliyorsunuz. Bu anlamda teknik olarak da sıkıntıları olan bir oyundan bahsettiğimizi unutmamak gerekiyor. Bir başka örnek: Oyunda partimize katılan diğer karakterleri düşmanların görmemesi gibi bir özellik var. Bu saçma gelebilir ama oyunda standart CRPG’lerden alıştığımız şekilde tüm partiyi biz yönetmediğimiz için bir yandan biraz mantıklı (gerçi tüm partiyi yönetmiyor oluşumuz da kendi içinde bir tutarsızlık bence) fakat bu bile çalışmıyor yer yer be arkadaş! Çoğu durumda düşmanlar sağa sola giden yandaşlarımızı görüp tetiklenebiliyor. Zaten parantezde çıtlattığım üzere, bu yandaş görünmezliği mekaniği düzgün çalışsaydı bile ezelden beri “ben immersive sim’im” türküsü tutturan bir oyun için oldukça çelişkili bence.
Ee yani? Almayalım mı o zaman?
Valla almanıza gerek yok zira oyun Game Pass’te var zaten. Bu yüzden gönül rahatlığıyla kendisine bir şans verebilirsiniz. Yazıda anlatmaya çalıştığım üzere gerçekten pek beklentiye girmezseniz, öyle en ücra köşedeki madenidir falan çok derinlemesine girişmeden kendisini deneyimlerseniz aklınızda iyi bile yer edebilecek bir oyun aslında. Ama Colantonio’nun gereğinden fazla tutkulu hedefleri, beklentinin biraz fazla yükselmesi ve belli başlı ciddi tasarım noksanları/teknik sıkıntıları oyunu “meh” seviyesinin ötesine taşıyamıyor maalesef. Başta da dediğim gibi pek çok şey yapmaya çalışırken her şeyin vasatını yapmış ama tarzı ve tavsamasına rağmen nihilist bir damardan dalan hikâyesiyle insana ortalama da olsa güzel vakit geçirtiyor diyebilirim. Yeter ki Elden Ring sonrası (!) dalmayın ve beklentiyi fazla yükseltmeyin :)
Başlıklar
Beklentiyi düşük tutunca fena oyun değil aslında.
- Merak uyandıran hikâyesi
- Tekrarlarla yıpransa da atmosferi
- Beş farklı karakterle oynama mantığı
- Bazı yan görevler ana görevlere nazaran daha bile tatlı
- Bir tuhaf dövüş sistemi
- Görevlerin ve mekânların çok sık tekrara düşmesi
- Pek çok ek özelliği kullanmaya oyuncuyu sevk edememesi
- Farklı karakter yeteneklerinin o kadar da farklı hissettirmemesi
- Heba edildiği hissini uyandıran birkaç güzel fikir (heba edilmesiyle eksi, güzel oluşlarıyla artı)