Hepimizin bildiği üzere bugün özel bir gün, bütün annelerin Anneler Günü’nü can-ı gönülden kutluyoruz. Annelerimizin yüzünü güldüreceğimiz bir gün olsun, bundan sonra da yüzleri hep gülsün.
Biz de bu vesileyle geçmiş dönemlerde yaptığımız listelere benzer bir liste hazırlayalım, oyun dünyasındaki anneleri analım istedik. Bakalım kimler varmış listemizde...
Clementine (The Walking Dead)
Telltale Games’in ilk göz ağrısı The Walking Dead serisinin popülerlik kazanmasını sağlayan detaylardan birisi, kendileriyle bağ kurmamıza imkân veren karakterleri ve hikâyenin duygu yoğunluğuydu. Oyunun ilk sezonunda Lee Everett ile Clementine arasında bir baba-kız ilişkisi kurulmuş; Lee, adını oyun dünyasının dikkat çeken babaları arasına yazdırmıştı.
Oyunun finaline doğru yol alırken bu sefer Clementine ile Alvin Jr. arasında benzer bir durum geçerli olacaktı. Clementine resmen ellerimizde büyümüş, şimdi ebeveynlik yapma sırası ona gelmişti. Bir zamanlar kendisi gibi nasıl korunup kollanmaya ihtiyaç duymuşsa öyle bir ihtiyaç içerisindeki A.J.’i koruyup kolluyor, Lee’nin yaptığı gibi bildiklerini ona öğretiyor, onun hayatta kalabilmesi için ne gerekiyorsa onu yapıyordu. Bir yandan onu eğlendirmek, yüzünü güldürmek için de elinden geleni yaptığını görüyorduk. Büyüyüşüne adım adım şahitlik ettiğimiz Clementine’ın, biyolojik olmasa da bir anne rolünü üstlenmesini ve bunu da çok başarılı bir şekilde yerine getirmesini kimi zaman gurur kimi zaman heyecan kimi zaman da hüzünle izledik. Sonuç olarak, oyun dünyasının dikkat çeken anneleri arasına adını yazdırmayı başardığını söylemek mümkün.
Nyx (Hades)
Hades üzerine söylenecek pek çok şey var elbette, son yılların en iyi roguelike oyunlarından birisi olduğuna şüphe yok. Kahramanımız Zagreus’un, babası Hades’e kızıp yeraltı dünyasından kaçmaya karar vermesiyle başlayan maceramız, onlarca (belki yüzlerce) denemede başarısızlıkla sonuçlanıyor, sonra bir kez daha deniyorduk -ta ki başarana kadar. Bütün bu denemeler esnasında Zagreus’un hikayesine dair çeşitli bilgiler ediniyor, çevredeki karakterleri de tanıma imkânı buluyorduk. Bunlardan birisi de Nyx idi. Her ne kadar Zagreus’un biyolojik annesi Persephone olsa da, Nyx de onun için tam bir anne rolü üstlenmişti. Bu macera boyunca Zagreus’a destek olan, kol kanat geren Nyx, Zagreus’un “Bana neden yardım ediyorsun?” sorusuna verdiği cevapla anneliğin nasıl bir şey olduğunu özetler gibiydi:
“Sana yardım etme sebebim basit: Çünkü seni seviyorum. Seni ben doğurmamış olabilirim ama ben büyüttüm, benim çocuğum gibi oldun. Ve elimden geldiğince seni koruyup kollamaya çalıştım”
Bu sözler üzerine daha ne denilebilir ki?
Joyce Madsen (Life is Strange)
Joyce, tek başına ebeveynlik yapmanın zorluğuyla mücadele eden bir anneydi. Eşi William’ın ölümü ardından kızı Chloe’ya bir başına bakmak durumunda kalmıştı. Uzun süreler boyunca çalışıp, kendisinden feragat edip kızına daha rahat bir yaşam sunmaya çalışıyordu. Chloe kendinden geçip saldırganlaştığında bile ona anlayışla yaklaşıyor, yaptıklarını sineye çekiyordu. Yeni eşi David’in yaptıklarını fark ettiğinde de kızı için onun karşısında yer almaktan geri durmuyordu. Sonuç olarak hiçbir sevgi, kızına karşı beslediği karşılıksız sevgiden üstün değildi onun için.
Elmyra Gainsborough (Final Fantasy 7)
Evet, biliyorum Aerith’in annesi aslında Ifalna. Ama Elmyra da onu kızı bilmiş, gözünden sakınmış, beslemiş, büyütmüş, bir anne nasıl yavrusunun üzerine titrerse o da aynı şekilde Aerith’e gözü gibi bakıyor. Dolayısıyla bu listede yer almayı da sonuna kadar hak ediyor bence.
Ifalna’nın Aerith’i Elmyra’ya emanet ederken ne kadar da doğru yaptığını anlıyorduk, hele onu Cloud’dan bile korumaya çalıştığını gördüğümüzde. Annelik o kadar damarlarına işlemişti ki, Sector 7 yerle bir olduğunda bu sefer bir başka kıza da, Barret’in küçücüğü Marlene’e de kol kanat geren yine Elmyra olmuştu.
Freya (God of War)
İşte evladı için tanrıları karşısına alabilecek, karaları yerinden oynatıp dünyaları yerle bir edebilecek bir anne! (Her ne kadar o evlat ipe sapa gelmez olsa da). Freya, oğlunu koruyabilmek için dağa taşa, uçan kuşa bile yemin ettiriyor ettirmesine de işte oğlu belasını arayıp duruyor, o ne yapsın? Yine de Freya’nın, evlat sevgisinin ne kadar farklı bir şey olduğunu gözler önüne seren bir karakter olduğunu söyleyebiliriz.
Bu arada sadece kendi oğluna değil, Atreus’a da anaç bir şekilde yaklaştığını da gördük tabii. Hatta o kadarla da yetinmiyor, hayvanlara ve bitkilere de annelik yapıyordu, tam anlamıyla Doğa’nın Anası.
Elisabet Sobeck (Horizon Zero Dawn)
Aloy’un tam anlamıyla Elisabet’in kızı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda net bir şey söylemek zor; bir klon olarak mı değerlendirmek, bir kopya olarak mı görmek lazım, bilemem. Kimileri böyle değerlendirebilir, ama ben ne zaman bu oyuna dönsem, bir anne-kız ilişkisi görüyorum Elisabet ile Aloy arasında.
Olayların başlangıcında önemli bir rol üstlenen Dr. Elisabet Sobeck, bu mücadeleyi kendisinden yüzlerce yıl sonra hayata gelecek kızına da miras bırakıyordu. Ama onu bu vahşi dünyada bir başına bırakmış da değil. İhtiyaç duyabileceği anlarda bir hologram olarak da olsa yanı başında belirivermesi, Aloy’un geçmişte yaşananları adım adım öğrenmesini ve sonrasında yaşanacaklara da hazırlanmasını sağlaması, bir nevi annelik vazifesini yerine getirmesi olarak değerlendirilebilir, öyle değil mi?
Hiç görmese de ellerinden tutup saçlarından okşayamasa da kızının üzerine titreyen bir anne imajı veriyordu Elisabet. Hele oyunda bir sahne vardı ki Aloy ile birlikte benim de gözlerim dolmuştu, itiraf ediyorum. İşte o sahne bile tek başına aralarında ne kadar kuvvetli bir anne-kız ilişkisi olduğunu gözler önüne seriyor bence.
Yennefer (The Witcher 3)
Belki kan bağıyla değil ama gönülden bir bağ ile annelik yapan karakterlerden bir diğeri de Yennefer idi hiç şüphesiz. Elbette Geralt’ın ne kadar önemsediğini görünce kendisi de Ciri’yi benimsiyor diye de düşünebiliriz. Ama bunun ötesinde bir bağ kurduklarını da belirtmek, hakkını teslim etmek gerek. Sonuçta anne olmak için yanıp tutuşan ama bu şansı elinden alınan bir isimdi Yennefer. Sonunda Ciri ile karşılaştı ve yıllardır özlemini duyduğu çocuğa kavuşmuş oldu. Ciri’ye akıl hocalığı yaptı, onun için kendisini riske attı, ölümü göze aldı, fedakarlık konusunda eline su dökülmeyecek karakterlerden birisi olmayı başardı.
Kara (Detroit Become Human)
Bu listede felsefi sorgulamalara en çok kapı aralayan isim olabilir Kara. En azından benim için durum böyle. İnsanlara hizmet etmek üzere geliştirilmiş bir android, annelik sıfatını alabilir mi? Eğer söz konusu olan Kara gibi bir karakterse, bu sıfatı hak ettiğini söylemek mümkün.Başlangıçta bir yandan ev işleriyle ilgilenip bir yandan da Alice adlı küçük bir kıza bakıcılık yapmak üzere işe alınmış bir robot olarak gördük onu. Ama başlarda göründüğü gibi olmayacaktı hiçbir şey. Alice’i yavrusu gibi görüp, yanı başındaki tehditler başta olmak üzere bütün tehlikelerden korumak için verdiği mücadeleye şahitlik ettik. Aralarında nasıl bir bağ oluştuğunu gördük. Oyunun finalinde tam bir anne-kız ikilisi olarak karşımızdaydılar. Dolayısıyla, Kara da bu listeye adını yazdıran karakterlerden birisi oldu.