Oyunlarla uzun süreli yolculuğumuzda pek çok üçleme geldi geçti hayatımızdan. Dead Space serisi de oyun dünyasının kendisinden söz ettiren üçlemelerinden birisi olmayı başardı. Bir süredir serinin yeniden oyun severlerle buluşacağına ilişkin iddialar dillendirilmekteydi. Sonunda beklenen duyuru da geldi; Dead Space’in yeniden yapımının yolda olduğunu öğrendik. Hazır böyle güzel bir haber almışken, serinin hikayesini de hep beraber hatırlayalım istedik; ilgili internet siteleri, wiki sayfaları ve Youtube videolarından da istifade edip, serinin hikayesini özetlemeye çalıştık. Lafı daha fazla uzatmadan hep birlikte kısa bir Dead Space yolculuğuna çıkalım:
Dead Space
Her ne kadar seri gelecekte geçiyor olsa da hikâyenin başlangıcı çok öncelere, günümüzden milyonlarca yıl öncesine dayanıyor. Brethren Moons (Brother Moons ve Blood Moons diye de biliniyorlar) adlı devasa organizmalar galaksinin dört bir yanına yayılıyor ve bulabildikleri bütün organik yaşam formlarını tüketiyorlar. Bu uydu boyutundaki organizmalar, ‘Black Marker’ (Kara İşaretçi) denen yapılar vasıtasıyla uzayın farklı köşelerine seyahat edebiliyorlar. İşte bu cihazlardan birisi 65 milyon yıl kadar önce bir astreoid ile dünyamıza, Meksika-Yucatan’a düşüyor. Ondan sonra da upuzun bir uykuya dalıyor -ta ki insanlık onu uzun uykusundan uyandırana ve başına büyük bir bela açana kadar.
Bu cihazlar, bir elektromanyetik dalga yayarak canlıların genetik yapılarını, bilinçli organizmaların zihinlerini etkileyebiliyorlar. Hatta bununla da yetinmiyor, ölü organizmaları da etkileyip cesetleri ayaklandırabiliyorlar. İşte oyun boyunca karşılaştığımız ‘Necromorph’ adlı yaratıklar da bu şekilde ortaya çıkıyor. Necromorphlar, tam bir salgın gibi, bulundukları gezegeni hızla istila ediveriyorlar. Necromorphlar gezegen nüfusunun çoğunluğunu elegeçirince ‘Convergece Event’ denen bir olayı gerçekleştirmek üzere Marker’lar harekete geçiyor. Bu olay bir anlamda yeni bir Brethren Moon’un doğuşu olarak adlandırılabilir. Şartlar uygun hale geldiğinde bütün necromorphlar (ve hatta gezegen yüzeyindeki bütün ölü hücreler) bir araya gelip yeni bir Brethren Moon oluşturuyorlar.
Şimdi, (daha sonra geri dönmek üzere) bu konulara bir ara verelim ve maceraya atıldığımız günlere gelelim. İnsanlık yine en iyi yaptığı şeyi yapmış, kaynaklar için savaşıp dünyayı felakete sürüklemiş. Dünyadakilerle yetinemeyince de uzaydaki kaynaklara el atma zamanı gelmiş. Diğer gezegenleri parçalayıp, dünya için kaynak toplayan gemiler inşa edilmiş. Hikayemizde önemli yeri olan USG Ishimura adlı uzay aracının görevi de tam olarak bu, uzay madenciliği yapmak.
Ishimura, Aegis VII adlı gezegenden bir acil durum sinyali gönderince, Concordance Extraction Corporation (CEC) tarafından bir kurtarma görevi düzenlenir ve USG Kellion adlı gemiyle ekibimiz Ishimura’ya doğru yol alır.
Kahramanımız Isaac Clarke da bu ekibin bir üyesidir (Isaac Asimov ve Arthur C. Clarke’ın isimlerinden oluşturulan bir isim, seriye ilişkin en güzel detaylardan birisi de bu olsa gerek). Isaac, sevgilisi Nicole Brennan’ın da bulunduğu Ishimura’ya düzenlenen kurtarma görevinde gönüllü olur.
Kellion, Ishimura ile kenetlenmeye çalışırken işler ters gider. Ekibimiz Ishimura’ya indiğinde gördükleri tablo hiç de iç açıcı değildir. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken daha önce görmedikleri türden yaratıkların saldırısına uğrarlar. İşte necromorphlar ile ilk temas olarak adlandırabileceğimiz an. Kurtarma ekibinden hayatta kalabilenler Isaac Clarke, ekibin lideri Zach Hammond ve bilgisayar uzmanı Kendra Daniels’tır. Hammond ve Daniels ile ayrı düşen kahramanımız, ikilinin de yardımlarıyla gemiyi tamir etmeye, bir yandan da olup bitenleri anlamaya çalışır. Keşfettiği şeylerden birisi de Ishimura’nın kaptanı Matthias’ın Unitology mensubu olduğudur.
Şimdi burada bir parantez açıp nedir bu Unitology, ona bakabiliriz. İnsanlık bir yandan dünya üzerinde kaynakları tüketirken, bir yandan da çok önemli bir keşif yapmıştır. Meksika’da, Chicxulub kraterinde gizemli bir cisim keşfedilmiştir. İşte o cisim başlangıçta bahsettiğimiz, dünyaya inmiş olan ‘işaretçi’dir. Başlangıçta bu cisimden yayılan elektromanyetik dalganın aranan enerji kaynağı olabileceği, dünyadaki ekolojik krizi çözebileceği düşünülse de işler ters gider.
Bu işaretçi projesinde çalışan araştırmacılardan birisi olan Michael Altman, bazı bilgileri sızdırır. Altman, okyanusun dibine doğru yol alıp gitse de artık kutsal bir figür, bir aziz haline gelmiştir ve işaretçiye ilişkin görüşleri yeni bir kült, yeni bir dinin doğuşunu sağlar. İşte bu din Unitology olarak adlandırılır.
Bu kültün takipçileri, işaretçiye tapınmanın insanın gerçek kökenini ve insan doğasının anlamını keşfetmek için en uygun yol olduğuna inanmaktadırlar. Aynı zamanda, işaretçilerin sonsuz yaşamın anahtarı olduğunu, insanlığın bütünleşmesini, tek bir varlık haline gelmesini sağlayacağını da düşünmektedirler. İşte ‘convergence’ (herhalde buna bütünleşme diyebiliriz) olarak adlandırılan şey de budur.
EarthGov, araştırmalar esnasında bu elektromanyetik alanların insanların halüsinasyonlar görmesine ve paranoyalara yol açtığını fark eder, ayrıca ölüleri necromorphlara dönüştürdüğü de keşfedilir. Bunun ardından hızla proje iptal edilir, bütün merkezler kapatılır, yerleri gizlenir. Ama Unitology’nin takipçileri kolay kolay pes etmeyeceklerdir. Kaptan Matthias’ın Ishimura’yı felakete sürüklemesinin nedeni de tam olarak budur: İşaretçiyi aktif hale getirmek ve bütünleşme sürecini başlatmak.
Gemide ilerleyen Isaac, Nicole ile ilgili halüsinasyonlar görmektedir. Bu halüsinasyonları görmesine neden olan şey gemideki kırmızı işaretçi. Nicole, Isaac’ı gemideki işaretçiyi gezegene götürmeye yönlendirir. Finale doğru giderken, bir de ne görelim; meğer Kendra Daniels da arkamızdan iş çevirmekteymiş, kendisi de bir Unitology mensubuymuş. Isaac, işaretçiyi Aegis VII yüzeyini indirdiğinde Kendra gelip şansını bir kez daha dener. Bu esnada Nicole’ün aslında ölü olduğu da açığa çıkar; Isaac, işaretçi nedeniyle Nicole’ün halüsinasyonunu görmektedir. Halbuki Nicole, Ishimura’nın başına gelen felaket sonrasında intihar etmiştir. Kendra, amacına ulaşamadan dev bir necromorph tarafından öldürülür. Sonrasında bu necromorphu alt eden Isaac Clarke, son anda gezegenden kaçmayı başarır. İşaretçi yok edilmiştir. Tam ‘oh be’ denilebilecek anda, Nicole’ün hayaleti bir kez daha ziyarete gelir ve ekran kararır…
Dead Space 2
Isaac, gözlerini tam 3 yıl sonra açar. Saturn’ün uydularından Titan’ın kalıntıları üzerinde kurulan bir üste, EarthGov tarafından göz altında tutulmaktadır; Isaac’in zihninden işaretçilerin planlarını çıkarmaya ve programı yeniden başlatmaya çalışmaktadırlar. Sonrasında anlayacağımız üzere Titan istasyonunda bilinci yerinde olmayan Isaac tarafından bir işaretçi inşa edilmiştir ve bir şekilde aktive olan işaretçi yeni bir necromorph istilasına yol açmıştır.
Isaac, bu felaketten kurtulmaya çalışırken, bir başka Unitology mensubu Daina Le Guin’in eline düşer. Unitology, kahramanımızın işaretçiyi inşa ettiğini, daha fazlasını da inşa edebileceğini düşünmektedir ve bu nedenle de onu ele geçirmeye çalışmaktadır. Daina ve yardımcıları, Isaac’i oradan çıkarmaya çalışırken saldırıya uğrar ve kahramanımız bir kez daha kaçmayı başarır.
Artık Isaac’in elinde fazla bir tercih yoktur; daha önce güven duymadığı Nolan Stross ile hareket etmek durumundadır. Amacımız bir kez daha işaretçiyi yok etmek. Yolda yeni dostlar ve yeni düşmanlar edinir, ölen ölür, kalan sağlar bizimdir diye diye finale gideriz. En sonunda Nicole’ün hayalinden kurtulmayı başarır ve işaretçiyi de yok eder kahramanımız. Olduğu yerde kalıp artık ölmeyi beklerken Ellie Langford’dan bir çağrı alan Isaac, gemiye ulaşır ve beraberce kaçmayı başarırlar.
Dead Space 3
Isaac ve Ellie, EarthGov’dan saklanıp kendilerine yeni bir düzen kurmuş gibidirler ama bu pek uzun sürmez. Ellie, işaretçileri bulup yok etmek derdindedir; Isaac ise, gözlerden uzak durmaya ve sessiz sakin bir hayat kurmaya niyetlidir. Elbette böyle bir şey mümkün olamaz, öyle değil mi :)
Titan istasyonunda yaşanan olayların üzerinden 3 yıl geçmiştir (hep 3 yıl geçiyor farkındaysanız :)). Unitology takipçileri arasında yeni bir grup ortaya çıkmıştır. Inner Circle adlı bu grup, bir isyan dalgası başlatır. İşaretçi testleri yapılan bütün ana kolonilerde yaşanan isyanlar sonucunda yine necromorph salgınları başlar. İsyanlar o kadar büyür ki, EarthGov’un bile sonunu getirir.
3. oyuna 2314 yılında başlarız. Yani ilk 2 oyunda yaşananlardan ve 3. oyunda yaşanacaklardan yaklaşık 200 yıl öncesinde. Donmuş gezegen Tau Volantis’te bir araştırma ekibi, bir necromorph istilası sonucunda ortadan kaldırılır. Dr. Earl Serrano, bir gemi enkazından çok kuvvetli bir cihazı almak üzere Tim Caufman ve Sam Ackerman adlı askerleri enkaza gönderir. Cihazı bulan ikiliden önce Ackerman ölür, sonra da Caufman, araştırma ekibinin liderlerinden General Mahad tarafından sorguya çekilip öldürülür. Mahad, cihazdaki bilgileri silip kendisini öldürür.
Bu bölümden sonra filmi tekrar 200 yıl sonrasına sararız. Robert Norton ve John Carver gelir Isaac’i bulur, Ellie’nin, işaretçilerle ilgili bir konuda onun yardımına ihtiyaç duyduğunu söylerler. Inner Circle, koloniye saldırır, bu grubun lideri olan Jacob Arthur Danik ve askerleri Isaac’i pusuya düşürür. Hemen her yerde aynı anda işaretçileri aktif hale getirmeyi başarırlar ve yeni bir necromorph istilası başlar. Isaac, Inner Circle’dan kaçar. Yol arkadaşlarıyla birlikte Ellie’den haber alınan son noktaya, Tau Volantis’e giderler. Isaac, en sonunda Ellie’yi bulmuştur. Tau Volantis’in, işaretçilerin kaynak gezegeni olduğu anlaşılır. Yapılacak şey de bellidir, bu işi noktalamak.
Danik ve askerleri, Tau Volantis’e gelir ve ekibi ele geçirir. Onları buraya getiren Norton’dur (kıskançlıktan yaptığına bak!). Ekip üyeleri; Nexus isimli dev bir necromorphun saldırısıyla Danik’in elinde can vermekten kurtulurlar.
Nexus’u yenen ekibimiz, yollarına devam eder; Codex ve Rosetta ile ilgili bilgiler edinirler. Rosettanın bütün parçalarını bir araya getirdiklerinde, bunun, işaretçiyi keşfeden bir uzaylı ırktan kaldığı anlaşılır. Bütünleşmenin nasıl olduğu, Tau Volantis’in yörüngesindeki necromorph uydunun oluşumunu, diğer işaretçilerle iletişimini ve oluşan salgını öğreniriz. Bu uzaylı ırk, ellerindeki son imkanlarla şehir büyüklüğünde bir makine yapıp okyanustan oluşan gezegeni dondurmayı ve bu sayede bütünleşmeyi durdurmayı başarırlar.
Danik, codexi çalıp kaçar. Kovalamaca esnasında Ellie’yi kaybederiz. Cihazı Danik’in elinden alan ekibimiz, uzaylı ırkın şehrine gidip makinenin nasıl kullanıldığını öğrenirler. Ama onları bir kez daha Danik beklemektedir, Ellie de elinde esirdir. Carver, cihazı Danik’e teslim edip Ellie’yi kurtarır kurtarmasına ama Danik cihazı kullanıp makineyi aktif hale getirir, bu da bütünleşmeyi tekrar başlatır. Necromorph uydusu, Tau Volantis’e doğru alçalmaya başlar. Danik, hak ettiğini bulur, en sonunda cehennemi boylar. Ellie ile vedalaşan Isaac, yanına Carver’ı da alıp uyduyu durdurmaya gider. Makineyi bir kez daha çalıştırırlar ve bütünleşmeyi engellerler. Böylece uydu, Tau Volantis’e çarpar.
Ellie, uzay gemisinde Isaac’in yasını tutarken işaretçi sinyali gelmediğini de görür; Isaac, sözünü tutmuş, felaketi durdurmuştur. Yaslı Ellie, dünyaya doğru yol alır.
Oyunun bitiş ekranında bizi bir sürpriz beklemekte; Isaac, Ellie’ye seslenmektedir...