Destiny birçoğunuz için “Pew pew ateş ediyoruz, silah yapıyoruz falan” tadında bir Online oyun olabilir ama arkasında (takip edebilirseniz) gerçekten sağlam temelli ve bir o kadar da karmaşık bir evren yatıyor aslında. Burada özetlediğim çizelgede an itibariyle bildiklerimiz ve bildiklerimize bağlı olarak yorumladıklarımız bulunuyor. Zaman içinde değişebilir ya da doğru bildiklerimiz yanlış çıkabilir anlayacağınız.
Bir de tabii ki BÜTÜN detaylar yerine nispeten “The Light and Darkness saga” dediğimiz ve önümüzdeki sene The Final Shape’le sona erecek asıl hikâye örgüsünü açıklamaya çalıştım. Yine de en azından oyuna bir yerden giriş yapmakta ya da hali hazırda oynuyor olsanız bile ipin ucunu kaçırdığınız yerden geri tutmanıza yardım etmekte faydası olacağınızı umuyorum.
Keyifli okumalar!
> ZAMANIN ÖNCESİNDE
Bir zamanlar bir bahçede The Gardener ve Winnower birlikte yaşardı. Bu bahçe aslında zamandan, uzaydan ve varoluştan bile önce, potansiyel bütün evrenlerin doğuşuna sebebiyet verebilecek bir simülasyondu. Bu iki varlık, ihtimaller üzerine bir oyun oynamaya karar verdiler. “Flower Game”, yani Çiçek Oyunu adını verdikleri bu oyunun dört kuralı vardı.
Kural bir, ikiden az komşusu olan canlı bir çiçek izole olduğu için ölecekti.
Kural iki, iki ya da üç komşusu olan canlı bir çiçek bağlı olduğu için yaşayacaktı.
Kural üç, üçten fazla komşusu olan canlı bir çiçek aç kalacak ve kalabalıkta boğulup ölecekti.
Kural dört, tam olarak üç komşusu olan ölü bir çiçek yeniden doğacaktı.
The Gardener ve Winnower’ın oyuna direkt olarak yapabilecekleri tek müdahale, başlangıçtaki çiçeklerin dizilimiydi. Her oyun başlı başına bir evrendi. Ancak tekrar ve tekrar, sayısız kere oynadıkları bu oyunun sonucu hep aynıydı. Winnower sonucun istikrarlı olmasını takdir ederken The Gardener ise tatsız buluyordu. Sürekli aynı oyunu oynamaktan sıkılan The Gardener böylece sonucu değiştirip değiştirmeyeceğini görmek için kendini de oyuna dahil etti. Böylece The Gardener, kendini “Işık” olarak oyuna dahil edip çeşitlilik ve komplekslik kattı; Winnower da aynısını yaptı ancak onun empoze ettiği kurallar sadeliği teşvik ediyordu. Birisi en karmaşık geometrik şekil olan daireyle temsil edilirken diğer en basit geometrik şekil olan üçgen formuna büründü. Nihai biçimin hangisi olacağına dair son bir kez oynamaya başladılar…
> KADİM GEÇMİŞ (Milyarlarca yıl önce)
“The Witness” adıyla bilinen varlık Lubrae adındaki iki güneşli bir gezegene rastladı. Bu dünyadan kendine Rhulk adındaki canlıyı gözüne kestiren The Witness, ona müthiş bir güç bahşederek müridi haline getirdi. Rhulk, içindeki tüm canlılarla birlikte kendi dünyasını yok etti ve başka dünyaları gezerek The Witness’ın davası için gölgeler arasından başka müritler toplamaya devam etti.
Krill ırkının gezegeni Fundament adındaki devasa bir gaz devinin çekimine girerek parçalanmaya başladı. Gezegenin parçaları Fundament’in okyanusunun üzerine saçılarak çeşitli kıtaları ve 52 farklı ayı oluşturdu. Fundament’in imkansız koşullarında bir şekilde yaşamayı başaran yüzlerce zeki canlıdan özellikle “Ammonitler” olarak anılanlar, teknoloji ve uygarlık alanındaki gelişimlerini gökyüzünde asılı duran beyaz bir küreye borçluydu.
Daha sonraları insanlık tarafından “Traveler”, yani Gezgin adıyla bilinecek olan bu küre Fundament’in derinliklerinde Solucan Tanrılar’ı hapsetmişti. Arayışı sırasında gezegene gelen Rhulk, The Witness’ın hizmetine girmeleri karşılığında bu varlıkları kurtardı ve onların minyatür versiyonları olan larvaları yarattı. Bu larvalardan bir tanesi çok geçmeden yolunu Osmiyum Sarayı’nda buldu. Osmiyum Kralı, Helyum İçenler adındaki bir fraksiyon tarafından katledildiğinde kralın üç kızı Aurash, Sathona ve Xi Ro geri dönüp intikam almaya yemin ettiler. Bu sırada Sathona, babasının bulduğu larvayı çaldı ve Fundament’in aylarından birinde gizlenen Traveler’ın da gözünün üç kardeş üzerinde olduğunu bilen The Witness’ın yönlendirmeleriyle en nihayetinde Solucan Tanrılar’ı buldular. Kız kardeşlere ölümsüzlüğü vadeden solucanların onlardan tek beklentisi doğalarını sürdürmeleri ve açlıklarını beslemeleriydi: Xi Ro her zaman kudretini test etmeye devam etmeli, Sathona kurnaz bir şekilde gizem ağlarını çözmeli, Aurash ise anlayışın peşinde koşmalıydı. Eğer doğalarını reddederlerse solucanları açlıklarını bizzat onlarla giderecekti. Teklifi kabul eden üç kardeş böylece bundan sonra simbiyotik bir hayat yaşayacakları solucanlarla birleştiler ve Xi Ro, Xivu Arath haline geldi; Sathona Savathûn, Aurash ise Auryx oldu.
Yüzeye dönüp larvaları diğer Krill’lerle paylaşan üç kardeş, böylece “Hive”ı yaratmış oldu. Solucanları tarafından Fundament’i ve daha fazlasını fethetmek için sürekli kışkırtılan kardeşler, kendilerine ihanet eden birini saklayan ve gezegenler arası seyahat edecek teknolojiye sahip olan Ammonitlerle savaşmaya başladı. Auryx, dürtüleri doğrusunda Ammonitlerle anlaşmaya meyilliydi ancak Savathûn bunu reddederek Auryx’i öldürdü. Auryx’in ruhu “Taht Dünyası” (Throne World) olarak bilinen bir diyara geçti ve bir süre sonra fanî diyara geri döndü. Kardeşinin bu davranışına içerleyen Auryx böylece bütün iyi niyet ve sempati duygularından arınarak Oryx adını aldı ve acımasız bir tiran haline geldi. Evrendeki en keskin bıçak olmayı hedefleyen Hive, böylece hem diğer ırklarla hem de kendi içinde savaşmaya başladı.
> UZAK GEÇMİŞ
> Hive, Dünya’nın uydusu olan Ay’a geldi ve yüzeyin altına yerleşti.
> Savaşla yoğrulup gelişen Cabal İmparatorluğu, yendiği ırkları kendine katarak büyümeye devam etti. Dominus Ghaul adındaki bir gladyatör askeri bir darbeyle İmparator Calus’u sürgüne yollayarak yönetimi eline geçirdi.
> Leviathan adındaki gemisiyle sürgüne yollanan Calus, akıl almaz bir hiçliğe denk geldi ve hiçliğe baktığında yenilenmiş bir amaçla dolarak imparatorluğunu geri almak için plan yapmaya başladı.
> Traveler, Riis adındaki bir dünyayı ziyaret etti ve burada yaşayan Eliksni ırkına yaşamlarını sürdürmek için gerek duydukları eter adındaki maddeyi sınırsız şekilde sağladı. Eliksni ırkı için muazzam bir barış ve refah dönemi başladı.
> Eliksni tarafından “Yüce Makine” olarak anılan Traveler, The Witness’ın emrindeki “Kara filo”nun yaklaşmasıyla ani bir şekilde Riis’i terk etti. Bu olay Eliksni tarihine “Kasırga” (Whirlwind) felaketi olarak geçti. Piramit gemilerin ve Oryx’in de dahil olduğu saldırı, Eliksni ırkının Traveler altında gelişmiş olan teknoloji ve medeniyetini yerle bir etti. Eliksni ırkı yıldızlara yayılarak Yüce Makine’yi aramaya başladı.
> YAKIN GEÇMİŞ (ALTIN ÇAĞ ÖNCESİ – 21. Yüzyıl)
> Traveler, Samanyolu’na ulaştı ve önce Jüpiter, sonra Merkür, daha sonra da Venüs’ü ziyaret etti. Çok geçmeden ışığının dokunduğu gezegenleri yaşama uygun hale getirdiği fark edildi.
> Merkür’ün kompleks bir ekosfer haline gelmesinin ardından Vex adındaki siber-organik canlılar gezegeni işgal edip buraya sonsuz yollardan oluşan bir orman inşa etti.
> Traveler’ın izlediği rotayı takip eden insanlık bir sonraki durağın Mars olduğunu fark etti. İnsanlık ortak bir çabayla Mars’a ilk insanlı yolculuğu gerçekleştirecek “Ares One” ekibini kurdu.
> Mars’a geldiklerinde kızıl çöle yağmakta olan yağmurla karşılaşan Ares One ekibi, böylece gezegeni terraform etmeyi bitirmiş olan Traveler’ı Dünya’ya getirdi.
> ALTIN ÇAĞ
> Traveler’ın gelişiyle birlikte insanlığın “Altın Çağ”ı başladı. 50 yıl içerisinde insan ömrü üç katına çıktı, teknoloji gelişti, eski düşmanlıklar ve problemler unutuldu. Kendi kendini çoğaltan SIVA gibi nano-teknolojiler sayesinde kısa sürede ilk Dünya dışı koloniler kurulmaya başlandı.
> Mars’a kurulan “Freehold” şehri insanlığın en büyük ve etkileyici şehirlerinden biri olarak anılmaya başlandı. Bu sırada Venüs’teki İştar Obruğu’ndaysa milyarlarca yıl öncesine ait bazı kalıntılar bulundu. İnsanlığın en parlak akılları bu yıkıntıları araştırmak için burada İştar Akademisi’ni kurdular.
> Clovis Bray ve onun ismini taşıyan şirket insanlığın gelişiminde ve son model teknolojik gelişiminde büyük rol oynadı. SIVA teknolojisini geliştirmesinin yanında çok kompleks bir askeri yapay zekâ olan Warmind’ları yarattı. İnsan bilincini ölümsüzlüğe ulaştıracak robotik bedene taşıyacak Exo’ların mucidi oldu. İlk Exo zihinleri “ölü bir bedene kısılı kaldıkları” hissiyle boğulup başarısızlığa uğrayınca yemek, içmek, üremek gibi insani dürtüleri gerçekleştirmelerini sağlayacak fonksiyonlar eklendi ve bu insansı tavırlar DER (Dissociative Exo-mind Rejection, Dissosiyatif Exo-zihin reddi) olarak anılan bu problemi aşmaya yardımcı oldu.
> Venüs’teki ekip, aktif bir Vex yakalamayı başardı. Ancak onlar Vex’i incelerken Vex’in de onların yaptığı her şeyi öğrendiğini ve harfi harfine öngörebildiğini fark ettiler. Neyin gerçek neyin simülasyon olduğunu sorguladıkları noktada Warmind Rasputin’e bir yardım çağrısı yolladılar ve Vex’in simüle edemeyeceği kadar kompleks bir yapıya sahip olan Rasputin tarafından kurtarıldılar.
> Şekil değiştiren ve arzuları gerçeğe çevirebilen Ahamkara adındaki gizemli bir yaratık Venüs’te ortaya çıktı. “Dilek Ejderhası” takma adıyla da anılan bu yaratıkları araştırması için Cayde-6 adındaki Exo görevlendirildi.
> SIVA yüklü gemi Exodus Black, yeni bir koloni yaratmak için Nessus’a yola çıktı. Bu sırada Traveler, Jüpiter’in aylarından Io’yu şekillendirmeye başladı. Dünyamızın Ay’ındaysa “İlk Işık” adı verilen bir koloni kuruldu ancak yüzeyin altını araştırırken buraya çok önceden yerleşmiş olan Hive’ı uyandırdılar. Keşfin haberini dahi veremeden bütün koloni yok edildi.
> Warmind Rasputin, Samanyolu’na yaklaşan bir tehdit tespit etti. Aynı tehdidi algılayan Traveler da Io’yu şekillendirmeyi yarım bırakarak Dünya’ya döndü.
> ÇÖKÜŞ
> The Witness, Savathûn, Nezarec ve Kara Filo Samanyolu’na giriş yaptı. Warmind Rasputin elindeki tüm silahları kullanarak yaklaşan tehlikeyi yavaşlatmayı çalıştı. Bu sırada insanlık bir göç projesi başlattı ve mümkün olduğu kadar çok insan gemilerle bu tehditten uzağa kaçmaya çalışırken Kara Filo tarafından yok edildi.
> Traveler, kaçmaya çalışırken The Witness’ın “karanlığına” kapılan gemilerden bir tanesine son anda ulaşmayı başardı. Karanlık ve aydınlığın çatışması gemiyi ve tayfayı yutan bir tekillik yarattı. Bu tekilliğe maruz kalıp yeni bir güce uyanan tayfa, iki tarafın da güçlerini taşıyan “Awoken”lar olarak bilinecekti.
> Exodus Indigo gemisi, Vex sinyalleri kullanıp gemilerini Vex’miş gibi göstererek Kara Filo’nun elinden kurtulmayı başardı. Neptün’e iniş yapıp daha sonra burada Neomuna olarak bilinecek şehri kurdular.
> Rasputin son çare olarak silahlarını kaçmaya kalkarsa diye Traveler’a çevirdi ancak ateş etmedi. Traveler kalıp savaşmayı tercih etti ve Rasputin de kendini korumak adına tüm sistemini kapatarak inaktif hale geçti.
> Merkür, Venüs ve Mars’ta uyanmaya başlayan Vexler civardaki gezegenleri şekillendirmeye başladı. Merkür birkaç gün içerisinde koca bir makineye dönüştü.
> Traveler, Kara Filo’nun saldırılarının bir kısmını savuşturmayı başardı. Nezarec’in piramit gemisi Ay’a çakıldı.
> Savathûn gizlice The Witness’a ihanet etti ve Nezarec’i öldürüp cesedini lanetledi. Nezarec’in The Witness’a teslim etmek üzere ele geçirdiği “Veil”i Neptün’ün fırtınaları arasında sakladı.
> Kara Filo’nun ilerleyişini durduramayan Traveler başka türlü kazanamayacağını anlayınca kendini feda etti ve insanlığa son bir hediye bırakarak “Ghost”ları yarattı. Traveler’ın ışığıyla dolu bu minik yapay zekâ dronları ölmüş insanlar arasından The Witness’ın yaydğı karanlığa karşı koyabilecek olanları arayıp buldular ve dirilttiler.
> Son nefesini veren Traveler’ın bazı parçaları European Dead Zone’a düşerken hareketsiz sureti de gökyüzünde asılı kaldı.
> KARANLIK ÇAĞ
> Işık-taşıyanlar, dirilenler, Gardiyanlar gibi bir çok isimle anılan Traveler tarafından seçilmiş bu özel bireyler öneki hayatlarına dair herhangi bir bilgiye sahip değildi ve tamamen yepyeni bir hayata başlıyorlardı. Ayrıca ne kadar süre ölü kaldıkları da önemli değildi, zira Ghost’lar diriltebilecekleri ufacık bir parça bile bulsalar bedenleri geri getirebilme yetisine sahipti.
> İnsanlıktan geri kalanlar Traveler’ın altında ve başka gizli yerleşimlerde hayatta kalmaya çalışırken Exo’lar ve Awoken’ların bir kısmı Dünya’ya geri döndü. Ghost’lar Altın Çağ’ın yıkıntıları arasında dolaşarak kendilerine diriltebilecekleri Gardiyan’lar aramaya devam etti.
> Traveler’ın ışığıyla dirilmiş ilk insanların bir kısmı ellerindeki gücün sarhoşluğuyla korumaları altına aldıkları yerleşim ve kasabaları suistimal etmeye başladılar. Kendi içlerinde de sıkça çatışan bu savaş beyleri ölseler bile Ghost’ları tarafından tekrar diriltildikleri için önlerinde durabilen kimse yoktu. İnsanlığı savunma amaçlı kullanılması gereken bu gücün istismarına dayanamayan Radegast adındaki bir dirilmiş, böylece kendi gibi düşünen başkalarını da toplayarak geçmiş çağların şövalyelerinden ilham alan Iron Lord’ları kurdu.
> Savaş beylerini tek tek dize getirmeye başlayan Iron Lord’ların namı yayılmaya başladı. Rasputin’in SIDDHARTA GOLEM protokolünün kalıntılarından yaratılmış olan exo savaş beyi Felwinter, Iron Lord’lara katıldı ve Eski Rusya topraklarındaki tapınağını onlara bağışladı.
> Yavaş yavaş tekrar toparlanmaya çalışan insanlık üç yeni düşmanla karşı karşıya kaldı. Traveler’ı kendilerine ait gören ve insanların “Fallen” adını taktığı Eliksni’lerin House of Devils adındaki uzantısı Londra’yı yok etti.
> Cabal İmparatorluğu Samanyolu galaksisini sömürmek ve istila etmek için Mars’a çıkartma yaptı. Burada kazı yaparlarken Vex yıkıntılarını bulup onlarla da çatışmaya başladılar. Ay’ın altındaki tünellere çoktan yayılmış olan Hive, aldıkları yeni takviyelerle yeni bir üs inşa etti.
> Iron Lord’lar insanlık için duvarlar arkasında, güvende olacakları bir şehir inşa etmeye başladılar. Buraya “The Last City”, yani “Son Şehir” adı verildi.
> İlk uyanan Awoken olan Mara Sov, Kraliçe unvanını aldı ve Ahamkara’ların dilek büyüsünü kullanarak halkına bir sığınak yaratmaya başladı. Bu sığınak ileride “Dreaming City” olarak bilinecekti.
> ŞEHİR ÇAĞI
> The Last City’nin gelişip büyümesiyle yeni bir çağ başladı. Ancak çok geçmeden çeşitli fraksiyonlar arasında çekişmeler baş gösterdi. Olaylar iç savaşa evrilmeden Rezyl Azzir adındaki bir dirilmiş şehri savunmakla yükümlü “Gardiyan”ları kurarak herkesi bir araya getirdi ve hedefi dış tehditlere çevirdi.
> Londra’yı da yakıp yıkan House of Devils, The Last City’ye yapılmış ilk büyük saldırıyı gerçekleştirdi. Iron Lord’lar tarafından yönlendirilen Titan’lar altı farklı cephede düşmana geçit vermedi ve müthiş bir galibiyet kazandılar. Tarihe “Altı Cephe Savaşı” olarak geçen bu savaş, Saint-14 gibi birçok Gardiyan’ın hem şehirde hem de düşmanları arasında efsane olmasına sebep oldu.
> Gardiyanlar şehirden gelen emirle Büyük Ahamkara Avı’nı başlattı ve Awoken’ların da yardımını alarak galaksideki Ahamkara’ların kökünü kuruttu.
> Lord Felwinter, Eski Rusya’daki bir Clovis Bray üssünü keşfetti ancak bu aslında Rasputin tarafından “oğlu” Felwinter için kurulmuş bir tuzaktı. Iron Lord’lar ve Rasputin arasındaki savaş, Lady Jolder’in tesisi kapalı tutmak için kendini feda etmesiyle sona erdi. Iron Lord’lardan geriye bir tek Lord Saladin kaldı.
> Kabr, Praedyth, Pahanin ve üç adı bilinmeyen Gardiyan Venüs’teki Vex yapısı Vault of Glass’a adım attı. Praedyth Vex tarafından hapsedilip zamanda kayboldu, üç Gardiyan varlıktan silindi, Pahanin kaçmayı başardı ama yine de öldü ve Kabr aklını yitirip kendini Vex parçalarıyla donatıp sonunda onlar tarafından asimile edildi.
> Kız kardeşi Mara Sov’u etkilemek isteyen Uldren Sov yasak bölge olan the Black Garden’a girdi ve bahçenin kalbindeki Black Heart’ı buldu.
> Rezyl Azzir, silahına bulaşmış olan karanlığın fısıltılarına yenik düştü ve Dredgen Yor adıyla tekrar doğdu. Yeni adı sonraki çağlarda bile herkes tarafından korkuyla anılacaktı.
> Hive, Dünya’yı istila etmeye çalıştı. Şehir karşı saldırıya karar verdiğinde Lord Shaxx onları vazgeçirmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Ay’ı geri almak için saldırı başlatan Vanguard, Oryx’in oğlu Crota tarafından geri püskürtüldü. Ay yasak bölge ilan edildi.
> Kaybettikleri arkadaşlarının intikamıyla yanıp tutuşan bir grup Gardiyan Crota’yı avlamak için Ay’a çıkartma yaptı. Eriana-3’ün yönettiği ekip Eris Morn, Vell Tarlowe, Omar Agah, Sai Mota, Toland’dan oluşuyordu. Hive tünellerinde tek tek ışıklarını kaybedip yiten ekipten geriye bir tek Eris kaldı. Ghost’unu ve gözlerini kaybeden Eris, sıkı sıkıya tutunduğu bir Ahamkara kemiğinin fısıltıları sayesinde tünellerde yolunu buldu. Kaybettiği gözleri bir Hive Acolyte’ının gözleriyle değiştirdi ve yaşadığı travma sonucunda Hive konusunda en “uzman” sayılabilecek kişi haline geldi.
> Osiris şehir yönetimiyle çakışan fikirleri ve yöntemleri sebebiyle şehirden sürüldü. Araştırmalarını devam ettirmek üzere Merkür’e gitti ve burada Vex’in yaratmış olduğu Infinite Forest’a rastladı.
> Bir önceki saldırıları başarısızlığa uğrayan House of Devils, diğer üç Fallen hanesiyle birleşerek bir kez daha The Last City’ye saldırdı. Şehrin duvarlarının hemen dışında, Twilight Gap’ta gerçekleşen savaşta birçok Gardiyan öldü. Lord Shaxx geri çekilmeleri yönündeki emre itaatsizlik ederek Nkechi-32, Idil Abdi, Truce, Liu Feng ve Ana Bray gibi birkaç Gardiyan’ın da yardımıyla Fallen’ları geri püskürtmeyi başardı. Saint-14, geri çekilen Fallen güçlerinin peşine düştü ve House of Devil’ın başındaki Kell Solkis’i bizzat öldürerek savaşı sonlandırdı.
> Kendini Twilight Gap savaşı sırasında öldü gösteren Ana Bray, bunu Rasputin’i aramak için bir fırsat görerek ortadan kayboldu.
> Lord Shaxx, eskiden Gardiyanların kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözdüğü “Crucible”ı Gardiyanların eğitildiği bir arenaya çevirdi. Gardiyanların birbirlerine karşı savaşması hem yeteneklerinin gelişmesine fayda sağladığından hem de şehir halkı için bir nevi eğlence sağladığından oldukça popüler hale geldi.
> Saint-14, Osiris’i bulmak için Merkür’e geldi fakat Infinite Forest’ın zamanın ötesine uzanan koridorlarında kayboldu.
> DESTINY 1
> Bizim Gardiyan’ımız, Eski Rusya’daki Kozmodrom’un hemen dış duvarında Ghost tarafından bulunup diriltildi. Ghost’un yönlendirmeleri sayesinde House of Devils’dan kalan yağmacılarla çatıştıktan sonra bulduğu bir gemiyle The Last City’ye geldi.
> Gardiyan, şehir adına çeşitli görevlere çıktı. Bu görevlerden birisi sırasında Venüs’te Exo Stranger’la karşılaştı ve ketum bir şekilde bir tehditten bahseden bu garip yabancı The Black Garden’ı bulup buradaki kara kalbi sökmediğimiz sürece Traveler’ın asla iyileşemeyeceğini söyledi.
> The Black Garden’ın izini süren Gardiyan’ımızın yolu Kraliçe Mara Sov’la kesişti. Mara Sov, Gardiyan’a yardım etmeyi kabul etti ve kardeşi Uldren Sov, Gardiyan’ı Vex Gatelord’u Zyrdon’un gözünü almaya yolladı. Gatelord’un gözünü kullanarak The Black Garden’a ulaşan Gardiyan buradaki Vex’leri ve Black Heart’ı yok etti. Kalbin yok oluşuyla gerçeklik dalgalandı ve bahçe paradoksal bir şekilde Mars’ın yüzeyinde var olmaya başladı. Tam da Exo Stranger’ın söylediği gibi Traveler iyileşmeye başladı.
> Ishtar arşivlerindeki bilgileri kullanarak Vault of Glass’a giriş yapan Gardiyan ve takımı, Kabr’ın asimile olmadan önce yarattığı kalkanı kullanarak Atheon’u yenilgiye uğratıp buradaki Vex kontrolünü kırmayı başardı.
> Eris Morn nihayet Tower’a döndü ve Crota’nın yönettiği bir istilanın haberini verdi. 6 Gardiyan’dan oluşan bir takım Crota’nın diyarına girerek onu temelli öldürmeyi başardı.
> Fallen Skolas, kendini “Kell of Kells”, yani en büyük lider ilan ederek House of Wolves’u Reef’te Awoken’lara karşı ayaklandırdı. Kraliçe Mara Sov, Gardiyan’ların yardımını istedi. Gardiyan’lar Vault of Glass’a girerek Vex teknolojisini çalmaya çalışan Skolas’ı durdurmayı başardı ve Skolas’ı yakalayarak Kraliçe’yle yüzleşmeye gönderdi. Skolas, Prison of Elders’daki arenada bir kez daha karşı karşıya geldiği Gardiyan’lar tarafından öldürüldü.
> Eris Morn, Reef’e gelerek Mara Sov’u yaklaşmakta olan Oryx’e karşı uyardı. Çok geçmeden Satürn’ün halkalarının yörüngesindeki Hive Dreadnaught’u fark ettiler ve Saturn Savaşı başladı. Awoken uzay filosu Hive gemileriyle çarpıştı ve daha ufak gemiler üzerinde üstünlük sağlasalar da Dreadnaught’a herhangi bir hasar veremediler. Dreadnaught ana silahını ateşlediğinde her iki tarafın filosunun neredeyse tamamı yok oldu. Buna Kraliçe Mara Sov’un gemisi de dahildi.
> Awokenların fedakarlığının yankısı Dünya’ya, Gardiyanlara kadar ulaştı. Böylece Gardiyanlar, oğlu Crota’nın intikamını almak için gelen Oryx’le karşılaşmak için Satürn’e doğru yola çıktı.
> Prens Uldren Sov, Satürn’deki saldırıdan sağ çıkmayı başarmıştı. Dahası gemisi herkesin gözü önünde buharlaşmış olsa da Kraliçe’nin de hâlâ hayatta olduğunu sezdiğini söyledi. Kısmen haklıydı da, Mara Sov’un bedeni yok olmuş olsa da ruhu Taken King Oryx tarafından yutulmuştu ve bu sayede onun Throne World’ünde varlığını sürdürüyordu. Mara’nın planı Eris ve Gardiyanların Oryx’e karşı birleşmesi ve onu yenmesi üzerine kurulmuştu. Oryx öldüğünde, Mara tekrar serbest kalacaktı.
> Oryx, Dreaming City’nin varlığını ve yerini keşfetti; dahası burada son Ahamkara’nın yaşadığını öğrendi. Kendisine “Taken King” denmesinin sebebi herhangi bir varlığı karanlıkla yozlaştırarak kendi himayesine alabilmesindendi. Son Ahamkara Riven’a yaptığı da tam olarak buydu.
> Oryx’in Taken’larına karşı savaşan Gardiyanlar, bu tehdide karşı koyabilmek için zaman içinde kaybettikleri bazı güçleri geri almaya ihtiyaç duyduklarını fark ettiler. Warlocklar arc gücünü, Hunterlar void’u, Titan’larsa solar güçlerini geri kazandılar.
> Cayde-6, Tower’ın mekanikçisi Amanda Holliday’i Eris’in gemisine bir gizlilik modülü yüklemeye ikna etti ve Gardiyan bu gemiyi kullanarak Dreadnaught’a sızdı; Dreadnaught’ın ana silahını etkisiz hale getirdi.
> Oryx’in güçlerine karşı savaşmaya devam eden Gardiyan, Crota’nın mezarına sızarak ruhunu kuşandı. Böylece Dreadnaught’un derinliklerine inerek Taken King’e meydan okuyabildi. Destansı bir savaşın ardından Oryx’in fiziksel formu Gardiyan karşısında düştü ve ruhu Throne World’e çekildi. Eris, Oryx’in efsanevi satırından bir parçayı (Willbreaker) alarak bundan Gardiyan’ın kudretine layık bir kılıç yaptırttı.
> Vanguard, Samanyolu’nun dört bir yanında Taken’a karşı savaşmaya devam etti. Gardiyan ve ekibi Throne World’e girip Oryx’e karşı koyduğunda Taken King gerçek, devasa formuna büründü ve Gardiyanları da karanlıkla yozlaştırıp himayesine almaya çalıştı ancak Gardiyanlar bunu ona karşı kullanarak Oryx’i bir kez daha, bu sefer nihai olarak yenilgiye uğrattılar. Oryx’in taşlaşmış bedeni Satürn’ün halkaları arasında sürüklenip kayboldu.
> Mara Sov’un kumarı işe yaramıştı. Böylece Mara, Oryx’in gücünü sahiplenip tekrar hayata dönmek için hazırlıklara başladı.
> Oryx’in yokluğunda başıboş kalan Taken’lar Savathûn’un himayesine girdi. Buna Riven da dahildi ancak Ahamkara, diğer Taken’ların aksine bilincine hâlâ sahipti ve Savathûn’a sorgusuz sualsiz itaat etmek yerine onunla bir anlaşma yaptı.
> Kozmodrom’da yağma yapmaya devam eden House of Devils, korkunç bir keşif yaparak SIVA’yı açığa çıkarttı. Lord Saladin, Demir Tapınak’ı savunmak ve SIVA’yı kontrol altına almak için Gardiyan’dan yardım istedi. Kozmodrom’un SIVA’yla kaplanmış yıkıntıları arasında savaşan Gardiyan Dünya üzerindeki SIVA üretim merkezini yok etmeyi başararak Iron Lord’ların intikamını aldı. Lord Saladin, Gardiyan’ı yeni Iron Lord’ların ilki ilan etti.
> DESTINY 2
> Dominus Ghaul ve Red Legion, beklenmedik bir saldırıyla şehri gafil avladı ve kullandıkları teknolojiyle Traveler’ı hapsedip Gardiyanların ışıkla olan bağlantısını kestiler. Işıksız kalan Gardiyanlar güçlerini kaybetti ve büyük kayıplar verdi. Kalan son canlarıyla Red Legion’a karşı savaşmaya çalıştılar.
> Vanguard’ın üç lideri de farklı gezegenlerde toparlanmaya çalıştı. Kumandan Zavala, şehirden kaçanlarla birlikte Titan’a sığındı. Cayde-6, Ghaul’u öldürmenin bir yolunu bulmak için arayışa çıktığında Vex teknolojisi tarafından Nessus’ta kısılı kaldı. Ikora ise Traveler’ın en son şekillendirdiği gezegen olan Io’ya giderek güçlerine tekrar ulaşmayı denedi.
> Gardiyan, garip bir görünün ardından Çöküş sırasında Traveler’dan kopmuş bir parçanın peşine düştü. European Dead Zone’daki bu parçaya dokunduğunda Ghost ışıkla bağlantısını tekrar kurdu ve Gardiyan güçlerini geri kazandı.
> Kumandan Zavala’nın hayatta kalanlara çağrısını duyan Gardiyan, Titan’a giderek önce Zavala’nın burada bir direniş oluşturmasına yardımcı oldu. Daha sonra Nessus’a giderek zaman döngüsüne sıkışmış olan Cayde-6’i kurtardı ve en sonunda da Io’ya giderek Ikora ile birlikte çalışarak Ghaul’un asıl planını ortaya çıkarttı.
> Ghaul, Traveler’ın ışığını çalıp bir tanrı olmak istiyordu. Bunu yaptıktan sonra da The Almighty adındaki süper silahı kullanarak bütün Samanyolu’nu yok edecekti. Silahı çoktan Merkür’ün yörüngesine getirip gezegeni tüketmeye başlamıştı.
> Vanguard bu soruna iki koldan yanaşmaya karar verdi. Gardiyan, The Almighty’ye çıkartma yapıp süper silahın soğutma sistemlerini bozarak çekirdeğine fazla yükleme yaptıracak ve silahı etkisiz hale getirecekti. Geri kalanlarsa Last City’yi geri alarak kurdukları Vex teleport cihazını doğrudan Ghaul’un gemisine yönelteceklerdi. Plan iki kolda da işe yaradı ve Gardiyan şehre dönüp Ghaul’a karşı savaşmaya başladı.
> Ghaul, Traveler’dan emdiği ışığı kullanarak Gardiyan’a karşı savaştıysa da Gardiyan her seferinde onu yere sermeyi başardı. Tam bu sırada Ghaul’un bedeninden devasa bir ışık tezahürü çıktıysa da Traveler hem Ghaul’un cihazını hem de suskunluğunu bozarak Ghaul’u yok etti.
> Traveler’ın uyanışı bütün galaksiye yayılan bir ışık patlamasını da beraberinde getirmişti. Her ne kadar bu enerji dalgası günü kurtarmış olsa da galaksinin karanlıktaki ucunda Piramit gemilerin de uyanmasına sebep oldu aynı zamanda.
> Gardiyan, Titan’da bir metan reaktöründe Mithrax adında bir Fallen’la karşılaştı ve daha önce emsali olmayan bir şekilde Hive’a karşı birlikte savaştılar.
> İmparator Calus’un gemisi Leviathan, Nessus’a ulaştı ve gezegenin kaynaklarını sömürmeye başladı. Calus, hain Ghaul’u yenen kahramanları gemisine davet etti ve Gardiyan da ekibini toplayarak bu daveti kabul etti. Gemide Calus’un çeşitli testlerinden geçen ekip en nihayetinde Calus’la da karşı karşıya geldi ancak dövüşün sonunda bunun Calus’un kendisi değil, onun formunda bir robot olduğu ortaya çıktı. Calus Gardiyanlara övgüde bulunduktan sonra onları ödüllendirdi ve galaksinin gizli gerçeğini bildiğini iddia etti.
> Osiris, Infinite Forest’ın derinliklerinde Vex’in kazanıp ne ışığın ne de karanlığın var olmadığı bir gelecek gördü ve Ghost’u Sagira’yı yardım getirmesi için yolladı. Hem geçmişte, hem gelecekte hem de şimdiki zamanda Vex’le savaşan Gardiyan, Osiris’in de yardımlarıyla çok güçlü bir Vex Hydra olan Panoptes’i yenerek Infinite Forest’ı Vex kontrolünden kurtarmayı başardı.
> Infinite Forest’ın içinden çok eski bir Vanguard sinyali alan Gardiyan buradaki simülasyonlardan birinde etrafında sayısız Vex cesedi olan Saint-14’in bedenini buldu.
> Mars’a düşen Warsat uydularını araştırmak için kızıl gezegene gelen Gardiyan, burada “öldüğü” iddia edilen Ana Bray’le karşılaştı. Durumu araştırınca Solucan Tanrı Xol’un uyandığı ve Rasputin’in de buna karşılık olarak uydularını Mars’a yönelttiğini öğrendiler. Hive’a karşı savaşan Gardiyan, Rasputin’in sağladığı silahların yardımıyla Xol’u öldürmeyi başardı.
> Osiris, Saint-14’i kaderini öğrendikten sonra onu kurtarmayı saplantı haline getirdi. Zamanda yolculuk yapmayı sağlayan bir makine icat etti ancak Saint’i bulmayı başaramadı.
> Başına buyruk bir Gardiyan olan The Drifter şehre geldi ve Gardiyanları pek de yasal olmayan yeni bir mücadele türü olan “Gambit”le tanıştırdı.
> Mara Sov’un yokluğunda acısını Fallen’lardan temin ettiği etherle boğmaya çalışan Uldren Sov, Reef’e dönüp Awoken’ları Mara’yı Dreaming City’de hapis tutmakla suçladı. Mara’yı hâlâ duyabildiğini iddia eden Uldren’in aklını kaçırdığına kanaat getiren Petra, Cayde-6’in yardımıyla Uldren’i Prison of Elders’ın en dip köşelerinden birine tıktı.
> Uldren ve Fikrul, Prison of Elders’ın muhafızı Variks’in aklını çelerek onu Scorn adındaki zombi Eliksnileri serbest bırakmaya ikna etti. Cayde-6, Petra Venj ve Gardiyan hapishaneye gelerek isyanı bastırmaya çalıştılar. Cayde-6, Uldren’in kaçmasını engellemeye çalışırken zamanında kendi yakalayıp hapsettiği Scorn Baronlarının tuzağına düştü. Keskin nişancı Pirrha, Cayde’in Ghost’u Sundance’i özel yapılmış bir kurşunla vurdu. Hemen ardından da Uldren Sov, Cayde-6’in meşhur silahı Ace of Spades’i alıp efsanevi Exo’yu öldürdü.
> Gardiyan, Cayde-6’in intikamını almak için Scorn Baronlarının peşine düştü. 8 baronu da tek tek avlayan Gardiyan son olarak da Uldren Sov’un peşine düştü.
> Hâlâ Mara’nın sesin duyduğunu ve ona yardım ettiğini sanan Uldren, Traveler’ın bir parçasını ve kendi içindeki karanlığı kullanarak Riven’in Sesi’ni serbest bıraktığı anda ne kadar büyük bir hata yaptığını anladı: En başından beri duyduğu ses Riven’a aitti. Gardiyan ve Petra, Riven’in Sesi’yle çatışarak Taken’ı püskürtmeyi başardı.
> Yavaş yavaş yaptığı hatayı kavramaya başlayan Uldren, Petra ve Gardiyan’ın insafına kalmıştı. Uldren kendini savunmaya çalışmadı, karşısındaki ikiliden birisinin Cayde’in intikamını alacağını biliyordu.
> Kraliçe’nin Elçisi konumunda olan Petra, Gardiyan’ı Awoken’ların gizli şehri Dreaming City’ye davet etti. Birlikte Oracle Engine’i kullanarak Mara Sov’la irtibata geçtiler ve Mara’dan Riven’ın Savathûn’la yaptığı anlaşmayı öğrendiler.
> 6 Gardiyan, bilinen son Ahamkara Riven’ı öldürmek için Dreaming City’nin altındaki mahzene girdiler. Ancak Riven’i ölümü Dreaming City’yi bir lanetin pençesine düşürdü. Savathûn’un kızı Dûl Incaru’nun liderliğinde Taken ve Hive sürüleri şehri istila etmeye başladı. Lanetin başlamasından iki hafta sonra Blind Well adındaki mekanizma yeterince şarj olarak Gardiyan’ları Mara Sov’un Throne World’üne giriş sağladı. Gardiyanlar Dûl Incaru’yu öldürdüğündeyse lanet tekrar ilk başladığı ana geri döndü. Çok geçmeden Riven’ın laneti yüzünden şehrin bu üç haftalık döngüde sıkıştığı anlaşıldı.
> Henüz Gardiyan’ını bulamamış olan bir Glint adındaki bir Ghost, Uldren Sov’un bedenine rastladı ve onu diriltti.
> Gardiyan Black Armory’yi keşfetti ve cephaneliğin küratörü Ada-1’le tanıştı. Birlikte Black Armory’yi kullanarak Samanyolu’na kaos getirmeye çalışan Siviks adındaki Fallen’ı durdurdular.
> Gardiyan tekrar Mithrax adındaki Eliksni’yle karşılaştı. Mithrax bu sefer Eramis adındaki bir Fallen’ın eski Tower’daki Outbreak Perfected adındaki silahı çalmak için plan yaptığı konusunda uyardı ve bir kez daha Gardiyanla iş birliği yaptı.
> Crota ve Oryx’in ölümlerinin ardından Ay’da bulunan Hive yeni bir lider bulmak için bir ayin yapmaya başladı. Ay’ın yüzeyine kızıl bir hisar diktiler.
> Eris, Ay’da gömülü olan Nezarec’in piramit gemisini keşfetti. Eris’in dokunuşuyla uyanan gemi, defans mekanizması olarak geçmişin travmalarını durdurulamaz bir kabus formunda Ay’a yaymaya başladı. Gardiyan mevzuya el atarak kabusları durdurdu.
> Ay’daki piramitten gelen sinyalleri takip eden Gardiyan kendini bir kez daha Black Garden’da buldu. Burada yüzü örtülü bir heykel ve Divinity silahını keşfetti.
> Farklı zaman dilimlerinden gelen Sol Divisive, Ay’ı istilaya başladı. Başlarında Undying Mind adında, zamana yayılmış kopyaları olan bir Vex zihni vardı. Ikora Rey’in planı doğrultusunda bir portal inşa eden Gardiyanlar haftalar boyunca savaşarak Undying Mind’ın bütün kopyalarını yok etmeyi başardı.
> Cabal Psion’ları Osiris’in Merkür’de kurduğu Sundial’ı inceleyerek Merkür’ün geçmişini, şimdiki zamanını ve geleceğini kıran bir zaman çizgisi simüle ettiler. Osiris ve Gardiyan zamanı stabilize etmeyi başardılar ve dahası nihayet Saint-14’ün ölmesini engelleyebilecek bir yol buldular. Gardiyan, Saint-14’ü öldüren darbeyi onun adına aldı ve birlikte Vex’leri yok ettiler. Saint-14, böylece zamanın koridorları arasında yolunu bulup Tower’a döndü.
> Samanyolu’nda yenilgi üstüne yenilgi alan Red Legion, son çare olarak etkisiz hale gelmiş olan süper silahları The Almighty’nin rotasını Dünya’ya çarpacak şekilde ayarladı. Gardiyan, Rasputin’le birlikte çalışarak Seraph sığınaklarını aktif hale getirdi ve Rasputin böylece bütün silahlarını The Almighty’ye doğrultarak tehlikeyi önledi.
> Samanyolu’nun bir ucundan yola çıkan Kara Filo, Io’ya vardı. Birçok gezegenin yörüngesinde piramit gemiler belirdi. Rasputin piramitlere karşı saldırı başlatmaya çalıştı ancak piramitler Rasputin’i devre dışı bıraktı.
> Kara Filo’nun gelişini fark eden Neomuna şehri tehlike geçene kadar kriyojenik uykuya yatıp bilinçlerini CloudArk’a aktarmaya karar verdi.
> Eramis, Europa’nın yörüngesindeki piramit gemiye girerek burada Stasis gücünü keşfetti.
> Exo Stranger, ya da gerçek ismiyle Elsie Bray, The Witness’ın kazandığı bir alternatif zaman çizgisinden geliyordu. Bizim gerçekliğimizde keşfettiği empatik bir canlı olan Pouka’nın yardımıyla farklı gerçekliklerdeki tecrübelerini daha rahat bir şekilde irdeleme imkanı buldu ve Eramis gibi Europa’daki piramidi ziyaret ederek Stasis gücünde uzmanlaştı.
> Gardiyan, Io’da Eris’le buluşmaya gitti. Eris Io’da bulduğu Tree of Silver Wings’i (Gümüş Kanatlar Ağacı) karanlıkla şarj ederek piramitle iletişime geçebileceklerini düşünüyordu. Gardiyan ve Eris üç ay boyunca ağacı şarj etmeye çalışırken “Witch Queen” Savathûn onların eforlarını yavaşlatmaya çalıştı. En nihayetinde piramidin mesajı açığa çıktı: “Kadim bir güç sizi Europa’da bekliyor”.
> Traveler hareket etmeye ve parlamaya başladı ve şehirdeki bütün Gardiyanlar etraflarında ışığı yoğun bir şekilde hissetti. Red Legion’a karşı savaşta aldığı hasarlardan arınırken Kara Filo tekrar harekete geçti ve Samanyolu’nun dış kısmını karanlığa boğdu. Io, Merkür, Titan ve Mars karanlık tarafından yutuldu.
> Ghaul’un ölümünün ardından Prenses Caiatl, İmparatorluğu bir arada tutmak için Cabal ana gezegeni Torobatl’a bir geçit açtı ancak Xivu Arath bunu fırsat olarak kullanıp istilaya başladı ve gezegeni yerle bir etti.
> Osiris, Samanyolu’ndan kaybolan gezegenleri araştırmaya başladı. Araştırmaları onu Ay’a yönlendirdiği sırada Xivu Arath’ın güçleriyle karşı karşıya geldi ve Ghost’u Sagira’yı kaybetti. Savathûn bu fırsatı kullanarak Osiris’in bedenini ele geçirdi.
> Gardiyan piramidin mesajı doğrultusunda Jüpiter’in ayı olan Europa’ya geldi ve burada Variks tarafından gönderilen bir yardım çağrısı aldı. Prison of Elders’daki felaketteki rolünü açıklayan Variks, yeni bir karanlık gücü kullanan House of Salvation’ın durdurulması gerektiğini söyledi.
> Elsie Bray, The Drifter, Eris Morn ve Variks’le birlikte çalışan Gardiyan, karanlığın gücü Stasis’i kontrol etmeyi öğrendi. House of Salvation’ı dağıtıp, Eramis’i bir Stasis kristali içine hapsetti.
> Gardiyan ve ekibi House of Salvation’dan kalanları Deep Stone Crypt’ten sürmeyi başardı. Clovis Bray’in zihnini yüklediği yapay zekâ uyandı.
> Variks, Europa’daki yardımları dolayısıyla Prison of Elders’daki suçlarından affedildi. Vanguard, Gardiyanların şehir sınırları içerisinde karanlık güçlerini kullanmasını yasakladı.
> Osiris’in peşinden Ay’a giden Gardiyan, burada başka bir Gardiyanla karşılaştı. The Spider adındaki bir Fallen’ın emrine bağlı olan bu Gardiyan (The Crow), ışıksız kalan Osiris’i korumaya yardım etti. Daha sonra birlikte Sagira’yı öldüren Hive’ın peşine düşüp onu avladılar. The Spider’la önceden de münasebeti olan Gardiyan’ımız, The Crow’u serbest bırakmasını talep etti; The Spider’ın kabul etmekten başka çaresi kalmadı.
> Toribatl’ın yıkımının ardından Samanyolu’na gelen Caiatl, Vanguard’a mesaj yollayarak ona biat etmelerini buyurdu. Kumandan Zavala teklifi net bir şekilde reddetti.
> Caiatl’ın Cabal güçleri ve Vanguard arasındaki müzakereler devam ederken Kumandan Zavala’ya bir suikast girişimi gerçekleşti. Suikastçılar gizlice hareket eden Crow tarafından engellendi.
> Osiris’in önerisiyle iki taraf arasındaki meseleyi çözecek son bir maç yapılması kararlaştırıldı. İki taraf da şampiyonlarını yolladı ve Gardiyan ve ekibi bu karşılaşmadan galip çıktı. Caiatl söz verdiği üzere Zavala’nın şartlarıyla ateşkes yapmayı kabul etti.
> İmparatoriçe Caiatl ve Kumandan Zavala, iki taraf arasındaki barış yeminlerini etmek için Nessus’a geldi. Bu sırada iki Psion tekrar Zavala’yı öldürmeye çalıştı ancak Crow kendini ortaya atarak bir kez daha suikastı engelledi. Bu sırada maskesi düştüğü için Crow’un aslında dirilişinden öncesine dair hiçbir şey hatırlamayan Uldren Sov olduğu ortaya çıktı. Zavala, Gardiyan olarak doğuşundan önce kim olduğunu umursamadığı Crow’a doğrulması için elini uzattı. Caiatl, Zavala’ya saldıran Psion’larla bir ilgisi olmadığını açıkladı ve sorumlularını bulup hesabını soracağına yemin etti.
> Bir Vex simülasyonu gerçek dünyaya sızarak Last City’yi bitmek bilmeyen bir geceye mahkum etti. Gardiyan, Ikora’nın tavsiyesi üzerine bir kez daha Mithrax’tan yardım istedi ve Vanguard, Mithrax önderliğindeki House of Light’ı resmi olarak Last City’ye davet etti. Şehre defalarca saldırmış olan Fallen’ların şehirde yaşamaya davet edilişi bazı kesimlerce hoş karşılanmadı, Future War Cult’ın lideri Lakshmi bu karara sertçe karşı çıktı ve halka konuşma yaparak Eliksni’lere duyulan korkuyu körüklemeye çalıştı.
> Mithrax ve Gardiyan bitmeyen gecenin kaynağını buldular: Savathûn tarafından yozlaştırılmış bir Vex olan Quria. Bu sırada Lakshmi’nin siviller üzerindeki etkisi şehre yayıldı ve Eliksni mültecilerle halk arasında çatışmalar patlak vermeye başladı.
> Lakshmi-2, şehrin diğer fraksiyonlarıyla birlikte Zavala ve Ikora’yı yönetimden almak için bir darbe düzenlediler. Bu darbenin bir parçası olarak Lakshmi-2, “Osiris”ten öğrendiği bir teknikle bir Vex portalı açtı. Bu portal sözde House of Light mültecilerini uzay boşluğuna gönderecekti ancak tabii ki aslında Vex’i şehrin göbeğini istila etmesine sebep oldu. İnsanlık ve Eliksni güçlerini birleştirerek bu istilayı geri püskürttü. Bir zamanlar Fallen’ların korkulu rüyası olan Saint-14, Eliksni sivillerini güvende tutacak bir kalkan yaratarak geçit vermedi. Darbeleri başarısız olan fraksiyonlar şehri terk etti.
> Bu sırada foyası ortaya çıkan Osiris/Savathûn da ortadan kayboldu.
> Petra yeni Techeun’lar eğiterek onların yardımıyla Mara Sov’u Dreaming City’ye geri getirdi.
> Gardiyan, Crow ve Saint-14, Osiris/Savathûn’un peşine düştü. İzini bulduklarında Mara Sov’la konuştuğunu gördüler ve hemen ardından Savathûn onlara gerçek yüzünü gösterdi. Gardiyanlar tepki veremeden Mara Sov, Savathûn’un bedenini bir kristal içine hapsetti ve solucan tanrısını Savathûn’dan ayırmayı planladığını anlattı. Garip bir şekilde bu Savathûn’un da istediği şeydi ve karşılığında onlara Osiris’i geri vereceğini söyledi.
> Ayin için gerekli hazırlıkları yaptıkları sırada Xivu Arath’ın da Savathûn’un peşinde olduğunu öğrendiler. Bir yandan her ne kadar hiçbiri Witch Queen’in ağzından çıkacaklara inanmıyor olsa da bir şekilde kafalarını karıştırmayı başardı; özellikle de Crow’un. Ancak Mara’nın Crow’u uzak tutmaktaki bütün çabalarına rağmen Crow, Savathûn’la konuşmayı başardı ve Savathûn ona gerçek kimliğini, dirilişinden önceki anılarını geri verdi.
> Ayin gerçekleşirken Xivu Arath’ın güçleri Dreaming City’ye saldırdı. Ancak Savathûn’un solucanını defetmeyi başardılar. Savathûn solucanından kurtulur kurtulmaz kendini başka bir yere ışınladı. Bunu yapmadan önce sözünü tuttu ancak özgür kalan Osiris uyanıp uyanmayacağı belirsiz bir komadaydı.
> Last City’nin sınırlarına ışınlanan Savathûn, son kumarını oynadı ve ayin sonrası zayıf düşmüş bir şekilde son nefesini verdi. Lakin kumarı işe yaradı ve Immaru adında bir Ghost, Savathûn’u diriltti. Işıkla dolu bir Gardiyan olan Savathûn, geçmişine dair bir şey hatırlamasa da hazır bekleyen sağ kolu planlarının eksiksiz şekilde yürümesini garantiye aldı.
> Savathûn’un Throne World’ünde ışığın çekimini hisseden Ghost’lar buradaki ölü Hive’ları bulup diriltmeye başladılar. Savathûn, The Witness’ın müridi Rhulk’u lanetleyerek Throne World içindeki Batık Piramit’e hapsetti.
> Kara Filo’nun saldırısı sırasında ortadan kaybolan Mars, gizemli bir şekilde tekrar ortaya çıktı. Savathûn’un Mars’taki gemisine çıkartma yapmaya çalışan Gardiyan, yanlışlıkla Caiatl’ın güçleriyle çatıştı ancak bu kısa bir gerginlik yaratsa da daha büyük bir mevzuya yol açmadı. Savathûn’a ulaşan ve onu öldüren Gardiyan, ışığın gücüyle tekrar hayata dönen Savathûn’u görünce afalladı. Başka Hive Gardiyanlarla da dövüşen ekip, kazanmalarının tek yolunun Hive Ghost’larını yok etmek olduğunu fark etti. Bu sırada Savathûn’u Throne World’üne kadar kovaladılar ve burada Fynch adında Traveler’ın Hive’ı seçmesine anlam veremeyen bir Ghost’la karşılaştılar. Ölmüş Hive Knight’ını diriltmeyi reddeden Fynch, Gardiyan’a bolca yardım etti.
> Ikora, Eris ve Fynch’le birlikte Savathûn’un gizemlerini araştıran Gardiyan, Mars’ta keşfettiği yeni “Deepsight” (Deringörüş) gücü sayesinde nesnelerin anılarını görme yetisini kazandı. Savathûn’un planı da tam olarak buydu; Witch Queen’in anıları Gardiyan tarafından keşfedildikçe aynı anıları Savathûn da kazanıyordu; aynı Crow’a yaptığı gibi.
> Savathûn, Traveler’ı Throne World’üne çekmeye çalıştı ancak Gardiyan tarafından engellendi. Savathûn ölmeden önce Gardiyan’ı The Witness’ın yaklaştığına dair uyardı. Gardiyan Immaru’yu yok edemeden Hive Ghost’u kaçtı ve Traveler tekrar Last City üzerindeki yerine geri döndü.
> Witch Queen ölmüş olsa da Mara Sov ondan çıkarttıkları paraziti kullanarak Savathûn’un sırlarını öğrenebilecekleri düşünüyordu. Ancak Savathûn tabii ki buna karşı da önlem almış ve paraziti bir konak bulmadığı sürece ölecek şekilde lanetlemişti. Gardiyan ve Mara, paraziti bir silaha aktarmayı planladılar. Parazit bu fikirden hoşlanmasa da sözünü tuttu ve Savathûn’un çöküş sırasında The Witness’a ihanet edişinden bahsetti.
> Mara Sov, Gardiyan’ları Batık Piramit’e serbest kalıp daha büyük yıkım yaratmadan Rhulk’u öldürmeye yolladı. Gardiyanlar kendilerini hafife alan Rhulk’u büyük zorluklarla alt etmeyi başardı.
> Traveler’ın ışığını kullanabilen bu Hive Gardiyanların nihai planı biriktirdikleri muazzam miktardaki ışıkla Savathûn’un Throne World’ünü Ay’a çıkartmaktı. Gardiyan ayini bitirmek üzere olan Hive Wizard’ını öldürdü ve bir kez daha Witch Queen’in planlarını engelledi. Bu sırada bu bilgiyi almak için Caiatl’ın Psionları tarafından psişik sorguya tutulan Hive’ların acı çektiğinden rahatsız olan Crow, onları serbest bırakmaya çalışırken yanlışlıkla hem esirleri hem de Psionları öldürdü. Bu durumdan hiç hoşnut olmayan Caiatl, karşılık olarak Crow’un canını istedi. Lord Saladin araya girerek Crow yerine kendini önerdi. Saladin’in cesaretinden etkilenen Caiatl, Saladin’in Cabal savaş konseyinde yer alması şartıyla teklifi kabul etti.
> The Witness’ın müdahalesiyle Eramis’i hapis tutan Stasis kristali kırıldı ve Eramis, Nezarec’in kalıntılarını aramakla görevlendirildi. Bu sırada Drifter’ın müdahalesiyle Mithrax ve Gardiyan da bu kalıntıları Eramis’ten önce ele geçirmek için Europa’ya yola koyuldu.
> Mithrax ele geçirdikleri kalıntılardan karanlığın gücünü kullanarak bir içecek damıttı. Saint-14 bu içeceği Osiris’e içirdikten sonra Osiris komadan uyandı. Savathûn’un bedenini çalmasının yan etkisi olarak Witch Queen’in birçok sırrına vakıf olmuştu. Bilhassa da Savathûn’un anıları arasında gördüğü Neptün’deki bir şehrin fazlasıyla önemli olduğunu hissediyordu.
> Ana Bray ve Osiris, Clovis Bray yapay zekâsının yardımıyla Rasputin’e bir Exo beden inşa etmeye başladılar. Bu sırada Warmind’ın Samanyolu’ndaki diğer alt zihinlerini aktif hale getirdiler. Dünya’nın yörüngesinde bulunan Seraph Station’da Eramis’in güçleriyle çatıştılar ve Eramis uyduya bir virüs yüklemeyi başardı. Warsat ağına artık Rasputin dışında kimse bağlanamayacaktı.
> Ellerindeki kod Rasputin’i uyandırmaya yetmeyince Ana’nın aklına başka bir fikir geldi. Felwinter’ın Ghost’u Felspring’in datasını kullanarak Clovis Bray’in Warmind’ı tasarlarkenki gerçek planını ortaya çıkarttılar: Clovis Bray, Rasputin’e Traveler’ı yok etmesini sağlayacak bir kod eklemişti. Bu sayede günü geldiğinde Rasputin, Traveler’ın yerini alabilecekti. Bunun ortaya çıkmasıyla Ana, Clovis AI’ı silmeye karar verdi.
> Eramis virüsü kullanarak Rasputin’in Traveler’a saldırmasını sağlayacak kodu aktif hale getirdi ve uydular Traveler’a nişan alırken Rasputin, Ana’ya tamamen ve kalıcı olarak bütün datayı silmesini, yani bir nevi Rasputin’i öldürmesini istedi. Ana zorlanarak da olsa başka çaresi kalmayınca Rasputin’in dediğini yaptı.
> Rasputin insanlığa son bir hediye vererek Osiris’in aradığı şeye dair kanıt sundu; Nefele Stronghold’un varlığını ve Traveler’la bağlantısı olan The Veil adındaki muazzam bir paracausal (nedensellik dışı) objenin Neptün’de olduğunu doğruladı.
> Osiris ve Gardiyan bu arayışla Neptün’e yola çıkarken, Kara Filo’ysa Traveler’ın etrafını sarmakta, The Witness son hamlesini yapmaktaydı.
…Böylece Lightfall başladı.
İnanılmaz bir iş olmuş elinize sağlık. Evrenine girmek istediğim ama çok zaman aldığından bunu yapamadığım bir oyun.