Temalı oyunlar serimizde bu sefer de demiryollarıyla ilgili veya içinden demiryolu geçen oyunlara yer verelim dedik. Yazılabilecek çok fazla oyun vardı, sayıyı düşürmek için biraz uğraşmak gerekti açıkçası. Haliyle, dışarıda bıraktığımız birçok oyun da bulunuyor. Onlardan bahsetmek istedikleriniz olursa yorumlarınızı bekleriz.
Yazıya geçmeden bir kez daha lüzumsuz bilgiler ansiklopedimize başvuralım ve birkaç bilgi paylaşalım müsaadenizle.
İlgi çekebilecek bir bilgi “demiryolu hat açıklığı” olsa gerek. Demiryolu hat açıklığı, demiryolu hattını oluşturan iki tren rayının iç kısımları arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Ve bu mesafe için standart bir ölçü söz konusu. Bu ölçüye “Standart Hat Açıklığı” ya da diğer adıyla “Stephenson Hat Açıklığı” deniliyor. Dünyadaki demiryollarının %60’tan fazlası bu standart ölçüyle inşa edilmiş durumda.
Bahse konu bu standart ölçü tam olarak 1.435 milimetre. Böyle bakıldığında çok da standart bir ölçüymüş gibi durmuyor, öyle değil mi? Sizce neden 1.435 mm (veya 4 fit 8,5 inç) olarak belirlenmiş bu ölçü? Bunun ardında ilk anda akla gelmeyecek bir bağlantı bulunuyor. Hatta o bağlantı günümüzde uzay mekiği yakıt tanklarının çapını bile etkilemiş durumda.
Amerika’da ilk demiryollarını inşa edenler İngilizler. Bu demiryollarını inşa ederken İngiltere’deki yolları esas alıyorlar. İngiltere’de ilk uzun mesafeli yolları inşa eden ise Roma İmparatorluğu. Roma İmparatorluğu bu yolları inşa ederken niye böyle bir ölçüyü esas almış sizce? Çünkü Romalıların at arabalarının iki tekerleği arasındaki mesafe bu. Bu mesafenin böyle olmasının nedeni de arabayı iki atın çekiyor olması. Yani demiryolu hat açıklığının belirleyicisi iki atın kıç genişliği olmuş! Bununla da kalmamış, ABD’de uzay mekikleri için yakıt tankları üretilirken de bu ölçüye dikkat edilmesi gerekmiş. Çünkü, o yakıt tankları trenlerle taşınıyor ve özellikle tünellerden geçebilmesi için bu genişliğe uygun ölçüde olmaları gerekiyor.
Bu gibi bağlantılar için kullanılan ve benim de fırsat buldukça kullanmaktan hoşlandığı bir kavram var: Patika Bağımlılığı (Path Dependency). Patika bağımlılığı, geçmişte yapılan bir tercihin, alınan bir kararın kendisinden sonraki (hatta çok sonraki) şeyleri de etkileyebildiği durumları ifade eden bir kavram. Bugün kullandığımız klavyelerin çok büyük oranda “Q klavye” olmasının hikayesi gibi mesela (-ki zaten patika bağımlılığı çoğu zaman Qwerty hikayesi olarak da anlatılır).
Patika bağımlığını böylece ardımızda bırakıp bir kez daha demiryollarına ve trenlere dönelim.
Raylı sistemlerin, daha doğrusu vagon yollarının tarihçesi 1500’lü yıllara kadar uzanmakta. Bugünkü bildiğimiz anlamda tren yollarının karşımıza çıkışıysa 200 yıl kadar öncesine tekabül ediyor. İlk buharlı trenler 1800’lü yılların başlarında kullanılmaya başlanıyor. Başlangıçta trenin ana işlevi madenlerin taşınması. İnsan taşımacılığını hedefleyen ilk hatsa İngiltere’de kurulan Stockton & Darlington hattı (-ki bu hat aynı zamanda ilk buharlı tren hattı).
Dünyanın faal en hızlı treni Çin’in Shanghai Maglev adlı treni. Trenin ulaştığı azami hız 501 km/s olarak ölçülmüş durumda. Aktif operasyonel hızı 460 km/s, ortalama hızı da 251 km/s. Klasik anlamda hızlı tren modellerinden farkı elektromanyetik güçle hareket ediyor olması. Öte yandan Japonya’nın Maglev treni Fuji Dağı eteklerinde yapılan test sürüşleri sırasında 603 km/s hızına ulaşarak dünya rekorunu kırmış bulunuyor. Faaliyete geçtiğinde 500 km/s hız ile tahtı Shanghai Maglev’den devralması bekleniyor.
Bu arada bu trenlerin adı, aslında kullanılan tekniğin kısaltmasıyla oluşturulmuş bir isim (Magnetic Levitation veya Magnetically Levitated). Trenler manyetik olarak havada tutuluyor ve bir anlamda süzülerek ilerliyorlar. Böylece sürtünmesiz hareket edebiliyorlar ve bu da çok daha yüksek hızlara ulaşılmasını sağlıyor.
Dünyanın en uzun demiryolu hattı ise, Trans Sibirya Demiryolu. Moskova’dan başlayıp Vladivostok’a uzanan bu hattın uzunluğu 9.289 km.
Dünyanın en meşhur metrolarından birisi olan Moskova Metrosu'nu anmadan da geçmeyelim tabii. Gerek dünyanın en eski ve en büyük metrolarından birisi olmasıyla, gerek en çok yolcu taşınan metro olmasıyla anılmayı hak ediyor. Bununla da kalmıyor, birer sanat eseri olarak değerlendirilebilecek istasyonlarıyla da ilgi çekmeyi başarıyor. Kitaplara, filmlere ve elbette oyunlara konu edilmesi şaşırtıcı olmasa gerek.
Bu konuda yazılacakların sonu gelmez. Burada noktalamış ve geri kalan kısımları keşfetmeyi de sizlere bırakmış olalım. Artık biraz da oyunlardan bahsedelim, öyle değil mi?
Sweet Transit
Listeye birkaç ay önce erken erişimden çıkan Sweet Transit ile başlamış olalım. Temelde bir şehir kurma oyunu olarak tanımlanabilir. Ama tabii odağında demiryolları var. Başlangıçta buhar gücüyle ilerlerken ilerleyen dönemlerde fosil yakıtlara geçiş yapılıyor. Bir yandan bu gelişime şahitlik ederken bir yandan da kaynak akışının sağlıklı bir şekilde sürebilmesi için hatlar kurmaya ve adım adım bu hatları geliştirip kusursuz bir ağ kurmaya çalışıyorsunuz.
Bana 20-25 yıl önce oynadığımız demiryolu temalı oyunları anımsatan bir yanı var Sweet Transit’in. Bu yönüyle nostaljik bir tat sunduğunu da belirtebilirim. Belki biraz da bu yüzden ilk tercihim o oldu.
Train Sim World 5
Yine güncel tarihli bir oyunla devam ediyoruz listemize. İlki 2017 yılında çıkan serinin yeni üyesi Train Sim World 5, Eylül ayında oyun severlerle buluştu. Adından da anlaşılabileceği gibi gerçekçi bir deneyim vadediyor. Londra’dan Frankfurt’a, ünlü demiryolu hatlarında yol alabiliyor, birçok tren modelini kullanabiliyorsunuz. Kondüktör rolüne bürünmek için en iyi alternatiflerden birisi olduğunu söyleyebiliriz.
Railway Empire 2
Yine demiryolu hatlarının yönetimine soyunduğumuz bir oyun. 1800’lerin başlarında, yani tam da buharlı trenlerin sahneye çıktığı zamanlarda bir demiryolu şirketinin yönetimini devralıyor ve bu devrime öncülük etmeye çalışıyorsunuz. Amacınız şirketinizi zirveye taşımak.
Başlangıçta ABD ve Avrupa haritalarıyla çıkmıştı. Geçtiğimiz haftalarda gelen ek paketiyle rotayı Hindistan’a da çevirmiş oldu. Bizler için daha ilgi çekebilecek olan ek paketse Şubat ayında çıkan “Journey To The East” paketi. Bu ek paketle, Avrupa’dan yola çıkıp Osmanlı İmparatorluğu’na uzanan bir hat oluşturuyor, Balkanlar’a açılmayı da ihmal etmiyorsunuz.
Özellikle ek içerikleriyle daha da renkli bir hal aldığı göz önünde bulundurulduğunda, Railway Empire 2 türün başarılı örneklerinden birisi olarak değerlendirilebilir.
Mini Metro
Listenin en bağımlılık yapan oyunu olabilir Mini Metro. Bir şehrin metro hattını tasarlama ve geliştirme görevi size verilmiş durumda. İhtiyaçlar değiştikçe sizin de buna uygun hamleler yapmanız, metro hattını ayakta tutmanız gerekiyor. Oyunda 30’un üzerinde şehir bulunuyor ve bu şehirler arasında İstanbul’a da yer verilmiş durumda. Şehr-i İstanbul’un ulaşım sorununu ben çözerim diyorsanız, buyurun sizi piste alalım :) Bu da sizi kesmezse, topluluk tarafından tasarlanmış birçok harita da mevcut.
Last Train Home
Bu sefer rotayı biraz daha farklı bir oyuna kırıyoruz. Last Train Home, bizleri 1. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına, iç savaşla sarsılan Rusya’ya götürüyor. Bir avuç Çek askeri, kendilerine yabancı bu topraklardan anayurtlarına dönmeye çalışıyorlar. Bu yolculuğun ana unsuru da treniniz. Tren, askerler için ana üs işlevi görüyor. Bu üssü koruyup kollamanız, zamanla ihtiyaçlarınıza göre geliştirmeniz gerekiyor. Eve uzanan yoldaki duraklarda çeşit çeşit mücadele ve zorlu kararlar sizleri bekliyor. İncelemesinde Kıvanç’ın da işaret ettiği gibi, zorluğuna alışmayı başarır ve o ilk eşiği aşarsanız, keyifli bir strateji deneyimi vadediyor Last Train Home. Bir şans vermekte fayda var.
The Final Station
Biraz eskilere gidelim. The Final Station’da, kıyamet sonrası dünyada treninizle yol alıyorsunuz. Trene yakıt bulmak, ihtiyaç duyduğunuz malzemeleri toplamak için durduğunuz istasyonlarda üzerinize atılmak için fırsat kollayan yaratıkları alt edip bir taraftan da hayatta kalanlara umut oluyor, onları da yanınıza alıp bir sonraki durağa doğru ilerliyorsunuz. Hikayesiyle ve karakterleriyle ilginizi çekebilecek bir oyun.
Pandemic Train
Roguelike unsurları da içeren bir strateji oyunu olan Pandemic Train, The Final Station’a benzer şekilde felaket sonrası bir dünyaya götürüyor bizleri. Bir yandan savaş bir yandan ölümcül bir salgın ile sarsılmış bu dünyada, bir trenin mürettebatını yönetiyor, dünyayı turlayıp bu ölümcül salgın için tedaviyi bulmaya ve insanlığın umudu olmaya çalışıyorsunuz.
Choo-Choo Charles
Listenin ilginç oyunlarından birisi Choo-Coo Charles. Bir treni yönetip geliştiriyor ve onunla yolculuk ediyorsunuz, ama işi ilginç ve biraz da gerilimli kılan kısmı bu değil elbette, daha farklı bir detay söz konusu. Peşinizde Charles adında şeytani bir örümcek tren var! İncelemelerde çok iyi bir performans sergilemese, oyuncular nezdinde o kadar popüler bir oyun haline gelmese de farklı bir örnek olduğu için adını anmadan geçmek istemedim.
Choo Choo Survivor
Çuf çuf isimli oyunlardan devam edelim diyerek Choo Choo Survivor’ı aldım sıraya. Yine farklı türleri harmanlayan bir oyun var karşımızda. Bir yandan roguelike, bir yandan mermi cehennemi, bunların üzerine az biraz RYO unsurları da serpiştirelim demişler, ortaya da böyle bir oyun çıkmış. Treninizle güvenli bir noktaya ulaşmaya çalışıyorsunuz ama bu hiç de kolay görünmüyor. Akın akın gelen zombiler yolunuzu kesiyor, sizin payınıza da onları mermi yağmuruna tutup yolunuza devam etmek düşüyor.
The Last Express Gold Edition
Paris’ten İstanbul’a yol alan Doğu Ekspresi’nde (Orient Express) gizemli bir macera sizleri bekliyor. Listedeki en eski tarihli oyun olması gözünüzü korkutmasın, sizleri şaşırtmasın. The Last Express, gerçekten de başarılı bir macera oyunu. İyi yazılmış bir hikâyeye sahip. Oyun boyunca yaptığınız hamlelere göre şekillenen farklı sonlar mevcut. Orijinal Prince of Persia oyununun yapımcısı Jordan Mechner tarafından yapılan bir başka oyun olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Trans-Siberian Railway Simulator
Trans-Siberya hattından bahsettik madem, onu konu edinen bir oyundan da söz etmiş olalım. Trans-Siberian Railway Simulator, henüz birkaç ay önce erken erişime çıktı. Dünyanın en uzun hattında, bir yandan bozulup duran lokomotifinizle uğraşıyor, bir yandan soğukla boğuşuyor, bir yandan düşmanların saldırılarında hayatta kalmaya çalışıyor, o da yetmiyor bir de ayılarla kapışmak durumunda kalıyorsunuz. Henüz erken erişim aşamasında olmasının getirdiği bazı eksiklikler söz konusu tabii. Yine de yaşattığı Sovyet nostaljisini göz ardı etmemek adına listede kendisine de yer vereyim dedim.
Metro Exodus
Listeyi Metro serisinin son üyesi Metro Exodus ile kapatıyorum müsaadenizle. Demiryolu hatları döşemiyor olabilirsiniz. Kondüktör olup bir tren kullanmıyor da olabilirsiniz. Ama bu, Aurora’nın da bu oyunun önemli bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kahramanlarımıza ev sahipliği yapan tren ile Rusya’nın o uçsuz bucaksız coğrafyasında yol alıyor, her bir durakta çok farklı maceralara atılıyorduk. Dört mevsimi sonuna kadar yaşatan bu yolculukta fotoğraflarımızın arka planında Aurora da kendisine mutlaka bir yer buluyordu. Dolayısıyla bence bu listede bulunmayı da hak ediyor.
Elbette serinin önceki oyunları da bu listeye rahatlıkla girebilir. Dünyanın en meşhur metro hatlarından Moskova Metrosu’nda geçiyorlar, daha ne olsun. Kaldı ki, hikâyenin en önemli unsurlarından birisi de bizzat metronun kendisi zaten.
Giriş kısmında da belirttiğim gibi listeye girebilecek daha bir sürü oyun bulunuyor. Bunlardan birkaçının ismini de hızlıca sıralayıp yazıyı sonlandırmış olalım.
Rail Route’da Mini Metro’da olduğu gibi gerçek dünyadan haritalarda demiryolu hatlarınızı oluşturuyorsunuz.
Railbound, demiryolu hatlarını tamir ettiğiniz, sevimli görsellere sahip bir bulmaca oyunu.
Demiryollarına değil de istasyonlara el atayım diyorsanız, Station Manager’a bir şans vermeyi düşünebilirsiniz.
Train Simulator 2024, çıkalı 15 yıl olsa da güncellenip duruyor. O da Train Sim World gibi kondüktörlük yapabileceğiniz bir oyun. İkisi arasında benim oyum TSM 5’ten yana, ama TS 2024’ü de anmış olayım istedim.
Agatha Christie - Murder on the Orient Express de The Last Express gibi bizleri Doğu Ekspresi'nin kompartımanlarında bir gizemi, bir cinayeti çözmeye davet ediyor.
Medeniyeti ray uzunluğuyla oranladığım bir hesaplamam var benim, bence o kadar çok hayat kalitesini arttıran bir şey. Elinize sağlık, ön bilgiler de harika.