Hep söylerim, “açlıktan ölme” diyen oyundan korkacaksın. Hoş “hmm o zaman dikkat edeyim, bol bol karnımı doyurayım” düşüncesiyle daldığımız Don’t Starve’daki ölümlerin büyük çoğunluğu açlık dışındaki sebeplerden gerçekleşiyor ama olsun. Zaten oyunu keyifli hale getiren de o sebeplerin çaresini bulmak.
Baştan söyleyeyim, bu mini rehber kesinlikle sizin Don’t Starve’ın bilinmezliğinin getirdiği zevki baltalamayı amaçlamıyor. Çünkü zaten oyunun tüm olayı beklenmedik sebeplerden öldüğünüzde tekrar aynı duruma düşmemek için fikir üretmek, Bear Grylls gibi birbirinden tuhaf yaşam koşulları içinde hayatta kalmaya çalışmak ve bir sonraki gün güneşin doğduğunu görebilmek. Ama yabancı bir ortamda hayatta kalmanın yollarından biri de o ortam hakkında azıcık fikir sahibi olmaktır sloganından yola çıkarak kendi deneyimlerimize dayanarak Don’t Starve’a yeni başlayanlarınızın elinden tutmaya çalışacağız.
Yemek de mi yemiyah?
Oyuna ilk kez başlarken seçebileceğimiz tek bir karakter var, o da Wilson. Bu bilim adamcığını seçip oyuna girdiğiniz anda bir kere kendinizi ne yapacağını bilemez halde bulacaksınız, bundan kaçış yok. Amacımız hayatta kalmak (sürpriz!) ve bunun için karnımızı doyurmamız, sağlığımıza dikkat etmemiz, yabani hayvanları kızdırmamamız (tabi onları öldürebilecek durumda değilsek), akıl sağlığımızı korumamız falan gerekiyor.
İlk olarak ilk günümüzü sağ salim atlatmaya çalışacağız. Bunun için hemen kaynak toplamaya başlamamız gerekiyor. En temel kaynaklar olan çimen ve dallar zaten bolca bulunabiliyor ve bunlar işimize yarayacak alet edevatları yapabilmemiz açısından büyük önem taşıyorlar. Bulduğunuzu atın cebe. Çakmaktaşını yerde bulabiliyor ve kayalardan kazma yoluyla çıkarabiliyoruz. Böğürtlenleri çalılardan topluyoruz, kuşları korkutup çekirdek bırakmalarını sağlıyoruz, küçük hayvanları avlayarak et buluyoruz. Balta yaptığımızda ise ağaç kesmeye başlıyor ve odun elde ediyoruz. Ana kaynakları bu şekilde özetlemek mümkün.
İlk günü atlatmak demek geceyi atlatmak demek. Gün ilerledikçe hava önce kararmaya başlıyor, ardından zifiri karanlık çöküyor. Zifiri karanlık çöktüğünde elinizde bir ateş kaynağı yoksa öldünüz demektir, geçmiş olsun :) İlk gecenin sorunsuz geçmesi için elinizde en azından meşale yakmaya yetecek kadar ekstra malzeme olmasına dikkat edin.
Oyunun ilk günlerinde iki farklı taktik kullanabiliyorsunuz. Bunlardan ilki daha birinci günden kendinize ana kamp olarak bir yer belirleyip inceden kampınızı kurmaya başlamak. İkincisi ve benim önerdiğim ise ilk haftayı haritayı mümkün olduğunca gezerek geçirmek, 8. günden itibaren ise en uygun yere ana kampınızı oturtmak. Eğer kaşif ruhluyum diyorsanız o halde geceleri elinizde meşale ile etrafı keşfetmeye devam edebilirsiniz. Geceyi atlatmak için iki tane meşaleniz olması şart. İlk meşale söndükten sonra 1-2 saniye içinde ikinci meşaleyi yakmalısınız, yoksa bilimum yaratıklara yem olursunuz.
* Bir günü dolaşarak geçirmek için 7-8 böğürtlene, bir geceyi atlatabilmek için 4 dal ve 4 çime ihtiyaç duyacağınızı biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz.
İnceden kamp işlerine girsek diyorum
Gireceğiz ama öncelikle kendimize sağlam bir altın kaynağı bulmamız gerekiyor. Birkaç gündür etrafta dolaşıyorsanız fark etmiş olmalısınız, elimizdeki temel aletlerden başka bir şey yapmayı beceremedik çünkü science machine yapamadık, çünkü altın bulamadık. Altın oyundaki en önemli kaynaklardan biri ve elde etmenin iki ana yolu var. Ya yan tarafında altın damarı olan kayalar bulup kıracaksınız, ya da Pig King ile takas yapacaksınız. Altın yenilenebilir bir kaynak olduğu için ana kampımızı altın damarlarına yakın kurarak bu ihtiyacımızı daha rahat biçimde karşılayabiliriz.
Bir ana kampın iki tane olmazsa olmazı var, bunlardan biri Fire Pit, diğeri ise yemek yapmak için kullanacağınız Crock Pot. Fire Pit haritada da gösterileceği için kampınızın nerede olduğunu unutmayacaksınız. Ayrıca daha az odun gerektirmesi ve kışı geçirmenize yardımcı olacak kadar ısı sağlaması kendisini vazgeçilmez kılan özelliklerden. Kampınızı yola yakın bir yere kurarsanız geceleri kampa dönme hızınızı ciddi biçimde arttırabilirsiniz, karanlıkta kurda kuşa yem olmaktan kurtulursunuz.
Ana kamp yerine karar verirken dikkat etmeniz gereken diğer bir şey de yiyecek kaynaklarına ve koruyucu hayvanlara yakın olması. Kışın açlıktan ölmemek için kısa sürede yemek bulmanızın gerektiği zamanlar olacak. Eğer ana kampa yakın bir yerde 4-5 tavşan yuvası veya sık böğürtlen çalıları varsa çok rahat edersiniz. Koruyucu hayvanlardan kastım ise domuz ve bufalolar. Bu hayvanlar sizi başta tazı saldırıları olmak üzere çeşitli yabani saldırılardan koruyorlar. Dolayısıyla kampınızı domuz köylerine yakın kurduğunuzda ister ölen domuzlardan, ister domuzların öldürdüğü diğer hayvanlardan yiyecek elde edebiliyorsunuz mis gibi.
* Ama ne yaparsanız yapın, sakın kampınızı domuz köylerinin veya bufaloların hemen dibine kurmayın. Domuzlar domuz-adama (werepig) dönüştüğünde ortalarında olmanızı hiç tavsiye etmem. Yine benzer biçimde çiftleşme zamanı gelmiş bir bufaloların ortasında kalmak da pek hoş bir tecrübe değil.
Tavşanlı güzel bir yere kurduğunuz sağlam bir kamp sayesinde kış gelene kadar günlerinizi gündüz kaynak toplayıp, akşamları mis gibi tavşan eti yiyerek büyük bir rahat içinde geçirebilirsiniz. Bu noktada artık amacımız topladığımız kaynakları kullanarak ihtiyacımız olan çeşitli alet edevatı yaratmak ve git gide doğa koşullarına daha iyi uyum sağlamak. Mesela saldırılara karşı koymak ve avlanmak için silah, envanteri daha iyi yönetmek için sandıklar, mutlaka bir paratoner (kampınızın etrafında bolca ağaç varsa ve yıldırım düşerse ayvayı yiyiverirsiniz) ve en önemlilerden biri olan tahta kukla (meat effigy).
* Diyelim ki ilk kampınız aceleye geldi ve yerini sevmemeye başladınız. Normalde birden fazla kampınızın olması iyi bir şey, ama illa kamptan kurtulmak istiyorsanız çekiç kullanarak yerle bir edebilir ve harcadığınız malzemelerin bir kısmını geri kazanabilirsiniz.
Tahta kukla da neyin nesi
Tahta kukla bizim sigortamız. Oyunda öldükten sonra dirilmenin üç yolu var. Bunlardan ilki kolye takmak. Kolyeyi kendiniz yapabiliyorsunuz, ayrıca bir mezar kazdığınızda %3 ihtimalle kolye kazanabiliyorsunuz. Kolye takar halde ölürseniz diğer gün tekrar diriliyorsunuz ve kolye kayboluyor. İkinci yol Touch Stone kullanmak. Oyun dünyasında etrafında dört domuz kellesi bulunan yapılarla karşılaşabilirsiniz, işte buna Touch Stone deniyor. Bunu aktifleştirdikten sonra öldüğünüzde bu noktada diriliyorsunuz ve yapı yok oluyor. Üçüncü yol ise kendi kuklamızı kendimiz yapmak.
Kukla için gereken en önemli malzeme sakal ve bunu elde etmek için de jilete ihtiyacımız var. Wilson’ın sakalı uzadığında traş olursanız belli sayıda sakal kazanıyorsunuz. Bir kukla yapmak için 4 sakala ihtiyacımız var. Sakal/gün oranını mümkün olduğunca yüksek tutmak istiyorsanız her 16 günde bir traş olmalısınız, böylece 9 sakalınız oluyor.
Bir kukla yaptığınızda toplam sağlığınız 30 azalıyor (bu sağlık kuklada tutuluyor çünkü) ve kukla yok edildiğinde veya dirilmek için kullanıldığında geri kazanılıyor. Bu sayede öldüğünüz zaman en yakındaki kuklada tekrar diriliyorsunuz, tabi üzerinizdeki eşyaları geri almak için cesedinize gitmeniz gerekiyor. Eğer kukladan kurtulmak isterseniz çekiç ile kırabilir ve ödünç verdiğiniz sağlığı geri kazanabilirsiniz.
Winter is coming
Kış sadece Westeros için tehdit oluşturan bir mevsim değil, Don’t Starve’da da şu an için en büyük zorluğu çıkaran unsurlardan birisi. Bu mevsimde yemek bulma imkanlarınızın son derece kısıtlanması yetmiyormuş gibi bir de soğukla uğraşmaya başlıyorsunuz. O yüzden kış gelmeden önce en azından yiyecek hazırlığı yapmak önemli, yoksa daha ilk günden mortu çekmeniz çok olası.
Tavşan diyorum. Tavşanlar kışa hazırlık yapmanın en güzel yollarından biri, özellikle de yakınlarda bolca tavşan yuvası varsa. Yakaladığınız tavşanlar bozulmuyor, bu yüzden kampınıza koyacağınız birkaç sandığı dilediğiniz taktirde bolca tavşanla doldurabiliyorsunuz. Kış geldiğinde bunları yemeye başlayabilirsiniz. İkinci en güzel yol ise köfte yapmak, bunun için de bize gereken ana malzeme canavar eti, yani monster meat. Normalde monster meat yemiyoruz biliyorsunuz, hem vücut, hem de akıl sağlığımıza zararı olan bir besin bu. Ama işte kampın olmazsa olması dediğimiz crock pot sayesinde bu etleri dal haricinde herhangi bir malzeme ile (böğürtlen olur, normal hayvan eti olur, mantar olur) birleştirerek köfte yapabiliyorsunuz.
Kışın avlanmanın (sonuçta köfte yapmak için canavar avlamak da gerekiyor) en rahat yollarından biri bumerang kullanmak. Bumerang yapabilmek için Alchemy Engine kurmuş olmanız gerekiyor. Bumerang ile hedefinizi vurduktan sonra bumerang size geri dönüyor ve siz de Space tuşuna basarak bumerangı yakalıyorsunuz (tutamazsanız sağlığınız zarar görür). Kışın bolca bumerang yapabilmek için mümkünse bolca ağ toplayın (ya da erişebileceğiniz uzaklıkta örümcek yuvası olmasına özen gösterin) ve kampın etrafına bolca çam ağacı dikin. Geceleri ağaç keserek ve gerektiğinde yakarak ihtiyacınız olan malzemeleri elde edebilir ve bumerang üretebilirsiniz.
Kışın en büyük sıkıntısı ise soğuk. Eğer bir ısı kaynağının yanında değilseniz donmaya başlıyorsunuz. Üzerinize giyeceğiniz çeşitli giysiler (bunlara az sonra değineceğiniz) donmanın başlama süresini geciktirse de kesin koruyucu olamıyor. Eğer kış boyunca kampımdan pek ayrılmayayım diyorsanız (tabi yemek sıkıntınız olmazsa) soğukla başa çıkmanız daha kolay, ama işte vahşi ortama adım attığınız anda işler hemencecik değişiveriyor. Bir kere yapabiliyorsanız Heat Stone yapmanız çok önemli. Alchemy Engine gerektiren bu taşı ilk önce bir ısı kaynağı yanında tamamen şarj ediyorsunuz, sonra da ister bulunduğunuz yerde kullanıyor, ister çantanızda taşıyabiliyorsunuz. Tamamen şarj edilmiş bir taş bir yandan donmanızı geciktirirken, diğer yandan geceleri az da olsa ışık kaynağı da sağlıyor. Ayrıca Wilson’ın sakalı da uzunluğuna bağlı olarak soğuğa karşı koruma sağlıyor, bunu da unutmayalım.
Giysilere gelince. Giysilerin donmayı geciktirme süreleri birbirinden farklı (bu süreler aynı zamanda günün hangi saatinde olduğunuza ve çevre ısısına göre de azıcık oynuyor, yani yaklaşık değerler bunlar) ve üzerinize aynı anda birden fazla kış giysisi giymişseniz bunların geciktirme süreleri birbiriyle toplanıyor. Ama az sonraki süre açıklamalarından da göreceğiniz gibi dolaşırken eninde sonunda bir ısı kaynağına ihtiyaç duyuyorsunuz. Üstünüze giyebileceğiniz üç giysi var. Dapper Vest ve Breezy Vest 60 saniye, Puffy Vest ise 240 saniye koruma sağlıyor. Kafa için kullanabileceğiniz şapkalardan Winter Hat ve Tam o’Shanter 120 saniye, Beefalo Hat ise 240 saniye koruma sağlıyor. Bunların en mantıklısı Beefalo Hat çünkü yapması nispeten kolay.
Vücut ısınızı korudunuz, karnınızı da doyurdunuz, o zaman geriye kalan son şey Ice Hound ve Deerclops saldırılarına karşı hazırlığınızı yapmak. Deerclops yalnızca kışın ortaya çıkan bir canavar ve eğer öldürebilirseniz 8 parça et bırakıyor. Ama işinizin son derece zor olacağını söylemeliyim çünkü Deerclops sizi iki üç vuruşta öldürebiliyor. Kite yaparak veya bufaloların saldırmasını sağlayarak işinizi kolaylaştırmanız mümkün. Bu pis yaratık aynı çekiç gibi kamptaki yapıları parçalayabildiğinden imkanınız varsa kamptan uzağa sürüklemeniz çok mantıklı olur. Kampınızı duvarlarla çevrelemek ve açık kapı yerlerinde de tuzaklar kurmak da iyi bir başlangıç olacaktır.
Muhtemelen ilk oyununuzda kışı çıkaramayacaksınız, ama her ölümüzde yeni bir şeyler öğrenmiş, biraz daha deneyim kazanmış olacaksınız. Başta da söylediğim gibi bunlar oyuna yeni başlayanlarınızın nelerle karşılaşabileceklerine dair fikir sahibi olmasına yardımcı olacak bilgiler, ama illa bunları yapacaksınız diye bir kural da kesinlikle yok. Ayrıca oyun sürekli olarak güncellemelerle değiştirildiği için bir de bu yeniliklere adapte olmanız gerektiğini de hatırlatıp huzurlarınızdan çekileyim.